TESLA’nın 116 yıl sonra ortaya çıkan röportaji

17022017_260853637703045_5457479067160590403_n[1]
116 Yıl sonra ortaya çıkan röportaj
Nikola Tesla, gezegenimizin en büyük mucitlerinden ve en gizemli kişilerinden biri. Tesla’nın 116 yıl sonra bir gazeteciyle röportaj yaptığı ortaya çıktı.
Nikola Tesla, gelmiş geçmiş en büyük mucitlerden biri, belki de en büyüğü. Buluşları ile birçok açıdan zamanının, hatta günümüzün de önünde biriydi. Hatta Tesla’nın yüz yıldan fazla bir zaman önce araştırdığı bazı konuları bugün bile doğru düzgün gerçekleştiremedik. Tesla, en çok elektrik hakkında yaptığı araştırmalarla adını duyurdu.
Ancak o, elektroniğin çok çok ötesindeydi. Kablosuz iletişim, türbin motorları, helikopterler, florasan ve neon lambalar, torpidolar ve hatta X-ray ile ilgili buluşları var. Yaklaşık 700 patente sahip Tesla’nın birçok buluşu da Edisson tarafından çalındı. Peki Tesla’nın yıllar önceden kalan, gizli bir röportajının olduğunu biliyor muydunuz? İşte bu röportaj.
Gazeteci: Bay Tesla, sizin için kozmik süreçlere karışan biri diyorlar. Sahiden siz kimsiniz?
Tesla: Bu doğru bir soru, tüm sorularına cevap vermeye çalışacağım.
Gazeteci: Bazıları sizin Hırvat olduğunuzu söylüyorlar. Küçük bir köyde doğmuşsunuz, öyle mi?
Tesla: Evet, tümü doğru. Aslen Sırbım. Ancak Hırvatistan benim anavatanım, bundan gurur duyuyorum.
Gazeteci: Fütüristler, 20. yy’ın sizin başınızın üstünde doğduğunu söylüyorlar. Manyetik alanı kutsuyor, indüksiyon motoruna ilahiler söylüyorlar. Sizin buluşunuz olan alternatif akım, bugün fizik ve kimyayı dünyanın yarısına hakim kılabilir. Endüstri sizi en büyük hayırsever ilan etmek üzere. Tesla laboratuvarında ilk defa atomu kırabildiniz. Deprem titreşimlerine sebep olabilen bir cihaz yaptınız. Siyah kozmik ışınları keşfettiniz. Beş elementin sırrını araştıran Empedokles gibi, varlığın sırlarına vakıf oldunuz. Birçok kişi için ilahi bir figür gibisiniz.
Tesla: Evet, bu anlattıklarınızın bazıları en önemli buluşlarımdan birkaçı. Ancak ben yenilmiş bir adamım. Yapabileceğim en büyük şeyleri yapamadım.
Gazeteci: Bunlar nelerdir, bay Tesla?
Tesla: Tüm dünyayı aydınlatmak istedim. Dünya’nın Güneş gibi parlaması için yeterli miktarda enerji mevcut. İstediğimi yapmama izin verselerdi, tıpkı Satürn’ün etrafındaki halka gibi Dünya’nın da ekvator kısmında da ışıktan bir halka olacaktı. İnsanoğlu buna hazır değil. Colorado Springs’de yaptığım çalışmada dünyayı elektriğe batırdım. Ayrıca insanlara pozitif zihinsel enerji sunabiliriz. Bach ve Mozart gibi büyük müzisyenler veya büyük şairler geldi geçti. Dünya’nın iç kısmında barışın, neşenin ve sevginin enerjisi var. Dünya tarafından büyütülmüş bir çiçek aldığımda veya topraktan çıkana yiyeceklerde, orayı bir kişinin vatanı yapan her şey vardır. Yıllarımı, bu enerjinin insanları nasıl etkilediğini araştırmakla geçirdim. Gülün güzelliği ve kokusu ilaç olarak ve güneş ışınları yiyecek olarak kullanılabilir. Yaşam sonsuz sayıda biçime sahiptir ve bilim insanının amacı bunları her maddede bulmaktır. Burada üç esas nokta var. Benim yaptığım sadece araştırmak. Bunları bulamayacağımı biliyorum ancak yine de araştırmaktan vazgeçmeyeceğim.
Gazeteci: Bunlar nelerdir?
Tesla: Birinci mesele yiyecek. Aç bir dünyayı beslemek için ne kadar yıldız veya Dünya enerjisi gerekir? Bir diğeri kötülüğün ve acının gücünü yok etmektir. Bu, uzayın derinliklerinde bir salgın olarak görülür. Üçüncüsü de evrende aşırı ışık var mıdır? Tüm astronomik yasaların ortadan kalktığı ve matematiksel denklemlerin işe yaramadığı, değişime uğramayan bir yıldız keşfettim. Bu yıldız bu galakside. Boyutu bir elma kadar, ağırlığı ise tüm Güneş Sistemi’miz kadar. Biliyorum, yer çekimi kanunları uçmak için aşılması gereken bir şey, ancak ben bireylerin fiziksel olarak uçmasını değil, bilinçleriyle bir yerden bir yere gitmesini araştırıyorum. Havadaki enerjiyi uyandırmaya çalışıyorum. Bu gezegende boş bir alan yok. Boş olarak düşünülen alan sadece maddenin farklı bir tezahürü.
Gazeteci: Her gün evinizin penceresine kuşların geldiği söyleniyor.
Tesla: İnsan kuşlara karşı duygusal olmalı. Onlar gerçeğin habercisidirler.
Gazeteci: Smiljan’daki o günlerden beri uçmayı bırakmadınız.
Tesla: Çocukken çatıdan uçmak istedim ve düştüm. Hesaplamaları yanlış yapmışım. Unutma, gençlik yaşamdaki en önemli kanattır!
Gazeteci: Hiç evlendiniz mi?
Tesla: Hayır.
Gazeteci: Rölativite teorisine saldırdığınız için hayranlarınız şikayet ediyor. Eğer enerji her yerde ise nerede bu göremediklerimiz?
Tesla: İlk önce enerji, sonra madde oluşuyor. Evren ışık olarak bildiğimiz özgün ve ebedi enerjiden doğdu. Madde sonsuz ışık formlarının bir tezahürüdür. Evrenin dört temel yasası var. Birincisi, matematiksel bir ölçünün olması. İkincisi karanlığın içinde yayılıyor olması. Üçüncüsü ışığın bir ışınsal maddeye dönüşmesi. Dördüncüsü başı ve sonu olmaması. Yaratılış sonsuzdur.
Gazeteci: Ancak bu teoriye karşı ders vermiyorsunuz, neden?
Tesla: Unutmayın, sonsuzluğu anlayamamamızın nedeni evrenin kavisli yapıda olması değil, insan zihnidir. Ben ışığın bir parçasıyım. Evren tıpkı bir senfoni gibi, düzenli ve harmonik. Einstein bu sesi duysaydı rölativite teorisini yaratmazdı. O, sadece kaosun habercisi.
Gazeteci: Bay Tesla, bir ses mi duyuyorsunuz?
Tesla: Her zaman duydum. Benim manevi kulağım gökyüzü kadar büyük. Einstein bir kısmı çok iyi olan birçok iş yaptı. Ona garezim yok. Yalnız “eter”in olmadığını düşünmesi büyük bir hata.
Gazeteci: Gençliğinizde sık sık hasta olduğunuz söyleniyor, bu doğru mu?
Tesla: Evet sık sık yaşam gücümün düştüğü doğru. Bazen insanın acı çekmesi gerekebilir. Küçükken koleraya yakalanmıştım. Babam teknoloji üzerinde çalışmalar yapmama izin verince geçti. Bir kişinin zihin gücünü asla küçümsemeyin.
Gazeteci: Bay Tesla, bu bir oyun mu? Bana zihin gücünden bahsediyorsunuz…
Tesla: Evet bir oyun, ben oynadım ve elektrikle çözdüm. Unutma, Nikola Tesla yıldırım hakkındaki gerçekleri keşfeden ilk kişi.
Gazeteci: Kuşkusuz okuyucularımız mizahı seviyor, yalnız bilim ile bazı kişisel görüşlerinizi karıştırıyor gibisiniz.
Tesla: Bay Smith, insanlar fazla ciddiler. Bir Çin atasözü der ki, “Fazla ciddiyet yaşamı kısaltır”.
Gazeteci: Felsefenizi duyduklarında buna bayılacaklar.
Tesla: Hayat bir ritimdir. Her şey birbiri ile derin ve mükemmel bir ilişki içindedir. İnsan, güneş, yıldızlar… Bilgi içinde yaşadığımız evrenin bize sunduğu bir şeydir.
Gazeteci: Bir Budist rahibin veya Taoist birinin sözleri gibi söylediğiniz şeyler.
Tesla: Evet! Bu gibi öğretilerin içinde evrenin bazı sırları gizli. Hakikat daima insanoğlunu büyülemiştir.
Gazeteci: Peki sizin için elektrik neyi ifade ediyor?
Tesla: Her şey elektriktir. İlk önce ışık, evreni temsil eden sonsuz biçim! Siyah ise ışığın gerçek yüzü. Tabi ki biz bunu göremiyoruz.
Gazeteci: Bay Tesla, elektriği fazla abartmıyormusunuz?
Tesla: Ben elektriğim, isterseniz elektriğin insan kılığına bürünmüş şekliyim diyebilirim. Siz de öylesiniz, henüz fark etmemişsiniz.
Gazeteci: Peki bir milyon volt eletriği geçirebilir misiniz?
Tesla: İnsan bedeni büyük miktarda enerjiden meydana gelmiştir. Beynimiz baştan sona elektrikle çalışıyor. Günün birinde bunun gerçekleştiğini göreceğiz.
Gazeteci: Otel yönetimi yaşadığınız bu otel odasında hava şimşekliyken sürekli biriyle konuştuğunuzu söylüyorlar doğru mu?
Tesla: Evet, şimşekler ve yıldırımlarla konuşuyorum.
Gazeteci: Nasıl yani?
Tesla: Çoğunlukla ana dilimde konuşurum.
Gazeteci: Okuyucularımız bu sözlerinizi duyunca çok şaşıracaklar.
Tesla: Şimşek ve yıldırımlar doğanın en güçlü ve parlak güçleri. O kadar şiirseller ki.
Gazeteci: Peki madde nedir?
Tesla: Bak, nasıl da gözlerin parladı. Benim bilmek istediğim şey yıldızlar söndüklerinde ne olduğu. Bir yıldız söndükten sonra oluşan şey ne. İşte o zaman maddeyi ve evrenin sırlarını anlamaya başlayabileğiz.
Gazeteci: Peki ya sonra ne olacak.
Tesla: Tanrı bize gülecek ve bizi tutuklatacak (Tesla bunları söylerken gülüyor..).
Gazeteci: Bu anlattıklarınız yazılarınızda “kozmik acı” diye sıklıkla bahsettiğinizin tam tersi değil mi?
Tesla: Hayır, çünkü biz hala Dünya’da yaşıyoruz. Birçok insanın farkında olmadığı bir hastalığı var. Bu nedenle birçok başka hastalık, acı, kötülük, sefalet ve savaşlar var. Bu hastalık tamamen tedavi edilebilir gibi değil, ancak farkında olmak yaşadığımız kötülükleri kontrol altına alabilmemizi sağlar. Yakın hissettiğim insanların acılarını bazen bedenimde hissediyorum. Bunun temel nedeni vücutlarımızın benzer maddeden yapılmış olması ve ruhlarımızın birbiri ile ilişkili olması. Bir yıldızın yok olmasının görüntüsü, bizi hayal edebileceğimizden daha çok etkiliyor. Dünyadaki yaratıklar arasındaki ilişkiler farkında olduğumuzdan bile fazla. Daha iyi bir gelecek için öğrenmemiz gereken çok şey var.
***alıntı***

Yolculuk Kılavuzu

hayatta-dogru-yolda-olmak-iskelede-kadin[1]
1] Yol bir dönüm noktasıyla, yol ayrımıyla başlar. Oradayken durup hangi yönü takip edeceğinizi düşünebilirsiniz. Fakat düşünmekle çok zaman harcamayın, yoksa o noktayı asla bırakamazsınız. İlk adımınızı attığınız andan itibaren, o dönüm noktasını, yol ayrımını sonsuza kadar unutun yoksa kendinize daima şu faydasız soruyla eziyet edersiniz: “Acaba doğru yolu mu seçtim?”
2] Yol sonsuza kadar sürmez. Yolda bir süre seyahat etmek bir nimettir, fakat bir gün yolun sonu gelecektir, bu nedenle onu her an bırakmaya daima hazırlıklı olun. Hiçbir şeye çok alışmayın. Ne mutluluk sarhoşu olduğunuz saatlere, ne de her şeyin çok zor göründüğü ve gelişimin çok yavaş olduğu, bitmeyecekmiş gibi görünen günlere. Er ya da geç bir meleğin ortaya çıkacağını ve yolculuğunuzun bir sona varacağını unutmayın.
3] Yolunuzu onurlandırın. Bu sizin seçiminizdi, sizin kararınızdı. Ayak bastığınız toprağa saygı duyarsanız, toprak da sizin ayaklarınıza saygı duyacaktır. Her zaman yolunuzu muhafaza etmek ve sürdürmek için en iyisi ne ise onu yapın, yol da sizin için aynısını yapacaktır.
4] İyi donanımlı olun. Küçük bir tırmık, kürek ve çakı taşıyın. Çakıların kuru yapraklar için bir işe yaramayacağını, tırmıkların ise köklü bitkiler için bir işe yaramayacağını anlayın. Her ânınızda, hangi aleti kullanacağınızı iyi bilin.
5] Yol hem ileri, hem geri gider. Bazen geri dönmeniz gerekir çünkü ya bir şey kaybolmuştur ya da iletmeniz gereken bir mesaj cebinizde unutulmuştur. İyi bakılmış bir yol size büyük zorluklar çıkarmadan geriye dönme imkânı verir.
6] Etrafınızdakilerden önce yolunuzla ilgilenin. Yol kenarındaki kuru yapraklar, ya da başkalarının kendi yollarıyla nasıl ilgilendiği sizin dikkatinizi dağıtmasın. Enerjinizi sizin adımlarınızı kabul eden toprağın bakımı ve muhafazası için kullanın.
7] Sabırlı olun. Bazen yabani otları ayıklamak ve aniden bastıran yağmur sonrası oluşan çukurları kapamak gibi, aynı görevler tekrarlanmak zorundadır. Bu durumun sizi rahatsız etmesine izin vermeyin – bu yolculuğun bir parçasıdır.
8] Yollar kesişir. İnsanlar havanın nasıl olduğunu söyleyebilir. Nasihatleri dinleyin ve kendi kararınızı verin. Size emanet edilen yol için yalnızca siz sorumlusunuz.
9] Doğa kendi kurallarını izler. Böylece, sonbaharın ani değişimleri, kışın kaygan buzu, baharın baştan çıkarıcı çiçekleri, yazın harareti ve yağmurları için hazırlıklı olmak zorundasınız. Her mevsimin tadını çıkarın, ve karakteristik özelliklerinden şikayetçi olmayın.
10] Yolunuzu kendinizin aynası hâline getirin. Hiçbir şekilde başkalarının kendi yollarıyla ilgilenme biçimlerinin sizi etkilemesine izin vermeyin. Dinleyeceğiniz bir ruhunuz ve ruhunuzun söylediklerini size anlatacak kuşlar var. Hikâyelerinizin çevrenizeki herkes ve her şey için güzel ve keyifli olmasını sağlayın. Her şeyden önce, yolculuğunuz esnasında ruhunuzun anlattığı hikâyelerin yolun her bir ânında yankılanmasına izin verin.
Paulo Coelho

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Lahana Yaprağı Ağrıları Mıknatıs Gibi Çekiyor…

İşte-Lahana-Yaprağın-Faydaları-1-768x751[1]

 

Eğer sabah kalktığınızda sürekli başınız ağrıyor ise uyumadan önce;

1-Bacaklarınıza lahana yaprağı sarın ve faydasını 1 gecede görün. Çünkü lahana yaprakları vücudumuzdan ağrıları mıknatıs gibi çeker alır. Ayrıca lahana yaprakları belirli bölgelerdeki ağrılara da çok iyi gelir

2- Darbelere bağlı şişliklere lahana yaprağı çok faydalıdır Elinizi bacağınızı gün içinde istemsiz olarak çarptınız ve ağrılı şiş oluştu. Hemen o bölgeyi lahana yaprağı ile sarın ve bir bandaj ile iyice sıkın. El ayak bilek bacak gibi bölgelerdeki şişlerin bir gecede geçtiğini göreceksiniz.

3- Tiroid bezine lahana yaprağı çok faydalıdır Tiroid bezindeki anormalliklerin düzenlenmesi için doğal yöntemler deneyebilirsiniz. Akşamları yatmadan önce lahana yaprağını boğazınıza sarın ve uyuyun.

Kaynak:nasılorulur.com

 

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 2 Comments »

Kederden oradan oraya savrulduğum, mutsuzluk girdaplarına sürüklendiğim zamanları yavaş yavaş aşarken şunu fark ettim birden.

17098239_10212452259922927_3680003659367526096_n[1]

 

 

Kederden oradan oraya savrulduğum, mutsuzluk girdaplarına sürüklendiğim zamanları yavaş yavaş aşarken şunu fark ettim birden. Bütün bunlar güçlü bir yaşama sevinci ile ilgili… İçindeki yaşama tutkusu olmasa ufacık şeylerle böyle yıkılmazsın zaten… Yani hayatı bu kadar sevmesen onun sana verdiği üzüntülere niye bu kadar isyan edesin ki? En sevdiklerinden gelen küçücük bir düşüncesizlik nasıl da yaralar insanı. Bir başkasından gelse belki de aldırmayacağın bir davranış, çok sevdiğin biri yapınca bir ihanet gibi algılanabiliyor.
Yaşama sevinci dünyayı ve insanları sevmekle ilgili biraz da. Bazen çiçek açmış bir ağaç bile insanın yerlerde sürüklenen moralini yükseltebiliyor. Hiçbir şeyin fayda etmediği bir eşik, bir zehirlenme hali vardır tabii ki. Böylesi dönemlerde, dünyanın en güzel manzaralarına bakarken bile yalnızca içinin karanlığını görebilir insan. Bu ruh hali içinde upuzun tren yolculukları anımsarım. Cam kenarında oturan kadının her şeyin önüne geçen karanlığı karşısında şahane manzaraların hüzün coğrafyalarına dönüştüğü zamanlardı bunlar. Yine de bir umut vardır her zaman. İçi ne kadar buruk olursa olsun doğanın kibirsiz yalınlığı iyileştirebilir insanı.Bu keder hiç bitmeyecek sanırken bir sabah uyanırsın ve dünyanın genişliği karşısında anlamsız görünür seni üzen… Denize doğru bakarsın, gökyüzüyle bakışırsın ve bunun dışındaki her şey silikleşir. Mutsuzluk için sayısız gerekçe vardır kuşkusuz ama tek bir mutluluk nedeni bütün bunları gölgede bırakır bir an. Güneşle ışıl ışıl yanan sulara dalar, doğanın kollarına bırakırsın kendini… Ne kadar yalındır her şey gök kubbenin altında.En karanlık zamanlarda bir yerlerde açmış böyle bir çiçek olabilir mi diye bakarım hep.
Bazen içindeki çığlık öylesine güçlüdür ki geri plandaki güzel melodiyi işitemezsin. Aslında en ulaşılmaz sandığın ne denli yakındadır bilemezsin. Seni üzen, utanç veren bir durum kahkahalarla gülünebilecek bir şeydir bazen… Birden bir güzel insan ayna tutar sana. Utancının içindeki masum kahkahayı keşfeder. Gözyaşların kahkahalara karışır. Bir içten kucaklayış gerginliğini alıp götürür. En karanlık anında bazen bir melek gelip seni kollarına alır ve başka bir dünyaya uçurur. Çok olmuştur bu ama bazen nasıl da imkânsız görünür. Yaşadıklarına dair kurduğun anlatılar, kelimelerin karanlık örgütlenişi perişan eder seni. Dışarıya çıkıp göremezsin halinin ne denli saçma olduğunu. Sorunu görüp çözümünü oluşturmak yerine içinde debelenip durursun.
Her şey, her yanlışlık insana dairdir. Kendine kızdığın durumların ardında senin biricik tarihin, onun biriktirdiği kırılmalar gizlidir. Bunları en iyi sen bilebilirsin. Bilmek yeterli değildir tabii… Keder geriye dönüp yaşananları değiştirememektedir daha çok da… İnsan olmak bununla ilgilidir sonuçta. Düşe kalka ilerlersin kalbin açtığı çetrefilli yollarda.
Suçluluk duyguların, mutluluğu hak etmediğine dair bir örtük algıya dönüşür bazen. Oysa doğal insanlık halleridir yaşanan… Masum değilizdir belki ama hayat da izin vermemiştir zaten buna…
Öyle zamanlar vardır ki nutku tutulur insanın. Kendini anlatamaz bir türlü… Kırılıp dökülmüştür içindeki harfler, düzgün cümleler kuramaz onlardan.
Oysa bir gerilim filmindeki gibi tırmanmıştır olay; sayısız ayrıntı açıklar son dehşet sahnesini.
İki ya da daha fazla taraf vardır bütün uzlaşmazlıklarda. Küslüğün şiddeti canını yakar insanın ama elinde değildir onu değiştirmek. Hayat, kopuşlarla, bölünmelerle, aşılmaz duvarlarla, geçilmez nefret kaleleriyle doludur.
Bir çocuk kalbi taşıyanlar bağışlamaya hazırdır ancak. Bazen hayat böylesi kalpleri öylesine paramparça eder ki sadece gözlerde mahzun bir bakış kalır geriye. Anlatabilmek ister insan içinden geçenleri, bütün olup biteni, olanca içtenliğiyle… Yaşantı çoğu kez böylesi bir saydamlaşmaya izin vermez ama. Bir bahçenin sessizliğinde ağaçlarla, çiçeklerle paylaşırsın sen de bunu, bir kıyıda denizin dalgalarına fısıldarsın ancak. Kederini alıp gider doğa… Nasıl da hafiflediğine sen bile şaşarsın. Kendini de başkalarını da bağışlarsın. Boşlukta uçuşan bir melodi gibi dönersin geriye…:) 🙂 🙂

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Kimi der ki kadın…

17191250_1732906017020612_2307043070319717426_n[2]

Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın
Yeşil bir harman yerinde
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir,
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran.
Kimi der ki çocuk doğuran.
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.
Yavrum, annem, karım, kızkardeşim,
Hayat arkadaşımdır.
Nazım Hikmet Ran

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

images[3]
1857 yılında ABD’nin New York kentinde konfeksiyon ve tekstil fabrikalarında çalışan 40.000 işçinin insanlık dışı çalışma koşullarına ve düşük ücrete karşı başlattığı grev, polisin saldırısıyla kanlı bitti. Saldırı sırasında çıkan yangında çoğu kadın 129 işçi can verdi. 1910 yılında Danimarka’nın Kopenhag kentinde toplanan 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında, Almanya Sosyal Demokrat Parti önderlerinden Clara Zetkin, bu yangında yaşamını yitiren 129 kadın işçi anısına 8 Mart gününün Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını önerdi. Kadın hakları hareketini, özellikle oy hakkını onurlandırmayı amaçlayan Kadınlar Günü önerisi oy birliği ile kabul edildi. 1975 yılında Dünya Kadınlar Yılı’nı ilan eden Birleşmiş Milletler Örgütü, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın tüm kadınlar için Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdı. Kadınlara eşit hakların verilmesinin Dünya barışını güçlendireceği kabul edildi. Böylece 8 Mart, dünyada kadınların yüzyıldır yürüttüğü özgürleşme mücadelesinin kutlandığı ve kadınların güncel taleplerinin ifade edildiği bir gün haline geldi.

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »