


Doç. Dr. Şafak Nakajima
Bazı düşüncelerimiz bize çok doğru ve mantıklı görünseler de, aslında gerçeği temsil etmezler.
…
Olumsuz duyguları tetikler; kendimizi kötü hissetmemize yol açarlar.
Bu tür düşünceler, tuzaklarla doludurlar; ya da diğer bir değişle, tuzaklı düşüncelerdir.
Eğer tanımayı başarırsak, onları olumluları ile değiştirebilir ve zamanla daha dengeli, gerçekçi ve huzurlu hayatlar sürebiliriz.
Gelin şimdi, bu düşünce tuzaklarından bazılarına, yakından bakalım:
• Filtreleme: Bir konuda veya olayda, tüm olumlu unsurları atıp sadece olumsuzlara odaklanmaktır. Mükemmel bir sunum yaptığı halde, birinin yaptığı küçük bir eleştiri nedeniyle kendini kötü hissetmek, buna bir örnektir.
• Siyah-Beyaz – Kutuplu düşünme: Her şey ya iyidir ya kötü; ya güzeldir ya çirkin; ya başarılıdır ya başarısız. Hayatın zıtlıklar değil, sayısız ara tonlardan oluştuğunu görememektir. Çok değer verilen bir kişinin tek bir hatası nedeniyle değersizleşmesi, kutuplu bir düşüncedir. O kişi ya muhteşemdir, ya da berbat birisi.
• Aşırı Genelleme: Tek bir bulguya bakıp veya yeterince deneyim sahibi olmaksızın, bir konuda kesin sonuca varma eğilimidir. Bir iş görüşmesinde başarısız olunduğunda, artık işverenler tarafından asla beğenilmeyeceğine, hiç bir zaman iş bulamayacağına inanmak gibi.
• Etiketleme: Kişinin, kendisinin veya başkalarının bir davranışına bakarak, onun kişiliği veya tutumu hakkında kesin hüküm vermesidir. Arkadaşlarıyla bir kez akşam yemeğine çıkan çocuklu yakınını, ‘’sorumsuz anne’’ olarak nitelendirmek veya annesine uğramak yerine eşiyle sinemaya gittiği için kendisini beş para etmez bir evlat olarak tanımlamak, etiketleme örnekleridir.
• Akıl Okuma: Karşısındaki zihninden geçenleri tahmin etmeye dayanan bir düşünce tuzağıdır. Duygu ve davranışlar, bu tahmine göre şekillenir. ‘’Onun yanında satıcıyla pazarlık ettim; benim basit bir insan olduğumu düşünüyor!’’
• Kişiselleştirme: Etrafındaki olaylar veya kişilerle ilgili, kişisel bağlantılar kurulur. Örneğin, koridorda karşılaştığı iş arkadaşının keyifsiz görünmesinden, kendisinin onu kızdırdığı gibi bir sonuca ulaşır.
• Kontrol yanılsaması: Kişi, başkalarının acı ve mutluluklarından, kendisinin sorumlu olduğuna inanır. Bir doktor, ağır bir hastalık sonucu, her tür doğru tedaviye rağmen hastasının kaçınılmaz ölümünden kendisini sorumlu tutabilir. Kişi, aile toplantısında çok fazla gülüp eğlenilmemesini, kendisinin yeterince çaba sarf etmemesine bağlayabilir.
Bu listeye, ”hep haklı çıkmak,” ”başkalarının davranışlarını baskı yoluyla değiştireceğine inanmak” gibi, başka düşünce tuzakları da eklenebilir, elbette.
Onları öğrenip tanımak, haklı kanıt ve temelleri olup olmadığını sorgulamak, hayatta her şeyin göreceli olduğu gerçeğini kabullenip, siyah-beyaz keskinliğinde düşünmekten kaçınmak, başkalarının düşüncelerine kulak vermek, tuzaklı düşüncelerin kendimize ve başkalarına verdiği zararın üzerine düşünüp, bu zararları vermekten vazgeçmek için çaba göstermek, daha verimli ve mutlu hayatlar sürdürmemize yardımcı olacaktır

Gecenin Duası:
Ey şanı büyük, keremi bol olan Rabbim. Sen Macid isminle tecelli et, gönlümüze ferahlık ver. Sana sığınan kullarının sıkıntılarını giderdiğin gib…i bizim de sıkıntılarımızı gider… Ey merhamet edenlerin en merhametlisi. Senden rızkın, ilmin bol ve hayırlı olanını dileriz. Amin.
Uğur Koşar ”En Güzel İsimler Allah’ındır” kitabından….

Zihninizi boşaltın. Ortam az aydınlatılmış, temiz, rahat ve sessiz olsun. İsterseniz meditasyon yapın ya da derin nefesle isteğinize konsantre olun.
Niyetinizi belirtirken, mutlaka “İlahi olanla” ya da “Işığa frekanslı” varlıklarla irtibat isteyin. Size görünen varlığa: “İlahi misin?” diye sorun. Bu varlıklar yalan söyleyemezler.
Rüyalar: Uyumadan önce rüyanızda onunla karşılaşmayı dileyin. Size yardımcı herhangi bir varlık olarak görünecektir. Ona ismini sorun. İsmini öğrenirseniz kimseye söylemeyin. Yardım istediğinizde onu bu isimle çağıracaksınız. Zihninizde ilk beliren ad, ona aittir.
Düşünceler ve Duyular: Çekim Yasası’nı bilen herkes de bilir ki düşünceyle bir çok şeyi gerçekleştirmek mümkündür. Meleğiniz sizinle direk kulağınıza konuşabilir ya da fikirler yoluyla konuşur. Size yol gösteren bazı fikirlerin size ait olmadığını bir şekilde anlarsınız. Ani bir şekilde, bilirsiniz.
Dua Etmek: Dua, niyetlerin seslendirilmiş halidir ve kendi başına bir enerjisi ve maddeye form verme yeteneği vardır. Karşılaşmak için dua edin.
Mektup yazmak: Koruyucu Meleğinize bir mektup yazın. Hayatınızda değiştirmek istediğiniz ne varsa, istek ve niyetlerinizi belirtin ve kendisiyle karşılaşmaya hazır olduğunuzu söyleyin.
Resimlemek: Tüm ruhani varlıklar gibi meleklerin de bir biçimi yoktur. Ona biçim veren insanoğlunun bir biçime sokma çabasıdır ya da kişinin deneyimlerine göre bir form alırlar. Siz nasıl görmek isterseniz, öyle görüneceklerdir. Işık, kanatlı bir varlık, rahibe, rahip, ak sakallı dede, derviş vb.
Yardım istemek: İhtiyaç duyduğunuzda yardım isteyin. Niyetiniz kısa ve öz olsun. Bencil bir niyet değilse, yardım hemen gelir.
Korkmamak: Korku onları uzaklaştırır. Korkunun da bir enerji frekansı vardır ve onları iter. Bazen ayak seslerini duyabilir, yatağınıza oturduğunu hissedebilirsiniz. Sevgi ve temiz bir kalp ile sizi korkutmamasını, ama hep yanınızda olmasını isteyin.
Meleğinizle Çalışma ve Soru Sorma İmajinasyonu:
Bu imajinasyonu Başmeleklerle de yapabilirsiniz. Kesinlikle insanoğlu onlardan da yardım alır. Dinleri çarpıtan kişiler yıllarca böyle dediler bize:
Onlar peygamberlere ve aydınlanmış kişilere gelirler. “Ben küçük ve günahkar bir varlığım, bana mı gelecekler?” diye düşünmeyin. Gözlerinizi kapatın. Uzun, loş ışıklı, kırmızı halıların olduğu bir koridorda ilerleyin. Her yer bembeyaz ışıkla dolu. Beyaz mermer basamaklardan inin. Orada bir çok kapı var. Bir kapının üzerinde yardım istediğiniz Başmeleğin ya da kendi koruyucu meleğinizin ismi belirecek. Hazır olduğunuzda kapıyı çalın. Kapı açılıyor ve sizin imajine ettiğiniz formda meleğiniz karşınızda. Ona bir soru sorun. Bu soru, “bu dünyadaki görevim nedir? ” olabilir. “Hayatımı olumlu yönde nasıl değiştirebilirim?” olabilir. “Bu işi yapmam hayırlı mı?” olabilir. Terketmeniz ya da bırakmanız gereken şeyler olabilir. Şimdi, size bir cevap verdi. Bu cevap için teşekkür ettiniz. Kapı kapandı. Cevap o anda, bir hediye biçiminde, bir yazı şeklinde, bir görüntü şeklinde, bir ses şeklinde gelebilir. O akşam ya da ilerleyen günlerde arkadaşınızın “bunu neden dediğimi bilmiyorum” olarak ifade ettiği şekilde olabilir.
Şunu unutmayın. Bazen biz konuşmayız. Bu durum, enerjiyle ya da ruhsal konularla çalışanlarda sıklıkla olur, bazen saf ama sıradan insanlarda da olur( Zeka engelliler, küçük çocuklar gibi) Size öyle bir şey söylerler ki “mesaj” gibi kafanızda yankılanır. Bir kaç gün bu işaretlere dikkat edin. Kültürümüzde bir laf vardır: “Söyleyene değil, söyletene bakın” diye. Emin olan söyleten bazen başkası
alinti

İnsan hayatının önemli bir kısmı kapalı mekanlarda geçtiği için bu konu büyük önem arzetmektedir. Özellikle ev hanımlarının zamanının çok önemli bir kısmı bu kapsamda ele alınmalıdır. Dolayısıyla insanın bulunduğu mekanın rengi kişiliği ile uyumlu olmalıdır. Bu amaçla dekorasyonda doğru renkler seçmeli, odanın şeklini doğru ayarlamalıyız.
Oturma Odası:
Oturma odası, ev sakinlerinin en fazla vakit geçirdikleri mekandır. Bu kısımlar için doğal ve yumuşak renkler tercih edilmelidir. Oturma odalarında dikkat dağıtıcı renklerden uzak durulmalıdır. Yeşilden mora açık renkler tercih edilmeli, kanepe, halı ve sandalyelerin renkleri duvarların renklerinden koyu olmalıdır.
Yemek Odası:
Açık ve orta koyu renklerde olmalıdır. Yemek odası için seçim yaparken yiyeceklerin doğal renklerini gözünüzün önünde bulundurmalısınız. Yeşil ve tonlarından uzak durmalısınız.
Çünkü bu renklerin hastalık hissi veren özellikleri vardır. Masa örtüsü ve peçeteler dikkat çekici sarı tonlarında olmalıdır.
Mutfak:
Mutfakta pembemsi sarı tonlu heyecan ve enerji veren renkleri seçmelisiniz. Bu renkler tembelliği yok eder, enerji verir, yaratıcılığı artırır. Mutfakta iyi aydınlatma olmalı, mutfak tezgahı canlı renkte olmalıdır. Mutfakta kullanılan gereçler, mekânın hakim rengiyle uyum içerisinde olmalıdır.
Yatak Odası:
Gençler ve yeni evliler yatak odalarında yumuşak ve huzur veren, kırmızıya yakın hoş renkleri seçmeli. Bu yaş grubundan büyükler ise yumuşak maviye yakın sarımsı renkler seçmelidirler. Ayrıca seçilecek renkler bulunulan yerin havasına göre uyum içinde olmalıdır. Mesela soğuk yerlerde sıcak renkler, sıcak yerlerde serinlik hissi veren renkler tercih edilmeli.
Çocuk Odası:
Ergenlik çağına gelene kadar çocuk odalarında kırmızı, turuncu ve sarı gibi neşe ve canlılık veren renkleri tercih edilmeli. Daha ileri yaşlarda ise mavinin ve yeşilin tonları kullanılabilir. Bu odalar için koyu renklerden uzak durulmalıdır.
Çalışma Odası:
Bu mekanlarda, insanın anlama ve çalışma yeteneğini artıracak maviden mora kadar olan renkler tercih edilmelidir.
Renklerin dili, yani neyi ifade ettiği konusunda neler söylemek istersiniz?
Yaratılan ve görülebilen bütün renkler pozitiftir ve insanı rahatlatır, ona mutluluk verir. Renklerle kişinin iç dünyasını okur ve insanların hayatını daha düzenli hale getirmiş oluruz. Renklerin dili, yani insan psikolojisine etkisi şöyledir:
Kırmızı:
Bu renk insanın kendisini daha enerjik ve harekete hazır hissetmesini sağlar. Heyecanı ve hareketi sevenler bu rengi seçerler. Bu rengin etkisinde yaş faktörü önemlidir.
Turkuaz:
Dikkatlerin size yönelmesini sağlar. Genellikle insanlara açık bir iç dünyanız vardır.
Bu renkten hoşlananların duygu ve düşüncelerinin saf ve açık olduğu görülür.
Giysilerinizde turkuazı kullanırsanız genç ve dinamik kalırsınız.
Beyaz:
Temizliğin, sağlığın ve masumiyetin ifadesidir. Tarafsızlığın rengidir.
Turuncu:
Bu renk de kırmızı kadar olmasa da enerji ve heyecan veren bir renktir. Turuncu rengi seviyorsanız cesur ve maceracı bir kişiliğe sahipsiniz demektir. Bu rengin insanları gülmeyi ve güldürmeyi severler. Turuncu, diyalog ve mizah yeteneğini artırır.
Yeşil:
Bu renk dinlendirici, yatıştırıcı ve dengeleyici bir atmosfer yaratır. Denge ve uyum sembolüdür. Giysilerinizde yeşili kullanmanız örf ve adetlere bağlılığınızı gösterir.
Bu rengi sevenler aynı zamanda doğayı ve huzuru da severler. Yeşile ilgisi olanların kalbî duygu düzeyleri yüksek olur.
Lacivert:
Bu renk, düzenin ve ruhsallığın ifadesidir. Bu rengin insanları huzur, barış ve sadelikten hoşlanırlar. Giysilerinizde lacivert renge ağırlık verirseniz, sadık ve dürüst, araştırıcı ve başarılı birisiniz demektir.
Mor:
Kendine güven ve özgürlük duygularını harekete geçiren bir renktir mor. Yaratıcı ve ruhsal özellikler taşıdığından ilahîdir ve sanatın rengidir.
Sarı:
Bu renk, entelektüel kişiliğe sahip insanların rengidir. Yönetmeye ve hükmetmeye olan ilgiyi gösterir. Güneşin rengi olduğu için insanlara pozitif duygular aşılar. Zihni açar ve insanın dikkatini artırır.
Siyah:
Bu, tabiatta olmayan bir renktir. Ölüm ve kederi sembolize eder. Işığı reddeder. Bu rengin insanları ruhlarındaki ışığı söndürmeye çalışırlar ve ışık enerjisini vücutlarına sokmazlar. Siyah renk canlılığın ve diğer renklerin reddini ifade eder. Kişiliğin karanlık yönlerini ifade eder. İnsanlar bu rengi saklanmak ve birtakım şeyleri saklamak için giyinirler.
Kahverengi:
Toprak ve bağlılıkla ilgili nitelikleri taşır. Kahverengi kırmızı ve siyah renklerden elde edildiği için her iki rengin özelliklerini de taşır.
Giysilerde kahverengi kullanmak bir yere bağlı olma ve gelecek için sağlanan ilişkiler kurma isteğini gösterir. İnsanlar bu rengin pozitif etkisi ile gerçekçi bir kişilik geliştirebilirler. Negatif etkisi ise değişken ve güvensiz bir yapı gösterir. Kahverengi insanlarda düzen duygusunu ve serbest duyguları harekete geçirir.
Ahmet Maranki

…..
Nazardan dolayı yıldızı düşen halsizleşen işleri #ters gidenler üzerlik tohumunu tütsüleyin ve buharı /dumanı üzerinize gelsin çok hızlı sonuç alırsınız.
Eskiler ve bazı eskimez kitaplar, #Üzerlik otunun kokusu cinni taifeyi ve kem bakışlıları yanınızdan uzaklaştırır veya kovar derler…
Ayrıca #Stres-Asabiyet-Anksiyete-Mecnuni durumlarda burundan Çekilen kokusuyla-tütsüsüyle belirli noktalara sabitlenmiş fikirler bozulur.
İnşaallah bir #şifa bulunur…
Ayrıca bilimsel olarak yapılan araştırmalarda da Üzerlik (Nazar Otu) Otunun, baş ağrısı, iltihapları azaltıcı, cinselliğe etkiside artık biliniyor.
….
…
Paylaşalım….
kaynak: Ahmet maranki

Evde hazırlanması kolay, birçok rahatsızlığı iyi gelen turşu tarifi
EVİNİZDE KARIŞIK KOZMİK TURŞU NASIL YAPABİLİRSİNİZ! (mide rahatsızlıklarında, bağışıklık sisteminlerinde, antifungal, antimikrobiyal, antiviral, tansiyon hastalıklarına şifa olan tek ÖZEL turşu budur.)
…
2 LT. CAM KAVANOZ GEREKLİDİR…
KOZMİK KARIŞIK TURŞU İÇİN GEREKLİ MALZEMELER
Bir avuç nohut (5 tane)
5-6 tane asma yaprağı (isteğe göre koyulacak)
6-7 diş sarımsak
Yarım kg havuç
Yarım kg Lahana
2 ortaboy havuç .
4 dal kereviz yaprağı
.5 dal maydanoz.2 dal brokoli.
2 dal karnabahar.1 tatlı kaşığı kişniş tohumu.
2 çay kaşığı hardal tohumu yoksa tozu.
2 limon (her biri dörde bölünmüş)
1,5 çay bardağı içilebilir organik elma sirkesi
3 yemek kaşığı himalaya tuz
Kalanıda SuYAPILIŞI:
Sebzeler akşamdan içilebilir elma sirkeli suda bekletilir. Sabah yıkanır ve:.
Kavanozun dibine ilk önce 1 yemek kaşığı himalaya tuzu konulur..
Tuzun üstüne Yarım kg Lahana konulur..
Lahananın üstüne, 1-2 dşi sarımsak ve 1-2 diş nohut, 1-2 kişniş tohumu konulur
.. Bunun üzerine, Havuç yuvarlak şekilde kesilir konulur..
Havucun üzerine brokoli, karnabahar, kereviz yaprakları sırasıyla konulur..
Son olarak kalan tuz, kişniş, hardal, maydenoz, sarımsak, nohut konulur üzerine asma yaprağıyla bastırılır, en üstede limon parçacıkları konulur.
Tüm malzemelerin de üzerine 2 bardak su ilave edilir.
Ağzı sıkı bir şekilde kapatılır. 1 gece bekletilir, ertesi gün çökeceği için tekrar su ilave edilir ve kapatalır.
Yaklaşık 21 gün sonra turşunuz hazır olacaktır.
(ÖNEMLİ NOT: Fermente olacağı için turşunuzu güneşe, sıcağa, ışığa karşı bırakmayınız. Turşularınızı naylon kaplarda değil toprak veya cam kaplarda saklayınız.)
kaynak: Ahmet maranki
![]()
Bir zamanlar Horasan’da zengin bir bey yaşarmış. Tiflis’teki bir tacir dostunu ziyarete giderken dağ eteğinde düz bir yerde konak vermiş. O sırada kulağına bazı sesler çalınmış.
Araştırınca, sırtını verdiği kayanın arkasında bir mağara olduğunu fark etmiş. Herhalde bu mağarada birileri konuşuyor diye içeri girmiş. İçerde ellerinde kitaplar olan bir grup adamın hem gezindiklerini, hem okuyup hem konuştuklarını, diğer bir grup adamın da bunları yazdıklarını görmüş: ‘Bre siz kimlersiniz ve burada böyle ne yapıyorsunuz? ‘Ey yolcu, şu gördüklerin ellerindeki kitaptan evlilerin hayatlarını okur, şu gördüklerin de doğacak çocukların kimlerle evleneceklerini yazarlar.’ ‘Hımmm?!. Acaba sorabilir miyim, benim de birkaç güne kalmaz bir çocuğum doğacak, o kiminle evlenecek?’ ‘Hay hay, işte burada, ve böylece yazıyoruz, sizin bir kızınız olacak. Evleneceği erkek yedi gün sonra doğacak. Tiflis’te sizin ziyaretine gitmekte olduğunuz tacirin hizmetçisinin karnındadır.’
Bey yalvarmış: ‘Bunu değiştirmeniz için size bütün servetimi vereyim, kızımı bir hizmetçi evladı ile evlendirmeyin. ‘Sevgili misafirimiz, biz burada kader icad etmeyiz, yalnızca takdir edilenleri yazarız!’ Bey çılgına dönmüş. Oradan hızla koşup ‘siz yazdıysanız ben de bozarım’ diyerek atına binmiş ve doğruca Tiflis’e varmış. Orada dostuyla üç gün gülüp eğlenmişler, yiyip içmişler. Bu arada bey o hizmetçiyi gözetler imiş. Üçüncü günün akşamında tacir dostuna:’Aziz dostum,”demiş, eşim bir hizmetkâr istedi benden. Tam sizin evdeki gibi birini tarif etti. Onu bana hediye eder misin?”İyi ama bizim kadıncağız gördüğünüz gibi hamiledir, size pek yararı olmaz.’İyi ya işte, bizim de yakında bir çocuğumuz olacak, hem süt annelik, hem hizmetçilik eder.
‘Peki! Madem istiyorsun!..Bey hizmetçiyi alıp yola düşmüş. Bir köprüden geçerken, zavallının kalbine bir hançer sokup ırmağa atıvermiş. Gel gelelim kadıncağız son nefesini vermeden can havliyle bebeğini doğurup kıyıdan sarkan otların üstüne bırakmış. Çok geçmeden bir ayı, iki yavrusuyla ırmağa su içmeye gelmiş. Anne ayı bebeğin ağlayışını duymuş. Kendi yavrularıyla birlikte onu da inine götürmüş, beslemiş, büyütmüş. Çocuk üç yaşına geldiğinde, tacir o bölgelerde ava çıkmış. Ayı ininin yanından geçerken çocuğu görmüş ve yakalayıp evine götürmüş. Çocuk zamanla ehlileşmiş, terbiyelenmiş. Aradan yıllar geçmiş. Horasanlı bey eski dostunu hatırlayıp tekrar ziyaretine gitmiş. Tacir dostunun evinde bir delikanlı ile karşılaşınca şaşırmış. Birkaç gün delikanlıyı izlemiş, hareketlerini, oturup kalkmasınıve konuşmasını çok beğenmiş, hatta aklından kızına kısmet diye de geçirmiş.
Sonra tacir dostuna sormuş:Aziz dostum, bunca yıldır muhabbetimiz var, lakin bir çocuğunuz olduğunu hatırlamıyorum; maşallah pek iyi yetişmiş, kimdir bu delikanlı?’ Tacir, çocuğun hikâyesini anlatınca Horasanlı bey yıllar öncesini hatırlamış. Çocuğun yaşını hesap etmiş, öldürdüğü hizmetçinin oğlu olduğunu anlamış. Mağaradaki kâtiplerle olan konuşmasını da hatırlamış. O gece bir plan kurmuş. Sabah kahvaltı sırasında tacir dostuna demiş ki: ‘Azizim, aileme bir haber göndermem lazım, bir mektup yazayım da bu delikanlı onu götürüversin!’
Ev sahibi kabul etmiş. Delikanlı üç gün üç gece at koşturmuş, gece yarısı Horasan’da beyin konağına varmış, avlusundan girmiş ama o saatte kimseyi uyandırmamak için atını bir kütüğe bağlayıp başında uyuyakalmış. Tesadüf bu ya, ertesi sabah evden ilk evvel beyin kızı çıkmış. Delikanlıyı görmüş. Görür görmez de vurulmuş. Ona yakından bakayım diye yaklaşınca destarının tülbendi arasında düşmek üzere bir mektup görmüş. Mektubu almış, üzerinde babasının yazısını tanımış. Acil bir haber vardır diye de merak edip açmış ve okumuş. Tek cümle:Bu mektubu getiren delikanlıyı derhal yakalayıp öldürünüz ve gizlice gömünüz. On gün sonra görüşürüz.
Kız bu güzel yüzde ne gibi bir kötülük olabilir ki, diye düşünürken ona gitgide hayran kalmış ve hemen eve koşup eline diviti ve kâğıdı almış. “Bu mektubu getiren delikanlıyla kızımın nikâhını kıyın, on gün sonra geldiğimde beni bir düğünle karşılayın.” Sonra… Sonrası kolay ey okuyucu; unutma, kader diye bir şey vardır ve kimse kader kâtiplerinin yazdığını bozamıyor.
Temel karısıyla Paris’ e gitmiş gezmeye.
.Bir alış veriş merkezindeyken Temel karısı Fadime’ yi kaybetmiş, panik halinde onu aramaya başlamış…
Alış veriş merkezi kalabalık olduğu için bir başka karısını kaybeden kişi de tesadüf Temel’ le karşılaşmış….
Temel demiş ki adama : Senin karın nasıl biri, tarif et ben görürsem sana haber vereyim , en azından daha hızlı sonuç alırız . demiş…
Adam tarif etmiş Temel’ e : Karım 1.80 boyunda , sarışın, mavi gözlü, atletik bir yapıya sahip, demiş..
Sonra adam devam etmiş: Peki sizin eşiniz nasıl biri, tarif edin de bulursam size haber vereyim, demiş…. Temel : Siz benim karıyı boş verin, sizinkini arayalım……..:))
Önsezilerinize ne kadar güveniyorsunuz? Belirsizliğin söz konusu olduğu durumlarda mantığınızı mı iç sesinizi mi dinliyorsunuz? Önsezilerinize duyduğunuz güveni test etmeye hazır mısınız? İşte size önsezi… testi… İÇ SESİNİZE KULAK VERİN Aşağıdaki soruları dikkatlice okuyun ve kimsenin yardımı olmadan 5 saniyede cevap verin. 5 saniye içinde vermediğiniz cevapları ‘yanlış’ olarak kabul edin.
…
GÖRSEL İNSANLARI NASIL ANLARIZ.
-Hızlı konuşurlar
-Gözler yukarı kayar
-Gögsün üst kısmından nefes alırlar
-Konuşurken elleri hiç durmaz
-Görsel insanlar hafif öne egilip konuşur
-Konuşurken (gözlerime inanamadım,bir görsen nasıl olmuş…)gibi kelimeleri cok kullanırlar.
Bunları bilirsek (İlişkiler,sevgililer…),iş (satış,anlaşmalar…)düzene koymada kullabiliriz.
Görselse karşımızdaki,uyum sağlamak için;hızlı konuşarak,elimizi çok kullanarak,görsel olarak gördüklerimizi anlatarak konuşmalıyız.Çok güzel bir uyum sağlayıp harika sonuçlar aldıgınızı göreceksiniz
İŞİTSEL İNSANLARI NASIL ANLARIZ?.BU BİZİM NE İŞİMİZE YARAR.
-Birşeyi düşünürken gözler yana kulak hizasına bakar.
-Konuşurken tane tane konuşur ,ayrıntı içinde ayrıntıyla anlatır.Sözlerinin kesilmesinden hoslanmazlar.
-Söyleneni unutmaz.
-Mideden nefes alır,yan dururlar…
-Kızdımı elleriyle çenesini kapatırlar.
Bu bilgiler ne işimize yarayacak.Sevgiliniz ,eşiniz, iş arkadaşlarınız uyum ve istediginizi yaptırmak için kullanabilirsiniz.
İşitsel insanlara sevginizi görsel şeyle degil.Kullandıgın kelimelerle göster.Tane tane konuşup ,onun nefes hızında nefes alırsanız cok guzel bir uyum yakaladığınızı görürsünüz.
DOKUNSAL İNSAN ÖZELLİKLERİNE BAKALIM
-Dokunsal insanlar kelime aralarında ııı….ııı..ıı diye konuşurlar.Az ve öz konuşurlar.
-Yere bakarak konuşur.Monoton konuşurlar.
-Konuşurken (konuya parmak basmak,sırtımda yük var….gibi )kelimeleri çok kullanırlar.
Dokunsal insanlar tarafından anlaşılmak istiyorsanız.sevginizi ifade etmek için dokunmanız lazım.Eger bu kişiye bir ürün satmak istiyorsanız o ürüne dokundurmanız gerekir.
kaynak: bilge çelik hoca ders notları ve luna akademi

1-Hızlı yiyenler.Yatakta çok bencildir.Partnerini memnun etme gibi bir derdi yoktur.
2-Çok yavaş yiyip digerlerini sofrada bekletenler.Bunlarda bencildir.Sevişmeden önce duş,dişlerini fırçalama….bir dolu ön hazırlık yaparlar.Bunca hazırlıga ragmen tören çok kısa surer.Hemen sırtını döner yatarlar.
3-Yemege kusur bulanlar.Cinsellikteki komplekslerini bastırmak için hiç birşeyi begenmezler.
4-Önce salatayı sonra yemeg…e geçenler.Hem kendini ,hem partnerini memnun ederler.Mutlu edecek tipler bunlardır.
5-Masayı donatıp yemegi yarım bırakanlar.Gösteriş meraklısı uzun uzun kurlar yaparlar ama skor 0-0 hayal kırıklıgı yaratırlar.
6-Döner yiyip birde lahmacun isteyenler.Süprizlerle dolu tiplerdir.
7-Yemegi sapırtadarak yiyenler.Yatakta zevk alıp zevk verenlerdir.Romantizm eksiktir.
8-Yemegini,salatasını,içecegini aynı anda bitirenler.Yatakta ne eksik nede fazlaları vardır.Sadece karnınızı doyururlar.
luna akademi