9 adımda ilişkide hitap kronolojisi:

 

1. İsim
2. Canım
3. Bebeğim
4. Aşkım
… 5. Hayatım
6. Bebeğim.
7. Canım.
8. İsim
9. Kapanış
 
 
Handan Bucak

 

Mutluluk için reçetemiz…

Doyum sağlayacak kadar bir amaç.
Geçinebilecek kadar bir iş.
Temel ihtiyaçlara yetecek kadar zenginlik

İş ve eğlenceyi dengeleyecek kadar sağlıklı bir akıl.
Birçok insanı beğenecek, bunlardan birazını da sevecek kadar şefkat.
Kendini sevecek kadar öz saygı.
Muhtaç olanlara verecek kadar iyilik duygusu.
Zorluklarla yüz yüze gelecek kadar cesaret.
Sorunları çözecek kadar yaratıcılık.
Her an gülecek kadar mizah duygusu.
İyi bir yarını bekleyecek kadar umut.
Hayatı bütün değerleri ile yaşayacak kadar bir sağlık.
Sahip oldukların için şükran duygusu.
Alıntı
Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

Dünyada herkesin bir ÖYKÜSÜ vardır….!!!!!!!

Gürültü – patırtının ortasında sükunetle dolaş… sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma… Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış… Sana bir kötülük yapıldığında, verebileceğin en iyi karşılık unutmak/bağışlamak olsun…. Bağışla ve unut…. Ama kimseye teslim olma…. İçten ol .. telaşsız.. kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver… Bilgisiz ve cahil oldukları zaman bile dinle onları ÇÜNKÜ…… Dünyada herkesin bir ÖYKÜSÜ vardır….!!!!!!!

Alıntı

Bir yanım çılgın nar ağacı,Bir yanım buz sarayı..

BASİT Biri Değilim..
Gözlerimi Kanatırcasına Ağladığım Gecelerim de Var,
Kahkahalara Sarılmış Anılarım da..
Herkes Kadar DERTLİ, Bazılarından FAKİR, Çoğundan ZENGİNİM..
Küfemde Taşıdığım Hayallerim, Söylenecek Şarkılarım, Paylaşılacak
Dostl…uklarım Var.. Bilmeyene Sevmeyi Öğretecek Kadar Büyük Bir KALBİM,
Gidene Beddua Edemeyen DİLİM Var..
Yüreğimi Korkak Büyütmedim..
Kaybettiklerim, Dağıttığım Servetimdir!…
Kırılgan bir çocuğum ben
Yüreğim cam kırığı
Bütün duygulardan önce
Öğrendim ayrılığı
Saldırgan diyorlar bana
Oysa kırılganım ben
Gözyaşlarım mücevher
Saklıyorum herkesten
Ürküyorlar gözümdeki ateşten
Ürküyorlar dilimdeki zehirden
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara cesaretimden
Diyorlar: Bir yanı sarp bir uçurum,
Bir yanı çılgın dağ doruğu.
Oysa böyle yapmasam ben
Nasıl korurum içimdeki çocuğu?
Bir yanım çılgın nar ağacı
Bir yanım buz sarayı..Can Yücel

İnsan-ı Kamile Ulaşma Yolunda Yürümeyi Seviyorum…

Yıldızları seviyorum, samanyolunu seviyorum, bilim kurgu seviyorum, doğayı seviyorum, papatya tarlasında yuvarlanmayı seviyorum, çağlayanları seviyorum, dağları seviyorum, dinginliği, sessizliği seviyorum, yemeyi ,içmeyi, gülmeyi seviyorum, yazmayı seviyorum, kendimi sevmeyi ve affetmeyi seviyorum, kavga etmeyi ve barışmayı seviyorum, süklüm püklüm olup özür dilemeyi seviyorum, kendimi geçmeyi seviyorum, affetmeyi seviyorum,affedilmeyi seviyorum, her şeyi tadında bırakmayı seviyorum, temizliği seviyorum, kendime vakit ayırmasını seviyorum yazmayı seviyorum, okumayı seviyorum, ateşi ve şömineyi seviyorum, mumu ve tütsüyü seviyorum, elbise giymeyi seviyorum, topuklu ayakkabıları seviyorum, Şemsimi aramayı seviyorum, insanı kamile ulaşma yolunda yürümeyi seviyorum, kazanmayı seviyorum, kaybedip tekrar ayağa kalkma gücü bulabilmemi seviyorum, arkadaşları seviyorum, kaliteli sohbetleri seviyorum, tai chi yapmayı seviyorum, uçurtmaları seviyorum, mandrakeyi seviyorum, film seyretmeyi seviyorum,akıllı insanları seviyorum, haddini bilen insanları seviyorum, kendime güvenmeyi seviyorum, Allahı seviyorum, kendi değerimin farkında olmayı seviyorum, insanları seviyorum, gerçek yaşam hikayeleri dinlemeyi seviyorum, zeytin ağacı seviyorum,sadeliği seviyorum, hayvanları seviyorum, çekirgeleri seviyorum, kanguru seviyorum, macu pichuyu seviyorum,dostluğu seviyorum, özgürlüğü seviyorum, kendi hayatımın sorumluluğunu almayı seviyorum, zen hikaylerini seviyorum, pencereden süzülen yağmur damlasını seyretmesini seviyorum, bir çocuğun masum bakışını seviyorum, rock müziği seviyorum, saflığı seviyorum, evrensel enerjiyi seviyorum, sevgiyi seviyorum, sağlığı seviyorum, çukulatayı seviyorum, sufleyi seviyorum, vişne dondurmayı seviyorum ,alışveriş yapmayı seviyorum, önemsenildiğimi görmeyi seviyorum, karşılıklı sevilmeyi seviyorum, oje sürmeyi seviyorum, kendimi aşmayı seviyorum, nefsimi geçmeyi seviyorum, kötü rüya kovucuyu kapıya asmayı seviyorum, the bing bang teoriyi seviyorum, araba kullanmayı seviyorum, geri geri giderek park etmeyi seviyorum, hülyalı bakışlarla denizi seyretmeyi seviyorum, Rumeli hisarını seviyorum, ailemi seviyorum, yeğenlerimi seviyorum ,monopoly oynamayı seviyorum, dire straitsi seviyorum, hoşgörülü olmayı seviyorum, insanlara yardım etmesini seviyorum, kendi seçtiğim yolda yürümeyi seviyorum, basket atmayı seviyorum, şükretmeyi seviyorum,ebru sanatını seviyorum, sekiz sayısını seviyorum,şeftali yemeği seviyorum,   ruj sürmeyi seviyorum, sorunlarımı çözmeyi seviyorum, cesareti seviyorum, becerikli olmayı seviyorum, salıncakta sallanmayı seviyorum, pembe panteri seviyorum, hata yapmayı sonrada hatalarımdan ders almayı seviyorum, çimlerde, kumlarda yürümeyi seviyorum, yalan dünyayı seviyorum, ganej heykelini seviyorum, büyük yapraklı ağaçları seviyorum, amazonları seviyorum, arkadaş toplantılarını seviyorum, evrenle bir olmayı seviyorum, akıllı telefonumu seviyorum, özgür iradeye ve özgür iradeye saygıyı seviyorumama en çok FACEBOOK u seviyorum:)))

Sağlıcakla,

Salağım Ben Ya… Hep Boyumdan Büyük İşlere Kalkışıp Duruyorum…

Sanki kendimi çok iyi tanıyormuşum gibi, sanki her halimi, her huyumu kabul ediyormuşum gibi, sanki zayıflıklarımı bulup çıkarmak, sonra da onların üstüne çalışmak beni tatmin etmezmiş gibi, sanki her an kendime karşı dürüstmüşüm gibi bir de boyumdan büyük işlere kalkışıyorum…

Kendim olmak bu kadar zorken, kendim olmak için bu kadar savaş verirken, varsın insanlar beni sevmesinler bile diyebilirken bu deney de nerden çıkmıştı…

Ne yaptım diye merak ediyorsunuz değil mi?( Valla bende bazen ne yapıyorum diye merak ediyorum zaten.) Ne yapıcam, sosyal bir deney gerçekleştirmeye karar verdim. O afallayan suratınızı görür gibi oldum. Beni bu deneyi yaşarken görseniz, asıl afallamayı o zaman anlardınız ama bunları yazabilme cesaretini gösterebilmem bile bir senemi aldı…

Şimdi bu parlak? fikir aklıma nerden düştü ordan başlayayım. Şimdi ben kitap okumayı çok seviyorum ya, okuduğum kitaplardan birinin kadın kahramanı her akşam değişik barlara gidip, başka isim, meslek ve karakterde kadınları canlandırmayı seviyormuş. Kitabın her bölümü de, bu değişik karaktere büründüğü zaman karşısına kim çıkıyor, olaylar nasıl gelişiyor, kadın neler yaşıyor onları didiklemekle geçiyor.

Yani ben bu kadından aşağı kalabilir miyim diye düşündüm ve kalamayacağıma karar verip, böyle bir deneyim yaşamaya karar verdim. Ama bara gitmek benim için çok iddialı olduğundan, onu berbere gitmek olarak değiştirdim.

Kafama göre bir semt ve berber seçtim, her şeyi de doğaçlama yapmaya karar verdiğimden önceden bir replik, isim ve meslek seçmedim. Giyindim süslendim, berberden içeri girdim. İçimden tuhaf bir adrenalin yükseldiğini hissediyordum ama üstünde durmadım. Manikür, pedikür ve fön istediğimi söyleyip koltuklardan birine oturdum.

Biraz sonra yanıma Gül adlı çok cici bir kadın geldi,’’ manikürünüzü ben yapıcam uygun mu ?’’ dedi. ‘’Tamam’’ dedim oturdum. Her berber elemanı gibi o da çok lafazandı. Hemen adımı, yaşımı, mesleğimi, nerde oturduğumu, medeni durumumu sormaya başladı. Adım ‘’Emine’’ dedim. ‘’Beş kardeşin en küçüğüyüm. Eskişehirden geldik. Beni çok küçük yaşta kocaya verdiler. Beş çocuğum var’’ dedim. Çocukların isimlerini sorunca afalladım. Afalladığım yetmezmiş gibi iki köpeğimiz var diye sallamaya devam ettim.

Arkasından fönü çekmek için Tekin geldi. Ona da hiç çalışmadığımı, okumadığımı çok pişman olduğumu anlattım. Eskiden evlere temizliğe gittiğimi, kocamın yeni bir ortakla işe başlayıp, çok zengin olduğunu yeni rahata erdiğimizi de bir çırpıda anlattım. Hayır anlattıkça kelimeler boğazıma tıkanıyor, üstüme bir fenalık geliyor ama kafama koydum ya oyunuma devam ediyorum.

Anlamadığım; başka bir hayat yaratıp onun içine girmenin bana ne faydası var ki? Bu iş bana niye çekici gelmişti ki? Koltuktan kalkıp, ojelerimin bile kurumasını beklemeden ordan kaçasım vardı ama görünmez bir el beni o koltukta oturtmaya devam ediyordu…

Eğer yaşadığım hayattan memnun değilsem; heyecanım, arayışım, merağım bitmişse onu değiştirmeliydim, başka kadınların kimliklerine girmek de neyin nesiydi? Bu yaptığımın ne kadarı oyundu? Söylediğim cümlelerin hangisi içimde kalan özlemleri yansıtıyordu acaba?

Ben kendimi sorgulamaya dalmışken, Tekin yanıma geldi ‘’Emine Hanım, Emine Hanım’’ dedi, hiç üstüme alınmayarak ve boş bakan gözlerle Tekin’e baktım. Bana ısrarla bakmayı sürdürünce jetonum düştü ve efendim dedim. Emine hanım dedi, ‘’5 dakkadır size sesleniyorum nereye daldınız böyle, beni hiç duymadınız bile’’ dedi.

Benim kulak ağır işitiyor evlat dedim, doğumlarımdan birinde hasar kaldı. Allah’ım  hikayem birbirini büyüterek devam ediyordu. Birden kendimden korkmaya başladım. Bu berberden Emine olarak çıkıp, arkasından iki köpek ve beş çocuğumu doyurmak için alış veriş mi yapacaktım. Sırada bu mu vardı?

Sizi ‘’bu semtin kadın kolu başkanıyla tanıştırmak istiyorum’’ dedi. ‘’Madem siz okumamışsınız, o sizin elinizden tutar. Dışardan ilkokul diplomanızı da aldırır. Örgülerinizin Salı pazarında satılmasını da sağlar ‘’dedi. İşte o an ağlama isteği geldi. Bu bir deneydi, ben size anlattığım kadın değilim diye haykırmak istedim. Hep güler yüzlü ve sempatiğim bir kere de sivri dilli olmayı denemek istemiştim. Bir kere de başka bir karaktere bürünmek istemiştim. Beni affedin demek istedim. Yapamadım…

Saçım yarım, ojelerim yarım, çocuk düşmüş acil gitmem lazım diye bir şey geveleyip oradan kaçtım…

İçimde ne tetiklenmişti de ben bunu yapmıştım… Hala bilemiyorum… Ama bu deney sonrası anladığım hem de çok net olarak anladığım tek bir şey var, olmadığım bir karakterle, olmadığım biri gibi davranarak yaşamak, olmadığım şeyler söylemek, duymadığım hislere bürünmek İMKANSIZ…TEK YOL KENDİM OLMAK, BUNU BAŞARABİLMEK…

Siz siz olun, asla kendinizden vazgeçmeyin ( ne koca için, ne çocuk için, ne aile için, ne elalem ne der için), vazgeçen birini de görecek olursanız “başkası olma kendin ol böyle çok daha güzelsin’’ deyin…

Sağlıcakla,

Yazılarım olan iki kitabın da baskısı tükenmiş…İlginize teşekkür ederim…

 

GEZGİN GÖZÜYLE TÜRKİYE 1

Editör: Timur Özkan, 344 Sayfa, Alter Yayınları, 2013
 
39 gezgin yazarın ortak eseri “Gezgin Gözüyle Türkiye 1”, Türkiye’nin Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinden derlenen 59 gezi yazısından oluşuyor. İstanbul, İzmir, Muğla, Antalya, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Denizli, Mersin vb bazı kentlerin öne çıktığı ve bu üç bölgemizin tüm kentlerinin en az bir yazıyla anlatıldığı kitapta; bu kentlerin gezilecek görülecek yerlerinin yanı sıra tarihi ve turistik özelliklerine ve yazarlarının başından geçen ilginç anı ve gözlemlere de yer veriliyor. Kitapta ayrıca Mavi Yolculuk, Likya Yolu ve Aziz Paul Yolu gibi tematik rotalar da yer alıyor.
 
 
Gezgin Gözüyle Hindistan ve Yakın Asya

Gezgin Gözüyle Hindistan ve Yakın Asya

GEZGİN GÖZÜYLE HİNDİSTAN VE YAKIN ASYA


Editör: Timur Özkan, 320 Sayfa, Alter Yayınları, 2012
43 gezgin yazarın ortak eseri “Gezgin Gözüyle Hindistan ve Yakın Asya”; Dünyanın en ilginç ülkelerinden Hindistan ile birlikte aralarında her zaman popüler olan İran, Nepal, Bhutan Sri Lanka ve Maldivler gibi ülkelerin de bulunduğu Uzak Asya’nın 15 ülkesine ait 60 gezi yazısından oluşuyor. Editörlüğünü daha önce aynı seriden çıkan “Rusya ve Kafkasya”, “Çin ve Uzak Asya” ile “Mısır ve Ortadoğu” adlı kitapları da yayına hazırlayan Timur Özkan’ın yaptığı kitabın önsözünü Hindistan konusunda uzman bir isim olan Zafer Bozkaya kaleme aldı. Kitapta ayrıca Orta Asya’nın genç devletlerinden Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Moğolistan ilk kez gezgin gözüyle anlatılıyor