17 Nisan Yeniayında Enerjimizi Yükseltmenin Tam Zamanı… Haydi Harekete Geçelim

18195147_1262906507155662_8969347429073075782_n[1]

Bu dünyada her şey enerji…Bizler enerjiyiz, para enerji, diğer insanlar enerji…
Ve işin en önemli sırrı; bizim içimizdeki enerji seviyemiz neyse o enerji düzeyindeki deneyimleri çekeriz.
Yani enerji düzeyimiz yüksekse o frekanstaki, insanları, ilişkileri, hayatı, parayı, aşkı, sevgiyi, sağlığı, bolluğu ve bereketi çekeriz… Yüksek frekanstan hayatı deneyimleriz…
Etrafa neşe saçan insanlar haline geliriz, çekiciliğimiz artar, herkes bizimle beraber olmak ister…
Olaylara dışardan bakabilir ve doğru seçimler yapabiliriz…
Ve düşük enerji düzeyimiz varsa doğal olarak daha sıkıntılı bir hayatı deneyimleriz.
O zaman yapmamız gereken şey enerji düzeyimizi yüksek tutmaktan geçiyor…Peki bunun için neler yapmalıyız…

1)Doğada vakit geçirmeliyiz
2)Bol su içmeliyiz
3)Kendimizi sevmeliyiz
4)Bolca şükretmeliyiz
5)Bizi olduğumuz gibi kabul eden insanlarla vakit geçirmeliyiz
6)Sevdiğimiz şeyleri yapmalıyız
7)Bolca yürümeliyiz
8)Dürüst olmalıyız
9)Bol sadaka vermeliyiz
10)Olayların gelip geçici bulutlar olduğunu anlamalıyız
11)Fazla eşyalardan arınmalıyız
12)İnsanlara yiyecek ikram etmeliyiz
13)Kendimizi affetmeliyiz
14)Nefes, meditasyon, reiki, bilinçaltı temizliği gibi size uyan bir yöntemle kendimiz üstünde çalışmalıyız
15)Sirkeli suyla duş almalıyız
16)Evde ada çayı yakmalıyız
17)Kendimizle gurur duymalıyız
18)Kendimize ve insanlara güvenmeye başlamalıyız
19)Gülümsemeliyiz
20)Olumlu düşünmeyi hayatımıza sokmalıyız
21)Çözüm odaklı olmalıyız
22)Kendi hayatımızın kurtarıcısı olmalıyız
23)Sağlıklı ve yeterli beslenmek
24)Gezmeliyiz
25)Harekete Geçmeliyiz
Pekiii enerjimizi neler düşürür…
1)Dedikodu yapmak
2)Kendimizi ve başkalarını yargılamak
3)Yalan söylemek
4)Bencil olmak
5)Geçmişte yaşamak
6)Gelecekte yaşamak
7)Hep yakınmak
8)Sürekli şikayet etmek
9)Çözümü başkalarında aramak
10)İntikam duygularıyla yanıp tutuşmak
11)Nefret etmek
12)Tembellik
13)Sağlıksız beslenmek
14)Pişmanlık denizinde boğulmak
15)Kendini yetersiz görmek
16)Kıskanmak
O zaman ne yapıyoruz bugün itibariyle enerjimizi yükseltmek için harekete geçiyoruz ve mutlu, coşkulu, keyifli olan hayatımıza adım atıyoruz…
Sağlıcakla,
Anette İnselberg

Çalakalem Yazılarım... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

17 Nisan Yeniayında Enerjimizi Yükseltmenin Tam Zamanı… Haydi Harekete Geçelim

18195147_1262906507155662_8969347429073075782_n[1]

 

Bu dünyada her şey enerji…Bizler enerjiyiz, para enerji, diğer insanlar enerji…

Ve işin en önemli sırrı; bizim içimizdeki enerji seviyemiz neyse o enerji düzeyindeki deneyimleri çekeriz.

Yani enerji düzeyimiz yüksekse o frekanstaki, insanları, ilişkileri, hayatı, parayı, aşkı, sevgiyi, sağlığı,  bolluğu ve bereketi çekeriz… Yüksek frekanstan hayatı deneyimleriz…

Etrafa neşe saçan insanlar haline geliriz, çekiciliğimiz artar, herkes bizimle beraber olmak ister…

Olaylara dışardan bakabilir ve doğru seçimler yapabiliriz…

Ve düşük enerji düzeyimiz varsa doğal olarak daha sıkıntılı bir hayatı deneyimleriz.

O zaman yapmamız gereken şey enerji düzeyimizi yüksek tutmaktan geçiyor…Peki bunun için neler yapmalıyız…

  1. Doğada vakit geçirmeliyiz
  2. Bol su içmeliyiz
  3. Kendimizi sevmeliyiz
  4. Bolca şükretmeliyiz
  5. Bizi olduğumuz gibi kabul eden insanlarla vakit geçirmeliyiz
  6. Sevdiğimiz şeyleri yapmalıyız
  7. Bolca yürümeliyiz
  8. Dürüst olmalıyız
  9. Bol sadaka vermeliyiz
  10. Olayların gelip geçici bulutlar olduğunu anlamalıyız
  11. Fazla eşyalardan arınmalıyız
  12. İnsanlara yiyecek ikram etmeliyiz
  13. Kendimizi affetmeliyiz
  14. Nefes, meditasyon, reiki, bilinçaltı temizliği gibi size uyan bir yöntemle kendimiz üstünde çalışmalıyız
  15. Sirkeli suyla duş almalıyız
  16. Evde ada çayı yakmalıyız
  17. Kendimizle gurur duymalıyız
  18. Kendimize ve insanlara güvenmeye başlamalıyız
  19. Gülümsemeliyiz
  20. Olumlu düşünmeyi hayatımıza sokmalıyız
  21. Çözüm odaklı olmalıyız
  22. Kendi hayatımızın kurtarıcısı olmalıyız
  23. Sağlıklı ve yeterli beslenmek
  24. Gezmek
  25. Harekete Geçmek

Pekiii enerjimizi neler düşürür…

  1. Dedikodu yapmak
  2. Kendimizi ve başkalarını yargılamak
  3. Yalan söylemek
  4. Bencil olmak
  5. Geçmişte yaşamak
  6. Gelecekte yaşamak
  7. Hep yakınmak
  8. Sürekli şikayet etmek
  9. Çözümü başkalarında aramak
  10. İntikam duygularıyla yanıp tutuşmak
  11. Nefret etmek
  12. Tembellik
  13. Sağlıksız beslenmek
  14. Pişmanlık denizinde boğulmak
  15. Kendini yetersiz görmek
  16. Kıskanmak

O zaman ne yapıyoruz bugün itibariyle enerjimizi yükseltmek için harekete geçiyoruz ve mutlu, coşkulu, keyifli olan hayatımıza adım atıyoruz…

Sağlıcakla,

Anette İnselberg

Çalakalem Yazılarım... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Her Şeye Yeniden Başlamak İsteyenlerin Uygulaması Gereken 12 Karar

Kepemimpinan[1]
1. Hayatınızda ters giden şeylere alışmak yerine onlara bir son vermek için harekete geçin.
2. Bazen balık hafızalı olmak iyidir; o yüzden “unutmadıklarınız” üzerinize yük olmaya devam etmesin. Unutun!
3. Yeniden başlamanın en önemli kararlarından biri, eskileri hiç düşünmeden çöpe atmaktır.
4. “Bir bilene danışmak” size mantıklı yolu gösterebilir; ama o size ait bir yol olmaz. Kulaklarınızı kapatıp kendinizi dinleyin.
5. Kendiniz için iyi kararlar alelacele alınmaz; biraz yalnız zaman geçirmeye çalışın.
6. Geçmişte yaptığınız hatalar geride kaldı; tekrar aynı hatalara düşeceğiniz fikrini kafanızdan çıkarın.
7. Sürekli yaşadığınız kötü olayları hatırlamak yerine günlük hayatın içindeki mutluluk veren küçük şeyleri anımsayın.
8. İhtiyacınız olduğunuz anlar geldiğinde en yakın dostlarınızı arayıp yanında olduklarını hissedin. Yeni bir şeylere başlarken destek almak gibisi yoktur.
9. Bazen bir şeyleri silmek, eskileri kapatabilmenin tek yoludur. Artık size mutsuzluk veren her şeyi silmeye başlayın.
10. Çok sevdiğiniz bir yiyeceği tatmak, ve ardından gelen mutluluğu yeniden başlama kararınıza yansıtmak da iyi bir fikir 🙂
11. Yaşadığınız güzel anı, üzerinize çöken umutsuzluk ve karamsarlıkla lekelemeyin. Hayat, umutsuzluk duymak için birçok kötü yöne sahip; mühim olan sizin onu nasıl algıladığınız.
12. Paylaşmak, her daim insana iyi gelir. Yeniden başlama kararınızı sevdiklerinizle paylaşıp heyecanınızı yükseltin.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Yaşamınızı kökten değiştirebilecek 3 temel budist düşünce…

dukkha-hareketsizlik-ve-nirvana-aslinda-izdirap-bezginlik-ve-olum-mu-nietzschenin-budist-felsefe[1]
Budist düşüncelerden yararlanmak için yoga yapmanıza, çeşitli diyetler uygulamanıza veya inzivalara çekilmenize gerek yoktur (ama elbette yaparsanız yararını da görürsünüz). Budist düşüncenin üç temel ilkesi vardır, bunlara “Soylu Gerçekler” adını vermişler. Bunları yaşamınıza uygulayarak hareket ettiğinizde yararlı etkilerini görebilirsiniz.
1. Dukkha: Yaşamak acı içerir ve acı çekmemize sebep olur.
Pek çoğu, bu yüzden budizme karamsar veya olumsuz (bizim tabirimizle arabesk de) diye yargılayabilir. Bu, Soylu Gerçekler’den ilkinin “yaşam acı çekmektir” şeklinde çevrilmesinden kaynaklanır. Ama bu ifadede okuduğunuzdan fazlası yatıyor. Bu bize sadece “yaşam acımasız, onunla başa çıkmasını öğren” demiyor.
Aslında yaşamlarımızda zorluklu duygulardan kaçınarak veya bastırarak daha çok acı yaratıyoruz. Evet, yaşamlarımız hoş olmayan çeşitli duygularla işaretleniyor: kayıplar, sıkıntı, endişe gibi duygular aralıklarla tekrarlanıyor.
Ama çeşitli beklentilere, objelere ve hallere tutunmamız, yapışmamız, güçlü bir hüsran, hayal kırıklığı ve benzeri acılara sebep olmakta. Bu yüzden acıdan korkmak veya meseleye mutlak çözümü aramakla (ve tabii böyle bir çözümün bulunamamasından da hüsran duymak) yerine esasında acı çektiğiminizi fark edebiliriz.
Bu bilgiyi gündelik yaşamda nasıl kullanabiliriz? Kırıldığınız düşüncesine kendinizi kaptırmayın. Ölüm, yaşlanma, hastalık, acı çekme ve kaybın yaşamın bir parçası olduğunu kabul edin. Mücadelenin içinde kabullenme becerinizi geliştirin. Yaşamın fiziksel ve duygusal açıdan kolay ve rahat geçeceği düşüncesine tutunmayı bırakın. Bu, popüler kültürün moda, reklamlar ve benzeri araçlarla bize dayattığı bir yalan. Hastalık, kalp kırıklığı, kayıp, hayal kırıklığı ve hüsran, “bağlılık oluşturmama” çalışarak yatıştırılabilir. Kusurluluğu kabullenin, yaşamın, bedeninizin veya olguların tek bir ideal şekilde olması düşüncesini terk edin. Kalbinizi belirsizliğe açın.

2. Anitya: Yaşam sürekli bir akış halidir.
Anitya ya da “geçicilik” bildiğimiz yaşamın sürekli bir akış halini tanımlar. Henüz akıp giden ana tutunamayız ve onu tekrar yaşamamız da mümkün değildir. Geçen her gün hücrelerimizin değişmesine yol açar, düşüncelerimizin evrilmesine, çevremizdeki ısının ve hava kalitesinin değişmesine yol açar. Çevremizdeki her şey, her an değişir. Sürekli.
Özellikle rahat değilsek, geçicilik kavramı kendisiyle çelişircesine rahatlamızı sağlar. Diğer bir deyişle: hiçbir şey sabit değilse acımızın da sabit olmadığını ve geçeceğini biliriz. Ama neşe ve coşku deneyimliyorsak geçicilik korku verici şiddette olabilir.
Geçicilik düşüncesini ilk elden deneyimlediğimizde bu, muhteşem şekilde özgürleştirici olabilir. Buddha, bu fikrini açıkladıktan 100 yıl kadar sonra batıda yunan filozof Heraclitus çok benzer bir ifadeyle “Aynı nehirde iki defa yıkanamazsınız” ifadesiyle bunu dile getirdi. Sahip olduğumuz tek gerçeklik, şimdiki andır.
Bu bilgiyi gündelik yaşamda nasıl kullanabiliriz? Değişim fikrini neşeyle karşılayın. Herşeyin sürekli değişim ve dönüşüm olduğunu kabul edin. Düşündüğünüzde hayran bırakacak kadar güzeldir bu fikir. Her ne kadar geçicilik kavramı biraz ürkütücü gibi gözükse de, şimdiki zamanda her yaşadığımız deneyimi takdir etmeye yardımcı olur: ilişkilerimizi, bedenimizi, duygusal halimizi, sağlığımızı, hava koşullarını, sevdiğimiz ayakkabamızı, işimizi, gençliğimizi, zihnimizi. Keyif aldığımız anların tadını çıkaralım, üzen anların da geçip gideceğini bilerek hareket edelim.

3. Anatma: Ben olgusu sürekli değişim halindedir.
Çeşitli ruhsal terapilere giden insanlarda sık rastlanan bir düşüncedir “Kendimi bulmak istiyorum” düşüncesi. Tüm kültürümüz, toplum bizi kalbimizle zihnimiz arasında sıkışmış sabit ve değişmez bir “ben” algısına yönlendirdi. Belki de beynimizin içinde bir yerde gizlidir?
Budizm ise sabir, değişmez bir “ben” olduğunu varsaymaz. Anitya (geçicilik) ile paralel olarak tüm kişiliğimizi oluşturan hücrelerimiz, belleğimiz, düşüncelerimiz ve ben algımız zamanla değişim geçirir. Elbette her birimiz farklı kişiliklere sahibiz (bu bile zamanla değişir). İsimlerimiz, mesleklerimiz ve bizi tanımlayan sıfatlarımız bizi “ben” algısını pekiştirmek için tanımlar.
Ama sabit bir ben algısı da kültürümüzün bize anlattığı bir masaldır: hikayemizi kendimiz değiştiririz ve haliyle kendimizin her an, her yerde değişebildiği düşüncesini de kabul edebiliriz. Thich Nhat Hanh’ın söylediği gibi: “Geçicilik sayesinde herşey mümkün”.
Bu bilgiyi gündelik yaşamda nasıl kullanabiliriz? “Kendimizi bulmak / keşfetmek” üzerine yoğunlaşmak yerine her an, olmak istediğimiz kişiyi yaşayarak. Değişim söz konusu olduğu için kendimizi biraz rahatsız, daha doğrusu düne ve daha önceki günlere göre farklı hissedebiliriz. Bugün üzgün olmamız, sonsuza kadar üzgün olmamıza sebep olmaz. Diğer insanları affedebiliriz. Kendimizi affedebiliriz.

Sabit bir “ben” algısına bağlılığımızı bırakabildiğimizde yaşamımızda sürekli olan değişimleri rahat karşılayabiliriz. Her yeni bir anda kendimiz de yepyeni var oluyoruz.
Orjinal metin: MindBodyGreen

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Bu Bahar Neyin Zamanı Gelmiş? Mutlaka Öğren ve Hayatına Geçir…

maxresdefault[1]

1’i Seçmişsen: Dolap temizliği zamanın gelmiş… Aç dolabını son iki senedir kullanmadığın ne var ne yok hediye et bakalım…

2’yi Seçmişsen: Detoks zamanın gelmiş… Her sabah limonlu su iç ve günde en az 7000 adım at…

3’ü Seçmişsen: Kendine vakit ayırma zamanın gelmiş… Hemen bir hobi kursuna yazıl ve günde 20 dakika tek başına kal

4’ü Seçmişsen: Kültür etkinliği zamanın gelmiş… Hemen gazeteyi karıştır ve seni çeken ilk filme yada müzeye, ya da sergiye git…

5’i Seçmişsen: Kitap okuma zamanın gelmiş… Hemen ”derle, topla, rahatla” ya da ”Başlangıç” ya da ”Yalnızca Yavaşladığınızda Görebileceğiniz Şeyler” kitabını al ve okumaya başla

6′ yı Seçmişsen: Aşık olma zamanın gelmiş… Hemen berbere git saçına yeni bir şekil ver ve tiril tiril bir elbise al

7’yi seçmişsen: Duygusal Detoks Zamanın Gelmiş… İçinde kalan, pişman olduğun, sana acı veren her şeyi yaz ve yak…

8’i Seçmişsen: Dilek dileme zamanın gelmiş… Dileklerini bir kağıda yaz sonra evdeki saksına ”çoktan oldu bile- çoktan oldu bile- çoktan oldu bile” diyerek kağıdı ek…

9’u seçmişsen: Arkadaşlarına zaman ayırma vaktin gelmiş… Hemen bir organizasyon ayarla, toplanın ve bol bol içinizi dökün, rahatlayın, gülün, eğlenin…

10’u seçmişsen: Sadaka Verme Zamanın Gelmiş: Yolda ihtiyacı olduğunu düşündüğün üç kişiye gönlünden ne koparsa ver…

Sağlıcakla,

Anette İnselberg

Çalakalem Yazılarım... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

21 Madde ile Nikola Tesla’nın Zamanının Çok Ötesinde Bir İnsan Olduğunun Kanıtı

s-a8bc2824b1e635f807443559f784c11057b81c84[1]

Nikola Tesla Sırp asıllı Amerikalı mucit, fizikçi ve elektrofizik uzmanıdır. 1856’da Hırvatistan’daki Smijlan’da doğar. Sıradışı bir hafızası vardır ve 6 dil öğrenir. Gratz’taki Politeknik Enstitüsünde matematik, fizik ve mekanik çalışarak 4 yıl geçirir.
Bugün de -10 Temmuz 1856- Tesla’nın doğum yıldönümü. Onun hakkında bilmediklerimizi öğrenmek için ne de güzel bir gün.
1. Dünyadaki bilim ve teknoloji yapısını tam anlamıyla ‘kökünden’ değiştirebilecek birçok ‘kullanılan ve kullanılmayan’ deneye/buluşa imza atmasına rağmen ders kitaplarında adı nadiren geçer.

 

Özellikle ‘elektriğin kablosuz taşınabilmesi’ gibi bir buluşu ve bunu kanıtlaması O’nun ne kadar benzersiz bir mucit olduğunu açıklar.

2. Radyoyu Marconi icat etti sanılır, X ışınlarını Röntgen’in keşfettiği, vakum tüp amplifikatörünü de Forest’in. Ayrıca Floresan lambayı, neon ışıklarını, hızölçeri, otomobillerdeki ateşleme sistemini, radarın temellerini, elektron mikroskobunu ve mikrodalga fırını da Nikola Tesla’nın icat ettiğini bilen sayısı sınırlıdır.

 

AC Akım Jenaratörleri ve Motorları, MRI , lazer teknolojisi, robot teknolojisi, deprem makinesi de Nikola Tesla’nın teorileri kaynaklık edinilerek yaratılmış projelerdir.

3. Tesla, 1884’te Birleşik devletlere ilk defa geldiğinde, Thomas Edison için çalışır. Edison henüz ampulün patentini almıştır ve elektriğin dağıtımı için bir sisteme ihtiyaç duymaktadır.

 

Edison akkor telli ampulü yeni icat etmişti ve elektriğin aktarılması konusunda bir sistem geliştirmeye çalışıyordu ve Tesla’ dan bu konuda yardım istemiş, eğer sistemdeki sorunu çözebilirse büyük miktarda para vereceğini söylemiştir. Tesla sistemdeki sorunları çözerek Edison’u belki de milyon dolarlık bir masraftan kurtarmış ancak vaat edilen parayı hiçbir zaman alamamıştır.
4. Edison ölüm döşeğindeyken Tesla’yı af dilemek için yanına çağırtmış fakat Tesla vaktimi boş laflar dinleyerek geçireceğime, insanlık adına gerekli icatları bularak geçiririm diyerek Edison‘un son arzusunu yerine getirmemiş ve yanına gitmemiştir.

 

 

5. Nikola Tesla, ilk defa elektriğin bir kaynaktan çevreye yayılarak kablosuz ve çok yüksek miktarlarda iletilebileceğini söylemiştir. Daha sonra yaptığı deneylerle de bunu göstermiştir.

Kendisinin elinde kablosuz yanan bir ampul tutan fotoğrafı bulunmaktadır.

6. Tesla’nın rüyası, dünyaya bedava enerji sağlamak idi. 1900 yılında, yatırımcı J.P. Morgan’ın sağladığı 150 bin dolarla Tesla Telsiz Yayın Sistemi/Wardenclyffe adındaki kulenin yapımına Long Island, New York’ta başladı.

Bu yayın kulesi, dünyanın telefon ve telgraf servislerini bağlayacaktı. Aynı zamanda resimleri, borsa verilerini, ve hava durumu bilgisini dünya çapında aktaracaktı. Maalesef, Morgan bunun dünyaya bedava enerji anlamına geldiğini farkettiğinde bu işe para yatırmayı kesti.
Dünya, henüz duyulmamış olan sesin ve resmin iletiminden sonra onun bir kaçık olduğunu düşündü.
Eğer destek o gün kesilmeseydi, günümüzde insanlar elektriği ücretsiz bir şekilde kablosuz olarak kullanabilecekti.
7. Tesla’nın en önemli projesi Kablosuz Enerji İletimi idi. 20 adet ampulü kablo olmadan 25 mil uzaktan yakabildiği kayıtlara geçmiştir.

 

8. Tesla alternatif akım ile ilgili olarak şu sözleri söylemiştir:

“…Kendi alternatif akım ve yüksek frekans ile ilgili “frekans yüksek olduğu müddetçe yüksek voltajlardaki alternatif akımlar derinin yüzeyinde, herhangi bir yaralanmaya neden olmadan salınırlar. Ama bu amatörlerin becerebileceği bir şey değildir. Sinir dokularına nüfuz edebilecek miliamperler öldürücü bir etki yaratabilir ama derinin üzerindeki amperler kısa süreler için zarar vermez. Derinin altına sızabilecek düşük akımlarsa, ister alternatif ister doğru akım olsunlar, ölüme yol açabilir.”
9. Endüstrinin floresan lambayı “icat etmesi”nden 40 yıl kadar önce kendi laboratuvarında floresan lamba kullanıyordu.

Fuarlarda ve sergilerde cam tüplere ünlü bilim adamlarının isimlerinin şeklini veriyordu; bugün her yerde gördüğümüz neon ışıkların ilk örnekleri.
10. Ford ilk motorlu aracı ile gösteriş yaparken yanına giden Tesla bu kadar büyük bir motora gerek olmadığını anlatmış fakat Ford kendini fazla üstün gördüğü için Tesla’yı dinlememiş; bunun üzerine Tesla, ateşleme sistemini icat etmiş ve Ford’a bunu göstermek zorunda kalmıştır.

Fakat her zaman olduğu gibi şanssızlığı burada da kendini göstermiş ve Ford, ateşleme sistemini kullanmak için patentini kendine almıştır.

11. 1898’de, Madison Square Garden’da dünyaya ilk uzaktan kumandalı model botunu gösterir. Yani Tesla’ya uzaktan kumandalı uçaklar, arabalar ve botlar (ve hatta televizyonlar) için de teşekkür edebiliriz.

Geleneksel Elektrik Fuarının geliştiği yer ve genellikle Barnum-Bailey sirkinin çalıştığı büyük alanın ortasına büyük bir tank koydu ve suyla doldurdu. Bu küçük gölün üzerine, yüzmesi için, 1 metre uzunluğunda anten direği olan bir tekne koydu. Teknenin içinde bir radyo alıcısı vardı. Nikola Tesla, seyircilerin isteği doğrultusunda ileri gitme, sağa veya sola dönme, durma, geri gitme, ışıkları yakıp söndürme gibi çeşitli şeyleri uzaktan radyo kontrol sayesinde yaptı. Unutulmaz gösteri tüm seyircileri hayran bıraktığı gibi günlük gazetelerin ön sayfalarında yer aldı.
Nikola Tesla’yı izleyen herkes Nikola Tesla’nın bunu beyin gücüyle yaptığına inanmıştı.
Nikola Tesla’nın uzaktan kumandası temel alınarak günümüzde uzaktan kumanda ile kontrol edilebilen uzay mekikleri, uydular, cihazlar geliştirilmiştir.

12. Amerikalılar savaş zamanında Alman denizaltılarını bulabilmek için Edison’dan yardım istemiş ve Tesla’nın önerisi olan “enerji dalgalarını kullanalım” fikrine Edison’un şiddetle karşı çıkması sebebiyle bugün “radar” dediğimiz aygıt 25 yıl geç keşfedilmiştir.

13. Nikola Tesla uzaydaki hayatın varlığı ile de yakından ilgilenmiş. Dünya’da ilk defa 1899 yılının Mart ayında kendi laboratuvarından uzaya ses dalgaları göndermiştir.

Uzaydan kozmik ses dalgalarının kaydını yapmıştır. Bunun duyurusunu yaptığında bilim çevresinden ilgi ve destek görememesinin sebebi o yıllarda kozmik radyo dalgalarının bilim camiasında yeri olmamasıdır.
Tesla, Mars’tan ve Venüs’ten radyo sinyalleri aldığını belirtmişti. Bugün onun aslında sinyalleri uzaklardaki yıldızlardan aldığını biliyoruz, fakat o zamanlar evren hakkında çok az şey biliniyordu. Basın ise onun “rezil” iddialarıyla eğlendi.
14. Tesla, Marconi’nin kabul edilen radyonun icadından 10 yıl önce radyo ilkelerini zaten göstermişti.

Aslında (Tesla’nın öldüğü yıl olan) 1943’te yüksek mahkeme Tesla’nın daha önceki açıklamalarından dolayı Marconi’nin patentlerinin geçersiz olduğuna hükmetmişti. Hala pek çok referans kaynak radyonun icadıyla ilgili olarak Tesla’nın ismini zikretmiyor. (Ayrıca Marconi’nin radyosu sesi iletmiyordu, sadece sinyal iletiyordu, halbuki Tesla yıllar öncesinde ses iletimini göstermişti.)
15. Tesla’nın tabiatın işleyişini bizim göremediğimiz bir yetenekle görebildiği ortadaydı. Kilometrelerce öteden elektrik ampullerini yakabilmesi, depremler, şimşekler gibi doğayı kökten yok edebilecek güçleri kontrol edebilmesi bunu açıkça gösteriyor.

Tesla’nın bulduğu şeyleri silaha dönüştürecek olan bir ülkenin diğer ülkelere üstün olacağı bariz ortadadır. Bu gün ABD, Tesla’nın fikirleriyle deprem jeneratörü yapmıştır. HAARP (High Frequency Active Auroral Research Program/Yüksek Frekenslı Aktif Auroral Araştırma Programı) olarak nitelendirilen projenin kapsamında yapılan denemelerin, 17 Ağustos depremi gibi dünya üzerindeki yıkıcı depremlerin tetiklenmesine sebep olduğu dedikoduları ortalarda dolaşmıştı. Depreme şahit olanların ışık kümeleri-parlamaları görmeleri de ilginç gelmişti.
16. Tesla, dünyanın ilk hidroelektrik santralini Niagara şelalerinde gerçekleştirmiştir.

17. Tesla’nın başarıları karşısında elde ettiği ödül neydi dersiniz? Edison Madalyası!.. Edison tarafından sürekli eleştirilen birine bundan daha kötü bir ödül olamazdı.

18. Elektrik üzerine yaptığı sayısız deneyler ve buluşlar vardır. 7 Ocak 1943 yılında kendisine ait patent aldığı 700 buluşla en çok patent sahibi kişi olarak dünya tarihine geçmiştir.

19. Modern dünyayı icat eden insan, milyarder olabilecekken neredeyse meteliksiz bir şekilde 86 yaşında 7 Ocak 1943’te New Yorker otelinde ölü bulundu.

Tesla’nın bütün dokümanlarına ABD hükumeti tarafından el konuldu. Tesla’dan geride kalanlar üzerinde çalışmalara devam edildiği ve geliştirilen teknolojiler olduğu söylentileri bulunmaktadır.
Yaşamını kaybettiği New Yorker Oteli O odaya Nikola Tesla ismi verildi.

20. Bilim adamları bugün onun notlarını satır satır taramaya devam ediyor. Uçuk teorilerinin çoğu bugünün ünlü bilim adamları tarafından ispatlanıyor.

Örneğin, Tesla pervanesiz disk türbin motoru, bugünün modern malzemeleriyle birleştirildiğinde, tasarlanmış en verimli motorlardan biri oluyor. 1901’de patentini aldığı kriyojenik(mutlak sıfıra yakın sıcaklıklarda) sıvılarla ve elektrikle olan deneyleri süper iletkenlerin kaynağını sağlıyor.
21. Elektron altı yükleri olan parçacıkların varlığını ortaya koyan deneylerden bahsetmişti, 1977’de bilim adamları nihayet keşfetti: Kuarklar.

Belki de tarih bir gün gerçek bir dahiyi gördüğü an tanıyabilecektir.
Ayrıca Nobel ödülünü reddetmiş tek bilim(fizik) adamıdır.

 

 

e Tesla’dan sözler: “Paranın başkaları için taşıdığı anlam, benim için bir şey ifade etmiyor.”

‘’Para insanların kendine biçtiği kıymete haiz değildir. Benim bütün param deneylere yatırılmıştır. Bunlarla yeni keşiflerde bulunup insanoğlunun yaşamını biraz daha kolaylaştırmasını sağlıyorum.’’

“Nefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi, bütün dünyayı aydınlatırdı.”

“Bırakın doğruları gelecek söylesin ve herkesi eserlerine ve başarılarına göre değerlendirsin. Bugün onların olsun; ama uğrunda çok uğraştığım gelecek, benimdir.”

 

Teşekkürler Tesla…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Burun tıkanıklığını 25 saniyede geçiren yöntem

29694630_10156421665818866_6187010319575941120_n[1]

Burun tıkanıklığını 25 saniyede geçiren yöntem

Bahar nezlesinin en sıkıntılı tarafı burun akıntısı ve burun tıkanıklığı… Kişiye oldukça sıkıntı veren bu durumu yapacağınız 25 saniyelik bir yöntemle geçirebileceğinizi biliyor muydunuz?
İşte burun tıkanıklığını 25 saniye içerisinde hiçbir ilaç kullanmadan geçiren yöntem…
1. Adım

Dilinizin ucunu, ağzınızın iç kısmının en yüksek noktasına kadar değdirin.
2. Adım

Orta parmağınızı ve işaret parmağınızı birleştirip kaşınızın tam ortasından olacak şekilde ileriye ve geriye hareketler yapın.
1.ve 2. adımı sırayla 20 saniye boyunca uygulayın.
Son olarak da nefesinizi tutun. Nefesinizi tutmak beyin yaşama iç güdüsünü dikkate alarak burun deliğinizi temizliyor.

Burnunuzu tıkayın ve kafasını çok fazla olmayacak şekilde geriye doğru yaslayın. Rahatsız olacak duruma geldiğinizde parmaklarınızı çekin ve burun tıkanıklığına elveda deyin.

 

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

BİLİNÇALTINIZI ANINDA ETKİLEYECEK 10 OLUMLAMA CÜMLESİ

Bilinçaltı-1-768x516
Bilinçaltı ve bilinç birbirinden ayrı iki kavram gibi dururlar ama aslında birdirler. Bilinçaltı aldığımız kararların büyük bölümünde etki sahibidir. Etkisi bilimsel olarak pek çok kez test edilmiştir. Peki bilinçaltımıza ne söylemeliyiz ki zihnimiz pozitif yönde etki alsın. Bu 10 cümleyi bilinçaltınıza mutlaka söyleyin.
1- Kendimi Seviyorum ve Kendimi Kabul ediyorum.
Bilinçaltımızın en çok duymaya ihtiyacı olan sözcüklerden biridir. Bu cümle size olumlu bir hissiyat verecektir.
2- Ben bilinçaltımda kayıtlı tüm arşivi affediyorum.
Bilinçaltınız sizin veri depolama merkeziniz gibi çalışır. Bu cümle ile yüklerinizi hafifletebilirsiniz.
3- Ben aklımla ve tüm vücudumla bir bütünüm.
Bilinçaltınızı kabul ettiğinizde olumlu ve iyi hissedeceksiniz. Olumlu düşünmenizi sağlayacaktır.
4- Her şeyi başarabilirim.
Bilinçaltının en büyük korkularından biri başarısızlıktır. Çünkü başarısızlık büyük yıkımları beraberinde getirebilir.
5- Ben hayatımın tasarımcısıyım. Kararlarımı verir ve doğru adımlar atarım.
Bilinçaltınızın karar vermenizi etkilemesinde en büyük etken sizin iyiliğinizdir. Fakat kararlarınıza güvenmeniz olumlu bir dönüş yapacaktır.
6- Bugün eski alışkanlıklarımı bırakıp yerlerine yeni ve iyi olanları alıyorum.
Bilinçaltınız alışkanlıklarınıza sahip çıkan merkezdir. Bir şeyi bırakamıyorsanız bu kesinlikle bilinçaltı ile ilgilidir. Bu cümle ile bilinçaltınıza daha olumlu yüklemelerde bulunabilirsiniz.
7- Kendime güveniyorum. Zorluklar benim için kolaya dönüşüyor.
Bilinçaltınızın temelde sizin için istediği bu ama genellikle kendimize güvenimiz hep düşük oluyor…
8- Geçmiş ile barışıyor ve sevgiyle serbest bırakıyorum.
Geçmişimiz bilinçaltımızın gölgesinde yaşar. Eğer bilinçaltımızı olumluya çekmek istiyorsak bu cümle ile olumlama yapmalıyız.
9- Bilinçaltımı tüm olumlu düşüncelere açıyorum.
Bu sayede bilinçaltınız olumlu olaylara daha dikkat edecektir.
10- Kendimi özgür kılıyorum. Beni bağlayan tüm ipler çözülüyor.
Bilinçaltınız büyük bir yönetim içindedir ve sizi egonuz ile kontrol altında tutar. Bu olumlama ile bilinçaltınızın olumlu bir şekilde çözülmesine yardımcı olabilirsiniz.
Alıntı

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Bir adam çölün tam ortasında ıssız bir yolda arabası ile güneşin altında yolculuk yapmakta imiş

hayat-bir-yolculuk-indigodergisi[1]

 

Bir adam çölün tam ortasında ıssız bir yolda arabası ile güneşin altında yolculuk yapmakta imiş. Arabanın kliması bozukmuş ve adamın yanındaki su da tükenmiş. Bunaltıcı sıcakta, dili damağına yapışmış ter içerisinde göz alabildiğine uzanan düzlükte bir şişe soğuk su için ömründen yıllar vermeye hazır bir ruh hali ile saatleri ve kilometreleri saymakta imiş ki yolun kenarında küçücük bir dükkan görmüş. Heyecan ve sevinç içerisinde çölün ortasında bir dükkanın olması garipliğini hiç düşünmeden arabasını park etmiş, koşarak fırlamış ve dükkanın içerisine girer girmez tezgaha dayanıp; ; “Allah rızası için bir litre soğuk su ver” demiş.
Tezgahın arkasında duran takım elbiseli, sinekkaydı traşlı, özenle arkaya taranmış jöleli saçlı adam soğuk bir tavırla “Hoş geldiniz efendim” demiş bir an durduktan sonra da son derece kibirli bir tavırla “Korkarım biz market değiliz, su satmıyoruz” diye ilave etmiş. Bizimki satıcıya “Su satmıyor musunuz? Peki ne dükkanı bu?” diye sorunca da aynı tavırla “Biz kravat satıyoruz, gördüğünüz gibi dünyanın en iyi markalarından ipekli kravat ve fularlarımızla hizmetinizdeyiz” diye cevap vermiş. Adam sıcaktan ve susuzluktan deli gibi; “Kravat mı? Kafayı mı uçurdun be adam? Çölün ortasında kim kravat alır? Peki su nerede bulacağım ben? ” diye sorularını sıralamış. Satıcı “kafayı uçurma” sözcüklerinden alınmış olduğu belli bir şekilde ” Beyefendi hiç de dediğiniz gibi değil, satışlarımız oldukça iyi, size de kravat almanızı tavsiye ederim inanın memnun kalacaksınız.” Bir an durmuş ve; ” Suya gelince 7 kilometre ileride 5 yıldızlı bir otel var” diye cevap vermiş. Adam da ileride otel olduğunu duyunca yıldırım gibi dükkandan çıkmış kapıyı çarpmış arabaya atlamış ve patinaj sesleri arasında otele doğru yola çıkmış.
Yaklaşık yarım saat sonra aynı araba dükkanın önünde tekrar durmuş. Öfkeden kıpkırmızı adamımız perişan bir şekilde dükkana tekrar girmiş ve gülümsemekte olan satıcıya “Uzatma ve bana çabuk bir kravat ver, renk, marka önemli değil” demiş ve sonra da çıkışmış “Otele kravatsız olarak müşteri kabul etmediklerini niye ilk gelişimde söylemedin?”
———————

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Kartal kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır.70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır.

30697593_1238190329651716_4675986970248216576_n[1]

 

Kartal kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır.70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için 40 yaşındayken çok ciddi ve zor bir karar vermek zorundadır.
Kartalın yaşı 40’a vardığında pençeleri sertleşir esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzar ve göğsüne doğru kıvrılır. Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır. Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır. Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartal burada iki seçimden birini yapmak zorundadır:
– Ya ölümü seçecektir
– Ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir.
Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda artık uçmasına gerek olmayan bir yerde yuvasında kalır. Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. 5 ay sonra kartal kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.
Kendi yaşamımızda sık sık bir yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda kalırız. Zafer uçuşunu sürdürmek için bize acı veren eski
alışkanlıklarımızdan geleneklerimizden ve anılarımızdan kurtulmak zorundayız. Ancak geçmişin gereksiz safrasından kurtulduğumuzda deneyimlerimizin yeniden doğuşumuzun getireceği olağanüstü sonuçlarından tam olarak yararlanabiliriz.
Sevgiyle
Önce insan

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Canınızın Çektiği Bir Yiyecek Aslında Sizin Hakkınızda İpuçları Veriyor

30226575_10156426956223866_1656575143834550272_n[1]
Gece gelen yemek yeme isteği, aniden tutan çikolata krizleri ve yemekten sonra tatlı; tatlıdan sonra tuzlu yeme isteği… Beklemediğiniz zamanlarda, işin ortasında, duş zamanında veya büyük bir yemekten sonra? Neden?
Bütün bu ani isteklerin nereden geldiğini merak ettiniz mi?
Gıda arzusu ve açlık aslında iki farklı şey. Açlık, beyninizin midenizde olduğu bir hayatta kalma mekanizmasıdır. Beyniniz, enerji girdisine ihtiyacınız olduğunu söylemek için karnınızdan size sinyal gönderir. Gıda arzusu ise bundan farklıdır. Çeşitli araştırmalara göre, yiyecek arzusu, belirli bir gıdayı yemeye yoğun bir istek olarak tanımlanır. Tüm kültürler ve toplumlar arasında yaygın bir olaydır. Ayrıca, vücudunuzun bazı önemli besin maddeleri içermediğini gösterir. Besin öykünüzü ve tecrübelerinizi ararken, beyniniz sizi vücudunuzun ihtiyaç duyduğu besin türlerini içeren gıdaya yönlendirir
Gıda arzunuz sizin hakkınızda ipuçları veriyor:
1. Canınız çikolata çekiyorsa; ya manyetizmanız düşük ya da kötü bir gün geçiriyorsunuz.
Çikolata manyetizma açısından yüksektir ve bunun için can atıyorsanız, manyetizma eksikliği yaşıyorsunuz demektir. Manyetizma saç ve cildiniz için önemli bir besindir ve manyetizma düşüklüğü baş dönmesi, kas güçsüzlüğü ve düşük kan basıncına neden olabilir. Bir başka nedeni ise, çikolatanın lezzetinin serotoninin serbest bırakılmasını tetiklemesi. Tatlı şeklinde doğal bir anti-depresan gibidir; beyninizin panelden geçtiğini hissettiğinde ne istediğini öğrenir. Beyninizdeki mutlu kimyasallara anında yükselebilir. Birkaç parça çikolata yemenin bir zararı yoktur ancak fazla yemediğinizden emin olun.
2. Canınız tuzlu gıdalar çekiyorsa; su oranınız ya da kalsiyum oranınız düşük olabilir.
Hepimizin büyük bir Mcdonalds patates kızartması paketini bitirmek istediği zamanları olmuştur. Tuzlu yiyeceklere özlem, susuz kaldığınızı veya kalsiyumunuzun düşük olduğunu gösterebilir. Tuzlu yiyecek tüketmek, vücudumuza “kalsiyum tatmini” yanılsaması verir.Tuzlu yiyeceklerin sindirimi esnasında, vücudumuz normalden daha fazla su tüketir.
3. Canınız şekerli gıdalar çekiyorsa; kan şekeri dalgalanmaları yaşıyorsunuz.
Şekere özlem, vücudunuzda “Krom eksikliği” olduğu anlamına gelir. Krom; kan şekeri seviyenizi düzenleyen insülinle birlikte çalışan bir mineraldir.
Eğer kendinizi çikolata ve tatlılara verirseniz, durum daha da kötüleştirecektir.
4. Canınız kırmızı et çekiyorsa; vücudunuzdaki demir oranı düşük olabilir.
Bu çok şaşırtıcı değil. Kırmızı et genellikle yüksek derecede demir içeriyor ve ani bir özlem, demiriniz az olduğunu gösterebilir. Bu genellikle kadınların döneminde veya hamilelik döneminde olur.
Yemeklerinize daha fazla kırmızı et katmayı deneyin ya da demir alımını artırmak için lahana ve ıspanak gibi daha yapraklı yeşil alanlar elde edin.
kaynak;filoji

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Eski öğretilerden günümüze kadar gelen günlere göre şans sözler ve renkleri

30572343_10156435460658866_9056074565230264320_n[1]

Eski öğretilerden günümüze kadar gelen günlere göre şans sözler ve renkleri
1)Pazartesi gününe göre şanslı renk ve söz
Pazartesi günü kadınlar için kırmızı bir ayakkabıbüyük şans getirir.
Erkeklerin pazartesi günü şans getiren rengi ise yeşildir. Yeşil renkli bir tişört yardımcı olur.
Pazartesi gününün şanslı sayısı 3’tür.
Sabah kalktığınızda üç kez TOOT RAMİ TOOT derseniz o gün size şans kapıları daha açık olur.
2)Salı gününe göre şanslı renk ve söz
Salı günü, haftanın en şanssız günlerinden biridir ve genellikle herkesin talihi ters gider.Bugün olabildiğince az risk alın ve şans ile ilgili işlere fazla bulaşmayın.
Ama ille de yapacaksanız, salı günün şans getiren rengi SİYAH’tır ve küçük parmağınızın tırnağına küçük bir parça siyah oje sürmek sizi rahatlatır.
Salı günü sabah uyandığınızda yedi kez aynaya karşı yüksek sesle DEMİON diye seslenmeniz sizi şans çarklarına biraz daha yaklaştırır.
3)Çarşamba gününe göre şanslı renk ve söz
Şans kapılarının en yüksek olduğu zamandır ve çarkı felek çarşamba günleri çok açık olur. Şans ile ilgili her ne yapacaksanız çarşamba gününü tercih etmeniz iyi olur.
Çarşamba günü Turkuaz renkler size yardımcı olur. Mümkünse üzerinizdeki bütün elbise ve takıların rengi Turkuaz olsun.
Çarşamba gününün uğurlu sihirli kelimesi LİNKELİ’dir. Ve dua okur gibi bu kelimeyi tekrar etmeniz bahtınızı açık tutar.
4)Perşembe gününe göre şanslı renk ve söz
Dikkat edin, Perşembe günleri özellikle kadınlar için çok büyük ödüller vardır. Sanki kadınlara ait bir özel büyü günü imiş gibi bütün her şey onlar için çalışır. O gün, şans ve hayırlı kısmet günüdür.
Perşembe günü, gün boyunca toprak rengi kıyafetler giyin. Ayakkabılarınız da aynı renk olsun ya da büyünün daha etkili olmasını istiyorsanız, meşe rengi olan deri ayakkabı giyin.
Karartılmış, gümüş rengi takılar da şansınızı arttırır. Özellikle antik desenli takılar takın.
Perşembe gününün tılsımlı kelimesi AHMAR’dır ve gün boyunca bu kelimeyi içinizden tekrar edin durun. Şans kapıları size açık kalacaktır.
5)Cuma gününe göre şanslı renk ve söz
Cuma, su günüdür ve şans kapıları su ile alakalı yerlere akar. Bu gün suyla fazla haşır neşir olun. Özellikle, deniz, göl, dere gibi yerlerin yakınlarında bulunun. Çok su için, elinizi çok yıkayın.
Gün boyu su ile temasınızı kesmeyin. Kıyafetlerinizin rengi de açık olsun.
Su rengi, beyaz, beyaza açık sarıya, çok açık maviye yakın renkli elbiseler giyin. Günün şanslı sözü ABBİR’dir ve gün boyu bu kelimeyi içinizden tekrar edin. Şans kapıları size açık olacaktır.
6)Cumartesi gününe göre şanslı renk ve söz
İşte ateşin gücünü gösterdiği gün. Bu gün her şey ateş ile alakalıdır. Sizin de ateşe yakın olmanız şansınızı arttıracaktır.
Ateş renkli kıyafetler giyin. Kırmızı, sarı tonlarını iç içe kullanın. Pırıl pırıl, dikkat çekici elbiseler ve ateş rengi ayakkabılar giyin.
Takılarınızda da aynı renkler olsun. Sabah uyandığınızda üç kibrit çöpünü yakın ve sönene kadar ateşe bakın. Bakarken FEİRİ kelimesini söyleyin. Gün boyu aynı kelimeyi içinizden tekrar edin.
Cumartesi günü size özellikle ateşli aşık bulma yolunda büyük şans kapıları açacaktır.
7)Pazar gününe göre şanslı renk ve söz
Pazar günü, havanın günüdür ve o gün çarkı felek sadece kendine çok yakın olanlara şans kapılarını açar. Ona yakın olmak için, gülkurusu renkleri olan elbiseler giyin. Çok açık yeşil renler de iş görür.
Ama ayakkabılarınız mutlaka beyaz renkli olmalıdır. Ya da ayakkabınızda beyaz renk de olmalıdır. Pazar günü havaya yakın olmak için, açık alanlarda, parklarda, bahçelerde olmaya dikkat edin.
Hava ile ne kadar yoğun temas içinde olursanız, şansa o kadar yakın olursunuz. Günün tılsımlı kelimesi ARREO’dur ve gün boyunca bu kelimeyi içinizden tekrar edin.
#uğurlurenk #günleregöreruhhalimiz #sihir #abrakadabra #

kaynak: serpil uygun

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

ANA BABALARIN MUTLAKA OKUMASI ve DİKKAT ETMESİ GEREKEN ÇOK ÖNEMLİ TAVSİYELER.

Family of four
Prof. Dr. Bengi Semerci… Psikopatlar niçin çoğalıyor?
Kısaca şöyle derler; domuzuna ve çocuğuna her istediğini verirsen, ilerde, besili bir domuzun ve domuz gibi bir çocuğun olur.
Şimdi makaleyi okuyabilirsiniz.
Genç çocuğu olanların dikkate alması gereken çok önemli bilgi.
Psikopatlar niçin çoğalıyor?
32 yaşındaki oğlu için gelen anne şikâyet ediyor: “Doğru dürüst okumadı ama okul bitti. Şimdi de iş beğenmiyor. Bulduğumuz işlere ‘yorucu, bana yakışmaz, bu paraya çalışılır mı’ gibi gerekçelerle gitmiyor. Bütün gün evde. ‘Onu getir, bunu al’ şeklinde emirler veriyor. Yapmak istemediğimizde ‘Beni doğurdunuz, yapmak zorundasınız, çocuğunuz değil miyim?’ diyor. Direnirsek üstümüze yürümeye başlıyor. Artık korkuyoruz. Ne yapabiliriz?”
Bir başka anne benzer şeyleri henüz 16 yaşındaki oğlu için anlatıyor. Her sabah özel şoförün okula götürdüğü, haftalık harcaması asgari ücretten fazla olan, kredi kartı ile istediğini alabilen ve bunların az olduğunu, okulu nasılsa bitireceğini, babasının işinin onu beklediğini ve bu nedenle gençliğini çalışarak geçirmesinin anlamsız olduğunu söyleyen, sabahlara kadar barlarda gezen, kızdığı zaman kendisine küfür eden, el kaldıran bir çocuk.
Bir baba, 14 yaşındaki çocuğunun kendisini yaraladığını ağlayarak anlatıyor ve benzer bir öyküyü aktarıyor.
Hepsinin son cümlesi benzer: “Doğduğundan beri bir dediğini iki etmedik, koruduk, sevdik. Hiçbir şeyini eksik bırakmadık. Niçin böyle oldu?”
Öğrencinin Jaguar marka arabası olur mu?’ tartışmaları bu konuyu ele almamı zorunlu hale getirdi. Yazmadan önce tartışmaları bir kez daha gözden geçirdim. Tartışılan konu: O öğrencinin Cumhurbaşkanı’na gitmesiymiş. Oysa tartışılması gereken konu: Çocukların kaç yaşında, nelere sahip olmalarının daha doğru olduğu olmalıydı. Çünkü özel üniversitelerin park yerlerine girdiğiniz zaman göreceğiniz araba markaları, tartışılan Jaguar’dan ucuz olmayacaktır.
Aslında üniversitelere gitmeye ve arabalara bakmaya bile gerek yok. Sokaklardaki, kaffelerdeki gençlere, hatta genç bile sayılamayacak küçük çocuklara bakın. Sadece kıyafetlerine değil, ellerindeki cep telefonlarına, taşıdıkları çantalara ve en önemlisi konuşmalarına bir bakın. Ailesi varlıklı olan çocuk ve gencin bunlara hakkı var mı? Herhalde vardır. Zaten tartışılması gereken de bu değil. Tartışılması gereken; çocuklara ve gençlere zamanı gelmeden alınanların ve izin verilen davranışların, onların gelişimine ve topluma nasıl zarar vereceği olmalıdır.
Çevreye ve kendine zarar verici davranışların olması, herkesin kendisine borçlu olduğunu düşünen ve bu nedenle isteklerinin hemen ve eksiksiz yerine getirilmesini isteyen, yapılmadığı zaman saldırganlaşan, emek sarf etmeyen, sorumluluklarını yerine getirmeyen kişileri 18 yaşın altın dalarsa ‘davranım bozukluğuyla, üstünde ise ‘antisosyal kişilik bozukluğuyla tanımlıyoruz. Yaygın olarak bilinen adı ile bu kişilere ‘psikopat’ diyoruz. Son yıllarda bu sorunla ilgili başvurular giderek artıyor. Bu artışın en büyük nedeni; çocuk yetiştirme biçimimizdir.
SORUMSUZ VE DOYUMSUZ ÇOCUK
Doğduğundan beri bir dediği iki edilmeyen, her istediğine kavuşan, isteğinin yaşı ile uyumlu olup olmadığına bakılmayan, emek sarf etmeden, değerini bilmeden alınanları, yapılanları hak görerek yetişen bir çocuğun; sorumluluk sahibi, doyumlu, çalışarak kazanmanın erdemine inanan, bir şeyleri elde etmek için emek sarf etmesi gerektiğini bilerek çalışan bir birey olmasını beklemek mümkün mü?
Avrupalı ve Amerikalı aileleri ‘çocuklarına bakmıyorlar, yazları çalışmalarını istiyorlar’ diye kötüleyenlerin düşüncelerini gözden geçirmelerinde yarar var. Çocuklarımızı sevmekle onları doğru yetiştirmek arasındaki farkı anlamamıza yardımcı olur, diye daha önce de yayımladığım, ‘Geleceğin Psikopatlarını Yetiştirme Yolları’nı tekrar yayımlıyorum:
– Daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye başlayın! Bu şekilde o, herkesin onun geçimini sağlamak zorunda olduğuna inanacaktır.
– Kötü sözler söylediği zaman gülün! Böylece o kendisinin akıllı olduğuna inanacaktır.
– Ona düşünmeyi ve beynini kullanmayı hiç öğretmeyin! 21 yaşına gelince kendi kararlarını, kendisi versin diye bekleyin!
– Yerde bıraktığı her şeyi kaldırın; kitaplarını, ayakkabılarını, kıyafetlerini… Onun için her şeyi siz yapın ki o, bütün sorumluluklarını başkalarına yüklemeye alışsın!
– Onun gözünün önünde sık sık kavga edin ki aile bir gün parçalanırsa çok fazla üzülmesin.
– Ona istediği kadar harçlık verin ki hiçbir zaman kendi parasını kazanmanın ne olduğunu öğrenmesin.
– Yiyecek, giyecek ve konforla ilgili bütün arzularını yerine getirin ki, istediklerine ulaşmak için çalışmak gerektiğini öğrenmesin.
– Komşulara, öğretmenlere, polislere karşı daima onun tarafını tutun ki, onların hepsine karşı peşin hükümleri oluşsun.
– Bütün bunları ve benzerlerini yaparak yetiştirdiğiniz çocuğunuz bir gün suç islerse, kendisinden özür dileyin! Ama onu felaket dolu bir hayata hazırladığınız için kendinize teşekkür etmeyi ihmal etmeyin!!
(Bu belge, ABD Houston Polis Müdürlüğü tarafından hazırlandı ve kentteki tüm evlere ve okullara dağıtıldı.)
Prof. Dr. Bengi Semerci

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Hastalıklara iyi gelen süper dörtlü

hastaliklara-iyi-gelen-yiyecekler-b12-d-vitamini-probiyotikler-omega-3[1]

Kim korkar gripten, yaşlanmaktan, Alzheimer ve bunamadan, depresyondan ve de kanserden… Her fırsatta ilaca koşmaktansa sağlığımızı korumak için yediklerimize ve içtiklerimize dikkat etmemiz, hareketli ve stressiz bir yaşam tarzı benimsememiz zaten kendi kendini iyileştirme gücüne sahip bedenimiz için yeter de artar bile. Hastalıklara iyi gelen 4 besin grubu…

Hazır, paketli katkı ve koruyucu içeren “pratik” olduğu için hayatımıza bir şekilde sokulmaya çalışılan zehirlerden kendimizi ne ölçüde koruyup mevsiminde sebze-meyve tüketir, GDO’suz beslenmiş hayvanların ürünlerini yersek bedenimizin ihtiyacını karşılamış oluruz. Pek çok hastalığın alt nedenlerinin esasında vücudumuzda olması gereken vitamin, mineral, sağlıklı doymamış yağ ve probiyotiklerden yoksun olmamızdan kaynaklı olduğu yapılan pek çok bilimsel araştırma ile de doğrulanmıştır.
Gıdamızın sağlığımız olması için gerekli süper dörtlü
Gelin bir de yakından bakalım bu dörtlüye ne gibi etkileri var, eksikliğinde neler yaşanır ve hangi kaynaklardan elde edebiliriz diye.
1)D Vitamini

D vitamini eksikliği yaşamayanı duymadım desem yeridir. Özellikle kış aylarında güneşin de etkisinin azalması, kapalı ortamlarda çalışma hayatı ve gıdalardan tam olarak alınamaması sebebiyle özellikle kadınlarda sıklıkla eksikliği görülmektedir. Ben hekim değilim tabi ki ama D vitamini eksikliği yaşamış biri olarak en azından deneyimlerimi paylaşabilirim diye düşünüyorum. Ki yaz aylarında bol miktarda güneş alan, sebze-meyve, balık, yumurta vb. gıdalarını eksik etmeyen, yok denecek seviyede abur cubur tüketen biri olarak ben de bile eksikliği göründüyse siz de bir baktırın derim.

Peki neye sebep oluyor bu D vitamini eksikliği derseniz:
Halsizlik, bağışıklık sisteminin zayıflaması, konsantrasyon ve dikkat eksikliği, eklem ağrıları, kramp, kilo problemi ve depresyona kadar giden bir yolculuk söz konusu. Bu mucizevi vitamin bağırsaktaki kalsiyum emilimini arttırıyor, kemikteki mineral dengesi, kalsiyum fosfor dengesini sağlıyor, kas-sinir sistemi fonksiyonlarını düzenleyerek kas gücünü ve kalp atışlarını dengeliyor.
Yağda çözünen ve vücutta fazlası depolanan D vitamini D3 vitamin takviyesi olarak serum, damla formunda alabileceğiniz gibi; somon, sardalya, balık yağı, süt, yumurta, tereyağı, karaciğer, mantar, kakao gibi gıda kaynaklarından da sağlayarak 10:00-15:00 saatleri arası güneşe çıkarak D vitamininin aktive edilmesi gerekmektedir.

2)Omega-3

Beslenmemizin dört saç ayağından birisi de EPA ve DHA içeren omega-3 kaynağıdır. Doymamış yağ asitleri grubundan olan omega-3 insan vücudu tarafından üretilemediği için dışarıdan badem, fındık, keten tohumu, somon, uskumru gibi gıdalarla ya da kapsül şeklinde alınmalıdır. Omega-3 ihtiyacı anne karnından başlayarak yaşlılık dönemi de dahil her yaş grubu için görülmektedir.

 

Omega-3 eksikliği:
Omega-3 eksikliğinde; ciddi kalp problemleri hatta kalp krizi, görme fonksiyonlarında bozulma, dikkat azalması ve davranış bozukluğu, özellikle karın bölgesinde yağlanma, diyabet, kemik erimesi yaşanabilir. Omega-3 kullanımı; hamilelik, menopoz dönemi gibi özel dönemler başta olmak üzere kalp rahatsızlığı olanlara, gelişme çağındaki çocuklara, kolesterol ve diyabet hastalarına, daha sağlıklı yaşamak ve yaşlanmak isteyenlere tavsiye edilmektedir.
3)Probiyotikler

Probiyotikler ise bağırsaklarımızın doğal florasında bulunan; sindirimden başlayıp, bağışıklık sisteminin gelişmesine, beslenme-iştah düzeninin sağlanarak kan şekerinin dengelenmesine; diğer tür mikroorganizmalar için antibiyotik etkisine kadar pek çok faydası bulunan mikroorganizmalardır.
Latince “pro” ve “bios” köklerinden türetilmiş ve “yaşam için” anlamına gelmektedir. Ev yoğurdu, kefir, turşu, elma sirkesi, boza ve tarhanada bol miktarda bulunmaktadır. Bağırsağımızın doğal florası yeme alışkanlıklarımıza göre değişiklik gösterdiğinden; beslenme programımıza bu gıdaları belli periyotlarda değil sürekli olarak dahil etmemizde fayda vardır.

Probiyotik eksikliği:
Probiyotikler, eksikliği olduğunda sindirim problemleri başta olmak üzere ikinci beyin olarak adlandırılan bağırsak sistemindeki dengesizlikten kaynaklı psikolojik, fiziksel problemlere de yol açmaktadır. Vücudumuza aldığımız besinlerin emilimi ve optimum fayda sağlanması yine probiyotikler sayesinde olmaktadır.

4)B12 Vitamini

Özellikle ileri yaşlarda önemi daha da artan suda çözünen vitaminlerden biri olan B12 de beslenme programına dahil edilmesi gereken vitaminlerin başında gelmektedir. Eksikliği uzun sürer ve tedavi edilmezse ciddi sorunlar oluşturabilir. Sinirlerde tahribat, kansızlık, unutkanlık, kronik yorgunluk ve depresyon gibi sorunlar görülebilir.

B12 vitamini eksikliği:
B12 vitaminin eksikliği; yorgunluk, çarpıntı, nefes darlığı, baş ağrısı, bulanık görüş, ağrılı ve kırmızı bir dil, unutkanlık, kulak çınlaması ve sinirsel problemler ile kendini gösterir.

 

Kırmızı et, karaciğer, böbrek, yumurta, süt, peynir ve balık B12 vitamini içeren yiyeceklerdir. B12 Vitamini, mikroorganizmalar tarafından sentezlenir ve temel kaynağı bakteriyel sentezdir. Bitkiler tarafından doğrudan sentezlenemediği için B12 vitaminin sebzelerden alınabilecek miktarı oldukça azdır. Yumurta, peynir, süt ve deniz ürünleri kırmızı et ve sakatatlar ile kıyaslandığında daha düşük oranda B12 içerir.
Mahşerin dört atlısının her birinin sağlığımız üzerinde başlı başına etkisi olmakla birlikte birbirlerini destekleyen ve tamamlayan yönleri de bulunmaktadır. Her şeyde olduğu gibi bunların da dengede olduğu bir bedende bütünsel sağlığı sağlamak ve sürdürmek mümkündür.

İNDİGO DERGİSİ YazarHatice Ergüven –
3 Nisan 2018

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Hangi Gün Doğduğunuz Kişiliğinizi Nasıl Etkiler?

timthumb[1]
Küçükken rahmetli ananem, haftanın her günü kendine has işlerin yapıldığından bahsederdi. Örneğin, Salı gününe Salı sallanır der, çamaşır yıkanması ve temizlik işlerinin o güne denk gelmesinden hiç hoşlanmazdı. O zamanlar bu durumu batıl inançla bağdaştırır ve bu sözlerini katiyen dikkate almazdık. Yıllar geçip yetişkinliğe adım attığımda, aslında eskilerin bu tip latifelerinin tamamen mesnetsiz hurafelerle ilgili olmadığını hayretler içinde fark ettim. Hint Astrolojisi ile tanıştığım dönemde ise gerçekte haftanın her günün bir yöneticisi olduğunu ve günlerin enerjilerinin hangi gün doğduğumuzun bize olan özel yansımalarının olduğu ve bu nedenle o günün genel etkilerini yönlendirerek hareket etmek açısından önemli olduğunu şaşkınlıkla fark ettim ve sıklıkla ananemi sevgiyle yâd ettim J
Evet, Hint Astrolojisine göre haftanın her gününün kendine has bir enerjisi yani gezegeni vardır. Bu enerjilerin ne olduğunu bilirsek, en genel hali ile bu günlerde yapacağımız işleri de buna göre yönlendirme şansımız olur.
Pazartesi gününün İngilizce karşılığı bildiğiniz gibi “Monday” olarak geçer, Monday aslında Moon day den türetilmiş ve zaman içinde Monday olarak söylenmeye başlanmış bir kelimedir. “Moon” İngilizce AY demektir. “Day” ise gün. Dolayısı ile pazartesi günü aslında binlerce yıldır Ay günü, yani Moon day olarak adlandırılır.
PAZARTESİ, Ay günüdür. Meşhur Pazartesi sendromunun bugüne denk gelmesi sadece haftanın ilk iş günü olmasıyla ilgili değildir. Zira Ay, astroloji anlamında gelgitli, iniş çıkışlı duygusal etkilere açık olduğumuz enerjilere sahip bir gezegendir. Bu nedenle pazartesi günü duygusal iniş çıkışlara daha yatkın oluruz. Diğer yandan Hint astrolojisinde Ay enerjisi iştah ve beslenme ile de bağlantılıdır. Bu nedenle Pazartesi günü bilinenin aksine diyete başlamak adına çok uygun bir gün değildir. Ayrıca bugünü yorucu fiziksel aktivitelerle de geçirmemek doğru olur. Temizlenmek, arınmak, dinlenmek, yemek yapmak için ise uygun bir gündür.
Pazartesi Günü Doğduysanız
Eğer Pazartesi günü doğduysanız, duygusal hassasiyetlere yatkın, ruhsal olarak bir durumdan diğerine çabuk geçebilen birisi olabilirsiniz. Aileniz ve muhtemelen anneniz sizin için önemli olacaktır. Su ile aranız iyi olabilir. Ya da suya yakın yerlerde yaşamak istersiniz. İnsanlarla, işlerinizle yani uğraşı alanlarınızla duygusal bağlantılar veya bağlanmalara eğiliminiz olacaktır. Beslenmek ve beslemek sevdiğiniz bir uğraşı olabilir. Depresif olmaya daha yatkın olacağınız için stres ve hassasiyetlere eğilimli olacağınızı bilin. Eviniz sizin için önemli olacaktır. Kendinizi evinizde rahat hissedersiniz. Duygusal olarak hassas birisinizdir.
SALI günü, Mars tarafından yönetilir. Mars, fiziksel olarak hareket ve enerji veren bir gezegendir. Bizim savaşçı ve mücadeleci tarafımızı temsil eder. Bu nedenle Salı günü fiziksel güç isteyen işlere yönelmek, spora başlamak, aktivasyon içinde olmak, hareket gerektiren işleri düzenlemek, teknik konulara eğilmek, tadilat ve tamirat yapmak, rekabet gerektiren işlerimiz varsa bu alanlarda adım atmak adına uygundur. Temizlenmek, arınmak enerjilerini desteklemez. Temizlik gününü Salı’ya denk getirmek pek uygun değildir anlayacağınız. Salı günü kırmızı ile temsil olur. Bugün özellikle fiziksel aktiflik gerektiren uğraşmanız gereken bir iş varsa, üzerinizde kırmızı bir giysi bulundurmak, aksesuar takmak iyi gelecektir. Salı günü ayrıca telaş ve adrenalin açısından enerjilerin yüksek olduğu bir gündür. Bu nedenle kazalara, dalgınlıklar veya fark etmemek kaynaklı sakarlıklara dikkat edin.
Salı Günü Doğduysanız
Aktif, mücadeleci, sportif bir yapınız vardır. Enerjisi yüksek birisiniz. Spor ile fazla enerjinizi dengelemek sizi rahatlatır. Siz monoton ve durağan işlerden, koşullardan çabuk sıkılan bir yapıda olabilirsiniz. Liderlik özellikleriniz yüksektir. Önde olmak, öne geçmek, ele aldığınız işlerde başkalarıyla rekabet etmeye içgüdüsel olarak yönelebilirsiniz. Fiziksel ve teknik işlerde, koşturma ve adrenalin isteyen alanlarda kendinizi daha rahat ifade edebilirsiniz. Hırslı ve savaşçı bir yapınız vardır, kolay pes etmezsiniz.
ÇARŞAMBA günü Merkür günüdür. İletişim, ticari bağlantılar, gençlerle ilgili konuları ele almak, görüşmeler yapmak adına bugün uygundur. İletişim açısından çözmeniz gereken bir işi, ticari bir bağlantıyı veya konuyu, gençlerle ilgili halletmeniz gerekenleri Çarşamba gününe alabilirsiniz. Eğer önemli telefon görüşmeleriniz varsa, haftalık planlarınız içinde haberleşme ve iletişim gerektiren konular bulunuyorsa, Çarşamba gününe almak doğru olur. Çarşamba günü Merkür günü olması nedeniyle, yazarlık, eğitmenlik, seminer ve konferans, basın ve reklam işleri adına da destekli bir gündür. Bugün yeşil giyinmek, üzerinizde yeşil bir takı, taş bulundurmak veya aksesuar takmak iletişim etkileriniz adına daha rahatlatıcı olacaktır.
Çarşamba günü doğduysanız
İletişime açık birisiniz. Kendinizi ifade etmek, yazılı veya sözlü yolla ortaya koymak sizin için önemli olacaktır. Gazetecilik, yazarlık, basın ve medya gibi alanlara doğal eğiliminiz olabilir. Satış ve pazarlama yönünüz kuvvetli olabilir. İfade alanlarına önem veren, konuşmayı, iletişim kurmayı seven birisi olabilirsiniz. Hızlı düşünen pratik çözümler bulan taraflarınız vardır veya bu yönlerinizi zamanla daha iyi kullanmayı öğrenirsiniz. Entelektüel bilgi veya bilgi sizin için önemlidir. Ticari alanlarda çalışmak, ticari konularla uğraşmak doğal yetenekleriniz arasında olabilir.
PERŞEMBE günü Jüpiter günüdür. Dini veya ruhsal çalışma yapmak adına bugün çok uygundur. Yoga, meditasyon, astroloji çalışmaları, ruhsal konular, dini toplantılar ve araştırmalar, eğitim konuları, seyahat ve benzeri planlamalar veya başlangıçlar adına Perşembe günü uygun etkiler barındırır. Ayrıca çocuklarla ilgili çözmeniz gereken işleri Perşembe günü ele alabilirsiniz. Eğer eğitim benzeri bir işe bağlayacaksınız, kişisel gelişim, astroloji ve benzeri konularda bir başlangıç yapacaksanız, Perşembe uygun bir gündür. Bugünü aşırı aktif ve agresyon içinde geçirmemeye bakın. Ruhsal konular veya daha zarif sakin işleri bugüne denk getirmeye, araştırma yapmaya ayırmaya gayret edin. Bugünün rengi sarıdır. Perşembe günü sarı aksesuarlar, takılar veya giysiler günün Jüpiter enerjisini daha da vurgulu yapacaktır.
Perşembe Günü Doğanlar
Ruhsal gelişime, dini konulara, spritüal alanlara doğal meraklarınız olabilir. Eğitim ve öğrenim sizin için önemlidir. Güler yüzlü, mutlu veya çevrenize dönük biri olarak bilinirsiniz. Paylaşmayı seversiniz, canlılara merhametlisinizdir. Bilgi ve öğrenmek, hayatı paylaşmak sizin için önemlidir. Çevrenize yardım eden, yol gösteren bir misyonunuz olabilir. Ruhsal alanlara doğuştan eğilimini vardır.
CUMA günü ise Venüs günüdür. Bugün eğlence, arkadaş toplantıları, aşk ve ilişkiler adına uygun enerjiler bulunur. Evlilik adına adım atmak en çok Cuma günü desteklenir. Diğer yandan Cuma günü alışveriş yapmak, takı ve benzeri alımlar, estetik ve kişisel bakımlar için yine çok uygundur. Bugün iş dışında sosyal alanlara dönebileceğiniz, kendinize zaman ayırabileceğiniz, keyifli işlere yönelmeniz gereken bir gündür. Aslında Cuma tam bir dinlenme günüdür ama günümüz koşullarında bunu uygulamak pek mümkün olmuyor. Yine de eğer imkânınız ve zamanınız varsa, Cuma gününü dinlenerek, kendinize vakti ayırarak geçirmeye gayret edin veya sosyal ilişkilerinize zaman ayırın.
Cuma Günü Doğanlar
Sosyal, keyfine düşkün, rahat yaşamayı seven, duygusal hayatına önem veren insanlardır. Geniş bir arkadaş çevreleri olabilir. Güzel arabalar, evler, çevrelerinde güzellikler görmek ilgilerini çeker veya onları mutlu eder. Kendileri ile barışıktırlar. Stresi, kavgayı, sorunları sevmezler. Gergin ortamlardan hiç hoşlanmaz, hemen o alandan çıkmak isterler. Her şeyin güzel olmasını isterler. Lükse veya iyi yaşama dönük olabilirler. Sosyal aktiviteler ve arkadaşları onlar için önemlidir. Çevreleri tarafından sevilen, karşı cinsin ilgisini çeken, flört veya ilişkilerini önemseyen bireylerdir.
CUMARTESİ günü, İngilizce de “Saturday” olarak geçer. Eskiden bugün Saturnday olarak adlandırılmış, yani Satürn günü. Dolayısı ile Cumartesi günü Satürn enerjisine sahiptir. Satürn kısıtlayan, öğreten etkilere sahiptir. Sabır ve metaneti temsil eder. Bugün sabır gerektiren işler, üretim alanları, büyük işletmeler, estetik ve duygusal konular yerine daha sağlam ve uzun vadeli konulara yönelmek daha doğrudur. Her durumda Cumartesi günü sonuçları uzun vadeye yayınlanacak işler ele alınabilir. Örneğin, nikâh ve düğünler sıklıkla Cumartesi planlanır. Normalde Satürn enerjisine ters gibi duran evlilikle ilgili her türlü adım, sonuçları uzun vadeye yayılacak önemli bir durum olduğu için Cumartesi başlangıcı yapılabilir. Cumartesi gününe kalıcı işleri denk getirmeye gayret edin. Diğer yandan bu konular hemen gelişme göstermeye bilir, sonucunu beklerken sabırlı olmanız gerekebilir.
Cumartesi Günü Doğanlar
Dayanıklı insanlardır. Dışarıdan ciddi, mesafeli görülebilirler. Ancak sağlam bir kişilikleri ve hayata karşı metanetli bir duruşları vardır. Birçok badire atlatabilir ama bir şekilde ayakta kalırlar. Olgundurlar. Etik ve doğrucu olurlar. Yaptıkları işi en iyi biçimde ele almak isterler. Bir anda birçok işi yapamayabilirler veya çok analitik bir bakışları olmaya bilir ama yaptıkları düzgün yapan, sonuç odaklı ruhsal olarak olgun bireylerdir. Prensipleri vardır ve oradan pek kolay ayrılmazlar. Çok esnek değillerdir.
PAZAR günü ise yine İngilizce de Sunday olarak aktarılır. Yani “Güneş” günü. Gerçekte Pazar günü tatil için uygun değildir. Yaşam enerjisini ve kariyeri temsil eden gezegen, bugün batı geleneklerinde tatil günü ilan edilmiş olsa da, aslında oldukça verimli bir gündür. Enerji isteyen konular, şifa çalışmaları, yönetsel işler, idari işler açısından uygun bir gündür.
Pazar Günü Doğanlar

Doğal liderdirler. İnisiyatif almayı seven, idari yetenekleri yüksek, insan kaynakları, yönetsel konular, üst düzey yönetim alanlarına uygun enerjileri bulunur. Önde olmayı severler. Kontrolcü bir yapıları vardır. Güneş enerjisi Marstan farklı olarak koruyan, bir anlamda baba figürünü de temsil ettiği için bu kişiler çevrelerine karşı korumacı olurlar. Otoriterdirler. Zayıflığa tahammülleri olmaz. Geride kalmayı herhangi biri gibi görünmeyi sevmezler. Yönetsel konulara doğal yatkınları vardır ve yönetmeyi, idare etmeyi severler. Bulundukları alanda tek yetkili olmaya dönüktürler. Yani tek kral onlar olmalıdır. Öte yandan genellikle işe ve kariyere dönük olurlar. Özellikle erkeklerde Pazar yani Güneşi temsil eden günde doğanlar iş ve çalışma ile mutlu olan bireyler olabilirler.
Haftanın her gününü mutluluk ve ışıkla geçirmeniz dileklerimle. Başka bir konuda tekrar görüşmek üzere.
Sevgilerimle.
Şebnem Ekşib

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »