Bir Yastıkta 35 Sene Geçer Mi?

Geçen ay Cnbc-e de ‘’Better With You’’ (Seninle Daha Güzel) isimli dizi başladı. Dizi biraz ağır ilerlemekle beraber ele aldığı konu çok güzel. Altı aydır beraber olan ve kız hamile olduğu için evlenmek üzere olan çiçeği burnunda çiftimiz, on beş yıldır ilişkileri devam eden, aynı evde yaşayan ve evliliğe karşı olan diğer çiftimiz ve otuz beş senedir evli olan ve bu iki kızın anne babası olan çift dizinin başlıca yapısını oluşturuyor.

Diziyle ilgili esas benim sevdiğim ise ilişkilerin ilk altı ayda, 15 yılda ve 35 senede ne hal aldığını esprilerle anlatması. Durumu o kadar iyi yakalamışlar ki her espride çevremden ve kendimden örnekler bulmam mümkün. Şimdi diziyi bir tarafa bırakıp kendimden ve çevremden örnekler vermek istiyorum.

İlişkinin ilk yılı: “Canım iş gezisine mi çıkıcan, gitmesen olmaz mı? Patronla bir daha konuşsan. Ben bu koca evde sensiz ne yaparım. O zaman her gece msn’den konuşuruz değil mi sevgilim?”

İlişkinin on beşinci yılı: “Aaa iş gezisi mi var. Kaç günlük. A çok iyi bende arkadaşlarla çıkıp biraz kafa dağıtırım. Hadi Allaha emanet ol. İyi yolculuklar.”

İlişkinin otuz beşinci yılı: “İş gezisi mi var. Tabi git git. Gitmişken biraz da uzat istersen. Öyle aceleyle çabucak dönme, evde biraz yalnız kalmak istiyorum.”

İlişkinin ilk yılı: “Sana yemek hazırlamak benim için büyük zevk. Yemek yiyişine bayılıyorum. Teşekkür ederim, eline sağlık deyişin beni motive ediyor.”

İlişkinin on beşinci yılı: “Dolapta dünden kalma bir şeyler var. Ben çok yorgunum. Sen kendin hazırlarsın artık.”

İlişkinin otuz beşinci yılı: “Ben rejimime göre bir şeyler hazırlayıp yedim. Zaten senin yemek yerken çıkardığın seslere de dayanamıyorum. Dolapta bir yığın şey var. İstediğini kalk hazırla, senin elin kolun yok mu?”

İlişkinin ilk yılı: “Benle alışverişe çıkmana bayılıyorum. Fikirlerin çok önemli. Senin sevmediğin hiçbir şeyi giymem. Mor elbise kötü diyorsan almam.”

İlişkinin on beşinci yılı: “Market alışverişi diye çıktık benle niye dükkanlara geliyorsun ki. Ben tek başıma uzun uzun bakmak, dolaşmak istiyorum. Evde fikrini söylersin.”

İlişkinin otuz beşinci yılı: “Bu ay mevsimlik alışveriş yaptım, ekstreyi ödersin.”

İlişkinin ilk yılı (işyeri aranır): “Canım seni çok özledim. Bir an önce akşam olsa da eve gitsek. Birbirimize sarılıp yatsak.”

İlişkinin on beşinci yılı: “Hava çok sıcak. Herkes kendi tarafında kalsın. Bana hiç ilişme.”

İlişkinin otuz beşinci yılı: “Yatakları ayırmamız iyi oldu. Senin horlamandan uyuyamıyordum geceleri artık.”

Çiftler bir arada durdukça birbirlerine sabırlarının kalmadığı aşikar. Belki de boşanmalar bu yüzden bu kadar artmıştır. Eski ilişkinin heyecanı geçince insanlar “tak sepeti koluna herkes kendi yoluna” yapıyordur. Böylelikle her yeni ilişkinin getireceği tazeliğe kavuşmak istiyorlardır. Yani sıkıldın mı yallah yenisi… Onsan da mı sıkıldın yallah yenisi hesabı…

Bilmiyorum ama uzun ilişkiler bana her zaman daha güvenilir gelir. Sanırım burada yapılması gereken tercih “heyecan mı – güven mi” duygusuyla beraber gelişiyor. Bu işlerin doğrusu yanlışı yok. Herkese gönlüne göre mutlu, huzurlu, aşk dolu yıllar dilerim.

Sağlıcakla,

Sevgili İçin Şehir Değiştirilir Mi?

Dün akşam bir arkadaşımın kına gecesindeydik. Hep beraber “yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar, yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar…’’ diye çığırdık durduk. Gelinin ağlaması adettenmiş ama bizim kız gece boyu etrafa neşe saçtı. Hem de yaşamak için İstanbul’u bırakıp Kanada’ya gideceği halde…

Doğup büyüdüğü şehirden ayrılmak elbette zordu ama o artık kocasıyla beraber Kanada sokaklarını arşınlamaya karar vermişti. El ele başka bir ülkede şanslarını denemek istiyorlardı. Bizim kızın zaten çalışmaya da niyeti olmadığından “biraz dil kursuna giderim, sonra da çocuk yaparım” düşüncesi hepimize makul gelmeye başlamıştı.

Fakat benim kafama bir mesele takıldı: Hani insanın doğduğu yere olan alışkanlığı var ya peki o ne olacaktı? Dükkan dükkan bildiği o sokakları özlemeyecek miydi? Ya ailesi, arkadaşları ne olacaktı? Ya döneri özlerse ne yapacaktı? Ya vapurdan simit atmak isterse martılara ne olacaktı? Martılar ona şimdi küsecek miydi acaba? Bilemedim… Müstakbel kocası gözünü karartmış “artık Kanada’da yaşamak istiyorum” demişti. Çok da güzel bir iş bulmuştu. Aynısı burada bulunamaz mıydı? Bilinmez… Aslında bu taşınma işi ilişkilerini de hızlandırmış, kendilerini kına gecesinde bulmuşlardı. Birbirlerini seviyorlardı sevmesine de, acaba bu yetecek miydi bu kadar değişikliği kaldırmaya…

Sonuçta başka bir ülkenin şartlarına, iklimine, yemeklerine gidiyorsun. İnsanın gözü korkuyor açıkçası. Ben ki çok gezerim, her gittiğim yere alışana kadar mutlaka zorluk çekerim. Adapte olma süresi diye bir şey olduğuna inanırım. Komik komik şeyler de yaparım. Mesela ilk gezmeye başladığım zamanlarda önce turla Karadeniz yaylalarına çıkmıştım. Bilenler bilir oralarda tuvalet evin dışındadır. Bir de tuvalet terliği diye bir şey varmış. Ben de bunu bilmiyorum. Ha bire ev terliğiyle tuvalete girip çıkıyorum, hayır bir de tuvalete bakıyorum boş boş bir sürü terlik var kapının önünde. Ama işi bir türlü çakozlayamıyorum. Sonra nasıl oldu akıl ettiysem ev terliğinin üzerine onları giymeye başlıyorum ama arada turdan biri bu halimi görüp bana da fırçayı basmıştı açıkçası. Sen ne yapıyorsun ev terliğiyle tuvalete mi girilir diye… Yaaa ben ne bileyim, doğma büyüme şehirliyim işte. Tuvalet evin içindedir, terlik de bir tanedir…

Neyse konuyu dağıtmayayım demek istediğim, bir dolu alışkanlığını değiştirmek zorundasın, yeni bir çevre edinmek zorundasın. Hatta en sevdiğin ekmeği alacağın marketi bile deneme yanılma yaparak bulman lazım…

Yani anlayacağınız bana bu iş zor geldi ama belki de olaya şöyle bakmalıyım. Artık onlar için hayatlarında yeni bir dönem başlıyor, zorluklar tabi ki olacak ama alışacaklar, öğrenecekler. En önemlisi beraber olacaklar. Gülecekler, eğlenecekler, sevdikleri yeni yemekler bulacaklar. Bahçe içinde bir evde oturacaklar ki İstanbul şartlarında bunu sağlamaları imkansız zaten…

Ben galiba arkadaşım gidiyor diye arıza mı yapıyorum ne bilemedim. Kime dokunsam ya şehir dışına ya ülke dışına gidip evleniyor anlamadım ki. Sizin de böyle bir niyetiniz varsa bu yazıyı basıp iyice bir elinizi sürtün bence. Kesin sizi de yollarım ben…

Neyse şaka bir yana nerede, nasıl ve kiminle yaşamamız hayırlıysa o gerçekleşsin. Hepimizin yolu bahtı, şansı açık olsun. Unutmayın hayat hepimize güzel…

Sağlıcakla,