Üniversitedeki dört Hukuk öğrencisinin canı o hafta sonu Pazartesi günü sabah yapılacak olan Hukuk Felsefesi sınavına hazırlanmak istemiyordu. Nasıl istesinler ki?
Yakınlardaki bahçede kız lisesinin mezuniyet toplantısı vardı. Hava güzeldi, gençler deli kanlarının damarlarında hızlı aktığı yaşlarda idiler. Kızlar havadan da güzeldiler ve yeni ufuklara açık oldukları bir günlerindeydiler. Özetle gün Hukuk Felsefesi çalışacak gün değildi.
Önce ne yapacaklarını düşündüler, sınavı atlatmanın planlarını yaptılar ve sonra giyinip saçlarını şekle soktular heyecan içerisinde bahçeye gittiler. O gün gece geç vakitlere kadar eğlendiler. Gün boyunca harika ümitler ve heyecanlar yaşadılar.
Ertesi gün ellerini ve giysilerini olabildiğince kirlettiler ve öğlene doğru Hukuk Felsefesi hocasının yanına çıkıp sınava gelirken yolda birlikte bindikleri arabanın lastiğinin patladığını, yedek lastik de patlak olduğundan saatler boyunca arabayı itmek zorunda kaldıklarını bu yüzden sınava yetişemediklerini söylediler. Hoca, soğuk bir ifade ile üç gün sonra dördü için özel bir sınav yapacağını söyledi. Gençler sevinç içerisinde Hukuk Felsefesi çalışmaya ve bir sonraki hafta sonunu hayal etmeye evlerine döndüler.
Sınav günü geldiğinde hoca bu sınavın kendilerine özel bir sınav olacağını söyledi. “Umarım Hukuk felsefesinin ruhunu çalışmışsınızdır” dedi ve her birini ayrı ayrı odalara koydu. Odalarda oturacakları sırada üzerinde 100 puanlık bir tek soru olan bir kağıt vardı;
*Pazartesi günü sınava gelirken bindiğiniz arabanın hangi lastiği patladı? Lütfen aşağıdaki şıklardan birini işaretleyiniz.
a) Ön sol b) Ön sağ c) Arka sol d) Arka sağ
————
Başkalarına yalan söylemek ciddi iştir! Sonunda utanabilirsiniz.
Daha kötüsü de var, yaşama yalan söylemek büyük kayıptır! Yaşamı muhtemelen ıskalarsınız.
En hazin olanı insanın kendi kendine yalan söylemesidir. Asla kazanma şansı yoktur.
Kadının biri Gandi’ye küçük oğlunu getirmiş ve kendisine şunları söylemiş; “Ne olur Mahatma (Yüce Ruh demektir) oğlum durmadan şeker yiyor. Hasta olmasından korkuyorum, seni dinleyecektir. Lütfen ona şeker yememesini söyle”
Gandi yüzünü buruşturmuş. Bir süre düşünmüş sonra da “Gelecek hafta getir onu bana ” demiş.
Bir hafta sonra annesi çocuğunu getirince de çocuğa kısaca “Şeker yememelisin” demiş. Çocuğun annesi şaşkınlıkla sormuş; “Mahatma bunu niye geçen hafta söylemedin?” Gandi gülerek cevap vermiş “Önce bu uyarıyı kendime yapmalı idim. Ben de çok şeker yiyordum. Kendime aynı sözleri geçen hafta söyledim, denedim ve şeker yemeyi bırakabildiğimi gördüm” demiş.
İnsan kendini ve bilhassa ağzından çıkanları bilmeli, kendi ile yüzleşmeli, kendi kendine söylediklerini bile tartmalı.
—————-
(Tazria)
Kaynak: moris levinin facebook sayfasından alınmıştır
Bir Cevap Yazın