Birzamanlar göklere çıkarttığınızı yerin dibine atmak olur mu? Yakışır mı size?

 

Düşünün ki önünüzde bir dolap var.
Bu dolapta 4 bölüm var. Her bölümde kutular….Bu kutuların içinde sevginiz ve nefretiniz var.

En üst bölümdeki kutularda ‘en cok sevdiklerinizi’ saklıyorsunuz.

İkinci bölümde ‘Seviyorum ama fazla da güvenmiyorum’ dediklerinizi.

Üçüncü bölümde ‘herkes gibi biri benim için’ dediklerinizi.

Ve en altta da ‘nefret ediyorum veya kesinlikle güvenmiyorum’ diye adlandırdıklarınızı.

Buraya kadar herşey tamam. Asıl sorgu şimdi başlıyor.

Siz hiç en üst bölüm’e koyduğunuz birisini, bir tek söz yüzünden, en alt bölümdeki kutulara kattınız mı?

Değerinden fazla değer verdiniz mi birine? Ya nefret ediyorum dediğiniz birini zaman ile sevdiniz mi?

Siz hiç yanıldınız mı? Utandınız mı o bir zamanlar arkasından attığınız kişinin şu anda en yakın dostunuz olduğu için?

Hiç itiraf ettiniz mi ‘seni hiç sevmezdim’ diye? Ya da hiç kızdınız mı ‘ne de çok güvenirdim sana’ diye

İnsan hiç ‘bir söz’ ile en sevdiğini en nefret ettiği kişilerin arasına katabilir mi? Dogru mu?

Birzamanlar göklere çıkarttığınızı yerin dibine atmak olur mu? Yakışır mı size?
Halbuki bir zamanlar aranızdan su sızmazdı. Yeri gelir ekmeği bile paylaşırdınız, kaldı ki düşünceleriniz, duygularınız.Bu kadar çok şeyi paylastığın birini tanımamazlıktan gelebilir misin?

Benden size tavsiye…
Hiç birzaman ilk gördüğünüz birini ‘sevmedim’ diyerek, dolabınızdaki en alt bölümdeki kutulara atmayın.

Zaman tanıyın,sabredin

Gerekirse kutulara kaldırmayın, dolabın önünde bekletin.

Zamanı geldiğinde o kişi zaten dolabında bir bölümü kendi seçecektir.

Aynı şekilde, ilk gördüğünüz birine ‘sanki 10 yıldır tanıyorum’ diyerek, en üst bölüme kaldırıp, yere göğe sığdırmayın..

Arkadaşlık, dostluk ve en önemlisi sevgi zaman ister.

Senin haberin olmadan o dolabında kendine yer bulacaktır.

Yeterki siz sabredin ve dolabınızı geniş tutun

Ama en onemlisi ,dolabınızın en üst bölümündeki kutuları ASLA atmayın.

Değerli bir hazine gibi saklayın. En alt kattakileride her hafta çöpe boşaltın.

Göreceksiniz, gün gelecek dolabınız sadece ‘SEVDİKLERİNİZ’ ile dolacaktır.

İste o zaman gerçek mutluluğu bulacaksınızdır

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

İlla ki biz haklı olmalıyız…

İlk hamleyi karşıdan bekleriz ama son hamleyi kimseye yedirmeyiz… İlla ki oyun bizim olmalı… İlla ki biz haklı olmalıyız… Biz üstün olmalıyız… İşte bu duyguyu törpülemeye başladığımızda egomuzla arkadaş olmaya başlamışızdır…

Ve böylece önümüzdeki engelleri daha kolay aştığımızın farkına varırız…. ek için Meltem Tokalı’ya teşekkürlerimle…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Çok zor ama imkansız diil…

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Suda gezinti… Günün fotosu… 12\11\2011

Günün Fotosu kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Biz de gökkuşağındaki o renkler gibi birbirimizden farklıyız ve hepimiz özeliz… Bunu bilerek etrafımızla uyum içinde yaşamalıyız…

Gökkuşağı resimleri-16Dünyanın bütün renkleri birgün bir araya toplanmışlar ve hangi rengin en önemli, en özel olduğunu tartışmaya başlamışlar;

YEŞİL demiş ki:

“Elbette en önemli renk benim… ben hayatın ve umudun rengiyim. Çimenler, ağaçlar, yapraklar için seçilmişim… Şöyle bir yeryüzüne bakın, her taraf benim rengimle kaplı…!

MAVİ hemen atılmış:

“Sen sadece yeryüzünün rengisin, ya ben?.. Ben hem gökyüzünün hem denizin rengiyim. Gökyüzünün mavisi insanlara huzur verir ve huzur olmadan siz hiçbir işe yaramazsınız”

SARI söz almış:

“Siz dalga mı geçiyorsunuz?… Ben bu dünyaya sıcaklık veren rengim… güneşin rengiyim… ben olmazsam soğuktan donarsınız hepiniz.”

TURUNCU onun sözünü kesmiş:

“Ya ben?… Ben sağlık ve direncin rengiyim… insan yaşamı için gerekli vitaminler hep benim rengimde bulunur… Portakalı, havucu düşünün. Ben pek ortalarda görünen bir renk olmayabilirim ama güneş doğarken ve batarken gökyüzüne o güzel rengi veren de benim unutmayın”

KIRMIZI daha fazla dayanamamış:

“Ben hepinizden üstünüm!. Ben kan rengiyim!! Kan olmadan hayat olur mu!. Ben tehlike ve cesaretin rengiyim!. Savaşın ve ateşin rengiyim!! Aşkın ve tutkunun rengiyim!. Bensiz bu dünya bomboş olurdu!.”

MOR ayağa kalkmış:

“Hepinizden üstün benim… ben asalet ve gücün rengiyim. Bütün krallar, liderler beni seçmişlerdir… Ben otorite ve bilgeliğin rengiyim, insanlar beni sorgulamaz… dinler ve itaat ederler”

…Ve bütün renkler hep bir ağızdan kavgaya tutuşmuşlar… Her biri diğerini itip kakıyor; ”En büyük benim” diyormuş… Derken bir anda şimşekler çakmış ve yağmur damlacıkları gökten düşmeye başlamış… Bütün renkler neye uğradıklarını şaşırmış, korkuyla birbirlerine sarılmışlar…

Ve YAĞMUR’un sesi duyulmuş…

“Sizi aptal renkler… Bu kavganızın anlamı ne?… Bu üstünlük çabanız neden?… Siz bilmiyor musunuz ki, her biriniz farklı bir görev için yaratıldınız, birbirinizden farklısınız ve her biriniz kendinize özelsiniz… Şimdi elele tutuşun ve bana gelin” Renkler bunun üzerine kendilerinden çok utanmışlar… Elele tutuşup birlikte gökyüzüne havalanmışlar ve bir yay şeklini almışlar…

Yağmur onlara; “Bundan böyle…” demiş…. “Her yağmur yağdığında siz birleşip bir renk cümbüşü halinde gökyüzünden yeryüzüne uzanacaksınız ve insanlar sizi gördükçe huzur duyacaklar, güç bulacaklar… insanlara yarınlar için umut olacaksınız… Gökyüzünü bir kuşak gibi saracaksınız ve size GÖKKUŞAĞI diyecekler… Anlaştık mı?..”

Bu yüzden ne zaman dünyamız yağmurla yıkansa, ardından gökyüzünde GÖKKUŞAĞI belirir…

Biz de gökkuşağındaki o renkler gibi birbirimizden farklıyız ve hepimiz özeliz… Bunu bilerek etrafımızla uyum içinde yaşamalıyız

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »