
Otomobil seçerken beğendiğiniz rengin, aracınızın güvenliğini doğrudan etkilediğini biliyor muydunuz?
Beyaz: % 25.6
Mavi: % 15.1
Kırmızı: % 15.0
Kahverengi: % 9.7
Gri: % 9.2
Yeşil: % 7.4
Siyah: % 6.4
Sarı: % 5.5
Gümüş: % 5.3
Dünyanın çoğu yerinde güvenli olduğu düşünülerek okul araçları sarı yapılıyor. Peki istatistiklere göre en çok kazayı hangi renk otomobiller yapıyor? Otomobilin rengi ve kaza geçirme riski arasında iki bağlantı var. Rengin sürücüler üzerinde yarattığı etki ve çevresel faktörler… Yani otomobilinizi nasıl bir yerde sürdüğünüz önemli.
* Eğer havanın sürekli yağışlı, gri bulutların hâkim olduğu bir bölgede yaşıyorsanız o zaman yumuşak renkler sizin için daha riskli. Ama büyük şehir trafiğinin ortasındaysanız açık renkli araçlar daha görünür oldukları için şanslılar.
* Geceleri beyaz daha iyi gözükürken, kırmızı siyah gibi algılanıyor. Yağmurlu ve sisli havalarda ise sarı en dikkat çekici renk olarak göze çarpıyor.
* Renkler stresi arttırabiliyor, görme oranını düşürebiliyor ve dikkati dağıtarak güvenliği tehdit edebiliyor.
* Renkler üzerine çalışma yapan bilim adamları mavinin rahatlattığını, kırmızının ise kalp atışını ve kan akışını hızlandırdığını söylüyor. Aracınızın rengi de aynı duyguları diğer sürücüler üzerinde uyandırıyor. Farklı bölgelerde yapılan araştırmaların sonuçları değişiklik gösterse de yaralanmayla sonuçlanan kazalara karışan gümüş grisi araç sayısı daha az. Özellikle beyaz renk otomobillerle karşılaştırıldığında gümüş grisi yüzde 50’ye yakın daha şanslı.
* Görünürlük listesinde daha düşük olsa da, siyah, mavi ve gri gibi renkler beyazla karşılaştırıldığında, daha az kaza yapma riski taşıyor.
Yeni Zelanda’nın en büyük üniversitesi olan University of Auckland’da yapılan araştırmalar sonunda önemli kazaların büyük çoğunluğunun siyah, kahverengi ve yeşil otomobiller tarafından gerçekleştiği sonucuna varılmış. Beyaz daha masum gözükse de, araştırmanın yapıldığı bölgede kar yağmadığı için bunu genele uyarlayabilmek pek de mümkün gözükmüyor
. *** Araştırma İstanbul’da yapılsaydı bu sapmanın bir benzeri sarı renkli otomobiller aleyhinde çıkabilirdi. Zira sarı otomobiller taksi olarak kullanılıyor ve taksiciler diğer sürücülere göre daha dikkatsiz, sıkkın ve sinirli araç kullanıyor. Bu taksi örneğinde olduğu gibi otomobilin rengi ve kaza yapma oranı düşünüldüğünde, yollarda bazı renk araçların adet olarak diğerlerine göre daha fazla olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor.
*** Belirli tipteki sürücüler, her zaman öncelikli olarak bazı renkleri tercih ediyorlar. Agresif kişilerin siyah otomobilleri tercih etmesi ve siyahın da hasarlı kazalara daha sık karışması bununla da ilgili. Genç erkeklerin kırmızı otomobilleri seçmesi de, onların dikkatsiz sürüşleriyle birleşince istatistiklerdeki oranların değişmesine neden oluyor.
Aracın cinsi, yolun ve havanın durumu gibi etmenler trafik kazalarında en çok bilenen gerekçeler. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar otomobil renklerinin de trafik kazalarında önemli bir unsur olduğunu ortaya koyuyor. Grafikte de göründüğü gibi beyaz renkli araçların kaza yapma oranları daha yüksek. En az kazaya neden olan renkler ise gümüş ve sarı.
Kaynak: Sabah
Cemreye hoşgeldin deyin! Sanki hiç gelmeyecekmiş gibi, bizi epey yıprattı ama işte sonunda baharın müjdecisi birinci cemre bugün havaya düştü.
Bilge insan… ne yağmurda ıslanmaktan korkar… ne güneşin ışıklarından köşe bucak kaçar…
Hayatın kimi zaman.. sırılsıklam edeceğini… bazen de kavuracağını bilir…
Sık sık dönüp bakar kendi içine… Sözleriyle… davranışlarıyla… çevresindekileri incittiği anlar hakkında… kendine sorular sorar…
İyiliği, iyilik görmek için değil… ruhuna iyi geldiği, onu tazelediği için yapar…
Evleneli oniki yıl olmuştu. Çocuk sahibi olamamıştık.
Tedavi için gittiğimiz doktorların hemen hepsi aşağı yukarı aynı şeyleri söylemişlerdi. Bu gerçekleri duymak eşim için de benim için de her seferinde yıkım oluyordu.
“Çocuk sahibi olabilmeniz imkansız görünüyor” Bu kelimelerin her tekrarlanışı umudumuzu iyice yitirmemize neden olmuştu.
-Neden evlatlık edinmiyoruz? dedim eşime
-Sahipsiz onca çocuk varken…
Belki de Tanrı onlardan birine sahip çıkmamızı istiyor. Ve belki de bu yüzden bir bebek sahibi olmamızı dilemiyor. Yetimhanede bebeklerin bulunduğu bölüme girer girmez, ilk onu gördüm. Ayaklarını havaya dikmiş, elleri ile onlara ulaşmaya çalışıyordu.
Harukulade bir bebekti ve ben ondan gözlerimi alamıyordum.
-Bu… bunu kendimize evlat edinelim dedim. Daha ilk bakışta ona karşı öylesi güçlü bir sevgi hissettim ki, sanki doğurduğum çocuğumu emanet bıraktığım bir yerden geri almak üzere gelmişim hissine kapıldım.
Ancak yetimhane yetkilileri bu konuda beyazlar kadar şanslı olmadığımızı, zencilerin evlat edinebilmelerinin biraz daha güç olduğunu söylemişlerdi.
-Ben bu bebek için sonuna kadar mücadele edeceğim. dedim eşime Oda zaten bu konuda en az benim kadar kararlıydı. O günden sonra, gerçekten de onun için çok mücadele etmek zorunda kaldık.
Bir çok araştırma, soruşturmaya tabi tutulduk. Aylarca uğraştık ama sonunda onu bize verdiler. Kızımızın hayatımıza girmesi ile birlikte yuvamızın tek eksiği de artık tamamlanmıştı. O harika bir bebekti.
Eeşimle ben onun için çıldırıyorduk.
Jacklyn okul çağına geldiğinde ona gerçeği anlattık. Artık kendisinin öz anne ve babası olmadığımızı biliyordu. Bu gerçeği öğrenmiş olması onda tahmin ettiğimiz şoku yaratmadı. Küçücüktü fakat inanılmaz derecede olgun bir çocuktu. Birgün arkadaşı Laura’yla sohbetlerine tanık oldum. Sevgili kızımın o gün arkadaşına söylediği sözler, benim hayatımda aldığım en güzel ödül oldu.
“Ben evlatlığım” dedi Jacklyn
Laura şaşkın bir ifade ile sordu;
“Evlatlık ne demek?”
Küçük kızım şöyle yanıt verdi.
“Annenin karnında değil, yüreğinde büyümektir.”

Sevgilinizden yeni ayrıldınız…
Ya da zaten uzun zamandır yalnızsınız.
Artık hayatınızda yeni bir insan olmasını istiyorsunuz.
İçinizde tekrar o romantik özlemler var.
Peki ama yeni bir ilişkiye gerçekten hazır mısınız
http://gayet.ekolay.net/test/yeni-bir-iliskiye-hazir-misiniz/18000000000043227
Seveceksen__________YENGEÇİ ve KOÇU