Dünyanızı sıkıcı ve boğucu bir kafes haline getiren her umuttan, korkudan ve boş arzudan arındırın yüreğinizi ve ondan sonra görün onun evrenden daha geniş olduğunu

buddha_buda_in_colours_by_matoalcuadrado-d65ectz[1]

Prens: Sahip olduklarımın tümüne değer olan onurum ne olacak, peki?

MİRDAD: İnsanın tek onuru insan olması, Tanrı’nın yaşayan benzeri ve yansıması olmasıdır. Bunun dışındaki tüm onurlar, onursuzluktur.

İnsan eliyle bağışlanan her şey, kolayca geri alınabilir insan eliyle. Kılıçla yazılan bir onur, silinebilir kılıçla. Hiçbir onur, Prensim, değmez paslı bir oka; yakıcı bir gözyaşına, bir damla kana.

Prens: Ve özgürlük -benim ve insanlarımın özgürlüğü- değmez mi en büyük fedakârlığa?

MİRDAD: Gerçek özgürlüktür insanın kendisini feda etmesine tek değen. Onu sizden alıp götüremez komşunuzun güçleri; onu savunup kazanamaz sizin güçleriniz de. Ve savaş alanı mezardır sadece.

Kalplerde kazanılır ve kaybedilir gerçek özgürlük.

Savaş mı istiyorsunuz? Kalbinizin içinde ilan edin onu. Dünyanızı sıkıcı ve boğucu bir kafes haline getiren her umuttan, korkudan ve boş arzudan arındırın yüreğinizi ve ondan sonra görün onun evrenden daha geniş olduğunu; o evrende gezinin iradenizle; hiçbir şey mani olamasın size.

Budur, ilan etmeye değer tek savaş. Böyle bir savaş açın kendinize; nefret uyandıran hayvani davranışlarla, kafanızı karıştıracak şeytani oyunlarla gücünüzü baltalayarak, vakit bulamazsınız böylece, kendinizle yaptığınız o gerçekten büyük ve kutsal savaşı kaybetmenize neden olabilecek diğer savaşlara. Bu savaşı kazanmak, sonsuz bir zafer elde etmektir. Başka bir savaşı kazanmak ise en büyük yenilgiden beterdir. Ve bu, insanoğlunun yaptığı tüm savaşlardaki öyle korkunç bir şeydir ki sonunda kabullenir yenen de yenilen de yenilgiyi.

Barış mı istiyorsunuz? Aramayın yazılı belgelerde onu; kayaların üzerine kazımak için uğraşmayın.

Çünkü kolaylıkla ”barış” yazan bir kalem, aynı kolaylıkla yazabilir ”savaş” da. Ve ”barış içinde olalım” diye kazıyan keski, aynı kolaylıkla kazıyabilir ”savaşalım” sözünü. Ve dahası, kağıt ve kaya, kalem ve keski kısa bir zamanda istilasına uğrar güvelerin, çürümenin, pasların ve değişen elementlerin kimyasının. Zamansız kalbi böyle değildir Kutsal Anlayış’ın kuşatması altında olan insanın.

Anlayış’ın perdeleri bir kez açıldığında, sonsuza dek kazanılır zafer ve yüreklerde yer eder barış. Anlayışlı olan bir yürek, sonsuza dek barış içindedir savaştan gözü dönmüş bir dünyada bile.

Cahil bir yürek, ikili bir yürektir. İkili bir yürek ise, ikili bir dünya yaratır. Sürekli kavga ve savaş getirir ikili bir dünya.

Oysa tek bir yürektir anlayışlı yürek. Tek bir yürek, tek bir dünya yaratır. Tek dünya barış içinde dünya demektir. Çünkü iki taraf gerekir savaş yapmak için.

Bu yüzden, kalbinizi tek yapabilmeniz için kendinize savaş açmanız salık veriyorum size. Sonsuz barıştır zaferin ödülü.

Görebildiğiniz zaman, sevgili Prensim, her taşta bir taht; bulabildiğiniz zaman her mağarada bir kale, büyük mutluluk duyacaktır güneş sizin tahtınız olmaktan, yıldızlarsa kaleniz.

Tarlalardaki herhangi bir papatya nişanınız, herhangi bir kurt da öğretmeniniz olabildiğinde, memnun olacatır yıldızlar göğsünüzde durmaktan, yeryüzü kürsünüz olmaktan.

Kalbinize hükmedebildiğinizde, ne önemi kalır bedenimize kimin hükmettiğinin? Tüm kainat sizin olduğunda, şu ve bu toprak parçasına kimin sahip olduğunun önemi var mıdır?