Tuba Edman / T&E Trend Tracker Turkishny.com
Tüm dünyadan sinema ve moda severlerin merakla beklediği 86. Oscar Ödülleri Los Angeles’ın Dolby Tiyatrosu’nda düzenlenen muhteşem bir törenle sahiplerini buldu.
56 yaşındaki ünlü talk show yıldızı Ellen DeGeneres’in sunduğu gecede,12 Years A Slave (12 Yıllık Esaret) En İyi Film seçilirken, En İyi Yönetmen ödülünü Gravity ile Alfonso Cuarón kazandı. Gecede En İyi Erkek Oyuncu Matthew McConaughey ve En İyi Kadın Oyuncu ise Cate Blanchett seçildi. En iyi kostüm ödülün ise Catherine Martin’e gitti. Ve Dior imzalı elbisesi ile bu sene de düşen Jennifer Lawrance kırmızı halıya damgasını vurdu.
Günler öncesinden başlayan ve iki gün devam eden şiddetli yağmurun hazırlıklarına damgasını vurduğu gecede, korkulan olmadı. Meteoroloji tahminleri doğru çıkti ve Dolby Tiyatrosu’nun girişinde gerçekleşen, tüm dünyadan yaklaşık 1 milyar kişinin izlediği tahmin edilen Oscar Ödül Töreni görkemine yakışır şekilde yağmursuz bir akşamda gerçekleşti. Akademi Ödülleri’nde, yağmur nedeniyle son olarak 2010 yılında konuklar çadır altında karşılanmış ve kırmızı halı seremonisi yağmur altında tamamlanmıştı.
Hollywood Bulvarı’ndaki meşhur Dolby Tiyatrosu her yıl olduğu gibi yine birçok ünlüye ev sahipliği yaptı. Gecede, yarışan sadece filmler değildi, kırmızı halıda en ünlü modacıların kıyafetlerini taşıyarak gecenin şıkları arasına girmeye çalışan, patlayan flaşlar eşliğinde objektiflere poz veren birbirinden güzel yıldızlar başka bir yarışın daha parçası olduklarını iyi biliyorlardı. Tabi smokinlerini giyen Hollywood’un ünlü erkek oyuncuları da bayanlar kadar iddialılardı.
Geçen sene en iyi kadın oyuncu ödülünü almaya çıkarken Dior Couture marka elbisesine takılıp düşen ve aylarca manşetlerden inmeyen Jennifer Lawrance bu senede aracından inerken düştü ve yine gecenin en çok konuşulan ünlüsü olmayı başardı.
Benim favorim bu sene Charlize Theron. Theron, olağan üstü vücut hatlarını tamamı ile ortaya çıkaran nüde renk askılı muhteşem siyah elbisesi ve ışıltılı pırlanta kolyesi ile kelimenin tek anlamı ile rüya gibiydi. 12 Years A Slave’daki performansı ile en iyi yardımcı kadın ödülünü kazanan Lupita Nyong, geçtiğimiz ay BAFTA’ ödüllerinin kırmızı halısında giydiği Christian Dior marka yeşil elbisesi ile uzun süre konuşulmuştu. Açık mavi, uçuş uçuş derin dekolteli Prada imzalı elbisesi ile yine Oscar gecesinin yıldızı olmayı başardı. Gecenin ilgi odagi, Dior imzalı kırmızı elbisesi içinde muhteşem görünen Lawrance da arkaya taradığı kısa saçları ve klasik pırlanta kolyesi ile süperdi.
Blue Jasmine (Mavi Yasemin) filmi ile en iyi kadın oyuncu ödülünü kazanan Cate Blanchett, nüde rengi tül üzerine tamamı pullarla işli Armani Prive elbisesi içinde kırmızı halıda da en çok ilgi gören isimlerden biri oldu.En iyi film ödülünü kazanan 12 Years A Slave’in yıldızlarından Brad Pitt’in partneri Angelina Jolie, hatırlasanız BAFTA gecesinde giydiği Valentino takımı ile günlerce magazin başlıklarından inmemişti. Jolie bu sefer metalik gümüş rengi Elie Saab marka seksi tuvaleti ve göz kamaştırıcı güzelliği ile geceye katılanları büyüledi.En iyi kadın oyuncu ödülü adaylarından Sandra Bullock da koyu mavi Alexander McQueen marka tuvaleti ile herkesi kendine hayran bıraktı.
Julia Roberts da en iyi yardımcı kadın adayı olduğu gecede, klasik Givenchy marka siyah dantel peplum elbisesi ile son derece şıktı.En iyi kadın oyuncu adaylarından Amy Adams da 2013’de giyindiği gümüş rengi ışıltılı Armani Privé marka elbisenin yerine bu yıl tercih ettiği safir mavisi traples Gucci elbisesi ile asil bir prenses gibiydi.Geçen yılki açık pembe Prada elbisesi ve uyumsuz kolyesi ile eleştiri yağmuruna tutulan Anne Hathaway, Geceye Gucci koleksiyonundan tüm bedeni parlak taslarla bezeli bir elbise ile katılarak geçen seneyi unuttursa da, iki elbisenin kesim benzerliği kimsenin gözünden kaçmadı.
Tüm dünyanın gözlerinin çevirdiği, aylarca kritiklerinin yapılacağı, en iyisinin en kötüsünün haftalarca tartışılacağı Armani’den Dior’a, Valentino’dan Elia Saab’a, dünyaca ünlü tasarımcıların son koleksiyonlarını üzerlerinden taşıyan aktrisleri ile Oscar’ın kırmızı halısından iste, sizin yorumunuza bıraktığım kareler, bakalım siz kimleri şık kimleri rüküş bulacaksınız.
Tuba Edman / T&E Trend Tracker
Kaynak:tuba edman.blogspot.com
NOT : Çay demliğine 1 lira büyüklüğünde kurutulmuş kabuk atmanız yeterlidir.
Meyve ve meyve suyu olarak tüketilen narın kabuğunun, meme kanseri başta olmak üzere hemen hemen tüm kanser türlerini önleyici ve iyileştirici faydaları olduğu bildirildi.
Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Kimya Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Uslu, narın insan sağlığına faydalarının saymakla bitmeyeceğini, bu nedenle de bol bol tüketilmesi gereken bir meyve olduğunu söyledi.
Tacıyla adeta meyvelerin kralı olan narın, her derde deva bir ilaç olduğunu ifade eden Uslu, ”Nar bağışıklık sistemini güçlendirerek, bizleri başta kanser olmak üzere pek çok hastalıktan da korumaktadır.
İçerdiği flovanoidler, vitaminler, polifenoller, antosiyaninler, taninler vasıtasıyla kolesterol ve şekeri de dengeleyen özellikle hicaz narı, kalp ve damar sağlığımızı koruduğu gibi, kanser hücrelerinin de gelişmesini çok önemli oranda engellemektedir” dedi.
Mucizevi bir şifa kaynağı olan narın kabuk, zar, çekirdek ve sudan oluştuğunu vurgulayan Uslu, şunları söyledi:
”Nar suyunun genel damar sağlığını, özellikle de kalbi koruduğu, damar tıkanıklıklarını geriletme ve tansiyon düşürücü etkileri herkes tarafından bilinmektedir. Halkımız narı, suyunu içerek tüketmektedir.
Narın içindeki zarlar ile yendiğinde mide ülserini iyileştirdiği ise pek az kişi tarafından biliniyor. Yine son günlerde pek çok firmanın satışa sunduğu nar çekirdeği yağı, çok değerli punicic acid içermektedir. Nar çekirdeği yağı özellikle cildimizde kırışıklıkları ve yaşlanmayı gidermekte, saçlarımızda canlılık ve saç çıkarıcı etkileri nedeniyle ilaç endüstrisi tarafından önemli miktarda kullanılmaktadır.”
”Nar kabuğu, suyundan daha fazla değerlidir”
Nar kabuğunun ise Türk halkı tarafından hiç kullanılmadan çöpe atıldığına dikkati çeken Uslu, şöyle devam etti:
”Halbuki Çin’deki Instutute of hygiene and Environmental Medicine (Hijyen Enstitüsü ve Çevresel Tıp Bilimi) kuruluşunun yaptığı son araştırmalara göre, nar kabuğu, suyuna göre daha fazla oranda değerli bileşikler içermektedir. Yani nar suyu bir ilaç gibi sağlığımız için faydalıdır, ancak kabuğu suyundan daha fazla değerlidir. Nar kabuğu içinde bulunan ellagik asit, başta meme kanseri olmak üzere hemen hemen tüm kanser türlerini hem önleyici hem de iyileştirici faydalar sağlamaktadır. Nar kabuğundaki flavanoitler, fenolik bileşikler ve antioksantlar suyundan çok daha fazla miktardadır.”
Prof. Dr. Uslu, araştırmaların, nar kabuğunun kötü huylu kolesterolü azalttığı, beta hücrelerini artırarak diyabetli hastalara, kalp ve damar hastalarına suyuna göre çok daha önemli faydalar sağladığını gösterdiğini anlatarak, şunları kaydetti:
”Nar kabuğunda bulunan ellagik asit antioksidan, anti-mutajen ve anti-kanser özelliklere sahiptir. Çalışmalar meme, yemek borusu, cilt, bağırsak, prostat ve pankreas kanserlerinde anti-kanser özelliğini göstermiştir. Ellagik asit P53 geninin kanser hücrelerince yok edilmesini engellemektedir. Ellagik asit kansere neden olan moleküllere bağlanarak onları çok önemli bir oranda etkisizleştirmektedir. Bu yüzden özellikle kanserli hastaların kullanımı amacıyla ellagik asitli içecekler başta İsrail olmak üzere pek çok ülkede eczahanelerde satılmaktadır. Nar kabuğu narın en değerli yeri iken ülkemizde meyve suyu fabrikaları bu değerli maddeyi üstüne bir de para vererek çöpe atmaktadır.
Yine kanserli hastaları tedavi etmek için nar kabuğundan hazırlanmış ellegik asitli kapsüller 50 gramı 50 dolardan eczahanelerde satılmaktadır. Bir firma yüzde 95 saflıktaki nar kabuğundan ürettiği ellagik acitin 1 gramını 83 avrodan satmaktadır. Görüldüğü üzere nar kabuğu nar suyundan çok çok daha fazla değerlidir.
Kanserli hastaların ilk başta vücutlarının pH’sını 7.4′ün üzerine çıkarmaları gerekmektedir. Bunun için gerekli çabayı göstermeleri gerekmektedir. O halde hem kansere yakalanmamak için hem de kansere çözüm amacıyla artık hiçbir işe yaramayan siyah çay, asitli içecekler yerine yeşil çay, ada çayı, zeytin yaprağı çayı gibi bitki çayları ve özellikle de nar kabuğu çayını tüketelim.”
”Sıkılan narın kabukları asla atılmamalı”
Ellagik asit sayesinde nar kabuğunun, kanser hastalığına karşı çok önemli koruyucu, hatta kanseri tedavi edici özellikleri olduğu vurgulayan Uslu, ”Bununla ilgili literatürde çok fazla makale yayınlanmıştır. Tüm bu etkileri nedeniyle özellikle meyve suyu fabrikalarından atılan tüm nar kabuklarının kurutularak özellikle büyükbaş hayvanların gıdalarına karıştırılması durumunda bu hayvanların da daha az hastalığa yakalanması ve sağlıklı olmaları sağlanacaktır. Böylece büyükbaş hayvanlara gereksiz yere antibiyotikler verilmeyeceğinden, bu hayvanların sütünü ve etini kullanan bizlerin de bu antibiyotiklerden etkilenmemizin önüne geçilmiş olacaktır” dedi.
Prof. Dr. Uslu, evde sıkılan narın kabuklarının asla atılmaması gerektiğini de belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Gölgede veya 40-50 dereceyi geçmeyecek ortamlarda kurutarak, ufaladığımız nar kabuklarını serin bir yerde saklayalım. Daha sonra
100 gram kaynamış suya, 2 gram nar kabuğu atarak, yaklaşık 10 dakika kaynatıp suyunu hemen her gün çay olarak tüketelim. Böylece başta kanser, kalp ve şeker hastalıkları olmak üzere pek çok hastalıktan kendimizi korumuş olacağız. Hatta çay içmekten üşenirsek, kurutulmuş ve parçalanmış nar kabuklarını, kahve çekme makinelerinde toz haline getirip, bir çay ya da kahve kaşığı tozu salata, peynir gibi gıdalarla direk olarak ta tüketebiliriz. Özellikle şeker hastaları beta hücrelerini artıracak bu tozu tüketmeye özel çaba göstermelidir.
Genelde tüm meyvelerde olduğu gibi narın da en değerli yeri kabuğudur.
Bir ilaç gibi içtiğimiz nar suyundan arta kalan kabukları da asla atmayalım ve başta kanser, şeker ve kalp olmak üzere hemen hemen tüm hastalıklardan korunalım.”
Prof. Dr. İbrahim Uslu