Kendi merkezini tanıyor musun?

Eğer tanımıyorsan, o zaman sürekli korkacaksın. O… yüzden sahte benlik sürekli korkar. Sürekli titrer. Her zaman başkalarından destek alma ihtiyacı hissedersin. Seni takdir edecek, seni alkışlayacak; ne kadar güzel ya da ne kadar zeki olduğunu söyleyecek birileri. Sürekli bu tip şeyleri sana hipnotik telkin gibi söyleyen insanlara ihtiyacın var.

Böylece zeki, güzel ve güçlü olduğuna inanabilirsin.Ama bir noktaya dikkat et. Her zaman başkalarına bağımlısın. Ne zaman benliğini sergilersen, aslında sadece benliğinin bilincinde olmadığını gösteriyorsun. Kim olduğunu bilmiyorsun. Eğer bilseydin, o zaman herhangi bir sorun olmazdı. O zaman görüş aramazdın.

Başkalarının hakkınızda söyledikleri seni endişelendirmezdi. Çünkü ilgisi yok. Sonuçta kimse senin hakkında bir şey söylemez.İnsanlar senin hakkında bir şey söylediği zaman, aslında kendilerini anlatıyor. Kimse senin hakkında bir şey söyleyemez. İnsanlar ne derse desin kendileri hakkında konuşur. Ancak sen hemen korkarsın, çünkü hâlâ o sahte merkezinize yapışıyorsun.

O sahte merkez başkalarına bağımlıdır ve o yüzden de sen sürekli başkalarının hakkında neler söylediğine bakarsın. Sürekli başka insanların izinden gidersin, sürekli onları tatmin etmeye çalışırsın. Sürekli saygın bir insan olmaya çalışırsın ve sürekli egonu süslemeye çalışırsın. Bu intihar etmek gibi bir şeydir.

OSHO

KÖTÜLÜK… BELA… MUSİBET… NEDİR…??? BAŞIMIZA GELEN KÖTÜ OLAYLARIN NEDENİ…

 Hakikat de Evren de ”KÖTÜ” diye birileri yoktur.. Kötü rolünü oynayan oyun arkadaşlarımız vardır.. Özümüz itibariyle Allahın ruhumdan ruh üfledim dediği Ruhsal yapımızın kötü olması mümkünmüdür ki..??? İyi- Kötü… Güzel-Çirkin.. Pozitif-Negatif gibi kavramlar sadece Allahın bilinmekliği için DUALİTE’ ye, İK…İLİĞE gereksinim olmasından kaynaklanmış izafi kavramlardır.. Kötü olmasaydı İyinin, Çirkin olmasaydı Güzelin kıymeti ve değeri nasıl bilinebilirdi ki..:)

Bizler istemedikçe Evrende bize zarar verebilecek hiç bir kuvvet yoktur.. Eğer başımıza bizi üzen, inciten kötü diye tanımlayacağımız bir olay gelmişse bu ruhsal planda bizim bu deneyimi yaşamak istememizle gelmiştir. Bizim kendi ruhsal seçimimizdir.. 🙂 Kötülükler ve güçlükler bizi daha da güçlendirmek, farkındalığımızı artırmak, ruhumuzun tekamül etmesi için önümüze kendi seçimlerimizle çıkan deneyimlerdir.. Yaşananların bir oyun olduğunu illüzyon olduğunu farkedemezsek Ego Bedenin elinde oyuncak olur kendimizi kurban rolüne kaptırırız.

Fakat bu deneyimi yaşamımıza çekmekteki amacı gerçekleştirerek Farkındalıkla Hakikati görüp kendimizi bu illüzyondan kurtarabilirsek YÜKSELİŞİMİZ, UYANIŞIMIZ, AYDINLANMAMIZ gerçekleşir.. Başımıza gelen bela ve musibetler bizim yükselmemiz, aydınlanmamız için Hz. Allahın bize olan ikramlarıdır.. Allah der ki ” BEN EN BÜYÜK BELA VE MUSİBETLERİ PEYGAMBERLERİME, SONRA EVLİYALARIMA DAHA SONRA İSE BENİ SEVEN KULLARIMA VERİRİM Kİ YALANCI İDDİA SAHİPLERİ BENİ SEVDİKLERİ İDDİASINDA BULUNAMASINLAR.. ”

 Bu sebeple ben başıma gelen hiç bir olayı Kötü, Bela, Musibet gibi kelimelerle isimlendirmem.. Yaradanın bana ikramı olan deneyimler olarak bakarım.. Ve sonuçta bana bu deneyimde oyun arkadaşlığı yapan kardeşime bu fedakarlığı için teşekkür ederim.. 🙂 NEFRETİ SEVGİYE.. NEGATİFİ POZİTİFE.. KARANLIĞI IŞIĞA DÖNÜŞTÜRMEYİ ÖĞRENMEME YARDIMCI OLDUĞU İÇİN..:))) Sevgilerimle..

Mehmet Şen

Özür dilemek, sizin haksız olduğunuz anlamına gelmez…

Kendini Bilmek

Günün birinde bir tilki ormanda genç bir tavşanla karşılaş­mış.

Tavşan sormuş, “Sen nesin?” Tilki, “Ben tilkiyim” di­ye yanıt vermiş “Ve canım isterse seni yiyebilirim.”, “Peki, tilki olduğunu nasıl kanıtlayabilirsin?” diye sormuş tav­şan. …Tilki ne diyeceğini bilememiş çünkü şimdiye kadar karşısına çıkan tavşanlardan hiçbiri böyle sorular sormamış ona, sadece kaçmışlar. Tavşan, “Tilki olduğuna… dair yazılı bir kanıt gösterebilirsen sa­na inanırım” demiş. Tilki doğru aslana koşup, ondan tilki olduğuna dair bir belge almış. Tavşanın beklediği yere geri dönüp belgeyi okumaya başlamış. Bu onu öylesine keyiflendirmiş ki, her paragrafın üzerinde dura dura, uzun uzun zevkle okumuş. Bu arada belgenin anafikrini da­ha ilk satırlardan anlayan tavşan bir oyuktan içeri dalıp gözden kayboluvermiş.

Tilki aslanın mağarasına geri dönmüş ve onu bir geyikle konu­şurken bulmuş. Geyik, “Aslan olduğuna dair yazılı bir kanıt görmek istiyorum…” diyormuş. Aslan, “Aç olmadığımda böyle bir şeyle uğraşmam gerekmez. Aç olduğum zamansa yazılı hiçbir şey görmene hiç gerek kalmaz” demiş. Tilki aslana, “Peki tavşan için bir belge almaya geldiğimde bu­nu bana niye söylemedin?” diye sormuş. “Sevgili dostum,” demiş aslan, “belgeyi isteyenin bir tavşan ol­duğunu söyleseydin ya bana! Ben onu bazı sersem hayvanlara bu eğlenceyi öğreten ahmak insanoğlunun biri için sanmıştım.” İnsan durmadan kendine bir benlik uydurmakla meşguldür, ama bu uydurulan, icat edilen benlik asla gerçek benlik olamaz. Uydurulanın bir gün gerçeğe dönüşme olasılığı hiç yoktur.

Gerçek benliğin icat edilmesi değil keşfedilmesi gerekir. İcat edilmiş benlik egomuza dönüşür. Gerçek benlik hiçbir şe­kilde ego değildir. Gerçek benlik aslında benlik olmaktan uzaktır; o mutlak boşluk ve boşluğun sessizliği, boşluğun coşkusudur. Kendine bir benlik uydurmak istiyorsan diğerlerine sorman ge­rekir; benliği icat etmenin tek yolu budur- insanların senin hak­kındaki düşüncelerini toplamak. Tüm hayatımız boyunca bunu yapıp dururuz.

Bu yüzden insanların bize saygı duymamasından bu kadar korkarız. Bu bizim esaretimize dönüşür. Saygın biri ol­mak isteriz çünkü saygın olduğumuzda diğerleri hakkımızda güzel şeyler düşünür. Bizi överler ve o zaman daha iyi bir benliğe sahip oluruz.

Saygın değilsek insanlar bizi kınar ve o zaman asla güzel bir benliğe sahip olamayız, çirkin bir benliğimiz olur. Benliğin yalnızca diğerlerinin görüşlerinden oluşur; kırk yama gibidir o, A bir şey demiştir, B başka bir şey söylemiştir ve C başka bir şey der, bu böyle sürüp gider. Bütün bunları, bu kâğıt parçacıklarını birikti­rirsin. Sonra bunlardan bir imge yaratırsın-onları bir araya getirir, yapıştırırsın. Osho – Kendini Bilmek