Bir Nehir, Denize ulaştığında artık, Nehir kalamaz.
Sınırlı olan, bilinçli bir şekilde tamamen SONSUZ VE SINIRSIZIN içine bırakıldığında, zamanla, sınırlı olan sınırsızlığa dönüşür.
Bir Nehir, Denize ulaştığında artık, Nehir kalamaz.
Sınırlı olan, bilinçli bir şekilde tamamen SONSUZ VE SINIRSIZIN içine bırakıldığında, zamanla, sınırlı olan sınırsızlığa dönüşür.

Annem uzun zamandır televizyondaki evlilik programlarının tam bir bağımlısı olmuş durumda. Hatta hızını alamıyor orda duyduklarını gelip bana anlatıyor. Geçen gün beni programın başına oturtmayı becerdi sonunda. Valla korkulur bu anne kısmından…
“Aman bu ne biçim program” dememe kalmadan bir çift çıktı: Birisi Almanya’da yaşıyor öbürü İstanbul’da. Birbirlerini sevmişler ama kimse olduğu yeri bırakmak istemiyor “kim fedakarlık yapacak” diye konuşuyorlar.
Sonra onlar gidiyor diğer çift geliyor. Bu sefer adam programda tanıştığı kadınla evlilik arifesinde ama eski karısı bunları rahat bırakmıyor. Ekrandan herkes eski karısına mesajlar yolluyor “seni istemeyen adamı sen hiç isteme” diye.
Sonra bir başkası çıkıyor. Hollandalı bir kadınla evlenen bu Türk “birbirimizi çok seviyorduk ama anlaşamadığımız huylarımız vardı, ikimiz de birbirimizi değiştireceğimizi sanmışız ama olmadı diyor”…
Ve ben şaşkınlıkla televizyona bakıp kalıyorum. Bu olayları ben her gün çevremde zaten duyuyorum. Bu program gerçeklerin büyüteçle gözler önüne serilmesi gibi bir şeymiş.
Özellikle son çıkan adamın söyledikleri kulaklarımda yankılanıyor: “İkimiz de birbirimizi değiştireceğimizi sanmışız olmadı”. Gerçekten ilişkiler böyle değil mi? Herkes karşısındakinin sevmediği taraflarını “aman ben nasılsa ilerde çaktırmadan bunları değiştiririm” beklentisiyle girmiyor mu???
Mesela tanıştığımız kişi çok çapkındır ve bu durum haliyle bizi tedirgin etmiştir. Ama bize karşı davranışları da çok hoşumuza gitmiştir. “Ya hele biz bir çıkalım, ben nasılsa onu değiştiririm” demez miyiz? “Ben onu uslandırmasını bilirim” diye hatta az da olsa bir kadınlık gururumuzu konuşturmaz mıyız?
Ya da adam gezmesini çok seviyordur ama biz daha evcimenizdir. “Hele bir evlenelim, çocuk da yaparız zaten o zaman bir yerlere gidemez” diye alttan alta düşünmez miyiz sanki?
Ya da tam tersi çok durgundur, biz daha hareketliyizdir. “Ben onu adam ederim bana ayak uydurtmasını sağlarım” demez miyiz?
Adam sigara içer; bizimse tahammülümüz yoktur sigaraya, ben nasıl olsa bıraktırırım demez miyiz?
Para konusunda çok savurgansa, hele bir evlenelim aile bütçesi zaten benden sorulacak, ben onun harcamalarını dizginlerim demez miyiz?
Örneklere devam edecek olsam sayfalar dolar ama hiçbir zaman “ya şu adam/kadın böyle ben onun bu haliyle yapabilir miyim” diye düşünmeyiz. Onu olduğu haliyle kabul etmeyi düşünmeyiz. Ya da değiştirme işlemlerini hep onun üstünden düşünürüz. Kendimizi değiştirmemiz gerektiği nedense pek aklımıza gelmez.
En sonunda da ilişkinin niye yürümediğine şaşar kalırız. Yani adamın televizyonda dediği gibi “ikimiz de birbirimizin değişmesini bekledik ama ikimiz de aynı kaldık” der hayal kırıklığımızla kalırız. Bir de birbirimizi değiştirmek için harcadığımız o kadar çaba, emek, konuşma, sinir sürtüşmesinden bahsetmiyorum bile…
Sanırım karşımızdakini olduğu gibi kabul etmiyorsak o ilişkinin pek şansı olmuyor. Siz ne dersiniz?
Sağlıcakla,
İlk öğretmenimiz kendi kalbimizdir. Gözün ile değil, yüreğin ile hüküm ver…
•Su gibi olmalıyız. Her şeyden aşağıda, ama kayadan bile kuvvetli….
•Herkes kendi mutluluğunun demircisidir…! …
•Batmayacağına inanarak suya bas, yürür gidersin. Mucize yürüyebilmen değil, inanabilmendir….
•Kumsala Herkes Kumdan Kale Yapabilir ! Ama Önemli Olan Zoru Başarmaktır. Denizin Ortasına Kaleyi Yapıp, Ayakta Dimdik Durmasını Sağlamaktır .
•Eğer hayatınızda hiç başarısızlık yoksa hiç risk almıyorsunuz demektir.
•İyi bir arkadaş kendine vereceğin en değerli hediyedir.
•Başarı,istediğini elde etmektir… Mutluluk ise elde ettiğini sevmektir.
•İyi bir izlenim bırakmak için, kimsenin ikinci şansı yoktur.
•Öğretmek, yeniden öğrenmektir
•Rüzgarın yönünü değiştiremezsen, yelkenlerini ona göre ayarla.
•Sadece gerçekleri söylersen, hafızanın zayıflığından şikayet etmene gerek kalmaz.
•Unut ve affet. Ekşi üzümden iyi şarap olmaz.
•Bazı hedefler, başarısız olmaya da değerdir.
•Hayat oyununda, seyirci koltuklarında oturmaya özenme,sahneye çıkmaya çalış.
•Bütün zorlukların ortasında fırsatlar yatar…
Hani bazen çok etkilenirsiniz , içinizi farklı bir huzur kaplar yada farklı bir duygu ..
.Hani hayatınız boyunca sizle gelebilecek bir anı yaşarsınız ya unutamayacağınız yada bir anlık farklı bir diyarda hissettiğiniz .. .
İşte böyle bir şey 🙂
Unutulmaz Film Replikleri:Saving Private Ryan – Er Ryan’ı Kurtarmak (1998)

Yaşarken Kıymetim Bilinmemişse,
Dost Olup Kalbime Girmemişse,
Severek Yüzüme Gülünmemişse,
Neyleyim Ölünce Gözyaşını
‘Kalbinizde olup da hiç kimseye anlatmayı başaramadığınız, dile getirilmesi imkansız bir şey var ya, işte Allah onu biliyor, üzülmeyin…
50 gr. vazelin,
40 gr. bademyağı veya zeytinyağı,
10 gr. parafin ve 10 gr. kakaoyu karıştırıp,
benmari usulü eritin.
Bu karışımı cam bir kavanozun içine koyun.
Her gün,temiz ellerinize sürün.
Ve ellerinizi 15 dakika naylon poşete sararak bekletin.
Kuruluk probleminiz çözülecek ve elleriniz bebeksi bir yumuşaklığa kavuşacak.
S.Dumankaya
http://www.gillesvidal.com/blogpano/paris.htm Eyfel’in tepesinden Parise bakmak ister misiniz?
Bu fırsatı linki tıklayarak yakalayabilirsiniz