Çiftçinin biri tam hasat zamanı bozulan traktörü yüzünden çok keyifsizdi. Tamirci bozulan traktör parçasının şehirden gelebilmesi için çok uzun zaman gerektiğini söylemişti. Oysa çiftçi tarladaki ürününü kaldırmak için gecikmişti bile. Kısa zamanda hasat yapmaz ise ürün heba olurdu.
Kendi kendine; “En iyisi yan çiftlikteki komşum Murphy’den (Mörfi okunur) traktörünü ödünç isteyeyim. O zaten ürününü kaldırmıştır ve bana traktörünü verecektir.” diye düşündü. Kararını verdi ve Murphy’nin çiftliğine gidip onunla yüz yüze konuşmaya karar verdi.
İki çiftlik arasında 4-5 büyük tarla vardı ve çiftçi ilk tarlayı geçerken kendi kendine konuşmaya başladı.
Önce ; “Umarım Murphy traktörü ile bütün işini bitirmiştir, yoksa bana yardımcı olamaz.” dedi.
İkinci tarlayı geçerken kaygısı arttı “Murphy’nin traktörü eski model. Bozulur ise aylarca parça bulunamaz. Murphy bunu düşünerek bana traktörünü vermek istemeyecektir” diye huzursuzlaştı.
Üçüncü tarlayı geçerken şunları düşünüyordu “Aslında Murphy hiç bir zaman yardımsever biri değildir. Eminim ürününü haftalar önce kaldırmış bile olsa ve hatta traktörünün bozulmayacağına inansa bile bana bir bahane uyduracaktır.”
Dördüncü tarlayı geçerken geçen yılki panayırda en büyük balkabağı yetiştirme yarışmasında 50 gram fark ile Murphy’nin birinci kendisinin ise ikinci olduğunu hatırladı ve o günkü hayal kırıklığını hatırlayıp öfkelendi.
Beşinci tarlayı geçerken Murphy’nin eşinin okuldaki en güzel kız olduğunu ve evlenirken kocasının evine büyük bir çeyiz ile geldiğini kıskançlıkla düşündü….
Çiftçi böyle kura düşüne yürürken kendini evinin önünde sallanır iskemlesinde güneşlenip horlayarak kestiren Murphy’nin tam karşısında buldu. Sertçe adamı dürterek uyandırdı ve Murphy şaşkın, gülerek heyecanla ayağa fırlayıp “Aaaa hoş geldin dostum. Senin için ne yapabilirim” deyince çiftçi elini kolunu öfke ile sallayarak sert bir sesle; “Al o b…klu traktörünü münasip bir yere koy” diye gürledi. Sonra da ağzı açık baka kalan Murpy’e çalımla arkasını dönüp çiftliğinin yolunu tuttu.
———-
Çiftçi içindeki haset ve güvensizlik ateşini besledi besledi ve ürününün toprakta kalmasına neden oldu. Kim bilir o 4-5 tarlayı evinin yönünde geçerken bu sefer neler düşünmüştür?
Her insanın içinde beslemesi veya söndürmesi gereken ateşler vardır. Çok bilinen bir başka öyküyü de yorumlayalım;
Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri torunlarına ‘Benim içimde aralarında korkunç bir savaş olan iki kurt var. Bu kurtlardan birisi; korkuyu, kuruntuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalancılığı, yapmacık gururu, nifak sokmayı, üstünlük taslamayı ve bencilliği temsil ediyor. Diğeri ise; keyfi, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği, neşeyi, yaşam sevincini, alçak gönüllülüğü, nezaketi, yardım severliği, dostluğu, cesareti, açık olmayı, fayda yaratmayı, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor. ”
Gözlerini fal taşı gibi açan torunlara gülerek baktı ve “Aynı savaş sizin içinizde de tüm insanların içinde de var.” diye ekledi.
Çocuklardan birisi “Hangi kurt kazanacak büyük baba?” diye sordu.
Yaşlı Cherokee kısaca “Biz hangisini beslersek o kazanır çocuğum” dedi.
Kurt ya da ateş ikisi de beslenerek güçlenir.
Birinci kurtu bir ateşe benzetecek olursak, insanın ruhunu yakan kül eden bir ateş gibidir. İkinci kurta ise kimi Tanrısal ateş der, kimi de akıl ve hikmetin ateşi der.
Ne mutlu içindeki güçlü ve güzel olan akıl – hikmetin ateşini besleyip büyütebilene…
—————–
(Tsav)
Bir Cevap Yazın