
Yeni tanıştığınız birinin doktor, mühendis, öğretmen ya da fotoğrafçı olması size onun kişisel becerileri ve vasıfları hakkında az çok bilgi verir, ancak onun kişilik özelliklerine ilişkin net ipuçları edinmenizi sağlamaz.
Son yapılan araştırmalar, bir kişinin karakter özelliklerinin ortaya çıkmasını sağlayan en önemli donenin, hobileri olduğunu gösteriyor. Bunun yanı sıra hobi, boş vakitleri değerlendirmek için tercih edilen bir uğraş değil. Çünkü rekabetçi yapıya sahip kişiler yine rekabetçi uğraşları seçiyor.
İşte örnekler:
* Golf: Golf sporuyla ilgilenenler entellektüel, zeki, iddialı ve hırslı kişilikler olarak tanımlanıyor. Yenilikleri keşfetmeye de oldukça meraklılar
* Avcılık: Hırs ve iddia burada da karşımıza çıkıyor. Ancak bunun yanı sıra merhamet duygularının bir hayli üst seviyede olduğu gözleniyor. Kararsızlık ve duygularında çelişki yaşayan bir karakter yapısının da söz konusu olduğu söylenebilir.
* Koro solistliği: Egoist olmadıkları gibi böyle insanlardan da hoşlanmazlar. Yardımcı ve paylaşımcıdırlar.
* Dans: Dansla uğraşanlarda atak, cesur, kendinden emin, agresif ve saldırgan bir kişilik söz konusu. Kimi zaman narsizme varan bir özgüven görmekteyiz.
* Yüzme: Entellektüellik ve estetik merakı olan kişilerdir. Her daim örnek birer kişilik olmak için çabalarlar.
* Sörf: Sezgi güçleri çok güçlü insanlardır. Halk arasında altıncı his diye tabir edilen öngörüleri vardır.
* Yelken: Güvenmekte çok zorlanan bir kişilik yapısı söz konusudur. Mağrur, gururlu, onurlu ve donuk insanlar oldukları görülür.
* Paraşüt: Cesur, atak ve kendilerinden son derece emin bir yapıya sahiptirler. Aşk insanı oldukları söylenebilir. Sıra dışı olduklarının da altını çizmek gerekir.
* Tenis: Zarafet söz konusudur. Gururlu kişilerdir ve iletişimde son derece başarılı oldukları bilinir.
* Dalma: En çok boşanma yaşayan karakter yapısıdır. Ruhsal ve duygusal olarak yaralıdırlar.
* Balıkçılık: Duygusallık, tatminsizlik, içe kapanıklık ve acıma duygusunun üst seviyede olması baskın özellikleridir.
* Buz pateni: Duygularıyla hareket eden ürkek karakterlerdir..
Her Zaman Kalbimizden Gelen Ve Doğru Bulduğumuz Sese Uymalıyız, Çünkü O Ses Hiçbir Zaman Yalan Söylemez. Tolstoy.
“ Bir zamanlar 4 Oğlu olan bir adam varmış. Çocuklarının çok erken karar vermemeleri ve önyargılı olmamaları için onları bu konuda eğitmek istemiş. Böylece her birini uzak bir yerde duran Ağacın yanına gidip ona bakmalarını istemiş.
İlk oğlan Kışın gitmiş, İkincisi İlkbahar, üçüncüsü yazın ve sonuncusu sonbaharda. Geri döndüklerinde hepsini bir araya çağırmış ve ne gördüklerini s…ormuş. İlk Oğlan Ağacın çok çirkin, yaşlı ve kupkuru olduğunu söyledi.
İkinci oğlan Hayır yeşillikle doluydu ve canlıydı dedi.
Üçüncü oğlan başka fikirdeydi. Çiçekleri vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki daha önce hiç böyle bir şey görmemişti.
Sonuncu Oğlan hepsinin haksız olduğunu ve ağacın meyvelerle dolu, canlı ve hayat dolu olduğunu belirtti. Yaşlı Adam Oğullarına hepsinin haklı olduğunu söyledi.Çünkü hepsi farklı mevsimlerde ağacı görmeye gitmişti.
Onlara bir Ağacı veya bir İnsanı kısa bir süre veya bir mevsim tanıdıktan sonra yargılayamayacaklarını anlatmaya çalıştı.Ya da neye sahip olup olmadıklarını …..
Gerçekleri ancak sonunda 4 mevsimi gördükten sonra görürsünüz . Eğer kışın vazgeçersen, İlkbaharın nimetinden olursun, Yazın Güzelliğinden ve Sonbaharın bütünlüğünden de…
Bir mevsimin acısının, diğer güzel mevsimleri parçalamasına izin vermeyin. Hayatınızı bir mevsim yüzünden yargılamayın…
Sevmek bir eli tutar gibi yapıp bırakmaksa …………. TUTMAYACAKSIN …!!
Sevmek ilk yol ayrımında ayrılmaksa ………………… YÜRÜMEYECEKSİN …
Sevmek taşıyamayacağın yüreğe gönül vermekse … KALKIŞMAYACAKSIN …!!
Sevmek başka yüreklerde teselli bulmaksa …………. SAHİPLENMEYECEKSİN …!!
Soru;Bir gün bir mavi kuş aniden camınızdan içeri giriyor ve dışarıya çıkamıyor. Bu yolunu şaşırmış kuşta sizi çeken bir şey var ve onu beslemeye karar veriyorsunuz. Ama ertesi gün kuşun rengi sizi şaşkınlığa düşürerek maviden sarıya dönüşüyor! Üçüncü gün sabahında parlak bir kırmızı ve dördüncü gün tamamen siyah oluyor. Beşinci gün uyandığınızda kuşun rengi nedir.
Cevaplar:
1. Renk değştirmiyor siyah kalıyor
2. İlk rengi olan maviye dönüyor
3.Beyaz oluyor
4.Altın rengi oluyor
Uçup odanıza giren kuş, iyi bir şans sembolü gibi görünmektedir. Ama aniden renk değiştirerek bu mutluluğun uzun sürmeyeceği konusunda endişelenmenize neden olur. Bu duruma vereceğiniz tepki gerçek hayattaki zorluklara ve belirsizliklere vereceğiniz tepkileri gösterir.
Cevabınızda kuşun siyah olduğunu söylediniz.
Kuşun renk değiştirmediğini siyah kaldığını söyleyenler karamsarlardır;
Durum bir kez kötüye gidince bir daha asla düzelmeyeceğini mi düşünüyorsunuz.? Belki de şöyle düşünmek daha iyi gelebilir; Eğer bu en kötü durumsa o zaman işler daha kötüye gidemez. Unutmayın, hiç dinmeyen yağmur yoktur ve en karanık gecenin sabahında bile mutlaka güneş doğar.
Cevabınızda kuşun yeniden mavi olduğunu söylediniz.
Kuşun yeniden maviye döndüğünü söyleyenler iyimserlerdir;
Hayatın iyi ve kötünün bir karışımı olduğuna inanıyorsunuz ve gerçekle savaşmakla bir şey elde edilemeyeceğini biliyorsunuz. Şanssızlığı soğukkanlılıkla kabulleniyorsunuz ve olayları strese ya da endişeye kapılmadan kendi akışına bırakıyorsunuz. Bu da size şanssızlığın dalgalarında sürüklenmek yerine onlarla birlikte yol almayı sağlıyor.
Cevabınızda kuşun beyaz olduğunu söylediniz.
Kuşun beyaza döndüğünü söyleyenler baskı altında sakin ve kararlı davranabilenlerdir;
En kötü zamanlarda bile kaygılanmakla ya da kararsızlıkla zaman kaybetmiyorsunuz. Eğer durum çok kötüleşirse o zaman gereksiz bir üzüntünün bataklığna kapılmadan kayıplarınızı bir kenara atıp, amacınız için kendinize bir yol seçiyorsunuz. Bu iradeli tutumunuz, işlerin hep yolunda gitmesini sağlıyor
Kuşun altın rengine döndüğünü söyleyenler korkusuzlardır;
Siz baskının anlamını bilmiyorsunuz. Size göre her durum bir fırsat. Napolyon ile kıyaslanabilirsiniz., demiş ki, “İmkansız: bu sözcük fransızca değildir” Ancak sonsuz güveninizin sizi gafil avlamasına izin vermeyin. Korkusuz ile çılgın arasındaki çizgi çok belirgin değildir.
Biz Çiçeği :Ubuntu
insanların birbirlerine bağlılık ve ilişkilerine odaklanan etik ya da hümanist bir felsefedir. Sözcük Güney Afrika’daki Bantu dilleri’nden gelmektedir.
Ubuntu klasik bir Afrika anlayışı olarak görülmektedir; “Ben, ben olduğum için sen, sensin”
Desmont Tutu, Ubuntu kavramını şöyle açıklar; “Ubuntu’ya inanan bir insan diğerlerine açıktır, diğerlerine olumludur, diğerleri iyi ve yetenekli olduğunda tehdit altında hissetmez, onun daha büyük bir bütünün parçası olduğunu bilmekten gelen bir özgüveni vardır ve diğerleri aşağılandığında, küçük düştüğünde, zülüme uğradığında ya da ezildiğinde kendini de aşağılanmış hisseder.”
Yaşamının bugününde inanıyorum ki Tanrı şunu bilmeni istiyor:
Sen Tanrı’nın lekesiz bir çocuğusun, tüm masumiyetinle çok güzelsin ve bu ne yapmış olursan ol yine de senin için geçerlidir.
Muhteşemliğini, olduğun kişinin harikalığını senden alabilecek hiçbir suç işleyemezsin. Aramızda bir kez bile yolundan sapmamış, birine ihanet etmemiş, aptalca davranmamış, baştan çıkmamış, bağımlılığa düşmemiş ya da yoksunluk çekmemiş biri var mı ki?
Hepimiz insanız ve bizi Tanrı’nın gözünde mükemmel yapan şey de bu. Gerçekten. Olduğumuz gibi. Kuralları çiğnediği için dayak yeyip yemeyeceğini merak ederek titreyen dudaklarla bir yetişkine bakan 3 yaşındaki çocuklar gibi…
3 yaşındaki çocuk bütün masumiyeti ile çok güzeldir. Kar tanesi kadar saftır ve onda henüz tamamen anlaşılmamış ve davranışlarında tam olarak özümsenmemiş bir şeyler vardır. Bu normaldir. Davranışlarımızı, “kötü” olmak için yapmayız. Aslında hiçbirimiz kötü değiliz.
Sadece bazen hata yaparız. Ve Tanrı bizi yine de sever: sınırsızca, tam olarak ve sonsuza dek.
Olduğumuz gibi.
Bu arada…bu özel hatırlatmanın sana neden bugün geldiğini zaten biliyorsun. / Neale Donald Walsch
On this day of your life, I believe God wants you to know…
…that you are a pure child of God, beautiful in your innocence — and
That this is true no matter what you may have done.
There is no offense you could ever commit that can rob you of your
magnificence, or of the wonder of who you are. Yet who
among us hasn’t fallen from the path, betrayed another, acted
unwisely, fallen prey to temptation, given in to a craving or addiction?
All of us are human. And in God’s eyes that makes us perfect.
Really. Just the way we are. Like 3-year-olds, looking anxiously
up at some elder, wondering with quivering lips whether we’ll get
a spanking for breaking the rules…
The 3-year-old is beautiful in her innocence. He is pure as snow,
and there is simply something that has not been totally understood,
or fully integrated into behavior yet. It’s okay. We don’t mean to
be “bad.” And in truth, we aren’t. Not a one of us.
We’re simply, sometimes, mistaken. And God loves us anyway.
Immensely. Completely. Eternally.
Just as we are.
Oh, and by the way, …you already know
the reason that this particular reminder
came to you today…/ Neale Donald Walsch