Tanrı’dan Hiçbir Şey İsteme. Bırak, O Kendi İradesine Göre Seninle İlgilensin…

Her türlü kötülüğü yapma imkanın varken, kötü bir şey yapmamak.. İşte, budur iyilik.. ”

b-357816-dere_manzarası[1]

 

Her türlü kötülüğü yapma imkanın varken, kötü bir şey yapmamak.. İşte, budur iyilik.. ”

Andre Gide

Nasıl Böyle Bir Salaklık Yaptım…

Söz büyüdür.

images[8]

Bu nedenle kullandığınız her sözcüğün niyetinizle, varmak istediğiniz noktayla ilgili olmasına özen gösterin. Ağzımızdan çıkan en küçük bir söz bile tüm vücudumuza, tüm evrene yaydığımız bir emirdir. Dolayısıyla odaklandığımız düşünceler ve sıkça ağzımızdan çıkan sözler bir süre sonra bizim gerçekliğimiz olmaya başlar.
Bugüne kadar kim bilir size neler söylendi? Sadece öyle söylendi diye hiç denemeden, farkında bile olmadan kabul ettiğiniz kim bilir neler var? Ancak bunların artık önemi yok. Önemli olan nasıl bir “siz” yaratmak istediğiniz. Hayal ettiğiniz yeni sizi yaratırken, kelimelerin, hedefinize uygun olumlama cümlelerinin gücünü unutmayın. Bu cümleleri boş kaldığınızda, araba kullanırken, uykuya dalmadan önce, sabah kalkar kalkmaz aynaya bakarak sık sık yüksek sesle tekrar edin. Ödev verilmiş bir ilkokul çocuğu gibi sayfalar dolusu yazın. Yazı evrenle yaptığınız bir sözleşmedir.
Sitedeki olumlama cümleleri her gün artacağından, her seferinde karşınıza yepyeni cümleler gelecek. Bu cümlelerden faydalanabilirsiniz. Ancak kendi olumlama cümlelerinizi yazmak isterseniz dikkat etmeniz gereken birkaç nokta var:
1. Olumlama cümleniz olumlu olsun! Yani Hasta olmak istemiyorum yerine Sağlıklıyım gibi tamamen olumlu kelimelerden seçilmiş kalıplar kullanın.
2. İstiyorum ifadesinden kaçının. Mutlu bir hayat istiyorum demek yerine Mutlu bir hayata sahibim deyin. Evren onaylayandır. İstiyorum dedikçe istemekle kalırsınız. Sahibim dediğinizde tüm hücreleriniz o andan itibaren mutlu bir hayata sahip olduğu komutunu alır ve size bunu yaşatmaya başlar.
3. Cümleler hedefinizi net içersin. Zayıflıyorum gibi sonunun nereye gittiği belli olmayan cümleler kullanmayın. Eğer muhakkak zayıflamakla ilgili bir cümle kurmak istiyorsanız, varmak istediğiniz hedef kiloyu da içine koyarak 55 kilodayım, hatta 55 kiloda olduğum için şükürler olsun deyin.
4. Belirsiz ifadelerden kaçının. Kurduğunuz cümle herkes tarafından anlaşılabilecek basitlikte olsun.
5. Cümlelerinizi gelecek zaman yerine şimdiki zaman veya geniş zaman kipinde kurun. Çok mutlu olacağım demek yerine Çok mutluyum deyin. Gelecek zaman kipi yaşamak istediğiniz durumu her zaman daha ileri bir zamana öteler. Böylece hiçbir zaman o durumun içinde olamazsınız.
6. Olumlamalarınız başka insanlar hakkında değil kendiniz hakkında olsun. Bana saygı göstersin demek yerine, saygı görmeyi hak ediyorum deyin.
7. Cümlelerinizi yumuşatabilirsiniz. Kendimi olduğum gibi kabul ediyorum şeklinde ilk başta ikna olmakta zorluk çektiğiniz cümleleri kendimi olduğum gibi kabul etmeye niyet ediyorum/ hazırım/ başlıyorum, kendimi olduğum gibi kabul etmeyi öğreniyorum şeklinde yumuşatın. Zamanla bu cümleleri kabul ediyorum şeklinde değiştirirsiniz.
Japon Dr. Masaru Emoto suyun, söylenen sözlere, hissedilen duygulara, gösterilen görüntülere ve dinletilen müziğe göre nasıl bir değişim gösterdiğini birbirinden muhteşem su kristali fotoğraflarıyla gözler önüne seriyor. Vücudumuzun 4’te 3’ünün su olduğunu düşünürseniz, ağzınızdan çıkan her sözle önce kendinize sonra çevrenize neler yaptığınızı daha iyi anlayabilirsiniz.

Hayatınızı değiştirmek istiyorsanız mutlaka kullandığınız cümleleri de değiştirin ve olumlama cümlelerini bol bol kullanarak ruh halinizi daha olumluya çekin.
Olumsuz cümleleri şimdiki zaman kipinde değil, geçmiş zaman kipinde söyleyin: İlişkilerim kısa sürüyor yerine Bugüne kadar ilişkilerim hep kısa sürdü deyin. Böylece kendinizi bütün yeni ihtimallere açarsınız.

Olumlama cümlelerini kullanırken, aynı zamanda harekete de geçin: Artık her gün “zenginim” diyorum, yakında zengin olurum. Bu yanılgıya düşmeyin. Sadece zihininizi yeniden programlamanız yetmez. Hedeflediğiniz duruma doğru adım da atmalısınız. Bir aksiyon planı oluşturmalı ve harekete geçmelisiniz.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

NASIL BİR İLİŞKİ?

 

NASIL BİR İLİŞKİ?

Doç. Dr. Şafak Nakajima

”Kaynayan sudaki kurbağa” meselini çoğunuz duymuşsunuzdur.

Duymamış olanlar için kısaca değinelim:

Bir kurbağayı, kaynayan suya atsak, kurbağa can havliyle sıçrayıp, kaynar su dolu kaptan kaçmaya çalışacaktır.

Ama onu baştan ılık su dolu bir kaba koyar ve suyu yavaş yavaş ısıtırsak, kurbağa rahatlayacak, gevşeyecek ve sonunda, farkına bile varamadan haşlanıp ölecektir.

Bazen ailemiz, sevgilimiz, arkadaşlarımızla ilişkilerimiz de bize, benzer durumlar yaşatır.

Çok kötü giden ilişkiler, kaynar su etkisi yapar. Ruhumuzu yakar ve bu acı, hızla kaçıp kurtulmamıza yardımcı olabilir.

Ama ilişkinin zehri, kanımıza yavaş yavaş karışıyorsa, kurtuluş çoğu kez bu kadar hızlı olmaz.

Ruhumuz tamamen ölene dek, üstelik fark bile etmeden, yakıcı ilişkinin içinde kalabiliriz.

Peki, suyun ısınmakta olduğunu daha erken fark etmek ve ölmeden önce kaçıp kurtulmak mümkün müdür?

Elbette!

Uyarıcı işaretlere dikkat edilirse, bu mümkündür!

Gelin şimdi beraberce, kimlerin hangi işaretleri verdiklerine yakından bakalım:

• Üste çıkmak isteyenler ve ilgi manyakları

Sürekli üste çıkmaya, sürekli sizi haksız göstermeye çalışırlar. Kendi kafalarında olayları kurarlar kurarlar, sizin neden öyle davrandığınızı sorgulamazlar kendilerini hep haklı görürler. Aslında unutmamak lazım çarşambanın gelişi salıdan bellidir. Size güven vermemişlerse, habire geçmişten bahsetmişlerse sizi uzaklaştırmışlarsa, kendi yaptıklarına değil de topu size atma da ustadırlar. Unutmayın bu tipler bencildir, onun her istediği zaman derdini dinlemeli, işe güce değil, ona ilgi göstermelisiniz. Onun istediği anda onun dertlerini dinlemelisiniz,  yoksa tam sana ihtiyacım vardı gene yoktun cümlelerini duymaya hazırlanın.

• Sürekli geçmişini gündeme getirenler

Sürekli eski eşinden, eski sevgilisinden bahsedenlerden uzak durun. Onlara yansıtamadığı öfkesini, ve onlara dile getiremediği sözleri size söyleyecektir. Hele bir de terkedilmişlerse eyvah… En ufak bir olayda size şans tanımadan sizi kapı dışına atmak için fırsat kollayacaklardır. İçlerinde biriktirdikleri tüm söylenmemişleri duymaya hazır değilseniz yol yakınken uzak durun.

• Kendinizi tutsak gibi hissettirenler

Sağlıklı ilişkiler, ancak özgür bireylerin beraberliğiyle gerçekleşir. Karşınızdaki insan, sizin ne yediğinize, içtiğinize, kimlerle görüştüğünüze, ne giydiğinize, ne yaptığınıza, nasıl konuştuğunuza, ne düşündüğünüze sürekli karışıyor ve sizin kararlarınıza ve seçimlerinize saygı duymuyorsa, su kaynamaya başlamış demektir. Bir süre sonra kendinizi nefes alamaz halde bulabilirsiniz. İster fikir verme isterse yardım etme maskesi arkasına saklansın, bu tutum size, duygusal bir şiddetle karşı karşıya olduğunuzu hissettirmelidir.

• Hayallerinizi ve yeteneklerinizi küçümseyenler

Her insanın hayalleri ve yetenekleri vardır. Karşınızdaki insan bunları küçümsüyor, engelliyorsa, kısa sürede öz güveninizi ve yaşam sevincinizi kaybetmeniz, neredeyse kaçınılmaz bir sondur. Yaşam, ucu açık bir serüvendir ve bu serüvenin yolunu bir harami gibi kesmeye, kimsenin hakkı yoktur. Hayallerinizi ve yeteneklerinizi engelleyen, kendinizi gerçekleştirmenize karşı çıkan kişilerle, sağlıklı bir bağ ve içten bir ilişki kurmak, neredeyse tamamen imkânsızdır.

• Yalan söyleyenler

Yalan, karşınızdakinin size yeterince saygı duymadığının işaretidir. Kandırma zemini üzerine yürekten bir ilişki nasıl inşa edilebilir? Sürekli yalan söyleyen birine nasıl güven duyulabilir? Yalan söyleyen, gerçeği eğip bükerek sizi kandırıyor ve kendi çıkarların uğruna, sizin çıkarlarınızı feda ediyor demektir. Bir süre sonra her söylediğini sorgulamak zorunda kalacağınız bir insanla, uzun bir yolculuğa güvenle çıkmak mümkün müdür? Ayrıca yalanın küçüğü ve büyüğü arasında da pek bir fark yoktur. Sorun, güvenilmez olmaktır.

• Sürekli olumsuz düşünen ve davrananlar

Sürekli olumsuz düşünce ve davranışlar, kişinin iç dünyasının bir dışa vurumudur. İç dünya kendisini, karşısındaki insana yansıtarak gösterir. Bir süre sonra, olumsuz düşünme ve davranma biçimi, bulaşıcı bir hastalık gibi size de geçebilir. Hayata bakışınız karamsarlaşabilir ve başkalarına karşı olumsuz davranışlar göstermeye başlayabilirsiniz. Olumsuzluk, sizin kendinize ve hayata bakışınızı da etkileyerek, zamanla öz güveninizi ve yaşam sevincinizi kaybetmenize yol açabilir.

• Sahip olduklarınızı kıskananlar

Sahip olduğunuz şeyleri kıskanan birisinin, sizin için en iyiyi istemesini beklemek zordur. Tabii bu durumda, karşınızdaki insanın kendisiyle ilgili ciddi bir memnuniyetsizliğinin olması da mümkündür. Bazen bu kıskançlığa engel olmak için, elinizdeki değerlerden vazgeçmeniz gerektiğine inanabilir veya inandırılabilirsiniz. Bunu yapsanız da, gösterdiğiniz gayret, ne karşınızdakinin sizi daha çok sevmesini sağlayacaktır ne de onun kendisini iyi hissetmesine yardımcı olacaktır.

• Fiziksel şiddet uygulayanlar

Fiziksel şiddet, itip kakmadan, dayağa ve işkenceye uzanabilir. Bu tür bir davranışın saygın bir ilişkide yeri yoktur. Daha sonra özür dilenmesi, oluşan hasarı gidermeye yeterli değildir. Fiziksel şiddete başvuran kişilerin, bunu tekrarlama olasılıkları çok yüksektir. Fiziksel şiddet, kendinize güven ve öz saygınızı ortadan kaldırmanın başlıca yollarından birisidir. Şiddetin yanı sıra, kontrol altında tutulamayan alkol, madde ve kumar gibi kötü alışkanlıklar da, devamlılık olasılıklarının yüksekliği nedeniyle dikkatle izlenmelidir.

Akraba, sevgili/eş veya arkadaş olarak, bir insanı ne kadar severseniz sevin, sağlıklı bir ilişkinin ancak özen, dürüstlük ve saygı ile kurulup yaşatılabileceği gerçeğini lütfen unutmayın!

Nazar Var Üstümüzde Nazar…

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

Sanırım asıl mesele şu: “Sen, tek başına kaldığın zaman nasıl bir insansın?”

imagesCA08ESJ5
Sanırım asıl mesele şu: “Sen, tek başına kaldığın zaman nasıl bir insansın?”
Evren, sana buna göre cevap veriyor.
 Bir insan, yalnız kaldığı zaman kendisine karşı her nasıl davranıyorsa, işte evren-hayat onun için o şekilde var oluyor.

Durup şöyle bir düşünecek olursak korku dolu düşüncelerle nasılda iç içe geçmiş olduğumuzu görürüz..

 

Durup şöyle bir düşünecek olursak korku dolu düşüncelerle nasılda iç içe geçmiş olduğumuzu görürüz..Aslında bu düşünce yapısını ta çocukluğumuzdan beri gördüklerimizle duyduklarımızla inşa edip her geçen gün üzerine yeni korkular ekleyerek çoğaltırız.
Bu korkuları taşıyan zihin tüm bedeni bir virüs gibi sarar..Korku duyulan duyguya göre, her organda değişik etki gösterir..Organlarımızın sağlığını dışarıdan aldığımız besinlerle desteklediğimizi biliyoruz, ama esas duygu ile direk bağlantılı olduğunu bilmiyoruz..Evet duygu çeşitliliğine göre değişiklik gösteren enerji akışının kesintisi ile organlar beslenemeyip rahatsızlanır..Bunu çok boyutlu olarak düşünmeliyiz..Korku dolu zihinle yaşamak beden sağlığını etkilemekle kalmıyor,o korku dolu düşünceden çıkan enerji aynı zamanda yaşamakta olduğunuz hayatınızı da şekillendiriyor..Siz farkında olmadan istemeden de olsa kendinize korktuğunuz şeyin senaryosunu hazırlayıp yaşayacağınız rolü belirliyorsunuz..Biliyorum şimdi soruyorsunuz “e ne yapalım nasıl kurtulacağız bu korku dolu düşünce yapısından ”
Bu düşünce yapısını nasıl edindik ,duyduğumuz sözcükler,gördüğümüz yaşanmışlıklarla değil mi..?.Üstelik bizler bunu bilmeden bilinç altımıza alıp kendi gerçeğimiz yaptık..O halde şimdi bunun tam tersini bilerek, isteyerek yapacağız..Her olumsuz duyguya olumlu sözcükler yerleştirerek bilinç altı temizliği yapmalıyız..Size şunu söyleyeyim tüm korkuların sonucu sadece, YETERİ KADAR İYİ DEĞİLİM düşüncesine çıkar..Bu meslek hayatında olabilir.İnsan İlişkilerinde olabilir Yani yetersizlik duygusu
eşittir kendini layık görmeme ,kendini sevmeme..
ŞİMDİ ŞU ANDA KENDİMİ KABUL EDİYOR VE ONAYLIYORUM
HER ŞEYİN EN İYİSİNİ HAK EDİYORUM
KENDİMİ TAKTİR EDİYOR VE SEVİYORUM
Serap Özger