Eller, kişiliğinizin aynasıdır…

Uzman Psikolog Zehra Erol, ellerin insanın iç ve dış dünyasını yansıttığını söyledi. Erol, “Eller, kişiliğinizin aynasıdır” dedi.

Sosyal hayatta birçok durumda, insanlar gerçek duygularını gizlemek isteyebilir.

Gerginlik, sinirlilik, mutluluk maskesini taşımaya çalışan insanlar, bir şekilde kendisini çeşitli şekillerde ele verir.

Ellerin şeklinin yanı sıra nereye konulduğunun da önemli olduğunu ifade eden Erol, “Karşınızdaki kişi, konuşurken ellerini koyacak yer bulamıyorsa, bu kişilerin çok çekingen olduğunu söyleyebiliriz. Toplum içinde başarılı olmayan ve içine çok kapalı olan insanlar, tepkilerini ilk önce elleriyle dile getirirler. Heyecanlandıkları içinde ellerini koyacak yer bulamazlar” diye konuştu.

Daima haklıyım diyenler Yürürken ellerini öne kavuşturan bireylerin, duygularına çabuk hakim olan kişilik yapısına sahip olduklarını ifade eden Erol, kendinden emin kişilerin bu davranış biçimini sergilediklerini kaydetti.

Erol, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Yürürken ellerini arkaya kenetleyen insanlar, kendilerini daima haklı olduğuna inanırlar” şeklinde konuştu.

Bu kişiliğe dikkat Bir elini cebine koyup diğer elini başkasının vücuduna dayayan insanlara yaklaşırken dikkatli olunması gerektiğini anlatan Erol, “Bu kişiler, başkalarını yönetmeyi severler” diye konuştu.

 

İŞTE ELLERİN ANLATTIKLARI AÇIK ELLER

Olduğu gibi görünmekten hoşlanan insanlar genellikle ellerini açık tutarlar. Çok cömerttirler. Bu kişiler sır saklamasını bilmezler.

KAPALI ELLER

Otururken avuçları gözükmeyen, yani yumruk yapılmış ellerin sahibi, hayatlarına dair her şeyi gizlemeyi tercih ederler. Hatta bazı düşüncelerini kendilerine bile itiraf edemezler. Gizlilik içinde hareket etmeyi seven bu kişiler, paraya da çok önem verirler. Bu yüzden cimri oldukları da söylenebilirler.

YARI AÇIK ELLER

Otururken ya da konuşurken ellerini yarı açık tutan insanlar, en güvenilir insanlardır. Sır saklamasını iyi bilen bu grup, her insanla rahat ilişki kurabilirler. Ne cimridir ne de yeterince cömerttirler.

CEPTEKİ ELLER

Ellerini cepte tutan insanlar, anlatmak istediklerini bir türlü anlatamayan insanlardır. Genellikle bulundukları yerden rahatsızlıklarını elleriyle dile getirirler. Korkularını dışa vurmak istemezler. Tedirgindirler.

HAREKETSİZ ELLER

Bazen insanlar, elleri yokmuş gibi davranarak hiç hareket ettirmezler. Bu tip elleri gördüğünüzde sahibinin dalgın, kendi başına karar veremeyen kişilik yapısına sahip olduğunu söyleyebilirsiniz

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Arkadaşını Söyle Sana Kim Olduğunu Söyleyelim…

O eski deyimi bilirsiniz: Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. Şimdi size en yakın arkadaşınızla ilgili birkaç soru sorarak, nasıl bir arkadaş olduğunuzu anlamaya çalışacağız…

http://testyourself.tr.msn.com/olcer/Arkadaşını%20Söyle%20Sana%20Kim%20Olduğunu%20Söyleyelim/Start.aspx

 

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

HAYATA Küstüğüm falan Yok Sadece MUHATAP olmuyorum

HAYATA Küstüğüm falan Yok Sadece MUHATAP olmuyorum

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Gece yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine; “Ben elimden geleni yaptım” diyebilesin

Her şeyden önce iyi yaşa.

Sırf tesadüfen bu dünyaya gelmiş gibi, laf olsun diye günlerini geçirme.

Eğer gerçek aşkı tanıyacak kadar şanslıysan; bütün kalbin, ruhun ve bedeninle sev.

Hayatını öyle yaşa ki; her an kendi elini sıkabilesin.

 Ve her gün hiç olmazsa faydalı bir şey yap ki;

Gece yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine; “

Ben elimden geleni yaptım” diyebilesin.

 W.Shakespear

Bileti En Son Kaça Veriyon?

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Sakın Kaçırmayın…İstanbul’u canlı Hd kalitesinde izleyebileceğiniz bir ortam…

İstanbul’u canlı Hd kalitesinde izleyebileceğiniz bir ortam

 

 

http://www.istanbulizle.com/

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Haydi Dikkatimizi Arttırma Zamanı… Kurbağayı Bulun Bakalım…

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Temel ile Dursun…

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Vah Gidene Mi Vah Kalana Mı?

Sanırım ölüm kelimesiyle ilk tanışmam 8-9 yaşlarında Büyükada’da mahallede arkadaşlarla oynarken olmuştu. Marifetmiş gibi oğlanlardan biri yanıma gelmiş ve aynı Cem Yılmaz’ın yaptığı gibi “ölüceksin çocuk” deyip koşarak yanımdan uzaklaşmıştı. Kelimenin manasını bilmememe rağmen, iyi bir şey olmadığını sezdiğimden mi ne koşarak ve ağlayarak annemin yanına gidip “ölmek ne demek?” diye sormuştum…

Annem ne diyeceğini bilmez şaşkın bir tavırla “aman böyle şeyler de nerden aklına geliyor” diye beni geçiştirmeye çalışsa da “ama anne herkes mi ölür” diye üstelemem karşısında, “evet ama 100 yaşına kadar yaşadıktan sonra” diye cevap vermişti. O yarım yamalak sayı bilir halimle 100 yaşın hayli ilerde olduğuna karar verip, içim rahatlamış bir halde oyun alanımıza geri dönmüştüm…

Maalesef 15’imde anneannemi, 18’imde de önce kardeşim dediğim erkek kuzenimi, arkasından da iki çok yakın kız arkadaşımı trafik kazasında kaybedince, insanların her an ölebileceği gerçeğini de kavramış oldum. Yıllar içinde sıralı sırasız bir çok sevdiğim insanı kaybederek de bu gerçeği defalarca tekrar yaşadım…

Arkada kalanlar olarak acı, isyan, öfke, bunalım, özlem, keşkelerle dolu (keşke bunları söylemeseydim, keşke daha fazla vakit geçirseydim) uzun bir süreç geçirdikten sonra insanın yüreğinde hiç bitmeyecek bir özlem ve sevgiyle yaşamaya devam ettiğini öğrendim…

Günlük hayatın rutinine dönmenin ve birlikte vakit geçirmenin yarattığı alışkanlıklardan kurtulmanın ne kadar zor olduğunu öğrendim…

Her ortak arkadaşı gördüğümde içimin nasıl sızladığını öğrendim…

Onlara danışmak istediğimde burada olmadıkları için kime danışacağımı bilememenin yarattığı şaşkınlıkla yaşamayı öğrendim…

Onlarsız yaşamanın insanın ağzında kekremsi bir tat bıraktığını öğrendim…

Kaç sene geçerse geçsin onlardan bahsederken gözümden bir damla yaş geldiğini öğrendim…

Kimseye fazla bağlanmamak gerektiğini öğrendim…

Kimseyi hayatımın merkezi haline getirmemeyi öğrendim…

Kimseye muhtaç olmamak gerektiğini, insanın kendi ayakları üzerinde durması gerektiğini öğrendim…

Herkese bir gün ya giderse diye aramda mesafe bırakarak yaşamayı öğrendim…

Her konuşmamızı son konuşmamız gibi yapmamız gerektiğini öğrendim…

Küslükleri bitirmek gerektiğini sonra buna vaktimizin olmayabileceğini öğrendim…

Hayatta keşkelerin hiçbir işe yaramadığını öğrendim.

Ne hissediyorsak, ne düşünüyorsak, ne istiyorsak onun peşinden gitmemiz gerektiğini öğrendim…

Ve hayatın çok kısa olduğunu öğrendim…

Gidenlere ise ne olduğunu bilmiyoruz…

Avuntumuz cennete gitmiş oldukları yönünde…

Ben onların iletişim kuramadığımız bir başka boyuta geçtiklerini ve her neredelerse bizi kollayıp, gözettikleri inancını taşıyorum.

Buradan da cümlemizin tüm kayıplarının ruhlarına Allah’tan rahmet diliyorum…

“Hani insanlar 100 yaşına kadar yaşıyordu anne?” Beni kandırdın galiba…

Sağlıcakla,

Lise Yıllarına Gittim Dönücem…

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Sarı, Mavi, Kırmızı Yeşil… Rengini Seç… Karakterini Bul…

SARI:Çılgın bir renktir,neşeyi ve hareketi simgeler.Popüler,neşeli,kabına sığmayan kişilerdir.

MAVİ:Asaleti ve ciddiyeti simgeleyen bir renktir.Tertipli,düzenli,kuralcı ve disiplini seven kişilerdir.

KIRMIZI:Canlı ve dikkat çekici bir renktir.Güçlü,kararlı ve yönetme eğilimli kişilerdir.

YEŞİL:Rahatlatıcı ve huzur verici bir renktir.Sükuneti ve uyumu simgeler.Barışçıl,uyumlu ve sevecen kişilerdir

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Çiçeklerle hoş geçin, balı incitme gönül.

Çiçeklerle hoş geçin, balı incitme gönül.

 Bir küçük meyve için, dalı incitme gönül.

 Başın olsada yüksek, gözün enginde gerek,

Kibirle yürüyerek,yolu incitme gönül…

 Mevla verince azma, geri alınca kızma,

 Tüten ocağı bozma, külü incitme gönül..

Dokunur gayretine, karışma hikmetine

Sahibi hürmetine, kulu incitme gönül..

Sevmekten geri kalma, yapan ol,yıkan olma

Sevene diken olma, gülü incitme gönül..

Konuşmak bize mahsus,olsada bir güzel süs,

Ya hayır de, ya da sus, dili incitme gönül…

*Yunus Emre*

Dönüp bakacaksınız geriye ve güleceksiniz başınızdan geçenlere…

Göreceksiniz.

Bir gün yaptıklarınız gerçekten işe yaramış,

 Dilediğiniz her şey gerçekleşmiş.

Dönüp bakacaksınız geriye ve güleceksiniz başınızdan geçenlere.

Ve kendinize “Bunların hepsini nasıl atlattım” diye soracaksınız. …

Sadece, umudunuzu asla kaybetmeyin!

 Sadece, hayal kurmaktan vazgeçmeyin!

Ve asla eksik etmeyin hayatınızdan sevgiyi.

Jancari Campi