Marifet yaşamakta…

YAŞAMAK

Kimi eskidiği için yaşar

Kimi yaşadıkça eskir

Ne tohumda keramet

Ne toprakta

Ne başakta

Marifet yaşamakta

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU ***

Şiir kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Mesele şu ki gururumuza dokunuyor, nefsimize ağır geliyor terkedilmek…

Vazgeçebilmek bir erdemdir. Genelde zannediyoruz ki, vazgeçmek bir zayıflık belirtisidir. Hatta bir nevi korkaklık, adeta acz. Halbuki tam tersidir bence. Ancak kendine güvenen, karakteri sağlam ve komplekslerden arınmış olan insanlar vazgeçmenin erdemine vakıf olabilirler. Şu hayatta yaşadığımız sorunların çoğunu vazgeçemediğimiz için yaşıyoruz aslında. Israr ve inat ettiğimiz için. Takıntılarımızdan dolayı. Takıntı ile tutkuyu birbirine karıştırıyoruz sürekli; oysa ne kadar farklılar… Seviyoruz diyelim, birini seviyoruz, hem de ne çok, ne derin, ölesiye…

O kişi de aynı şekilde aşkımıza karşılık veriyor diyelim. Ama sonra, zamanla, tavsıyor muhabbet, örseleniyor. Kazara delinmiş bir balon gibi sürekli hava kaçırıyor, küçülüyor. Giderek canlılığını yitiren bir ateş gibi sönmeye yüz tutuyor. Gün geliyor, sevdiğimiz insan bizden ayrılmak istiyor. İnanamıyoruz. Yıkılıyoruz. Kalbimizin etrafında bir yumruk, demirden zırh gibi sıkıyor, nefes alınca bile canımız yanıyor. Dayanamıyor, heyheyleniyoruz. Kabullenemiyoruz. Israrla onu elimizde tutmaya çalışıyoruz. Sinirleniyor, öfkeleniyor, hatta “sözlü” ya da “fiziksel” şiddete başvuruyoruz. Şiddetin olduğu yerde muhabbetin yeşeremeyeceğini anlayamadan.

Mesele şu ki gururumuza dokunuyor, nefsimize ağır geliyor böyle terkedilmek. İnsanız ne de olsa. Etten ve kemikten ve billur bir kalpten müteşekkil. Oysa unutmamak lazım ki nefsimize ağır gelen şeyde bizim için hayır var. Örselenmiş ilişkiler, tavsamış evlilikler, insanı içten içe kemiren meslekler, yaşama sevincimizden çalan kariyerler… Hepsine aynen doludizgin devam ediyoruz, sırf ama sırf vazgeçemediğimizden.

Demem o ki dostlar, vazgeçebilmek lazım. Eğer bir yol bizi mutlu etmiyorsa onda körü körüne sebat etmek yerine, nefsimizi kendimize rehber kılmak yerine, bırakabilmek lazım. Yazamadığımız kitapları, çekemediğimiz filmleri, geliştiremediğimiz projeleri, yürütemediğimiz meslekleri ve artık bizi sevmeyen sevgilileri bırakabilmek. Vazgeçebilmek, bazen en güzeli!

Elif Şafak

Her yeni günü benim günüm ilan ettim…

Bir güzellik yaptım kendime !

Sadece sahip olduklarımı düşünüyorum…

Olamadıklarım üzülsün benim olamadıklarına…

Keşkeleri hiç düşünmüyorum, bıraktım.. .

Mutluyum seçimlerimle…

Her yeni günü benim günüm ilan ettim

Ve şımartıyorum kendimi olabildiğince…

Şiir kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

BİZLER BİRER DENİZ FENERİYİZ…

BİZLER BİRER DENİZ FENERİYİZ…  IŞIĞI KARANLIKTA OLANLARA ULAŞTIRACAK…

Bir deniz feneri ışığını saçmaya başladığında fırtınanın şiddetine bakmaz fırtınayı yargılamaz ışığı yaymadan önce kendine şöyle demez ışığımın nereye gittiğini bilmek zorundayım Tek bildiği karanlığa, cesur rüzgara, ve bedenine durmadan çarpan dalgalara tahammül etmek için inşaa edildiğidir…

Deniz fenerinin tek bildiği güvende olduğu ve diğerlerinin güvenle limana ulaşmaları için yardım etmek için karanlığı aydanlatmak gerektiğidir.Amacının ne olduğunu bilir… Taşıdığı ışık beklenmektedir ve karanlıkta olanlar onu  aramaktadır…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Eski İstanbul… Günün fotosu… 29/11/2011

Günün Fotosu kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Düşünce gücüyle çok uzaktaki bir Dna’yı etkileye bilir miyiz?

 

1990’ların başında  bilim adamları Amerikan ordusu adına hislerimizin, vücudumuz dışında çok uzakta bulunan canlı hücrelerimiz üzerinde bir etkisi olup olmadığını araştırdı. 1993 yılında “Advances” adlı dergide ordunun deneyleriyle ilgili bir makale yayınlandı. Söz konusu deneyde, DNA ile alındıkları kişinin duyguları arasında bir bağlantı olup olmadığı incelenmiştir.

İlk önce deneklerin ağzından doku ve DNA örnekleri alınmış, bunlar izole edilerek binanın diğer bir bölümüne götürülmüştü. Amaç, özel olarak geliştirilmiş cihazlarla DNA’ların alındıkları kişiye uzakta olsa bile onun hislerine tepki verip vermediklerini ölçmektir. Bu deneye katılan kişilerde, çeşitli duygular uyandırmak için, onlara erotik resimlerin yanı sıra savaş sahnelerini yansıtan, komik durumları gösteren ve şiddet içerikli resimler de gösterilmiştir. Bilim adamları katılımcılara her çeşit duyguyu yaşatmak için resimleri, bütün duygu yelpazesini örtecek şekilde hazırlamıştı. Yine araştırmacıların büyük bir çoğunluğu DNA’nın etkilenebileceğinden şüpheliydiler. Ama mevcut fizik kurallarının altüst eden birey gözlemlediler.

Bilim adamları deneye katılan kişide duygular oluştuğu sırada elektriksel reaksiyonlar tespit edebilmişlerdi. DNA, halen alındığı kişinin vücudundaymış gibi bir hal alıyordu. Daha sonra mesafe 350 mile kadar açılmış ancak kişi ve DNA arasındaki etkileşim aynı anda ölçülmüş ve ikisinin her defasında eş zamanlı gerçekleştiği tespit edilmişti. DNA sanki hala vericinin vücudundaymış gibi hızlı reaksiyon veriyordu.

Hislerimiz, düşündüğümüz veya inandığımız her şey, saniyenin milyonda biri kadar bile bir gecikme olmadan DNA’mız tarafından algılanmaktadır. Titreşimlerimizden etkilenen DNA’nın yanı başımızda ya da dünyanın öbür ucunda olmasının hiçbir önemi yoktur. Artık bilim adamları tüm duygu ve düşüncelerimizin iletilmesinden, bahsettiğimiz enerji alanının (matriks, kuantum alanı) sorumlu olduğundan eminler. Hem de sadece ışık hızıyla değil ondan çok daha hızlı bir şekilde

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Bu devirde buraladan bi arsa kapatsak…

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Pes etmeden önce dene…

Harekete geçmeden önce dinle

Reaksiyon göstermeden önce düşün

Harcamadan önce kazan

Eleştirmeden önce bekle

Dua etmeden önce affet (bağışla)

Pes etmeden önce dene…

Ernest Hemingway…