Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk sanır.
Gazali
Çok sıkılmıştı, bütün gün içinden arkadaşlarına telefon edip, toplantıya gelemeyeceğini söylemek istemişti, ama bir türlü cesaret edememişti ve gitme vakti gelmişti. Yola çıktığında ayakları geri, geri gidiyordu, içinden sizinle olmayı istemiyorum diye haykırmak geliyor ama sesini çıkarmadan, ifadesiz bir suratla yoluna devam ediyordu.
Kapıdan içeri girdiğinde, yüzüne ışıltılı bir gülümseme yerleştirmiş, bembeyaz dişleri ile etrafına gülümseyerek onlara sarılmaya başlamıştı.’Sizleri çok özledim’ derken, aslında içinden, ‘nasıl olurda bir bahane uydurup erkenden geri dönerim’ diye hesaplar yapıyor bir an önce oradan kurtulmanın yollarını arıyordu.
Zaman zaman içinde başka duygular hissederken, etrafındakilerin anlamaması için çaba harcayarak, bunu gizlemeye çalışmayanımız var mıdır? Peki, bazen duygularımızı kendimizden bile saklayıp, inkâr edip, mutlu imişiz gibi davranmaz mıyız?
Yaşadığımız toplumda ben hiç maske takmam, olduğum gibi davranırım, kim ne derse desin diyen kaç kişi çıkar sizce?
Genelde insanlar ile ilişki kurarken, kendimizi korumak ve dikkatli olmak ya da toplumda kabul görmek, onlardan biri olduğumuzu göstermek için bazı maskeler takarız.
Önemli olan bu maskeleri ne sıklıkla kullandığımızdır, devamlımı takıyoruz? Ya da ne zaman nerede ve nasıl kullanıyoruz? Peki, bu maskeler bizleri nelerden koruyor? Y ada bizlere neler kaybettiriyor?
Genelde sosyal maskeleri, başkaları tarafından kabul görmek için kullanırız. Onlara açıkça ne düşündüğümüzü, hissettiğimizi söylersek belki kızabilir, alay edebilirler, dışlanabiliriz diye çekindiğimiz için, olduğumuz gibi değil de onların kabul edeceği şekilde görünüp, iletişime geçeriz. Bu anlamda, en azından karşımızdaki kişileri, gerçekten anlayana kadar sosyal maskeleri kullanmak problem yaratmaz ve aslında beklide gereklidir.
Problem bu maskeleri devamlı kullandığımızda ortaya çıkar, o zaman yakın ilişkide olduğumuz insanların yanında da bu maskeleri kullanıp güvensiz, samimiyetsiz bir ortam yaratırız ki, bu bizi gerçek dostlarımızdan uzaklaştırır. Bir süre sonra kendi iç dünyamızla çelişki yaşamamıza neden olur. Buda bizim gerçek düşünce ve isteklerimizi göstermememize kendimizle hiç ilgisi olmayan davranışlar sergilememize neden olur. Böylece istediği şeyleri yapamayan, söyleyemeyen kısacası istediği gibi yaşayamayan, hayattan zevk almayan bireylere dönüşürüz. Neden mi? İç dünyamızdaki benle dış dünyamızda ki ben birbiri ile çelişir. Elbette ki toplum yaşantısında kişinin sürekli kendi hissettiklerini ve düşüncelerini direkt söylemesi mümkün değildir, ama buda kişinin sürekli bir maske takarak gezmesi anlamına gelmemektedir.
Şimdi kendimize bir soralım, başkalarını memnun etmek için ne sıklıkla maske takıyoruz? Bunun sonuçlarından memnun muyuz? Bazen bu maskeler bizim iç dünyamızla ters düşerek çelişmemize neden oluyor mu?
Günlük yaşantımızda, özellikle çalışıyorsak birçok insan ile iletişim içindeyizdir. Bazısı çok samimi dostumuzken, diğerleri ile sadece laflarız, bir kısmi ile ticari ilişkiler içinde iken, diğerleri ile ailecek görüşürüz. Kısacası iç dünyamızı olduğu gibi açacağımız insan sayısı oldukça azdır. Dolayısı ile hepimiz bazı dönemlerde bu maskeleri takarız. Eğer kendimize güvenimiz tamsa, o zaman bunları daha az kullanmaya gereksinim duyarız. Tam tersi eğer, beğenilmek derdimiz fazla ise, kendimize güvenimizde azsa, o zaman bu maskelere daha fazla gereksinim duyarız. Önemli olan kendimiz ile çelişmeden, gereken yerde gerektiği kadar bu maskeleri kullanıyor olmaktır.
Şimdi sorun kendinize, siz ne sıklıkla bu maskeleri takıyorsunuz? Hep onlarla gezenlerden mi? Yoksa kendine güveni olup ta, gerektiğinde kullananlardan mısınız? Herkesin, yüzünden hislerini anlayamayacağınız maskeler ile dolaştığını ve bunları hiç çıkarmadıklarını hayal edin. Sizce dünya ne denli samimi, sıcak ve yaşanmaya değer olurdu?
Davranışlarından utanıp sıkılma; yaşamın tümü bir denemedir.
Emerson
Kadir Tuğtekin OK
KAHUNA İçsel Dönüşüm Merkezi










Yorum bırakın