Mutluluk, sizinle kendiniz arasında bir meseledir…

Tekrar söylüyorum, kafana kazı istiyorum; SEN ÖZELSİN, SEN Bİ’TANESİN, ÖNCE KENDİ DEĞERİNİ BİLECEKSİN!!!!

Unutma! Sen değerlisin. Çalışsan da çalışmasan da… Ünlü olsan da olmasan da… O erkek seni istese de istemese de… Sen sen olduğun için bi’tanesin.

*Kadın olmanın tadını çıkartmalısın. Biraz şefkat, biraz anaçlık, biraz dişilik, bolca zeka ve altıncı his… Sen şahanesin! MUTLULUK SENİN İÇİNDE

*Göbeğin çıktı diye, 36 bedenden çok uzaksın diye, saçların o reklamlardaki kız gibi dalgalanmıyor diye eksik değilsin.

*Kendine güvenin en büyük silahındır ve o en derinlerinden gelen ışıl ışıl gülümsemen tabii ki.

*Biliyorum adettendir ama sonuca varamadığın, sadece bünyeni hırpaladığın o konuyu 50 kere konuşmana, tartışmana gerek yok. Olmuyorsa, üstünü çizip devam etmelisin. *Yaptıklarından suçluluk duyarak vakit kaybetmemelisin.

*Yapamadıklarını listeleyip isteklerini gözden geçirmek suretiyle adımlar atarsan daha mutlu olabilirsin.

*Hiçbir evlilik, hiçbir olması gerek şov, sana öğretilmiş hiçbir mecburiyet alın yazın değildir. Kocan tek çıkışın, hayat zaferin değildir.

*Uzaklarda arama sakın; en büyük mutluluk sendedir.

*Aşkından gebersen de sınırlarını bilmelisin. Sınır neresidir? Sana SAYGISIZLIK yaptığı yerdir. Buna asla izin verme.

*Sen kendine ne değer biçersen, sen kendine nasıl davranırsan; herkes sana öyle davranır. Asla ama asla kendini küçümseme. HERKESE ‘SEVGİLİM’ DEME

*Kaderini birine, bir kuruma, bir konuma bağlama. Kaderin senin ellerinde, bunu sakın atlama!

*Eski sevgili adı üstünde ‘eski’dir… Senin yeni dünyanı bulandırmasına izin verme.

*Sevgilini çok sevmelisin. Öyle herkese ‘sevgili’ dememelisin. Fakaaat çok sevmen demek, kendini ayaklar altına alman demek değildir. BİR KADIN GEREKİRSE, SEVERKENDE GİDEBİLİR DEĞİL Mİ? HER ŞEYİN ŞIK OLSUN

*Her şeyin şık olsun. Ruhun, bedenin, kıyafetin, SEVİŞİN, TERK EDİŞİN, dostluğun, sevgililiğin… Kadınlık şıklık demektir.
* Başka kadınları kafana takmaktan vazgeç! Onlar sen olamaz, sen de  onlar… Her kadın kendine özeldir, her kadın dibine kadar özeldir * Kız arkadaşların önemlidir, en kıymetlilerindir ama onları seçmeyi  bileceksin. Kadın kadının kurdudur, bir kenara not edeceksin. Sadece kötü gününde değil, başarında, mutluluğunda da yanında olan, yüreğini  ortaya koyan arkadaşlarından asla vazgeçmeyeceksin.

* Erkekler çocuktur. Nokta! Çocuğunu hem sevecek hem kızacak, icap ederse küsecek, cezasını vereceksin. SEN ÖZELSİN BUNU UNUTMA!

* Seni bırakıp gidebilenin arkasından gözyaşı dökmeyeceksin. Aramazsa aramasın be!

* Sevginin, aşkın ne demek olduğunu anlamayan bir adamın vizesini keseceksin.

* Sen renklisin, sen beceriklisin, sen erkeğin mutlu olma sebebisin, sen başlangıçsın, sen sonsun… Mecbursun, bunu fark edeceksin!

* Her şey bir karar vermene bakar. Sabır bazen gerekli, bazen gereksizdir. Ayrımı yapabilmelisin.

* Yapamayacağın şey yok. Gidemeyeceğin yer yok. Sana kapalı olabilecek kapı yok! Şu an silkelenip kendine geleceksin!

* Tekrar söylüyorum, kafana kazı istiyorum; SEN ÖZELSİN, SEN Bİ’TANESİN, ÖNCE KENDİ DEĞERİNİ BİLECEKSİN!!!!

Alıntı

Bir Yastıkta 35 Sene Geçer Mi?

Geçen ay Cnbc-e de ‘’Better With You’’ (Seninle Daha Güzel) isimli dizi başladı. Dizi biraz ağır ilerlemekle beraber ele aldığı konu çok güzel. Altı aydır beraber olan ve kız hamile olduğu için evlenmek üzere olan çiçeği burnunda çiftimiz, on beş yıldır ilişkileri devam eden, aynı evde yaşayan ve evliliğe karşı olan diğer çiftimiz ve otuz beş senedir evli olan ve bu iki kızın anne babası olan çift dizinin başlıca yapısını oluşturuyor.

Diziyle ilgili esas benim sevdiğim ise ilişkilerin ilk altı ayda, 15 yılda ve 35 senede ne hal aldığını esprilerle anlatması. Durumu o kadar iyi yakalamışlar ki her espride çevremden ve kendimden örnekler bulmam mümkün. Şimdi diziyi bir tarafa bırakıp kendimden ve çevremden örnekler vermek istiyorum.

İlişkinin ilk yılı: “Canım iş gezisine mi çıkıcan, gitmesen olmaz mı? Patronla bir daha konuşsan. Ben bu koca evde sensiz ne yaparım. O zaman her gece msn’den konuşuruz değil mi sevgilim?”

İlişkinin on beşinci yılı: “Aaa iş gezisi mi var. Kaç günlük. A çok iyi bende arkadaşlarla çıkıp biraz kafa dağıtırım. Hadi Allaha emanet ol. İyi yolculuklar.”

İlişkinin otuz beşinci yılı: “İş gezisi mi var. Tabi git git. Gitmişken biraz da uzat istersen. Öyle aceleyle çabucak dönme, evde biraz yalnız kalmak istiyorum.”

İlişkinin ilk yılı: “Sana yemek hazırlamak benim için büyük zevk. Yemek yiyişine bayılıyorum. Teşekkür ederim, eline sağlık deyişin beni motive ediyor.”

İlişkinin on beşinci yılı: “Dolapta dünden kalma bir şeyler var. Ben çok yorgunum. Sen kendin hazırlarsın artık.”

İlişkinin otuz beşinci yılı: “Ben rejimime göre bir şeyler hazırlayıp yedim. Zaten senin yemek yerken çıkardığın seslere de dayanamıyorum. Dolapta bir yığın şey var. İstediğini kalk hazırla, senin elin kolun yok mu?”

İlişkinin ilk yılı: “Benle alışverişe çıkmana bayılıyorum. Fikirlerin çok önemli. Senin sevmediğin hiçbir şeyi giymem. Mor elbise kötü diyorsan almam.”

İlişkinin on beşinci yılı: “Market alışverişi diye çıktık benle niye dükkanlara geliyorsun ki. Ben tek başıma uzun uzun bakmak, dolaşmak istiyorum. Evde fikrini söylersin.”

İlişkinin otuz beşinci yılı: “Bu ay mevsimlik alışveriş yaptım, ekstreyi ödersin.”

İlişkinin ilk yılı (işyeri aranır): “Canım seni çok özledim. Bir an önce akşam olsa da eve gitsek. Birbirimize sarılıp yatsak.”

İlişkinin on beşinci yılı: “Hava çok sıcak. Herkes kendi tarafında kalsın. Bana hiç ilişme.”

İlişkinin otuz beşinci yılı: “Yatakları ayırmamız iyi oldu. Senin horlamandan uyuyamıyordum geceleri artık.”

Çiftler bir arada durdukça birbirlerine sabırlarının kalmadığı aşikar. Belki de boşanmalar bu yüzden bu kadar artmıştır. Eski ilişkinin heyecanı geçince insanlar “tak sepeti koluna herkes kendi yoluna” yapıyordur. Böylelikle her yeni ilişkinin getireceği tazeliğe kavuşmak istiyorlardır. Yani sıkıldın mı yallah yenisi… Onsan da mı sıkıldın yallah yenisi hesabı…

Bilmiyorum ama uzun ilişkiler bana her zaman daha güvenilir gelir. Sanırım burada yapılması gereken tercih “heyecan mı – güven mi” duygusuyla beraber gelişiyor. Bu işlerin doğrusu yanlışı yok. Herkese gönlüne göre mutlu, huzurlu, aşk dolu yıllar dilerim.

Sağlıcakla,

Bu mesajı okuyanın yüzünden mutluluk,kalbinden Allah sevgisi, Yuvasından huzur eksik olmasın…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Etiketler: , , , , , . 1 Comment »

Her Mevsimin Güneşi Farklıdır…Her Gülümsemenin Sebebi Gibi… Sen Başını Eğme…Perdeni Arala, Bırak Güneşin İçine Doğsun…

Zenginlik;Merdivenleri yardımsız çıkabilmektir.Her akşam kendi kapını kapatabilmektir. Bazen bir tabak makarnadır. Kendine inanabilmektir

 Photo: Zenginlik;Merdivenleri yardımsız çıkabilmektir.Pencereden bakıp, yoldan geçenleri görebilmektir.Her akşam kendi kapını kapatabilmektir.Saçının okşanmasıdır.Kolundaki saatin geleceği göstermesidir.Bir sonraki hafta için plan yapabilmektir.Güzel günleri bekleyebilmektir.Bazen bir tabak makarnadır.Bazen iki tane domates ve bir taze ekmektir.Kendine inanabilmektir.Zenginlik varlığından mutluluk duyabildiğin herşeydir...Fakirlikse...Bir kez tanıyıp,Sonra yokluğunu öğrenmektir... İclal Aydın

 Merdivenleri yardımsız çıkabilmektir.

 Pencereden bakıp, yoldan geçenleri görebilmektir.

 Her akşam kendi kapını kapatabilmektir.

Saçının okşanmasıdır.

Kolundaki saatin geleceği göstermesidir. …

Bir sonraki hafta için plan yapabilmektir.

 Güzel günleri bekleyebilmektir.

Bazen bir tabak makarnadır.

Bazen iki tane domates ve bir taze ekmektir.

Kendine inanabilmektir.

Zenginlik varlığından mutluluk duyabildiğin herşeydir…

İclal Aydın

Devamı Sizden oLSUN…

Mutluluğun kökü derdin içine gömülüdür.

Photo: Mutluluğun kökü derdin içine gömülüdür.Dert, mutluluğun arkasında pusuda bekler.Geleceğin ne taşıdığını kim bilebilir ki?_____LAO TZU______Mutluluğun kökü derdin içine gömülüdür. Dert, mutluluğun arkasında pusuda bekler. Geleceğin ne taşıdığını kim bilebilir ki?

_____LAO TZU______

Acaba evlendikten sonra mutlu olabilecek miyiz?”

Yaz ayları evlilik düğünlerinin en yoğun olarak yapıldığı zaman dilimidir. Geçenlerde bazı arkadaşlarla ayaküstü sohbet ederken, yanımıza biri bayan iki kişi geldi. Gelenler evlilik hazırlıkları yaptıklarını, ancak ileriye yönelik “Acaba evlendikten sonra mutlu olabilecekler mi?” şeklinde korkuları ve endişeleri olduğunu söyledi.

Yakın arkadaşlarından iki kişinin beş sene flört ettikleri halde, evliliklerinin bir yıl bile sürmediğini, bu olayın kendilerini çok etkilediğini belirten bu iki gence “Evlilikte nasıl mutlu olunacağını söyleyeyim mi?” diye sordum. Bana büyük bir heyecan ve merakla ‘Ne olur, lütfen’ diye cevap verdiler. Gençlere “Tarık Bin Ziyad gibi davranın” dediğimde yüzüme boş gözlerle baktıklarını farkederek önce Tarık Bin Ziyad’ın kim olduğunu anlattım:

Tarık Bin Ziyad, okyanusu geçerek İspanya’ya ayak basar basmaz, bütün gemileri yaktırıyor. Askerlerine de uzun bir konuşma yapıyor. O konuşmanın bir kısmı şöyledir: ‘…arkanızda deniz, önünüzde düşmanlar var. Sizin de kaçacak bir yeriniz yok. VALLAHi sabır ve sebattan başka bir şey de yok. Düşmanınızın bütün gücüyle üzerimize geldiği apaçık bir gerçektir. Üstellik yiyecek ve teçhizatı da boldur. Halbuki bizim kılıçtan başka bir silahımız ve düşmanın elinden alacağımız yiyecekten başka erzağımız yoktur’ diyerek konuşmasını şöyle sürdürür: ‘En ucuz malın can olduğu bu pazara sadece sizi sürmüyor, bilakis önce kendi canımdan başlıyorum…’ Eğer arkanızda deniz, önünüzde düşman varsa, tek seçeneğiniz kalıyor: Hayatta kalmak için mücadele etmek. Eğer işe, canınızı da koymuşsanız başaramayacağınız hiçbir şey yok demektir. O zaman ufak engeller, problemler, tabiri caizse, ‘vız’ gelir.

ARKANIZDA SEÇENEK BIRAKMAYIN

Anlatmak istediğim şey, bu tarihi olay olmadığı için, konuyu burada bitiriyorum. Bunu evlenecek arkadaşlara anlatınca pür dikkat kesildiler. Konuşmayı bitirdikten sonra da evlilikle olan bağlantısının nasıl kurulacağını merakaver bir şekilde sordular. Günümüzde evliliklerdeki sıkıntının önemli bir sebebi, bence, gemilerin yakılmamasıdır. Gemilerin yakılması bir yana, belli aralıklarla dönülüp onlar cilalanıyor. Belki kullanırım, lazım olur diye.

Buradaki gemi ne oluyor? Erkeğin gemileri, ‘beğenmezsem boşanırım’; kadının gemileri ise ‘ekonomik bağımsızlığım olsun, ayrılırsam kimseye muhtaç olmayayım, kendi ayaklarım üstüne durabileyim, baba evine geri dönerim’ sözleridir. İşin ilginç yanı evlenecek olanlar buna benzer gemileri yakmadıkları gibi, anne babalar da gemileri hazırda tutuyorlar. Bu şekilde, çocuğunun mutsuzluğuna katkı yaptıklarının bile farkında değiller. Ebeveyn, bir şekilde kendilerine yansıtılan problemlerden hareketle ‘kızım olmuyorsa zorlama dön gel, kapımız açık’ ‘oğlum, sana başka kız mı yok’ diyor. Bu da ebeveynlerin yakılmayan gemileri oluyor. Bu düşüncelerle başlayan bir evlilik nâkıs bir evliliktir. Birçok problemi de beraberinde taşır aslında. Bir çok açıdan, her bir insan bir dünya. Böyle iki dünyanın bir araya gelerek yeni bir yuva kurmaları elbetteki kolay değildir. Hayat yolunda birçok sıkıntı, birçok problem olur, olacaktır da. Yani hayat yolunda sadece güller yok. Dikenler de var. Eğer Tarık Bin Ziyad tavrıyla hareket etmez, geriye dönük açık kapı bırakırsanız, bu problemleri çözmek zorlaşır.

Pire, deve olur. Eşler, bir problem çıktığında lütfen çözerler, birkaç problem ardı sıra gelince, psikolojik olarak, artık bu evlilik yürümüyor demeye başlarlar. Aslında aşılmaz olan problemler değildir. Geride yakılmayan gemilerin varlığı, problemleri çözülmez; geride bırakılan açık kapılar, engelleri aşılmaz kılmıştır.

Eğer gemiler yakılmış olsa, küçük problemler konu bile edilemez. Engeller aşıldıkça bu konudaki yetenekler gelişir problemler de küçülür. Yani olay tersine işlemeye başlar. Bu sefer develer pire olur. Şuanda birçok evliliği bitiren problemler, çözümsüz olmaktan çıkar. Kişisel olarak, inandığım bir husus şudur: Herhangi bir şeyde başarılı olmak isteniyorsa, öncellikle kişinin o şeyi başaracağına dair inancı taşıması gerekiyor. Yani bunu başaracağım diye inanmasıdır. Hedefe böyle odaklanmalı. Zihninde tereddüt, acabalar olmamalı. Böyle bir hedefe yoğunlaşmaya, odaklaşmaya rahmet-i ilahi de yardım eder. Evlenecek insanlar da eğer mutlu olmak istiyorlarsa bu kararlılıkla hayat yolculuğuna başlamalılar.

Tarık Bin Ziyad bu inançla başladı, nice aşılamazları aştı, nice çözülmez problemleri, inayet-i ilahiye sayesinde, çözdü. Eğer Tarık Bin Ziyad’ın günümüzde bazı evleneceklerdeki tereddütler olsaydı, bugün ondan bahsetmeyecektik. Belki de Endülüs medeniyeti diye bir medeniyet de olmayacaktı. Elbette mutlu olmanın tek şartı bu belirttiğim hususla sınırlı değildir. Ancak diğer şartların etkili olması, böyle bir kararlılığın varlığıyla mümkün olduğunu düşünüyorum. Bundan dolayı, evlilik yolculuğunun başlangıcında kararlılık çok önemlidir. Mademki yeni bir yuva, yeni bir dünya kurma amacı var. Öyleyse ne olursa olsun, yoldan dönmek yok düşüncesi olmalı. Evlenecek erkekler, bayanlar… Yakın gemileri, arkanızda deniz önünüzde düşman dahi olsa. İnanın bütün gemileri yakarak mutluluk size daha yakın olacaktır.

Tayyip Karakaya