Dengeyi Korumak Şart!

nner Balance - Anonymous Project

 

Jüpiter – Uranüs – Pluto arasındaki T-kare’nin etkilerini bir süredir yaşıyoruz… Kişisel ve sosyal düzlemde meydana gelen ”beklenmedik” gelişmeler, bizi hazırlıksız yakalıyor ve sonuç olarak bizi ”iç çatışmalarımızı” fark etmek ve çözümlemek zorunda bırakan, dış çatışmaların orta yerinde bırakıyor!

Bağışlayıcı, birleştirici, şefkatli ve bazen de fazlasıyla kabullenici olma eğilimimiz ile ”ya hep ya hiç” diyerek rest çekme, engelleri yıkarak yol açma, ayrık otu kalmasın diye koca bahçeyi kökten sökme eğilimimiz arasında, sert salınımlar yaşıyabiliyoruz 😉

Ve bugün AY’ın Terazi’ye geçmesi ile birlikte – dün gece tam halini alan DOLUNAY’ın oluşum sürecinde tavan yapan – gerilimlere başka bir açıdan yaklaşma şansımız olacak!

AMA BİRAZ GAYRET ŞART… Zira bizi ılımlı olmaya yönlendiren oluşum ”boru değil” anlı şanlı bir BÜYÜK KARE 🙂

Öncü burçlara yerleşen BÜYÜK KARE’ler kaçınılmaz bir durumun içinde kalmanın verdiği ”çaresizlikle” öğretirler derslerini!

Birbiri ile amansız bir çatışma içinde olan dört bileşen vardır. Ve bu bileşenlerin her biri, hem dış baskıya direnecek kadar kuvvetli hem de kendi iç eğilimlerini baskılayacak kadar kontrollü olmak suretiyle, uygun olan ölçüyü bulmak zorundadır. Zira taraflardan birinin zayıf düşmesi ya da ağır basmaya kalkması, sistemin bütünlüğünü bozar. Ne de olsa KARE eş kenarlı bir şekildir 🙂

Kareninin bileşenlerinden biri Yengeçteki Jüpiter… BU KAREYE ÖZGÜ DERSİ;

Korumak istediğimiz bir şeye – insan, ilişki, statü, amaç – kıyamadığımız için, kendimizden aşırı derecede, ya da bizim sınırlarımızı zorlayan bir şekilde vermeyi seçebiliriz örneğin… Ama bu durum talepkarlığı hadsizliğe çevirir ve bizim varolmak için ihtiyaç duyduğumuz minimum koşulları da ortadan kaldırırsa, hem biz tükeniriz, hem de ısrarlı vericiliğimiz ya da hoşgörümüzle ayakta tutmaya çalıştığımız ”hal” çöküşe geçer! Demek ki sabrımıza, kabulleniciliğimize, vericiliğimize bir sınır koyarak, hem kendimizi korumalı, hem de sınır tanımayan bileşene bu tavrının kendisine de zarar vereceğini, bir adım geri çekilmeyi, yerini haddini bilmesinin iyi olacağını fark ettirmeliyiz!

İkinci bileşen Oğlak’taki Pluto… BU KAREYE ÖZGÜ DERSİ;

Bazen de, bir durumu bitirmek ya da kökten değiştirmek gerektiğini düşünürüz. Ayağımıza bağ olan, ilerlememizi durduran, bizi istediğimizden alakoyanları elimizin tersiyle, çizmemizin topuğu ile, yumruğumuzun gücü ile yıkıp geçmek isteriz! Kendimizde bu yıkımı yapma hakkını görürüz… Zira bize göre ”gerekli” olanın elde edilmesi ya da varlığının korunması buna bağlıdır. Ama hiç bir varlık diğerlerinden bağımsız değildir… Evrenin öyle bir sistemi vardır ki, bazen bize göre zararlı olan bir bileşen dahi, bir başka tehditi ortadan kaldırmaya yaradığı için, tamamen ortadan kalkmamak zorundadır… Dolayısıyla, bizim için gerekli olan bazı değişimleri dahi büyük bir yıkım harekatı ile değil, düzen içinde yürütülen ustalıklı bir çaba ile gerçekleştirmemiz gerekir. Arzumuza gem vurmalı, öfkemize set çekmeli, gücümüze had çizmeli… Haklı iken haksız, güçlü iken çaresiz hale düşmemeliyiz!

Üçüncü bileşen Koçtaki Uranüs… BU KAREYE ÖZGÜ DERSİ;

Uranüs evrensel bir ŞAKA’dır 🙂 Beklenmeyen bir olay vuku bularak, dengelerin sarsar… Kemikleşmiş inatların, köhneleşmiş fikirlerin, işe yaramaz hale gelmiş tutumların, bir anda kırılmasını sağlar!  Bazen biz bilerek ya da bilmeyerek bir gözü karalık eder, kimsenin denemediğini dener, kimsenin akıl edip ya da cesaret edip söyleyemediğini söyler, bir görüntüyü tersine çevirip kafaları karıştırır, yani hiç bir şeyin sanıldığı gibi olması gerekmediğini ortaya koyan bir hareket çekeriz! Böyle hareketler, RAĞMEN yapılan girişimlerdir… Neye rağmen mi? Popülerliğimize, alışıldık görüntümüze, korumaya çalıştığımız bir düzene halel getirme riskine rağmen… Onay alma, sevilme, sahip çıkılma arzumuza rağmen… Uygunsuz bulunma ihtimaline rağmen… Bazen de bir haber, bir olay, ya da bir insan çıkar karşımıza ve bizim üstümüzde bu etkiyi yapar! Ve biz bu durumdan hiç hazzetmeyişimize, hatta zarar gördüğümüzü düşünmemize rağmen, bir uykudan UYANIRIZ!

SON bileşen Terazi’deki AY… BU KAREYE ÖZGÜ DERSİ;

Son bileşen, bu dörtlünün en zayıf halkası gibi durmakta değil mi… Yani ne de olsa bir Jüpiter, bir Pluto, bir Uranüs’ün yanında AY ne ki… Ağır Abiler meclisine yolu düşmüş bir kız çocuğu :))) Ama evrenin sistemi bir kelebek kanadının harekete geçirdiği domino taşları ile büyük değişimlerin gerçekleşmesine izin verecek kadar, hassastır. Ve unutmayın ki işleri karıştıran, mühendislik harikası sistemleri çaresiz bırakan hep duygular yani AY olmuştur! Terazi’deki AY, düzeni bozmaktan yana değil, DENGEYİ BULMAK’tan yanadır. Hırs, şefkat, cüretkarlık, tepkisellik, çekimserlik, koruma güdüsü, sahiplenme arzusu gibi duyguların her biri aşırıya kaçtığı zaman YIKICI olabilirler. Duyguyu dengelemek dış bileşenlerle değil İÇ KONTROL aracılığıyla sağlanır. Dolayısıyla, dıştaki aşırılıklardan korunmanın, herkesi  ve herşeyi yerli yerine koymanın, büyük resmi görmenin, etrafımızdaki aşırı unsurları yatıştırmanın ve aklı selime çekmenin, ya da onlara sınır koymanın ve güvenli bir mesafe almanın yolu, sadece İÇ DENGEYİ KORUMAK’tan geçer. Başımıza, üstümüze, karşımıza ne gelirse gelsin; sakin, adil, sabırlı ama kararlı olduğumuzda hem korunur ve korur, hem garip bir güce sahip olur, hem beklenmedik olayların etkilerine aşırı tepkiler vermeyerek daha anlamlı bir duruş edinir, hem de kendimize yakıştırmadığımız bir şeye dönüşmekten kurtulmuş oluruz! ANCAK KÜÇÜK ve ESNEK OLANLAR, EN GÜÇLÜ FIRTINALARDAN BİLE SAĞ ÇIKARLAR 🙂 Ve herkesin akl-ı selimi kaybettiği durumlarda, iyi bir zamanlama ve sade bir hamle ile, Ağır Abileri de dengede kalmaya zorlayabilirler…

UNUTMAYIN; bir gülüş, bir nazik söz, bir susuş, ya da yapma hakkına sahip olduğumuz tek bir TERCİH asla kurulamaz sanılan dengeyi sağlayabilir!

”Bir fısıltıyla eritiyorsun herkesi, sen alabildiğine serin kalırken!” SMOOTH – Santana featuring Rob Thomas :)))

alıntı: Juno astrology

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

Yorum bırakın