Domatesler doğranır, marul ve kırmızı lahana da ince ince doğranır. Havuç ve turp rendelenir, bolca limon suyu, tuz ve zeytinyağı eklenerek salata kabında tüm malzemeler karıştırılır. Afiyet olsun.
Kaliteli yaşam zengin ve ünlü insanlara özgü değil! Biraz plan ve disiplin ile daha iyi bir yaşam sürmek mümkün. İşte hayatınızı dengede tutmak için öneriler:“Büyük Taş” teorisiyle başlayın.
Dr. Stephen Covey, “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” adlı kitabında, öğrencilerine cam bir kabın içine taşların nasıl yerleştirileceğini gösteren bir profesörün öyküsünü anlatır. Kaba önce büyük taşları, daha sonra küçük taşları, kumu ve son olarak suyu koymak, süreci tersine çevirmeye çalışmaktan açıkça çok daha kolaydır.
Yaşamınızı tasarlarken, “büyük taşlarınızın” ne olduğuna karar verin ve bunları, tanımlanmış zaman dilimleri ya da günler olarak yıllık takviminize işleyin.
Bunu, hedefinizi aklınızda tutarak işe başlamak suretiyle başarın. Çalışmaya, bir sonraki takvim yılının sonundan başlayın.
Geriye doğru çalışın.
Basitçe, yıl içinde önemli önceliklerinizin, ya da “büyük taşların”, olduğu günleri işaretleyin. Hangi güne hangi önceliğin verildiğini saptamak, kişisel bazda bir miktar araştırma yapmanızı gerektirecektir. Yaşamdaki önemli olaylar için öncelikli günler belirlemek, “Zamanım yoktu” bahanesinin en alt düzeyde kullanılmasını sağlar.
Özel günleri tespit edin.
Asla zaman bulamadığınızdan yakındığınız işlerin tamamını programlayacağınız yer burasıdır. Yaşamınıza katmak istediğiniz şeyleri kaleme alma fırsatını değerlendirin. Bu, üç ayda bir “yakın bir arkadaşınızla öğle yemeğinde buluşmak” olabilir.
Ayda bir gününüzü kendinize çekidüzen vermek ve doktor ziyaretlerinde bulunmak için ayırın. Hep gitmek istediğiniz ama fırsat bulamadığınız özel seminerler ya da kurslar için, üç ayda bir düzenli olarak “kişisel gelişme” günü saptamayı ihmal etmeyin.
Bir “flört gecesi” programlayın.
Sevgilinizle geçirmek üzere haftada bir gününüzü düzenli bir biçimde “flört gecesi” olarak tayin ederseniz, kişisel ilişkilerinize çok faydası dokunur. Bunu, aile üyelerinin birlikte yemek yiyip zaman geçirdikleri haftalık düzenli “aile” geceleriyle karıştırmamak gerekir.
İstatistikler, bir ilişkinin gelişimi için haftada en az 2 saat yüz yüze zaman geçirmek gerektiğini göstermektedir.
Üç ayda bir kendinize “sakinleşme” günü belirleyin.
Edison, Ford, Firestone, Carrel ve Lindberg yaratıcılık için zaman bulmuşlarsa, siz de bulabilirsiniz. Bu özel günde ne yapmak istediğinizi önceden kararlaştırın.
Bedeninizi yitirirseniz nerede yaşayacaksınız?
Genellikle günde 30 dakikalık egzersizimizi yapamıyoruz; ama hayatta olduğumuz her dakika, üstümüzdeki 5-10 kilo fazlalığı sağa sola sürüklemeye razı oluyor, gücümüzü ve enerjimizi tüketiyoruz… Kendinizle bir anlaşma yapın ve şu andan itibaren, yaşamınızın geri kalan kısmında sağlıklı ve zinde olmayı tercih edin.
Kontrol edebildiğiniz tek şeyi kontrol edin…
En çok gıpta ettiğimiz insanların “her şeye sahip” gibi görünen bireyler olduklarını fark ettiniz mi hiç? Hiçbir gün dağınık saçları olmamış gibidirler; arabaları kusursuzdur ve evleri karakter, ilgi ve konfor açısından şaşırtıcı derecede zengindir. Buna ek olarak, sınırsız enerjiye ve eşi benzeri olmayan bir bakış açısına sahipmiş gibi görünürler.
Siz de çoğumuz gibiyseniz, gizliden gizliye bu kişilerin “sırlarını” bilmeyi istiyor ya da onları “gerçekdışı” farz edip yok sayıyorsunuz. Gerçek şu ki bu insanlar, dürüst ve onurludurlar; çünkü ilk etapta kendilerini kontrol altına almışlardır ve zamanla yaşamın önlerine çıkardığı engellerle baş etmeyi öğrenmişlerdir. Kendimizi kontrol etmek, son derece mantıklıdır. Yoksa, çevremizdeki dünyayı değil.
Havayı kontrol edemeyiz; ama hava çok sıcak ya da çok soğuk olduğu için yürümekten büsbütün vazgeçmek yerine, bir spor salonunda egzersiz yapmayı ya da alışveriş merkezinde yürümeyi tercih edebiliriz.
Randevu zamanına uymaları konusunda müşterilerimize, eşlerimize, meslektaşlarımıza ya da çocuklarımıza güvenmek mümkün olmayabilir; ama bekleyip kendimizi kurban gibi hissetmeyi, sinirlenmeyi, zamanı boşa harcamayı ya da alternatif bir plan yapmayı seçmek bizim kararımızdır.
“Herşeyi bir arada yürütmeyi beceren” tipleri kıskanmak yerine, gıpta ettiğiniz şeylerden keyif almak için kendinize izin verin.
Anlayış basit; yalnızca kendinizi kontrol edebilirsiniz. Öyleyse, ne istediğinizi, nereye gitmeyi arzuladığınızı, yeni hedefinize ulaşmak için ne yapılması gerektiğini ve bu hedefi gerçekleştirmek üzere gerekli zamanı ve mekanı tanımlamakla işe başlayın.
Yaşamı sonuna kadar yaşamayı tercih edin.
Ebeveynlerin ve öğretmenlerin geçmişte kendilerini “değerli” ya da “yetkili” bulmadıkları için söyledikleri “Bunu alamazsın” tarzı sözleri göz ardı edin.
“İyi” yaşamın zengin ve ünlü insanlara özgü olduğunu düşünmeye gerek yok. Siz de azıcık planlama ve disiplin ile payınıza düşeni, hatta daha fazlasını alabilirsiniz… Seçim sizin, yalnızca sizin. Şunu bilin ki “oyun” bittiğinde, yapmak istediğiniz her şeyi ve daha fazlasını kendi yönteminizle yapmış olacaksınız.
Terri Murphy
http://fwmail.net/yasam/yasamda-dengeyi-yakalamak-icin-oneriler/
ABD’nin Virginia eyaletinde bir seyahat acentası sahibi, çok büyük bir kuruluşun yürütme kurulu başkanıyla görüşmek istiyordu.
Amacı, kuruluşun seyahat konusundaki ihtiyaçlarını öğrenmekti.
Pek çok kez telefon etti; ama hiçbirine yanıt alamadı. Acenta sahibinin aklına yaratıcı bir fikir geldi. En yakın mağazadan bir çift siyah ayakkabı aldı. Bunlardan birini bizzat parlattı; ayakkabıyı civardaki bir mağazaya götürüp hediye ambalajı yaptırdı. Daha sonra, paketin kuryeyle müşteri adayına ulaştırılmasını sağladı.
Yönetici, paketi açtığında bir adet ayakkabı buldu. İçinde, acenta sahibinin kaleme aldığı kısaca şöyle bir not vardı:
“Kapıdan içeri adım atmaya çalışıyorum…”
Sonuç: Acenta sahibi toplantı yapmayı ve yepyeni bir müşteri kazanmayı başardı.
Dünyaca ünlü Brezilyalı yazar Paulo Coelho‘dan hayata dair düşündürücü bir çözümleme:
YAY
Yay hayattır: Bütün enerji ondan gelir. Ok bir gün mutlaka terk edecektir. Hedef ise uzaklardadır.
Ama hayat her zaman sizin yanınızda kalır, bu yüzden ona nasıl iyi bakacağınızı bilmeniz gerekir. Durgun kalacağı dönemlere ihtiyacı vardır -her daim kuşanılmış ve gerilmiş halde tutulursa gücünü kaybeder. Bu yüzden gücünüzü tazeleyebilmek için dinlenmeyi kabul etmelisiniz. Böylece yeniden yayı germek için asıldığınızda gücünüz eksiksiz olur.
Yayın bilinci yoktur: O okçunun elinin ve arzularının bir uzantısıdır. Öldürmeye ya da düşünmeye hizmet eder. Bu yüzden her zaman amacınızı net olarak belirleyin.
Yay esnektir ama yine de onun da sınırları vardır. Kapasitesinin ötesinde herhangi bir girişim onu kıracak ya da onu tutan elleri tüketecektir.
Bu durumda yayın yanı sıra kendi bedeninizden de size verebileceğinden fazlasını talep etmeyin. Ve unutmayın, bir gün yaşlılık zamanı gelecek -bu bir lanet değil bir nimettir.
Yayı zarifçe gerin, her iki tarafın da kendine düşen payı gerektiği biçimde yapmasını sağlayın, enerjinizi boşa harcamayın. Bu sayede yorgun düşmeden pek çok ok atabilirsiniz.
OK
Ok sizin niyetinizdir. Yayın gücünü hedefin tam ortasına bağlayan araçtır.
Niyetimiz her zaman son derece net, açık ve iyi dengelenmiş olmalıdır.
Ok bir kez yaydan ayrıldı mı artık asla geri gelmez, bu yüzden sürece müdahale etmek (oka yön verecek hareketler doğru ve düzgün olmadığında) sırf ok gerilmiş ve hedef bekliyor diye eski kafalı bir şekilde hareket etmekten daha iyidir.
Sizi durduran tek şey hedefi tutturamamak korkusu ise bu durumda niyetinizi açıkça göstermekten çekinmeyin. Doğru hareketleri yerine getirin ve elinizi açıp yayın telini bırakın, gerekli adımları atarak girdiğiniz mücadele ile yüzleşin. Hedefi vurmayı başaramasanız bile bir dahaki sefere daha iyi nişan almaya muktedir olacaksınız.
Eğer hiç risk almazsanız bir dahaki sefere neleri değiştirmeniz gerektiğini asla bilemezsiniz.
HEDEF
Hedef ulaşılmak istenen amaçtır.
Sizin tarafınızdan belirlenir. İzlenen yolun güzelliği de işte burada yatar: Asla bahaneler uydurmaya ya da rakibinizin daha güçlü olduğunu söylemeye hakkınız yoktur. Çünkü hedefi seçen sizsiniz ve tüm sorumluluk size ait.
Eğer hedefinizi bir düşman olarak görürseniz belki iyi bir atış yapabilirsiniz ama kendinizi geliştirmeyi asla başaramazsınız. Tüm hayatınız boyunca okunuzu, kağıttan ya da tahtadan yapılmış, anlamı olmayan şeylerin ortasına atmaya çalışırsınız. Ve diğer insanlarla bir araya geldiğinizde hayatta hiç ilginç ya da heyecanlı bir şey yapmadığınızdan yakınırsınız.
İşte tam da bu yüzden bir amaç belirlemeniz gerekir, ona ulaşmak için elinizden gelenin en iyisini yapmalı, ona saygıyla ve önemseyerek bakmalısınız: Onun sizin için anlamını ve onun için ne kadar çaba, eğitim ve sezgi harcadığınızı iyi bilmelisiniz.
Hedefinize nişan alırken sadece ona odaklanmayın, onun çevresinde olup biten her şeyi de görün; çünkü ok fırlatıldığında, rüzgâr, ağırlık, uzaklık gibi kolay kolay hesap edemeyeceğiniz etkenlerle karşılaşacaktır.
Bir amaç sadece insan ona ulaşmayı hayal edebildiği sürece vardır. Onun varlığını gerçek kılan insanın tutkusudur, aksi taktirde amaç ölü bir şey, uzak bir hayal, tatlı bir düş olur.
Ve tıpkı niyetin bir amaca ihtiyaç duyduğu gibi, amaç da bir insanın niyetine ihtiyaç duyar. Çünkü varlığına anlam veren şey budur; bu sayede o artık sadece bir düş değil, bir okçunun dünyasının merkezidir.
Amerika’da yaşayan genç bir adam varmış. Bu genç o kadar yakışıklıymış ki bebek gibi bembeyaz bir yüzü kocaman mavi gözleri varmış.
Bir gün dergi almaya gittiğinde dergicide bir kitap görmüş ve o kitabı almış. Okuduktan sonra kitaptaki düşünceler resmen adamın düşünceleriyle aynıymış. Yazarın adı Amy’ymiş. Adam bu kitabı yazan kişinin adresini bulmuş ve ona mektup göndermiş. Kitabını çok beğendiğini ve her yönde aynı fikirde olduklarını söylemiş. Aylar geçmiş, bunlar hala mektuplaşmaya devam ediyorlarmış. Adam her geçen gün bu kadına aşık oluyormuş, kadın da adama. Resmen RUH İKİZİ olduklarını düşünüyorlamış.
Bir gün buluşmaya karar vermiş ve bir yer belirlemişler. Kadın yakasında kırmızı bir gül olacağını söylemiş. Adam kadına öyle aşıkmış ki gözü başka birşey görmüyormuş. Buluşcakları gün eli ayağı titriyor, kalbi yerinden çıkacak gibi atıyormuş.
Zaman geldiğinde genç adam bulaşacakları yere gitmiş. Aman tanrım…!! Uzun boylu, beyaz tenli, mavi gözlü hayatında görmediği kadar güzel bir kız… Bu kızın gerçek olup olmadığına bile inanamıyormuş. Altın sarısı beline kadar uzayan saçları dalgalanıyor ve göz kamaştırıyormuş. Adam “Ne olur sen o kız ol, Ne olur sen o kız ol” diye içinden haykırıyormuş.
Kız bankın üzerine oturmuş ve adama bakmaya başlamış. Adam arkasını döndüğünde bir de ne görsün kısa boylu yaşlı, çirkin ve şişman bir bayan yakasında da kırmızı bir gül var.
İki kadının arasında kalan genç, ya çirkin ama hayatında tanıdığı en mükemmel olan kadının yanına gidecekmiş ya da dünyalar güzeli bir kadının yanına. Çirkin olanı yani sevdiği kadınını seçmiş, yanına gitmiş ve
– Merhaba Amy…
Kadın yabancı gözlerle ona bakmış:
– Ben Amy değilim, şu karşı bankta oturan bayan bana bu gülü verdi ve bunun hayatının sınavı olduğunu söyledi. Şimdi seni orda bekliyor…
http://fwmail.net/hikaye/bir-adamin-hayatinin-sinavi/
resme bir bakın. Gözünüze resmin en çok hangi kısmı takıldı veya bu resimde dikkatinizi en çok çeken şey ne? Aklınızda tutun. Yorumlar aşağıda!
YORUMLAR:
(Yukarıdan aşağıya doğru yorumlanmıştır)
Altı ayrı parçaya bölünmüş lale: Bu aralar duygularınızla değil, mantığınızla hareket ediyorsunuz. Yeni kararlar alma aşamasındasınız bu iş ya da aşk hayatınızla ilgi olabilir. Eğer lalenin içinde var olan karışık çizgilere gözünüz takıldıysa ve onların ne olduğunu anlamaya çalıştıysanız; kafanız karışık ve yoğunlaştığınız bir konuyu sürekli düşünüyorsunuz.
Lalenin altı ayrı parçadan oluştuğunu fark ettiyseniz; sizinde kafanız tıpkı lale gibi bölünmüş ve her biri ayrı bir şey düşünüyor. Üstünüze yıkılan sorumluluk çok ve bazen altından kalka bilir miyim diye düşünüyorsunuz.
Lalenin etrafına açılan iki dal: Düşüncelerin yoğunlaştığı ve kendinizi yalnız hissettiğiniz bir dönemdesiniz. Hangi anlamda olursa olsun çok sevdiğiniz biri ile konuşmak size iyi gelecektir. Zaten güvendiğiniz birinden akıl almaya ihtiyacınız olduğunun farkındasınız. Eğer dallara dolanmış sarmaşığı fark ettiyseniz; hayata olan kırılganlığınız azalmış ve bir yerler yeniden hayata tutunmaya çalışıyorsunuzdur.
Resmin ortasında bulunan çiçek ve etrafındakiler: Bu sizin duygusal anlamda yüreğinizin dolu olduğunu (doludizgin aşkı yaşadığınızı) gösterir. Yani aşk kapıyı ya çaldı ya da çalacak.
Etraftaki diğer çizgilere ve salyangoza benzeyen şekle takıldıysanız; karşıdaki insana kendinizi rahat ifade edemediğiniz için canınız yanıyor ve bu kendi iç dünyanıza kapanmanıza neden oluyor.
Ben büyük çiçeğin üzerindeki, iki ince dalı gördüm diyorsanız; iki insan arasında karar veremiyorsunuz, ama birine duyduğunuz aşkın diğerine duyduğunuz aşktan çok daha fazla olduğunun farkındasınız.
Bir dalla uzatılan elma: Hayatta çok çalışıp az kazandığınızı artık ektiklerinizin biçme zamanının geldiğini düşünüyorsunuz. Bu elma sizin hayatınızda verimi ifade ediyor çok çalışıp birçok şeyi ihmal ettiğinizi de.
İki işle aynı anda uğraşıyorsunuz ve çalışmaktan zevk alıyorsunuz, emeğinizin karşılığını almak sizi mutlu ediyor.
Resmin sonunda var olan hayat kökleri: Siz de eğer burayı görenlerdenseniz; hayatta kopamayacağınız tek yer aileniz. Çünkü onlarla iyi diyalog kurabildiğiniz bir çocukluk geçirdiniz.
Onlar sizin için çok değerli ve ailenin bütün sorunu sizin sorununuz. O kadar ki kendinize dahi vakit ayıramıyorsunuz.
Yazar: Zühre Meryem Kaya
Kaynak: KAHVE MOLASI
http://fwmail.net/testler/resimde-ne-goruyorsunuz-ilginc-bir-test/
Yapılması gereken önemli bir iş vardı ve HERKES, BİRİSİ’nin bu işi yapacağından emindi.
Gerçi işi HERHANGİ BİRİ de yapabilirdi, ama HİÇ KİMSE yapmadı. BİRİSİ buna çok kızdı, çünkü iş HERKES’in işiydi.
HERKES, HERHANGİ BİRİ’nin bu işi yapabileceğini düşünüyordu ama HİÇ KİMSE, HERKES’in yapamayacağının farkında değildi.
Sonunda HERHANGİ BİRİ’nin yapabileceği bir işi HİÇ KİMSE yapmadığı için HERKES, BİRİSİ’ni suçladı.
***
Oscar Wilde’ın da dediği gibi: Düşen bir çığda hiç bir kar tanesi kendisini olup bitenden sorumlu tutmaz
1) Soru: Sokakta yürürken bir arabanın sizi takip ettiği izlenimine kapıldınız…
a) Durur yanınıza gelmesini bekler ve aniden “Bir şey mi var?” gibisinden bir şey söylersiniz.
b) Yavaşlarsınız tam hizanıza geldiğinde ters yöne doğru yürümeye başlarsınız.
c) Göstere göstere cep telefonunuzu tuşlar ardından yürümeye devam edersiniz.
d) Bir dönemeçe yaklaşırken aniden koşmaya başlar ve saparsınız. Ardından bir mağazaya girersiniz.
2) Soru: İşten bir an önce çıkıp en sevdiğiniz diziyi seyretmek üzere televizyonun karşısına geçmek istiyorsunuz. Yolda arkadaşlarınız aradı sizi bulundukları yere davet ettiler…
a) “Olmaz” dersiniz.
b) Eğer buluşmak istiyorsanız gidersiniz.
c) Mutlaka gidersiniz.
d) Diziden sonra gideceğinizi söylersiniz.
3) Soru: En sevdiğiniz diziyi seyrederken kapı çaldı samimi bir arkadaşınız gönül yarası yüzünden gözyaşları içinde karşınıza dikildi.
a) Onu dinleyip teselli ederken bir yandan da diziyi izlersiniz.
b) Kendinizi tamamıyla onu dinlemeye teselli etmeye adarsınız
c) Onu dinleyip teselli ederken öce aklınız dizide kalır beş dakikada sonra ise diziyi unutursunuz.
d) Sıcak bir duşun iyi geleceğini söyleterek onu banyoya gönderirir
4) Soru: Eşiniz evlenme yıldönümüzde size çok ucuz/basit bir hediye aldı…
a) Bana bunu mu layık gördü diye düşünürsünüz.
b) Ne? Bugün evlilik yıldönümümüz mü? derdiniz…
c) Siz pırlanta yüzük bekliyordunuz.
d) Önemli olan düşünmüş olması…
5) Soru: Sabaha karşı dörtte kapınız çaldı…
a) Mutlaka kötü uğursuz bir şeydir diye düşünürsünüz. Çünkü hiçbir arkadaşınız telefon etmeden size gelmez.
b) Yanlış çalmışlardır.
c) Mutlaka arkadaşlarınızdan birisidir.
d) İrkilirsiniz ama pozitif düşünmeye çalışırsınız.
6) Soru: Kuzeninizin çocuğu “Bana masal anlat” diye tutturdu. Ne anlatırsınız?
a) Alice Harikalar Diyarında.
b) Cinderella.
c) Pamuk Prenses.
d) Rapunzel.
7) Soru: Arkadaşlarınızla her zamanki kafede buluşacaksınız. Arkadaşlarınız sizden önce gelmiş bir masadaki tartışmayı izliyorlar. Konuyu öğrendiğinizde “Keşke başından beri burada olsaydım” dediniz. Ne olabilir?
a) Küresel ısınma.
b) Leonardo Da Vinci.
c) Astroloji.
d) Hollywood ünlüleri.
8) Soru atronunuzun karısı ile aranızda feci bir iticilik dalgası hükmediyor. Patron tatildelerken karısının finosuna bakmanızı rica etti…
a) Kabul etmezsiniz. Bir aksilik olduğunda patronunuzun karısı köpeğinin tek kılı için bütün saçlarınız yolmaya hazır.
b) Kabul edersiniz. Evde köpek iyidir. Misafirse daha da iyidir! Eğleneceğiniz kesin.
c) Kabul edersiniz. Köpeğe patronunuzun karısının adıyla hitap edecek komik numaralar öğreteceksiniz.
d) Evde kedilerinizin olması gerekçesiyle köpeği alamayacağınızı söylersiniz.
DEĞERLENDİRME
A’lar çoğunluktaysa
KONTROL: Sizi durup dururken dürten yakanızı bırakmayan; adeta temel niteliğindeki dürtünüz kontrol etme dürtüsü. Her şey kontrolunuz altında olmalı. Yamuklar düzeltilmeli dağınıklıklar düzenlenmeli sıfır hata olmalı! Gerekirse insanlar da hizaya getirilmeli!
B’ler çoğunluktaysa
UYUM VE DENGE: Sizi temelde dürten şey sükunet ve huzura açılan kapı olarak uyumu sağlamak. Bu yolda sorunları çözmek ve insanlar arasında dengeli bir ortam yaratmakta üstünüze yok. Ölçülülük ve sağduyu abidesisiniz.
C’ler çoğunluktaysa
HAFİFLİK: Sizin temel dürtünüz; bir yetişkinin hayatının ağırlığından olabildiğince hafilemeyi sağlamak; kısacası hafifliğe kaçmak. Bunun için mizaha ve içinizde bir türlü büyümeyen çocuğun coşkusuna bırakıyorsunuz kendinizi.
D’ler çoğunluktaysa
KAZANIM: Sizin temel dürtünüz bir şeyler elde etmek. Hayatın sunabileceği hiçbir fırsatı kaçırmamakta ve dört ayak üstüne düşmekte üstünüze yok. Elde etme ve ele geçirme arzusu neredeyse yaşam enerjinizin kaynağı.
http://fwmail.net/testler/sizi-harekete-geciren-sey-ne-karakter-testi/