Renkler ve Dekorasyon

Bulunduğumuz yerin renkleri kişiliğimize uygun olmalıdır. Evimizi dekore ederken fizyolojik ve psikolojik uyum sağlayan renkleri seçmemiz gerekir.

Çünkü günümüzün büyük bölümünü bu renklerle geçirdiğimiz için bizde ciddi boyutlara varan rahatsızlıklara yol açabilir.

OTURMA ODASI

Doğal ve yumuşak renkleri seçmelisiniz. Oturma odaları dinlenme, sohbet etme, kitap okuma ve müzik dinleme amacıyla kullanıldığı için dikkat dağıtıcı renklerden uzak durulmalıdır. Yeşilden mora açık renkler tercih edilmeli, kanepe, halı ve sandalyelerin renkleri duvarların renklerinden koyu olmalıdır.

YEMEK ODASI

Açık ve orta koyu renklerde olmalıdır. Yemek odası için seçim yaparken yiyeceklerin doğal renklerini gözünüzün önünde bulundurmalısınız. Yeşil ve tonlarından uzak durmalısınız çünkü bu renklerin hastalık hissi veren özellikleri mevcuttur.Masa örtüsü ve peçeteler dikkat çekici sarı tonlarında olmalıdır.

MUTFAK

Mutfakta sarı tonlu heyecan ve enerji veren renkleri seçmelisiniz.Bu renkler tembelliği yok eder, enerji verir, yaratıcılığı artırır. Mutfakta iyi aydınlatma olmalı, mutfak tezgahı canlı renkte olmalıdır.

ÇOCUK ODASI

Çocuğunuzun ergenlik çağına gelen kadar kırmızı, turuncu ve sarı gibi neşe ve canlılık veren renkleri tercih etmelisiniz. Daha ileri yaşlarda mavinin ve yeşilin tonlarını kullanabilirsiniz. Koyu renklerden uzak durmalı, aydınlatmaya önem vermelisiniz.

YATAK ODASI

Rahatlığın, huzurun ve sessizliğin egemen olması gereken bir odadır. Gençseniz ve yeni evliyseniz yatak odanızda yumuşak ve huzur veren, kırmızıya yakın hoş renkleri seçmelisiniz. Bu yaş grubundan büyükseniz, yumuşak maviye yakın sarımsı renkler seçmeniz gereklidir. Seçeceğiniz renkler bulunduğunuz yerin havasına göre uyum içinde olmalıdır. Mesela soğuk yerlerde sıcak renkler, sıcak yerlerde soğukluk hissi veren renkler kullanılmalıdır.

ÇALIŞMA ODASI

Buralarda genellikle insanı zinde tutup, düşünce ufkunu artırabilecek maviden mora kadar olan renkler tercih edilmelidir. Bu renkler bizim anlama ve çalışma yeteneğimizi artıracak, en azından bizleri uyutmayacaktır.

BANYO

Banyolar küçük mekanlar olduğu için buralarda açık renkler tercih edilmelidir. Banyolarda genellikle beyaz renk tercih edilir çünkü bu renk insana ferahlık ve temizlik hissi verir. Mavi, turkuaz, yeşil ve deniz mavisi, banyolarda tercih edilmesi gereken diğer renklerdir.

EBEVEYN BANYOSU

Buralarda beyaz ve pembe arasındaki tonlar kullanılmalıdır. Bu aradaki renkler temizlik hissi yanında saflığı ve muhabbeti çağrıştırırlar.

BALKON

Evin yerleşimine göre renkler dış çevreyle uyumlu olmalıdır. Ormanlık bir yerde yeşil tonların, deniz kenarında ise mavi tonların hakim olduğu renkler kullanılmalıdır.

TUVALET

Tuvaletin insan ömründe önemli bir yeri vardır. Buralarda insanın sakin düşünebileceği renkler; yani mavi, pembe ve mor gibi renkler kullanılması bizi menfi enerjilerden alıkoyar.

Kaynak: Ahmet Maranki

 

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

Rukiye Koş Bahar Geldi!

Fotoğraf: goş

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

Sen Ne Gavatmışsın Ya:)))

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

Maço Ve Sert Erkeklerden Çok Hoşlanırım…

Aydınlanmaya, tekamüle giden yol sadece tanrısal olanı aramayı içermez, insanın kendi benliğini tüm olumlu ve olumsuz yönleriyle kabul etmesini de içerir.

393029_645403435486615_1835259773_n[1]

 

 

Aydınlanmaya, tekamüle giden yol sadece tanrısal olanı aramayı içermez, insanın kendi benliğini tüm olumlu ve olumsuz yönleriyle kabul etmesini de içerir.

Eğer bir insan geçmişinin kızgınlıklarını, öfkelerini, pişmanlıklarını, korkularını kabul eder ve onları sevgiyle kucaklayabilirse Tanrısallığı bulma yönünde büyük adım atmış olacaktır.

Sevgiyle kalın.

Serdar Ceylan

Ya Kendin Yanıp Aydınlatacaksın Yolunu, Ya Da Karanlıkta Yürümeyi Öğreneceksin…

Fotoğraf: Günaydın.

Tutunmayın bırakın hersey akısta mevcut

 

 

Tutunmayın bırakın hersey akısta mevcut

 

Brahma Kumaris

Soran: Huzursuzum. Huzura nasıl kavuşabilirim?

Fotoğraf: Ben Oyum

MAHARAJ İLE KONUŞMALAR:
Soran: Huzursuzum. Huzura nasıl kavuşabilirim?
Maharaj: Huzura niçin gereksinim duyuyorsunuz?
S: Mutlu olmak için.
M: Sizi mutsuz eden ne?
S: Bende olanı istemiyorum ve bende olmayanı istiyorum.
M: Neden bunu tersine çevirmiyorsunuz? Sizde olanı isteyin ve sizde olmayana da aldırmayın.
S: Hoş olanı istiyorum ve acı verici olanı istemiyorum.
M: Bir şeyin hoş olup olmadığını nasıl biliyorsunuz?
S: Geçmiş deneyimlerden, kuşkusuz.
M: Belleğin rehberliği altında hoş olanı izleyip, olmayandan kaçındınız. Peki, başarılı oldunuz mu?
S: Hayır olmadım. Hoş olan devam etmiyor ve acı yeniden gelip yerleşiyor.
M: Hangi acı?
S: Zevk ve haz duyma arzusu, ıstırap çekme korkusu, her ikisi de üzüntü ve yılgınlığa neden oluyor. Katışıksız bir zevk (haz) hali yok mudur?
M: Fiziksel ya da zihinsel her zevkin bir araca gereksinimi vardır. Hem fiziksel hem de zihinsel araçlar maddeseldirler, yorulur ve yıpranırlar. Onların vereceği haz, yoğunluk ve süre bakımından ister istemez sınırlıdır. Istırap sizin tüm hazlarınızın zeminidir. Siz ıstırap çektiğiniz için onları istersiniz. Öte yandan, zevki arama hali başlı başına ıstırap kaynağıdır. Bu bir kısır döngüdür.
Maharaj: Hayatta hiçbir şey engelleri aşmadan elde edilemez. Bir insanın gerçek varlığını berrak bir biçimde idrak etmesini engelleyen şeyler haz arzusu ve ıstırap korkusudur. Yolunuzu tıkayan şey haz-acı motivasyonudur. Bütün dürtülerden arınmış, hiçbir arzunun ortaya çıkmadığı hal doğal haldir.
***
Soran: Arzulardan böylesine vazgeçiş zaman gerektirmez mi?
M: Eğer onu zamana bırakırsanız, milyonlarca yıl gerekecektir. Arzu ardından arzu terk etmek sonu asla görünmeyen, çok uzun bir süreçtir. Arzularınızı ve korkularınızı kendi hallerine bırakın ve tüm dikkatinizi özneye verin, arzu ve korku deneyiminin ardında bulunan varlığa. Sorun; kim arzuluyor? Bırakın her bir arzu sizi kendinize getirsin.
S: Bütün arzuların ve korkuların kökeni aynıdır -mutluluk özlemi.
M: Sizin düşünebildiğiniz ve özlemini çektiğiniz mutluluk sadece fiziksel ve zihinsel doyumdur. Böyle duyusal ve zihinsel haz gerçek, mutlak mutluluk değildir."
S: Duyusal ve zihinsel zevklerin olsun, fiziksel ve zihinsel sağlıktan kaynaklanan genel iyilik ve rahatlık duygusunun olsun, kökleri yine sizin anlattığınız gerçekte bulunmalı.
M: Onların kökleri hayal gücündedir. Kendisine bir taş verilen ve onun paha biçilmez bir elmas olduğuna inandırılan bir insan yanıldığını fark edinceye kadar büyük mutluluk duyabilir; aynı şekilde, öz varlık bilindiğinde zevkler lezzetlerini, acılar dikenlerini yitireceklerdir. Her ikisi de oldukları gibi görünecekler -anılara ya da önyargılara dayanan şartlı davranışlar, sadece tepkiler, basit çekimler, itilişler olarak. Genellikle zevk ve acı, beklendiklerinde hissedilirler. Bu tamamen kazanılmış alışkanlıklar ve edinilmiş kanılar sorunudur.
S: Peki, zevk hayal ürünü olabilir. Ama acı gerçektir.
M: Acı ve haz daima beraberdirler. Birinden kurtulmak her ikisinden de kurtulmak demektir. Eğer hazza önem vermiyorsanız, acıdan da korkmazsınız. Fakat ne biri ne diğeri olan o mutluluk vardır ki tamamen öte olandır. Sizin bildiğiniz mutluluk tarif edilebilir ve ölçülebilir. O sözün gelişi, nesneldir. Fakat nesnel olan sizin olamaz. Kendinizi dışsal bir şeyle özdeşleştirmek vahim bir hata olur. Gerçek öznel ve nesnel olanın ötesidir, o bütün düzeylerin, her ayrımın, farkın ve tarifin ötesindedir, kesinlikle o onların kaynağı, kökeni değildir. Bunlar gerçek hakkındaki cehaletten kaynaklanırlar, gerçeğin kendisinden değil; o gerçek ki tanımlanamaz, anlatılamaz, var olmanın ve var olmamanın ötesindedir.
Ben Oyum-Akaşa Yayınları
Ben Oyum

MAHARAJ İLE KONUŞMALAR:
Soran: Huzursuzum. Huzura nasıl kavuşabilirim?
Maharaj: Huzura niçin gereksinim duyuyorsunuz?
S: Mutlu olmak için.
M: Sizi mutsuz eden ne?
S: Bende olanı istemiyorum ve bende olmayanı istiyorum.
M: Neden bunu tersine çevirmiyorsunuz? Sizde olanı isteyin ve sizde olmayana da aldırmayın.
S: Hoş olanı istiyorum ve acı verici olanı istemiyorum.
M: Bir şeyin hoş olup olmadığını nasıl biliyorsunuz?
S: Geçmiş deneyimlerden, kuşkusuz.
M: Belleğin rehberliği altında hoş olanı izleyip, olmayandan kaçındınız. Peki, başarılı oldunuz mu?
S: Hayır olmadım. Hoş olan devam etmiyor ve acı yeniden gelip yerleşiyor.
M: Hangi acı?
S: Zevk ve haz duyma arzusu, ıstırap çekme korkusu, her ikisi de üzüntü ve yılgınlığa neden oluyor. Katışıksız bir zevk (haz) hali yok mudur?
M: Fiziksel ya da zihinsel her zevkin bir araca gereksinimi vardır. Hem fiziksel hem de zihinsel araçlar maddeseldirler, yorulur ve yıpranırlar. Onların vereceği haz, yoğunluk ve süre bakımından ister istemez sınırlıdır. Istırap sizin tüm hazlarınızın zeminidir. Siz ıstırap çektiğiniz için onları istersiniz. Öte yandan, zevki arama hali başlı başına ıstırap kaynağıdır. Bu bir kısır döngüdür.
Maharaj: Hayatta hiçbir şey engelleri aşmadan elde edilemez. Bir insanın gerçek varlığını berrak bir biçimde idrak etmesini engelleyen şeyler haz arzusu ve ıstırap korkusudur. Yolunuzu tıkayan şey haz-acı motivasyonudur. Bütün dürtülerden arınmış, hiçbir arzunun ortaya çıkmadığı hal doğal haldir.
***
Soran: Arzulardan böylesine vazgeçiş zaman gerektirmez mi?
M: Eğer onu zamana bırakırsanız, milyonlarca yıl gerekecektir. Arzu ardından arzu terk etmek sonu asla görünmeyen, çok uzun bir süreçtir. Arzularınızı ve korkularınızı kendi hallerine bırakın ve tüm dikkatinizi özneye verin, arzu ve korku deneyiminin ardında bulunan varlığa. Sorun; kim arzuluyor? Bırakın her bir arzu sizi kendinize getirsin.
S: Bütün arzuların ve korkuların kökeni aynıdır -mutluluk özlemi.
M: Sizin düşünebildiğiniz ve özlemini çektiğiniz mutluluk sadece fiziksel ve zihinsel doyumdur. Böyle duyusal ve zihinsel haz gerçek, mutlak mutluluk değildir.”
S: Duyusal ve zihinsel zevklerin olsun, fiziksel ve zihinsel sağlıktan kaynaklanan genel iyilik ve rahatlık duygusunun olsun, kökleri yine sizin anlattığınız gerçekte bulunmalı.
M: Onların kökleri hayal gücündedir. Kendisine bir taş verilen ve onun paha biçilmez bir elmas olduğuna inandırılan bir insan yanıldığını fark edinceye kadar büyük mutluluk duyabilir; aynı şekilde, öz varlık bilindiğinde zevkler lezzetlerini, acılar dikenlerini yitireceklerdir. Her ikisi de oldukları gibi görünecekler -anılara ya da önyargılara dayanan şartlı davranışlar, sadece tepkiler, basit çekimler, itilişler olarak. Genellikle zevk ve acı, beklendiklerinde hissedilirler. Bu tamamen kazanılmış alışkanlıklar ve edinilmiş kanılar sorunudur.
S: Peki, zevk hayal ürünü olabilir. Ama acı gerçektir.
M: Acı ve haz daima beraberdirler. Birinden kurtulmak her ikisinden de kurtulmak demektir. Eğer hazza önem vermiyorsanız, acıdan da korkmazsınız. Fakat ne biri ne diğeri olan o mutluluk vardır ki tamamen öte olandır. Sizin bildiğiniz mutluluk tarif edilebilir ve ölçülebilir. O sözün gelişi, nesneldir. Fakat nesnel olan sizin olamaz. Kendinizi dışsal bir şeyle özdeşleştirmek vahim bir hata olur. Gerçek öznel ve nesnel olanın ötesidir, o bütün düzeylerin, her ayrımın, farkın ve tarifin ötesindedir, kesinlikle o onların kaynağı, kökeni değildir. Bunlar gerçek hakkındaki cehaletten kaynaklanırlar, gerçeğin kendisinden değil; o gerçek ki tanımlanamaz, anlatılamaz, var olmanın ve var olmamanın ötesindedir.
Ben Oyum-Akaşa Yayınları

 

UYKUSUZLUK YA DA ZOR UYKUYA DALANLAR İÇİN NEFİS KOKAN BİR ÇÖZÜM: LAVANTA UÇUCU YAĞI

Fotoğraf: UYKUSUZLUK YA DA ZOR UYKUYA DALANLAR İÇİN NEFİS KOKAN BİR ÇÖZÜM: LAVANTA UÇUCU YAĞI

Uykusuzluk, depresyon, sinirlilik gibi duyguları tedavi eder. Ense ve baş ağrılarını giderir. 

Cilde direkt uygulanabilen çok az sayıdaki uçucu yağdan biridir. Buhurdanlıkta veya sabit yağlarla karıştırılarak masaj yoluyla da kullanılır. Buhurdanlığa suyu koyduktan sonra 2-3 damla lavanta uçucu yağı eklemeniz yeterlidir.

Hemen hemen tüm uçucu yağlar ile birlikte kullanılabilir. Meyve kabuğundan soğuk press yöntemi ile üretilmiştir. Aromatik saf uçucu yağdır. Bitkinin çiçeklerinden su buharı distilasyonu yöntemi ile elde edilir.

Lavanta Uçucu Yağı için:
http://www.kundo.co/urunler/kisisel-bakim/sac--vucut/urun-detay/lavanta-ucucu-yagi

Buhurdanlık için:
http://www.kundo.co/urunler/dogal-temizlik/genel/urun-detay/seramik-buhurdanlik

Ben lavanta yağını üstüne damlatıp yanımda taşırım diyorsanız, uçucu yağ lületaşı koku plağı için:
http://kundo.co/urunler/dogal-temizlik/genel/urun-detay/luletasi-koku-plaklari 

Huzurlu ve rahat bir uyku çekeceğiniz bir gece diliyoruz:)

Uykusuzluk, depresyon, sinirlilik gibi duyguları tedavi eder. Ense ve baş ağrılarını giderir.

Cilde direkt uygulanabilen çok az sayıdaki uçucu yağdan biridir. Buhurdanlıkta veya sabit yağlarla karıştırılarak masaj yoluyla da kullanılır. Buhurdanlığa suyu koyduktan sonra 2-3 damla lavanta uçucu yağı eklemeniz yeterlidir.

Hemen hemen tüm uçucu yağlar ile birlikte kullanılabilir. Meyve kabuğundan soğuk press yöntemi ile üretilmiştir. Aromatik saf uçucu yağdır. Bitkinin çiçeklerinden su buharı distilasyonu yöntemi ile elde edilir.

Kaynak: Kundo

 

Seni İki Şey Anlatır…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . 1 Comment »

Bir Prenses Seni Dürttüğü Zaman…

Facebook

ŞİMDİ ‘ALFA DALGASINDA’ OLMAK VAR YA ANASINI SATAYIM!..

400626_526506080720273_1163498755_n[1]

İnsanların çoğu bütün gününü beyni beta dalgaları yayarak geçiriyor. Bu her an alarm durumunda olarak yaşamaktır; korkunç yorucu ve yıpratıcı bir durum!..

Oysa insan bu dalga boyunda günde en fazla yarım saat kalmalıdır yoksa organizması iflas eder.

  Bu medidatif durumda kalmak demektir…

Bu anda kalmak demektir. Kutupluluktan sıyrılıp, her şeye ‘sıfır noktası’nda, eşit mesafede olmak demektir. Sorunları üstlenmemek, geçirgen olabilmek demektir.

Bu yüksek bir farkındalığa erişmenin en kestirme yoludur; yaşama gözlemci ve tanık olmak, hiçbir şeye anlam yüklemeden, hiçbir şeyi üzerine alınmadan sadece ‘ol’mak demektir!..

***

Ne yazık ki çoğu insan bunun tersini yapıyor!..

İnsanların ”Adamın hiçbir şeyi yoktu, birdenbire kansere yakalandı, kısa süre sonra da öldü,” dedikleri işte tam olarak bu durum; hastalık sinsi sinsi ilerler, bağışıklık sistemi zayıf gördüğü anda da son darbeyi vurur.

”Nasıl hiçbir şeyi yoktu yahu; sürekli tasa, kaygı, endişe, korku, öfke, nefret, kızgınlık, suçluluk, kırgınlık vs. içinde geçirmedi mi bu adam tüm hayatını? Sürekli haklı çıkma derdinde değil miydi, önüne geleni kıyasıya eleştirip kınayıp yargılamadı mı? İnsanlara hayır diyemediği için yapmak istemediği şeyler için sürekli bahaneler, yalanlar uydurmadı mı? İşleri biraz yolunda gitmediğinde, bir şey istediği gibi olmadığında yakınan, sızlanan, söylenen kimdi ya? Yahu bu adam hayatı boyunca kurbanı ve mağduru oynamadı mı, daha nesi olsun?!.” diyesim geliyor bu insanlara…

***

Dünya insanlık adına çok fazla önem taşıyan bir ekinoksa girdi!..

Bu ekinoks doğanın olduğu kadar sizin de dengenizi bulmanızı sağlasın!..

Dengeli bir yaşama geçmeye karar vermenizin miladı olsun!..

Dönüşüm yolculuğunuzun ilk günü olsun!..

Herkese şimdiden şifa olsun, hepinizi saygıyla selamlıyor, sevgiyle kucaklıyorum…

Şems Terlan

Hepimizin iyi nefes almaya ihtiyacı var.Bugün çok kolay ve etkili bir tekniği Sizlerle paylaşacağım…

– Burnunuzdan nefes alırken üçe kadar sayın.
–  3 saniye tutun. …
– Burnunuzdan yavaşça verin ve verirken altıya  kadar sayın.
– Baştan başlayın.
– 10 kere tekrar edin.

Çilekli Çikolata… Yummyyy:)))… Günün Fotosu… 24/03/2014

images[3]

Zihni Çalıştıran Beş Yiyecek…

20131205054052746

 

Bu besinler zihninizi açıyor…

Muz

B vitamini, güçlü sinirlere sahip olmanızı; potasyum da beyninizin zinde olmasını sağlar. Muz, her ikisini de barındıran bir besindir.

Ispanak

Demir içerdiğinden konsantrasyonunuzu ve enerjinizi artırır. Ispanak, zihin için ideal bir besindir.

Ceviz

Ceviz, kahvaltıda peynir ile tüketildiğinde beyin için harika bir besin haline geliyor.

Yumurta

“Kolin” maddesi yumurta sarısında bulunur ve hafızayı güçlendirir, beyindeki sinir iletimini artırır.

Kırmızı yağsız et

Ispanakta olduğu gibi bol miktarda demir içerir ve beyin için ideal bir besindir.

Pirinç

Esmer pirinç, beyin hücrelerini besleyen bir yapıya sahiptir.

Kaynak: Haberci Burada