Aşağıda anlatılan durumların içine girmeye çalışın ve ardından dört soruyu cevaplayın…
Masanızın üstü bitmemiş işlerle dolu. İş arkadaşlarınız çoktan evlerine gitmiş. Saate bakıyorsunuz. İşleriniz hiç bitmeyecek mi diye düşünüyorsunuz?
Ya da hocanız dünyanın en sıkıcı konusu hakkında, üç saatlik derste konuşmasını sürdürüyor. Defterinizde karalama yapmak için hiç boş yer kalmadı. Ve dersin sadece yarım saati geçti. Beklemek kimi zaman herhangi bir anlık acıdan çok daha özel bir tür işkencedir. Can sıkıntısı ve bunalma bir araya geldiğinde en sağlam insanı bile paniğe uğratabilir.
1. Hiç sonu yokmuş gibi görünen ıssız ve geniş bir çölde bir deveye binmiş gidiyorsunuz. Yorgunluktan bitap düşene kadar deveyi sürdünüz. Sizi taşıyan deveye hangi sözcükleri söylersiniz?
2. Tam susuzluktan öleceğinizi düşünürken çok güzel bir vaha göründü. Ama birisi sizden önce oraya varmış. Bu diğer yolcu kimdir? Tanıdığınız birinin adını veriniz.
3. Çölde zaman çok yavaş geçiyor ve uzaktan bir kasabanın ışıkları görünene kadar sanki asırlar geçti. Nihayet varacağınız yere geldiniz. Yolculuğunuzun sonuna geldiğinizde neler hissediyorsunuz?
4. Uzun zamandır üzerinde ilerlediğiniz deveyle ayrılma zamanı geldi. Deveden inerken yeni bir sürücü geliyor ve sizin kalktığınız eyere oturuyor. Yeni binici kim? Hayatınızdaki bir başka kişiyi seçiniz.
(Değerlendirme aşağıdadır.)
Buradaki çöl ve deve teması kişisel bağımsızlık yolculuğunu sembolize eder. Bu senaryo sizin sevgilinizden ayrılmanız durumundaki duygularınızı açığa çıkarır. Cevaplarınız, yollarınızı ayırma vakti geldiğinde nasıl tepki vereceğinizi gösterir.
1. Deveye söylediğiniz sözcükler aşkın bittiğini fark ettiğinizde kendi kendinize söyleyebileceğiniz şeylerdir. Şöyle cesaret verici sözler mi söylediniz? “Bir şekilde başaracağız!” ya da “Merak etme, bu sonsuza kadar böyle gidemez.” Yoksa karamsar bir havanız mı vardı? “Kaybolduk, hiç umut yok, sanırım burada öleceğiz.”
2. Psikoloji terminolojisinde vaha, kişinin sorunlarını çözmesini sembolize eder. Burada karşılaştığınız kişi sizi rahatlatmış, size yardım etmiş ya da ileride ihtiyacınız olduğunda yardımını isteyebileceğiniz birisi olabilir.
3. Yolculuğun sonunda vardığınız kasaba kırık kalbiniz iyileştiğinde duygularınızın yeniden yola girmesini sembolize eder. Kasabaya vardığınızda hissettikleriniz biten aşkınız hakkındaki gerçek hislerinizdir.
4. Yeni binici sizin gizlice rekabet, kıskançlık hisleri beslediğiniz ya da için için kızdığınız birisidir. İsmini verdiğiniz bu kişi aşkta bir rakibiniz mi, yoksa bir zamanlar kalbinizi kırmış olan birisi mi?
fw mail
Yuvarlak çikolata sevenler :
Cana yakın, arkadaş canlısı, görsel beğenilere önem veren kişiler
Oval çikolata sevenler :
Esnek, toleranslı, yapıcı, sosyal ve arkadaşlıklara açık kişiler.
Kare çikolata sevenler :
Sadık, dengeli, dürüst ve güven verici kişiler.
Dikdörtgen çikolata sevenler :
Nerede durduğunu bilen, yardımsever kişiler.
Spiral çikolata sevenler :
Enerjik ve değişik alanlarda iddialı kişiler.
Üçgen çikolata sevenler :
Diğer insanların düşüncelerini pek fazla önemsemeyen kişiler.
Baklava dilimi şeklinde çikolata sevenler :
Paranın gücünü seven ve devamlı ilgi bekleyen kişiler.
Sütlü çikolata sevenler :
Nostalji düşkünü kişiler.
Bitter çikolata sevenler :
Hep ileriye bakan kişiler.
Beyaz çikolata sevenler :
Kararsız kişiler.
fw mail
Anavatanı Avrupa olan bu bitkilerin en çok tür zenginliğine İspanya ve Portekiz’de rastlanmaktadır. Ancak doğal olarak tüm Akdeniz kıyılarında, hatta bunun uzantısı olan Japonya’ya kadar aynı enlem dereceleri arasında görülmektedir.Narcissos, bir peri ile insanın kendini beğenmiş oğludur.
Dağ perilerinden Ekho ona aşık olur, fakat aşkını ifade etmesine imkan yoktur.
İşte böylesine umutsuz bir aşka tutulur
Ekho hiçbir zaman kendi konuşamamakta ; ancak, uzaktan, kendisi gözükmeden
söylenenlerin son kelime veya hecesini tekrarlayabilmektedir.
Narkissos arkadaşlarını ararken, “biri var mı burada” diye sorunca, Ekho da “burada”diye
cevap verir. Bunun üzerine Narkissos da “gel” diye yanıtlar. Zavallı Ekho, umut ve sevgi
içinde “gel” diyerek ortaya çıkar; fakat kendini beğenmiş Narcissos her halde
Ekho’yu beğenmemiş olacak ki, pek yüz vermez ve çekip gider…
Ekho kırgın, üzgün, umutsuz bir halde dağlardaki mağaralara sığınır ve şöyle der:
“Dilerim oda sevsin benim gibi ve sevdiğine kavuşamasın.”
Acılar Ekho ‘yu yer bitirir, sonunda taşa dönüşür. Sadece sesi kalır.
Ekho ‘nun dileğinin gerçekleşmesi Narcissos için uzak görünmektedir. Çünkü kendini beğenmişin başka birini gerçekten sevmesi olanaksızdır. Ama tanrıların adaleti er geç yerini bulacaktır.
Bir gün Narcissos, dağlarda dolaşırken ağaç ve yeşillikler içinde kaybolmuş bir pınara rastlar; eğilip su içmek istediğinde suda gördüğü hayali beğenip ona aşık olur
Narcissos bu sefer gerçekten sevmiştir, ellerini bu kusursuz! güzelliğe doğru uzatır ama dokunamaz. Tıpkı Ekho gibi, sevmiştir ama sevdiğini elde edemez. Zaten kıvılcım elden uzak olduğunda ateşe dönüşmüyormu?
Sevdiğini elde edememenin ağırlığı altında sararıp solar ve ölür. Daha sonra periler Narcissos ’un cesedinin yerinde bir çiçek bulurlar: Nergis. O günden bu yana nergis kendini beğenmişliğin sembolüdür.
Orman tanrıçaları; Narcissos ‘un kendi yansımasını gördüğü su pınarını gözyaşı kavanozuna dönüşmüş olarak bulurlar.
Tanrıçalar pınara neden ağladıklarını sorarlar.
– Narcissos için ağlıyorum, diye yanıtlamış göl.
– Ne var bunda şaşılacak, demiş bunun üzerinee orman tanrıçaları. Bizler ormanlarda
boşu boşuna onun peşinde dolaşır dururduk, ama onun güzelliğini yalnızca sen
görebildin yakından.
– Narcissos yakışıklı bir genç miydi? diye sormuş göl.
– Bunu senden daha iyi kim bilebilir ki? diyee karşılık vermiş iyice şaşıran tanrıçalar.
Hergün senin kıyılarına gelip sularına bakıyordu.
Göl bir sure sessiz kalmış. Sonra şöyle konuşmuş:
– Narcissos için ağlıyorum, ama onun yakışıklı olduğunu hiç fark etmedim ben. Narcissos için ağlıyorum, çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerinin derinliklerinde kendi
güzelliğimin yansımasını görebiliyordum
f w mail
Okulun ilk günü, ilk derste profesörümüz, önce kendini tanıttı, sonra “Bu yıl, yepyeni bir öğrencimiz var. Çok ilginç biri, bakalım bulabilecek misiniz? dedi…
Ayağa kalkıp etrafa bakmaya başlamıştım ki, yumuşak bir el omzuma dokundu..
Döndüm… Yüzü iyice kırışmış bir yaşlı hanımefendi bana gülümsüyerek bakıyordu…
“Ben Rose” dedi…“Benim adım Rose, yakışıklı… 87 yaşındayım. Madem tanıştık seni kucaklayabilir miyim?.” Güldüm.. “Tabii” dedim.. “Hadi sarıl bana..”
Öyle sımsıkı sarıldı ki…
“Bu kadar genç ve masum yaşta üniversiteye niye geldin?” diye şaka yaptım…
Minik bir kahkaha ile yanıtladı: “Buraya zengin bir koca bulmaya geldim. Evlenip birkaç çocuk doğuracağım. Sonra emekli olup dünya turuna çıkacağım..”
Dersten sonra kantine gidip, birer sütlü çikolata içtik. Hemen arkadaş olmuştuk. Ertesi gün ve ertesi üç ay, sınıftan hep birlikte çıktık ve hep kantinde lafladık.. Öyle akıllı ve öyle deneyimliydi ki, onu dinlemekle, derslerden daha çok şey öğrendiğimi hissediyordum. Sömestr boyunca Rose kampüsün ilahesi oldu. Nereye gitse etrafı çevriliyor, çok çabuk arkadaş ediniyordu. İyi giyinmeyi seviyor, diğer öğrencilerin ilgisini çekmeye bayılıyordu.
Rose hayatını yaşıyordu… Hepimizden daha canlı, daha dolu yaşıyordu.. Sömester sonunda, Futbol Balosu’na davet ettik, Rose’u konuşma yapması için… Orada bize verdiği dersi unutmama imkan yok…
Konuşmasını önceden hazırlamış ve bir yığın karta kocaman kocaman yazmıştı. Elinde bu deste ile kürsüye yürürken, kartları elinden düşürdü. Konuşma darmadağın olmuştu. Şaşkın, biraz da utanmış mikrofona doğru eğildi…
“Ne kadar beceriksizim, değil mi?
Özür dilerim… Buraya gelmeden önce heyecanım yatışsın diye bir duble viski attırdım. Sonucu görüyorsunuz.. Şimdi bu kartları toplasam bile onları yeniden sıraya koymam mümkün değil… Onun için en iyisi ben size aklımda kalanları söyleyeyim, olur mu?”
Biz kahkahalarla gülerken, o bardaktan bir yudum su aldı ve konuşmasına başladı:
“Yaşlandığımız için, eğlenmekten, oynamaktan, yaşamaktan vazgeçmeyiz.. Eğlenmek, oynamak ve yaşamaktan vazgeçtiğimiz için yaşlanırız.
Genç kalmanın, mutlu olmanın ve başarıya ulaşmanın sadece dört sırrı vardır:
Her gün gülmek ve yaşama katacak mizah bulmak…
Bir rüyanız olmalı mutlaka…
Rüyalarınızı kaybettiniz mi, ölürsünüz.
Etrafımızda dolaşan pek çok kişi aslında ölü ve bundan kendilerinin bile haberi yok…
Yaşlanmakla, büyümek arasında çok büyük bir fark vardır… Eğer 19 yaşındaysanız ve bir yıl hiç bir şey yapmadan, hiç bir şey üretmeden sırtüstü yatarsanız, sadece bir yaş yaşlanır, 20 olursunuz.. Ben 87 yaşındayım ve ben de bir yıl hiç bir şey yapmadan, hiç bir şey üretmeden sırtüstü yatarsam, 88 yaşımda olurum. Herkes bir yılda bir yaş yaşlanır. Bunun için özel bir yetenek ya da bilgiye ihtiyaç yoktur. Oysa bir yaş daha büyümek için, mutlak birşeyler yapmak, üretmek, kendini geliştirecek fırsatları bulmak ve kullanmak gerekir.
Asla pişman olmayın…
Biz yaşlılar, genelde yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan pişman oluruz çünkü.. Ölümden korkan insanlar, pişman olanlardır… Pişman olmaktan korktukları için hiçbirşey yapmayanlardır…”
Ders yılı sonunda Rose yıllarca önce başlayıp, yaşam mücadelesi içinde ara vermek zorunda kaldığı üniversiteyi derece ile bitirdi…
Mezuniyet töreninden bir hafta sonra, uykusunda, huzur içinde öldü.
Cenaze törenine ikibinden fazla üniversite öğrencisi katıldı.
“Yapabileceğimiz her şeyi yapmak için asla geç olmayacağını” hepimize, hem de nasıl öğreten bu muhteşem kadının anısına layık bir törendi bu…
Rose’un öğretisi aslında dünyanın bütün üniversitelerinde zorunlu ders olmalıydı:
“Çok geç diye bir zaman yoktur!..”
fw
Bu garip ama doğal özelliği kırmak ve diğer deniz hayvanları gibi ileriye doğru yürümeyi aklına koyan genç bir ıstakoz, anne ve babasının tüm ısrarlarına rağmen makus talihini yenmek ve diğerleri gibi ‘böyle gelmiş böyle gider’ dememek adına yaşadıkları bir nehir kıyısında gizlice kendi kendine yürümeyi öğrenmeye karar verir ve başarır!
Ailesi neredeyse yıkılır. Zira sisteme başkaldırmıştır ve ´doğru´ bildigi yolda yalnız ilerlemeye başlamıştır. Anne ıstakoz kahrından ölür, baba ıstakoz ise oğluna, “defol git, seni artık aramızda görmek istemiyoruz. Ya yine bizim gibi olursun, ya da bizi terkedersin” der.
Genç ıstakoz doğru bildiği yolu uygulamaya devam eder ve dünyaya ´açılmaya´ karar verir, ´yola´ koyulur.
Bu ´başkaldırı´ ıstokoz dünyasında büyük bir felâket olarak algılanır. Yolda rastladığı tüm hemcinsleri ona nefretle yaklaşır, yardım etmezler. Kurbağalar, kamplumbağalar, sümüklü böcekler bu asi gence alayla bakarlar, onun ileriye dogru yürüdükçe dünyanın ters döndüğünü düşünürler.
Genç ıstakoz yolun ortasında bir gün, ağzında bir pipo, melankolik ve yapayalnız yaşlı bir ıstakoza rastlar.
“Ben de gençken senin gibi öne doğru yürümeyi ögrendim, başkalarına öğrettim ve sonuçta kazandığıma bak: yapayalnız yaşıyorum, kimse benimle konuşmuyor, hastalıklı gibi herkes benden kaçıyor. Yol yakınken vazgeç bu sevdadan oğlum. Başkaları gibi olmaya çalış. Göreceksin o zaman nasıl da daha mutlu olacak ve bana teşekkür edeceksin”, der yaşlı ıstakoz.
Genç asi, bir an duraksadıktan sonra, “hayır amca ben haklıyım” der ve yoluna devam eder.
Nereye kadar gitmiştir? Ne elde etmiştir?
Bilinmez. Tek bilinen belki de, sayısızca bu tür sessiz kahramanların dünyamızda varlığı. Ne diyelim? Yolları açık olsun…
Ya genç ıstakoz olacağız ya da Pink Floyd ´un davranış bilimi terminolojisine armağan ettigi ünlü nitelemesinde olduğu gibi, “comfortably numb” (rahatlık içinde uyuşmuş) insanlar olacagız.
Seçim durakta bizi bekler.
Ivo Molinas
f w mail
Ocak 1 – 9 ~ Kopek
Ocak 10 – 24 ~ Fare
Ocak 25 – 31 ~ Aslan
Þubat 1 – 5 ~ Kedi
$ubat 6 – 14 ~ Kugu
$ubat 5 – 21 ~ Kaplumbaga
$ubat 22 – 28 ~ Panter
Mart 1 – 12 ~ Maymun
Mart 13 – 15 ~ Aslan
Mart 16 – 23 ~ Fare
Mart 24 – 31 ~ Kedi
Nisan 1 – 3 ~ Kopek
Nisan 4 – 14 ~Panter
Nisan 15 – 26 ~Fare
Nisan 27 – 30 ~Kaplumbaga
Mayýs 1 – 13 ~ Maymun
Mayýs 14 – 21 ~ Kugu
Mayýs 22 – 31 ~Aslan
Haziran 1 – 3 ~ Fare
Haziran 4 – 14 ~ Kaplumbaga
Haziran 15 – 20 ~ Kopek
Haziran 21 -24 ~ Maymun
Haziran 25 – 30 ~ Kedi
Temmuz 1 – 9 ~ Fare
Temmuz 10 – 15 ~ Kopek
Temmuz 16 – 26 ~ Kugu
Temmuz 27 – 31 ~ Kedi
Agustos 1 – 15 ~ Maymun
Agustos 16 – 25 ~ Fare
Agustos 26 – 31 ~ Kaplumbaga
Eylul 1 – 14 ~ Kugu
Eylul 15 – 27~ Kedi
Eylul 28 – 30~ Kopek
Ekim 1 – 15 ~ Maymun
Ekim 16 – 27 ~ Kaplumbaga
Ekim 28 – 31 ~Panter
Kasim 1 – 16 ~ Aslan
Kasim 17 -30 ~ Kedi
Aralik 1 – 16 ~ Kopek
Aralik 17 – 25 ~ Maymun
Aralik 26 – 31 ~ Kugu
Kopek
Cekici ve populersiniz.. Kolayca arkada$
edinebiliyorsunuz.. Kendinden emin tavirlarinizla grup
icinde liderlige yaki$iyorsunuz.
Kedi
Utangac ve sevimlisiniz. Tanimadiginiz insanlarla
konu$mayi sevmez ama arkada$larinizla her$eyi
payla$abilirsiniz. Arkada$ seciminde oldukca
dikkatlisiniz. Sevilen birisiniz.
Maymun
Yerinde duramayan birisiniz.Cok arkada$iniz var ve
sosyal ya$aminiz cok renkli. Dedikoduyu biraz
seviyorsunuz. Sizi taniyan sizin gibi biri daha
olmadigini du$unuyor. Dikkat cekmeyi cok seviyorsunuz.
Panter
Esrarengiz birisiniz. Ne zaman nasil
davranacaginiz pek belli olmuyor. Cogu $eyden ilk
sizin haberiniz oluyor bu yuzden cok ilgi
goruyorsunuz.
Fare
Sessiz sakin ama cok zekisiniz. Dost canlisi,
sevilmeyi bekleyen tavirlariniz ilgi cekiyor. Kucuk
bir arkada$ grubu size yetiyor. Fazla populer
olmasaniz da yakinlarinin el ustunde tuttugu birisiniz
Aslan
Siz lider olmak icin dogmu$sunuz. Sozunu dinleten,
dedigini yaptiran birisiniz. Kararli tavirlariniz
cevrenizdekileri etkiliyor. Insanlarin arkada$ olmak
isteyebilicegi birisiniz.
Kaplumbaga
Uyumlu, sicakkanli birisiniz. Size nasil
davranilmasini istiyorsaniz siz de herkese oyle
davraniyorsunuz. Sadik ve durustsunuz, yapmacik
insanlara ve dedikoduya kar$isiniz.
Kugu
Cok hassas ve narinsiniz. Kolay a$ik oluyorsunuz.
Ne cok utangac ne cok giri$kensiniz. Arkada$
grubunuzda kirilmamasi icin kollanan birisiniz.
”Eğer depresyondaysanız, geçmişte yaşıyorsunuz.
Eğer endişeliyseniz, gelecekte yaşıyorsunuz.
Eğer kendinizle barış içindeyseniz, şu an da yaşıyorsunuz. “
Lao Tzu – Düşünceler