Eeee bir İstanbul’lu olarak bugünkü yazımda İstanbul çevresinde bir gezintiye çıkmak istedim… Neresi olabilir diye düşünmeye fırsat bile bulamadım. Manşukiye hemen ben ben ben… beni yaz diye anılarımın arasından atlayıverdi. Doğrusunu isterseniz hakkı da var. Orayı uzun yıllar önce keşfettim. Fırsat buldukça da gittim hala da giderim. Hem nostaljiktir hemde bugünümden bir parçadır benim için…Dört mevsimde gidilebilmesi büyük bir avantaj…
Manşukiye benim gözümde şöyledir… Yeşilliklerin, yürüyüş yollarının, küçük çağlayanların, derelerin olduğu bir yer. Üstelik çok güzel yemek yiyebileceğiniz bir yer. Etraf alabalık çiftlikleriyle dolu olduğundan güveçte alabalık en favori yemektir. O ortamda iştahınız yerinde olacağından sadece alabalık yemek yetmeyecektir yanında güveçte mantar ve güveçte kaşer yemenizi de öneririm. Genelde hep aynı yere yemeğe giderim. Dere kenarında tahta masaların olduğu, yemek yerken hem suyun şırıltısını dinleyebileceğiniz, hemde suyun taşlara çarpa çarpa gelişini izleyebileceğiniz bir yer. Sırada foto zamanı…
Artık yavaş yavaş geri dönme vakti geliyor. Yaklaşık bir buçuk saatlik bir yol var önümüzde. Gelirken iyide dönerken biraz sıkıcı oluyor açıkçası… Ama böyle güzel bir gün geçirmek için tabi ki değer…
Sağlıcakla,


















Yorum bırakın