Koklandığında Zekâyı Geliştiren Bitki – Bu Bitkiyi Koklamak Hafızayı %75 Oranında Güçlendiriyor

biberiye[1]

 

Birçok kişi zeka ve hafızanın güçlenmesinde teknolojik gelişmelerin büyük rol oynayacağını düşünüyor. Kısmen haklılarda. Fakat bunu gerçekleştirmek aslında düşündüğümüzden çok daha kolay olabilir. Bilimin de destekleyici bir tedavi yöntemi olarak kabul ettiği aromaterapi(bitki yağları ve özleriyle yapılan tedavi türü) buna en basit örneklerden biridir. Bu yöntemin işe yaramasının sebebi ise koklama sistemini yoğun bir biçimde harekete geçirmesi ve bu sistemin beyinle doğrudan bağlantılı olmasıdır. İkisi birbirine bağlı olduğu için birçok bilim insanı aroma terapiyle yakından ilgilenmiştir.

Koklama ve hafıza
Hafızaya bağlı algılarla, özellikle kokuyla, ilgili birçok araştırma mevcuttur. Birçok kişi istemli ya da istemsiz etrafında kokladığı şeylerle ilgili anılar oluşturmaktadır. Ancak zamanla uzmanlar, psikoloji biliminin ötesine geçerek kokuya beyinde kimyasal bir etki yaratan güçlü bir uyarıcı gözüyle bakmaya başlamışlar ve koku ve beyine etkisi üzerinde birçok araştırma yapmışlardır. İşte bu araştırmaların birçoğunda öne çıkan ve hepimizin yakından tanıdığı bir bitki var; “Biberiye.” Biberiyenin hafızayı %75 gibi bir hayli yüksek sayılabilecek bir oranda güçlendirdiği çeşitli araştırmalarla ortaya çıktı.

Hafızayı güçlendiren bitki: Biberiye
Yunan mitolojisi, güzellik ve aşk tanrıçası, Afrodit’i sudan biberiye ile kaplanmış bir şekilde çıktığını tasvir etmiştir. Ortaçağ’da biberiye birçok düğün ve cenaze de kullanılmıştır alkollere canlılık vermesi için katılmıştır. 14.yüzyılın sonlarına doğru İngiltere’de biberiye Shakespeare’in Hamlet metnin de şaşırtıcı bir şekilde “hatırlama bitkisi” olarak anlatılmıştır.

Biberiye üzerine yapılan araştırmalar
Biyolojik açıdan işe yarayan biberiye ile birlikte kullanılabilecek iyileştirici bileşimler mevcuttur. İçinde bulunan antioksidanlar radyasyondan ve kanserojen zararlılardan bedeni korumaktadır. Aynı zaman da içinde bulunan kafeik asidin, kafur, rosmanol ve betulin asidin canlı hücrelerle etkileşime geçerek uyarıcı etki yaratmaktadır.

Ancak biberiye üzerine yapılan gerçek manada bilimsel araştırmalardan en göze çarpanlarından biri ise 1987 yılına dayanıyor. Planta Medica journal’dan dört araştırmacı, fareler üzerinde bu bitkiyi test ettiler. Sadece biberiye kokusuna maruz bırakılan farelerin kan akışında bariz bir artış gözlemlediler. Bu biberiye bitkisinin biyolojik etikilerinin olduğunu gösteren ilk işaretti fakat son değildi.

Diğer önemli araştırma ise 1998 yılında gerçekleşti ve International Journal of Neuroscience’da yayınlandı. Bu araştırmada Miami Üniversitesi Tıp Fakültesinden birkaç araştırmacı bitkiyi insanlar üzerinde test etti. 40 yetişkin seçildi ve bir kısmına lavanta bir kısmına da biberiye koklatıldı. Ardından deneklerden, terapinin öncesinde ve sonrasında matematik problemleri çözmelerini istediler. Sonuçlar ise şaşırtıcıydı. Buna göre lavantayı koklayan katılımcıların hepsi kendilerini daha rahatlamış hissettiklerini belirtti ve deney öncesine göre soruları biraz daha kolay çözdüler. Ancak biberiye kullananlarda ise durum farklıydı. Biberiyeye maruz kalanlar kendilerini daha uyanık ve zinde hissetiler ve lavanta grubuna oranla soruları iki kat daha hızlı çözdüler.

2003 yılında ise çok daha kapsamlı bir çalışma yapıldı. 144 kişilik bir grubu üçe bölen araştırmacılar, bir gruba hiçbir şey koklatmadı, diğer gruba lavanta, diğer grup ise biberiye koklattı. Biberiye kokusuna maruz kalan grup hafıza performasında %75 oranında oldukça yüksek ve beklenmeyen bir artış yaşadı. Biberiye koklamayan grup ise testlerde hemen hemen aynı performansı sergiledi. Bu deney biberiyenin insan beyninde bilişsel yeti açısından ne kadar önemli ve etkili bir bitki olduğu ortaya çıkardı. Uzmanlar özellikle 75 yaş üstü insanların düzenli olarak saf biberiye yağını koklamalarının zihinsel sağlık açısından oldukça faydalı olacağını dile getiriyor.

http://filoji.com/koklandiginda-zekayi-gelistiren-bitki-bu-bitkiyi-koklamak-hafizayi-u-oraninda-guclendiriyor/

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Japonların Geleneksel Yöntemi İle 10 Saniyede Boyun Tutulmalarından Kurtulun

Boyun tutulması gününüzü mahveder.
İşlerinizi yapmakta zorlanırsınız. Düşmanınızın bile başına gelmesini istemezsiniz.
Aslında boyun tutulmasının birçok nedeni var ancak belirtileri aynıdır. Bazen omuzlarınızda meydana gelen tutulma bazense de göğsünüzde, kollarınızda ve ellerinizde oluşur.
Sorunla sıkça karşılaşanlardansanız profesyonel olarak yardım almanız önemli. Ancak size vereceğimiz tüyoyla da boyun ağrınızı bir süreliğine geçirebilirsiniz.

Boyun tutulması ve ağrısının nedenleri şunlardan biri olabilir:
Stres
Yanlış pozisyonda oturmak
Sakatlık
Kötü yastık
Ani hareketten kaynaklanan kas spazmı
Neyse ki boyun tutulmasından kurtulmanın birçok yöntemi var. Masaj, sıcak duş ve çeşitli ilaçlar çözümlerden bazıları.
Muhtemelen tahmin edemeyeceğiniz şey ise havlu ile boyun tutulmasını geçirmek. Az sonra boyun tutulmasından kurtulmadaki esas aktörün sıradan bir havlu olduğunu öğrenince çok şaşıracaksınız. Japonların kullandıkları terapi ile boyun tutulmasından kolayca kurtulabiliyorsunuz. Yöntem ile boyun tutulmanız geçmekle kalmıyor ve aynı zamanda ileride boynunuz hiç tutulmuyor.

stiff[1]
Havluyu rulo haline getirin ve boynunuzun arkasına dolayın. Kafanızı havaya kaldırın ve olabildiğince o şekilde kalın.
Kafanızı geriye yaslarken havlunun uçlarından güçlüce çekmek işinizi kolaylaştıracaktır. Bunu 10 kez tekrarlayın. Her seferinde kollarınız ağrıyana kadar bekleyin.
Bu, havluyla yapacağınız egzersizlerden sadece ilki. Ayrıca yukarıdaki yöntemde havluya masaj yağı dökmek işinizi kolaylaştıracaktır.
Bir sonraki yöntem ise en çok kullanılanı. İnsanlar kesinlikle işe yaradığını söylüyorlar.
Düz bir zemine yatın ve omuzlarınızın arkasına havlu koyun.
10 saniye boyunca az sonra izleyeceğiniz videodaki gibi durun. Burnunuzdan nefes alıp ağzınızdan nefesinizi verin.
İstediğiniz kadar tekrarlayın.
Yöntemin uygulanışını aşağıdan hemen izleyin:

Sık sık boynu tutulan tanıdıklarınızla Japonların ünlü yöntemini paylaşmayı unutmayın.
Umarız ki yöntem sizde de işe yarar. Boyun tutulması gerçekten çok kötü bir şey!

kAYNAK: NEWSNER

Not: Doktorunuza danışmadan asla uygulamayın

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

B12 Azalınca Pilimiz Bitiyor

Vitamin-B12-Cobalamin-Importance-for-Your-Body[1]

Yorgunluk ya da halsizlikten yakınıyorsanız, kafanızı bir türlü toparlayamıyor, konsantrasyon zorlukları yaşıyorsanız, uyumanıza rağmen dinlenemiyor, sabahları bitkin uyanıyorsanız, kulak çınlaması, dengesizlik, baş dönmesi gibi sorunlarınız varsa, -daha bitmedi-, depresyon tedavisi görecek kadar hayattan koptuysanız bu tür sorunların B 12 vitamini azlığından kaynaklanabileceği aklınızda olsun.
B12 vitamini kan yapımında da beyin-sinir sistemi fonksiyonlarında da bedene destek takımının adeta “golcüsü”, “iş bitiricisi”, kısacası maçın kaderini tayin edicisidir. Eğer yeteri kadar B12’niz yoksa kan hücrelerinizin oksijen taşıma kapasitesi azalır.

Oksijensizlik enerji üretimini azaltacağından yorgun, bitkin düşmek kaçınılmazdır.
B12’niz eksikse beyniniz yeteri kadar asetil kolin üretemez. Dolayısıyla öğrendiklerine odaklanma, öğrenme ve bellek gücünden yeterice yararlanma şansınız azalır.
B12’niz eksikse beyin hücreleriniz uyarı üretme fonksiyonlarını yerine getiremez. Beyninizden çıkan uyarılar kaslarınıza, kaslarınızdan alınan duygular beyninize rahatça iletilemez. Sonuçta dengeniz bozulur, başınız döner, olur olmaz zamanlarda düşmeye başlarsınız. Kas gücünüz ciddi biçimde azalır. Kendinizi adeta pili bitmiş bir oyuncak gibi hareketsiz, isteksiz, beceriksiz bulursunuz.
⤵ NE YAPMALI?
B12 eksikliği kolay oluşmaz. Çünkü karaciğerinizdeki B12 dokusu en az iki yıl size yetebilir. İşte bu nedenle, B12 eksikliği çaktırmadan, sessiz ve derinden gelişir.
B12 noksanlığına bağlı; unutkanlık/hafıza bozukluğu ya da megolablastik anemi (ya da kansızlık) belirtilerinin başlıcaları;
⚠️ Yorgunluk
⚠️ Halsizlik
⚠️ Bitkinlik
⚠️ El ayak uyuşmaları
⚠️ Karıncalanmaları
⚠️ Kas güçsüzlükleri
⚠️ Denge bozuklukları
⚠️ Baş dönmeleri
⚠️ Odaklanma zorlukları
⚠️ Kafa karmaşası
⚠️ Uyku sorunlarıdır
⤵ SORUN NE?
B12 noksanlığı son yıllarda daha sık görülen bir sorundur. Çünkü hem B12 zengini yiyecekleri daha az yiyoruz (et, tavuk, balık, süt ürünleri) hem de B12 emilimini bozacak ilaçları gereksiz ve sık kullanıyoruz. (antiasitler, reflü ilaçları, antibiyotikler, metformin gibi) Ya da yanlış yere vejetaryenlik peşinde koşuyoruz.
Eğer pilinizin yavaş yavaş zayıflamaya başladığını düşünüyorsanız bir laboratuvara uğrayıp B12 vitamini seviyenizin ölçülmesini isteyin.
Laboratuvar raporundaki rakam 500’ün hele hele 300’ün altındaysa pilinizi yeniden şarj etmenizin tek çaresinin B12 takviyesi olduğunu unutmayın.
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu
PAYLAŞALIM HERKES FAYDALANSIN

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Karaciğer temizleyen nane limon portakal suyu tarifi

Karaciger-temizleyen-nane-limon-portakal-suyu-tarifi[1]

 

Karaciğer temizleyen nane limon portakal suyu tarifi
Karaciğer temizleyen nane limon portakal suyu tarifi ile gün boyunca vücudunuzda biriken detoksları karaciğerden tamamen atar ve vücudunuzu temizlemiş olursunuz. Son zamanlarda zayıflamak için çıkan pek çok ilaç karaciğere fazlasıyla yük bindiriyor ve karaciğer yağlanmasına yol açıyor. Ama size önereceğimiz bu doğal tarif ile karaciğeriniz temizlenecek ve vücuttan detoks atarak zayıflayacaksınız.
Gerekli malzemeler:
1 avuç nane, 1 adet limon ve 1 adet portakaldan çıkan su. Gerekli malzemeleri hazırladıysanız hemen tarife ve yapılışına detaylı olarak geçelim.
Karaciğer temizleyen nane limon portakal suyu tarifi :
1 litre suya naneleri ekleyin ve tencerede kaynatmaya başlayın. 5 dakika kaynatıp ocağın altını kapatın ve dinlenmeye alın. Limonun kabuklarını rendeleyin ve tatlandırmak için biraz bal katıp portakal suyunu ve limonun suyunu ekleyin içine. Bütün karışımı güzelce karıştırın ve buzdolabına koyun. Ertesi gün kahvaltıdan sonra 1 bardak tüketin.
Gün içinde 2-3 bardak tüketebilirsiniz. Tadını daha da yumuşatmak için balı kendi damak tadınıza göre ayarlayabilirsiniz. 1 ay boyunca bu sağlıklı karışımı kullanarak karaciğerinize ve vücudunuza iyilik yapın.

KAYNAK: Diyet evi

 

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

ŞEKER YEMEMEK İÇİN 66 NEDEN

26168735_1993444040975666_5924985629305727750_n[1]
“ŞEKER UYUŞTURUCU MADDELER KADAR TEHLİKELİ!
Şeker Yerken Bir Kez Daha Düşünün!
1. Şeker kanser hücrelerinin en çok sevdiği yiyecektir, kanser hücreleri şekerle beslenir.
2. Şeker bağışıklık sisteminizi zayıflatır.
3. Şeker vücudunuzun mineral dengesini bozar.
4. Şeker çocuklarda hiperaktivite, endişe, dikkat bozukluğu ve huysuzluğa sebep olur.
5. Şeker çocuklarda hiperaktivite ardından uyuşukluğa sebep olur.
6. Şeker çocukların okul başarısını olumsuz etkiler.
7. Şeker trigliserit seviyesinde belirgin bir artışa sebep olur.
8. Şeker bakteri enfeksiyonlarına karşı savunma sistemini zayıflır.
9. Şeker böbreklere hasar verir.
10. Şeker krom eksikliğine yol açar.
11. Şeker bakır eksikliğine yol açar.
12. Şeker kalsiyum ve bakır emilimini engeller.
13. Şeker meme, yumurtalık, prostat ve rektum kanserine yol açar..
14. Şeker kadınlarda daha büyük risk oluşturmak üzere, kolon kanserine sebep olur.
15. Şeker safra kesesi kanseri için risk faktörü olur.
16. Şeker gözleri bozar.
17. Şeker kan damarlarını daraltır.
18. Şeker Hipoglisemiye sebep olur.
19. Şeker sindirim sisteminin asidik olmasına yol açar.
20. Şeker çocuklarda adrenalin seviyesini artırır.
21. Şeker koroner kalp hastalığı riskini artırır.
22. Şeker ciltte kuruma ve saç beyazlamasına yol açarak yaşlanma sürecini hızlandırır.
23. Şeker alkol bağımlılığına yatkınlığa yol açar.
24. Şeker diş çürüklerini artırır.
25. Şeker kilo alımı ve aşırı şişmanlığa katkıda bulunur.
26. Yüksek miktarda şeker yemek Crohn’s hastalığı ve ülseratif kolit riskini artırır.
27. Şeker kireçlenmeye sebep olur.
28. Şeker astıma sebep olur.
29. Şeker mantar enfeksiyonlarına sebep olur.
30. Şeker safra taşı oluşmasına yol açar.
31. Şeker böbrek taşı oluşmasına yol açar.
32. Şeker kalp hastalığına yol açar.
33. Şeker apendisite yol açar.
34. Şeker Multipl Skleroz (MS) hastalığının belirtilerini şiddetlendirir.
35. Şeker dolaylı olarak hemoroide yol açar.
36. Şeker damarlarda varise yol açar.
37. Şeker osteoporoz oluşumuna katkıda bulunur.
38. Şeker salya asiditesine katkıda bulunur.
39. Şeker insülin sensitivitesinde düşüşe sebep olur.
40. Şeker glikoz toleransının düşmesine sebep olur.
41. Şeker büyüme hormonunu azaltabilir.
42. Şeker toplam kolesterolü artırır.
43. Şeker sistolik kan basıncını artırır.
44. Şeker gıda alerjilerine sebep olur.
45. Şeker diyabet oluşumuna katkıda bulunur.
46. Şeker hamilelikte kan zehirlenmesine yol açar.
47. Şeker egzama oluşuma katkıda bulunur.
48. Şeker kardiyovasküler hastalığa sebep olur.
49. Şeker DNA yapısını bozar.
50. Şeker katarakta sebep olur.
51. Şeker amfizeme sebep olur.52. Şeker ateroskleroza sebep olur.
53. Şeker serbest radikal oluşumuna sebep olur.
54. Şeker enzimlerin işlevselliğini düşürür.
55. Şeker karaciğer hücrelerinin bölünmesine sebep olabilir; bu da karaciğerin boyutlarını büyütür.
56. Şeker karaciğerde yağ miktarını artırır.
57. Şeker karaciğerde patolojik değişimlere yol açar.
58. Şeker pankreasa zarar verir.
59. Şeker kabızlığa sebep olur.
60. Şeker miyopluğa sebep olur.
61. Şeker hipertansiyona sebep olur.
62. Şeker migren de dahil olmak üzere baş ağrılarına sebep olur.
63. Şeker beyin dalgalarını artırabilir; bu da beynin düşünme kabiliyetini zayıflatır.
64. Şeker depresyona sebep olur.
65. Şeker hormonal dengesizliğe sebep olur.
66. Şeker Alzheimer’s hastalığı riskini artırır.
http://www.instagram.com/dusunenakil

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Ne yersen O’sun: Mutlu ve mutsuz besinler hangileri?

you-are-what-you-eat[1]

Besinler duygularınızı nasıl etkiler? Hangi besinler öfke, hırs, endişe, mutsuzluk yaratır? En mutlu ve en mutsuz besinler hangileri?
Nasıl hissettiğini, yediklerin belirler
Türkiye’de sınırlı sayıda diyetisyenin sahip olduğu Gentest eğitimi ile DNA’ya göre diyet planlaması oluşturan ve eğitiminin bir bölümünü Oxford Brookes’ta tamamlamış Gizem Şeber, ilginç bir konuyu mercek altına aldı.
Besinler sadece fiziksel sağlığımızı değil aynı zamanda duygularımızı da etkiler. Nasıl hissettiğimizi, hangi duygularla başa çıktığımızı ve enerjik hissedip hissetmediğimizi belirleyen en önemli faktör yediklerimizdir. Bu nedenle “ne yerseniz aslında O’sunuz” denmesinin sebebi… Son 80 yıldır yapılan bilimsel araştırmalar da bu gerçeği defalarca kanıtlamış durumda.
Mutsuzluk hissi Seratonin’e hücum ettiriyor
Halk arasında da sıkça adı mutluluk hormonu olarak geçen seratonin bir nörotransmitter maddedir. Uyku, iştah ve duygusal durumu yönetmekte görevleri vardır. Karbonhidrattan zengin beslenmenin (şeker dahil) ve muz, ananas, karides gibi bazı besinlerin seratonin sentezinin artmasına yardımcı olduğu biliniyor. Birçok kişinin mutsuz hissettiğinde şekerli yiyeceklere hücum etmesinin sebebi de seratonin arayışı.
Aslında şeker seretonin üretemiyor, sadece kısa bir süre üretilmesine yardımcı olabiliyor. Sadece protein ile beslenmek de kişinin mutsuz ve depresif hissetmesinin bir diğer nedeni. Çünkü bu durumda triptofan kan-beyin bariyerini aşıp seratonin üretebilmek için diğer birçok protein yapıtaşı ile yarışmak zorunda ki böyle bir durumda triotofan genelde yarışı kaybediyor.
Besinler öfke, hırs, endişe ve mutsuzluk yaratır mı? Hangi besinler ve nasıl?
Et, tavuk, balık, peynir ve yumurta gibi besinlerin vücudu alarm durumuna getirdiği biliniyor. Çünkü bu tür yiyeceklerde bulunan tirozin, kendimizi daha aktif ve hareketli hale hissetmemizi sağlayan dopamin maddesinin sentezinde yer alıyor.
Kabak çekirdeği, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve badem de bulunan magnezyum sakin ve rahat hissetmeye yardımcıdır. Badem ve kabak çekirdeğinin uyumaya ve sakin olmaya yardımcı gamma aminobütirik asitten ve triptofandan zengin olduğu biliniyor.
B vitamininden yeterli beslenmek kişinin daha mutlu hissetmesine yardımcı
Kuşkonmaz, bezelye, yumurta sarısı ve koyu yeşil yapraklı sebzelerde bulunan folat, yeşil sebzelerde ve kuruyemiş gibi yağlı tohumlarda bulunan B6 vitamini ve proteinden zengin yiyeceklerde bulunan B12 vitamini gülümsememizin ve iyi hissetmemizin en temel öğelerinden. B vitaminleri bu etkiyi sadece sinir sisteminin düzgün çalışmasına yardımcı olmakla sağlamıyor, aynı zamanda kanda çok yükselmesi durumunda depresyona sebep olabilen homosistein seviyelerini düşürerek de modumuzun yüksek olmasına yardımcı oluyorlar.
Balık tüketmenin daha iyimser olmakla ilgisi olabilir. Çünkü balıkta yüksek miktarda bulunan omega-3 yağ asidinin daha iyimser hissetmek ile ilişkili olduğu düşünülüyor. Omega-3 ‘ün diğer besinsel kaynakları ise fındık, badem, ceviz gibi kuruyemişler, keten tohumu, Chia tohumu gibi tohumlar ve semizotu.
Maya, patates, karnabahar, portakal ve yumurta özgüven ile ilişkilendirilebilir. Çünkü thiamin yani B1 vitaminin kendine özgüvenle ilişkisi olabileceği düşünülüyor. 1999 yılında yapılan bir bilimsel çalışmada; B1 vitamini eksikliği olan kişilerde özgüven eksikliği ve sosyal problemlerin daha sık gözlendiği belirlenmiş. Kişilerin thiamin seviyeleri düzeldiğinde daha sosyal ve neşeli olmaya başladıkları saptanmıştır.
Selenyum yetersizliği yaşayan kişilerin daha endişeli olduğu biliniyor. Endişeli hissetmekten bizi kurtaracak besinler ise kuruyemişler, tam tahıllar ve ay çekirdeği.
Bizi en mutlu eden ve en çok strese sokan besinler nedir? En tehlikeli ve en masum sebze/meyve hangisi?
Bizi en çok mutlu eden besinler; sindirimi yavaş gerçekleşen karbonhidratlar ve seratonin salgılamaya yardımcı olan triptofan içeriği yüksek besinlerdir. Yavaş sindirilen karbonhidratlar; tam tahıllı ekmekler, tam tahıllı makarna, bulgur, kinoa ve kurufasulye, nohut gibi kuru baklagillerdir. Triptofandan zengin besinler ise kuruyemişler, susam, kabak ve ay çekirdeği, peynir çeşitleri, et, tavuk, balık, hindi, karides ve yumurtadır.
Bizi en hızlı strese sokan durum kan şekerimizdeki dengesizliktir. Bu nedenle kan şekerini hızlı yükseltip hızlı düşüren yani glisemik indeksi yüksek olan besinler agresif hissetmemize neden olabilir. Glisemik indeksi yüksek yiyecekler; beyaz un, beyaz şeker, beyaz ekmek, beyaz pirinç, sıcak ve püre halindeki patates, karpuz ve kavun gibi bazı meyvelerdir. Ancak kan şekerinin hızlı yükselmesi; yemek yeme hızı ile de ilgilidir. Yavaş yemek bu nedenle daha mutlu ve sakin hissettirir.
Mutlu hissetmek için nasıl yemeli? Yoğun endişenin beslenmesel nedenleri?
Besinlerin bazıları mutlu, bazıları enerjik, bazıları sakin hissetmemizi sağlıyor. Bu nedenle iyi hissetmek için dengeyi sağlamak zorundayız. Dört ana besin grubu olan proteinli gıdalar (et, tavuk, hindi, balık, yumurta), süt ürünleri (süt, yoğurt, ayran, peynir, kefir vs.), sebze ve meyveler (farklı renklerde olacak şekilde) ve kaliteli tahıllar (tahıllı ekmekler, tam tahıllı makarna, esmer pirinç, karabuğday, bulgur vs.) her gün öğünlerimizde yer almalıdır.
Kuruyemişler, kabak çekirdeği ve ay çekirdeği içerdikleri vitamin, mineral ve yağ asitleri ile ruhsal dengemizi daha kolay bulmamızı sağlıyor. Bu nedenle günde bir avuç kadar kuruyemiş ve tuzsuz çekirdek ara öğün olarak tüketilmelidir.
Kaynak: indigo dergisi

Selenyum ve B vitaminlerinin yetersiz alınması endişeli hissetmemize neden oluyor. Bu nedenle koyu yeşil yapraklı sebzeler, kuruyemişler ve tam tahıllar sofralarda mutlaka yer almalı.
Mutlu barsak, mutlu insan demektir. Barsaklarımızın mutlu olması ise içinde yaşayan yararlı bakterilerin sayısı ve çeşitliliği ile ilgili. Bu nedenle daha hafif ve mutlu hissetmek için herkesin beslenme düzeninde probiyotik yoğurtlara ve kefire yer açması gerekiyor.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Zayıflatan, Göbek Eriten Limonlu Yoğurt Kürü

zayiflatan-gobek-eriten-yogurtlu-limon-kuru-800x320[1]
Zayıflamak, göbek eritmek ve vücuttaki istenmeyen yağlardan kurtulmak için sizler için hazırladığımız Yoğurtlu Zayıflama Kürünü yani yoğurt diyeti uygulayın. Üstelik uygulanışı çok kolay.

Yoğurt Kürü hazırlamak için yoğurt, limon, pul biber gerekiyor. (pul biber yerine zencefil ve zerdeçal da kullanabilirsiniz)
Göbek bölgesindeki aşırı ve gereksiz kilolarınızdan kurtulmayı başaramıyorsanız Prof. Dr. İbrahim Saracoglu’nın sunduğu yoğurt ve limon kürü mucizesini mutlaka denemelisiniz.
Yoğurt Limon Pul Biber Kürü ile Zayıflama
Limonlu yoğurt kürünü denemeden önce öğrenmeniz gereken en az 2 hafta devam etmeniz gerektiğidir. 1 – 2 gün denedikten sonra işe yaramadığını düşüncesine kapılıp sakın bırakmayın. Rahat ve basit şekilde hazırlayacağınız Yoğurtlu Limon kürü tarif sayesinde göbek bölgenizdeki yağlardan, kilolarınızdan hızlıca kurtulacaksınız.

yoğurt kürü tarifi
Limon Yoğurt Kürü Malzemeler:
Yarım limonun suyu
3 Yemek kaşığı yarım yağlı yoğurt
1 çay kaşığı pul biber (pul biber yerine zencefil ya da zerdeçal da olabilir)
Yoğurt Kürü Nasıl Yapılır – Hazırlanışı
Limonun suyunu, yoğurdu ve pul biberi belirtilen ölçülerle uygun bir kase içerisinde karıştırın.
Yoğurt Kürü Diyetinin YAPILIŞI: Gece uyumadan yarım saat önce yiyin. Bu karışımı tükettikten sonra kesinlikle başka hiç bir şey yememeniz gerekiyor. En az 2 hafta boyunca bunu sürdürün. 2 Hafta sonunda değişimi göreceksiniz.

Yoğurt Kürünün Zararları
Yoğurt kürü diyetinde içerisinde pulbiber bulunması sebebiyle ilgili hastalığı olanların yapması önerilmez. Basur gibi hastalığı olanlara zararı olabilir. Onun dışında emziren annelere ve hamilelere hiç bir zayıflama kürünü önermiyoruz.

—- Kışın soğuklarda – hareketsiz günlerde aldığınız kilolarınızı bu yöntemle rahatlıkla verebileceksiniz.

Kaynak: Bilgi doktoru

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

17 Magnezyum Deposu Yiyecekle Anksiyete, Depresyon Ve Kalp Krizine Karşı Önlem Alın

shutterstock_393853459[1]

vücudumuzun işlevlerini yerine getirebilmesi için magnezyuma ihtiyacı vardır. Buna rağmen insanlar günlük ihtiyaçları olan magnezyum konusunda o kadar hassas değiller.
Magnezyum eksikliği halinde vücudumuz bizi uyarıyor ve hastalıklar meydana gelmeye başlıyor.
Magnezyum eksikliği kalp krizi, depresyon ve diyabete de neden olabiliyor.
Profesör ve doktor Rune Eliasson, “Kanınızdaki magnezyum seviyesi düşmeye başladığında, hayatınızı kaybetme riskiniz artıyor demektir” diyor.

Magnezyum eksikliğinin işaretleri
Bilinçsiz yapılan diyetler magnezyum eksikliğine neden olabiliyor.
Magnezyum eksikliğinin ilk belirtileri arasında baş ağrısı, bulantı, kusma, iştahsızlık, kas krampları, migren ve yorgunluk var.
Kronik magnezyum eksikliği halsizliğe, değişken ruh haline, anksiyeteye ve kalp ritminde değişikliklere neden olur.
Magnezyum içerek yiyecekler:
Lahana
Pazı
Buğday tohumu
Brüksel lahanası
Brokoli
Marul
Ispanak
Magnezyum deposu olan diğer yiyecekler:
Avokado
Çiğ kakao/tatlandırılmamış kakao tozu
Kabak
Meyveler
Balık yağı
Kimyon
Maydanoz
Hardal tohumu
Rezene
Kabak çekirdeği, ay çekirdeği, kaju
Ne kadar magnezyuma ihtiyacınız var?
ABD Sağlık Bakanlığı, yaşınıza göre ihtiyacınız olan magnezyum miktarını belirlemiş.
Kadınların günde 310 mg, erkeklerinse 400 mg magnezyum alması gerekiyor.
Profesör Robert Tigerstedt, 20. yüzyılda insanların günlük ortalama 1.250 mg magnezyum aldığını ifade ediyor. Günümüzde ise bu oran 250 miligrama düşmüş. Günde 300-400 mg arası magnezyum almanız öneriliyor.
Magnezyum eksikliğinin suçlularından biri de üreticiler. Günümüzde, beyaz ekmekte %75 daha az magnezyum bulunuyor.
Magnezyum takviyeleri eczanelerden satın alınabiliyor.
Farklı tür takviyeler var. Magnezyum klorür (tadı ekşi olsa da önerilir), magnezyum sitrat (mide ekşimesinden şikayetçiyseniz önerilir) ve magnezyum sülfat (küvette keyif yapmayı sevenlere önerilir) bunlardan bazıları.
Ayrıca kalsiyum ve magnezyum alımını dengede tutmanız gerekiyor. D vitamini, magnezyum alımını engellediğinden aynı anda alınmamalı.
Magnezyum vücuda nasıl yararlı oluyor?
Mineral, 300’den fazla enzim sistemini etkiliyor. Ayrıca kasları ve sinirleri yeniliyor.
Magnezyum son olarak atrium kasılması, yüksek tansiyon, kalp krizi, adet öncesi sendromu, astım, diyabet, kemik erimesi, ayak krampı, hafıza ve böbreklere de iyi geliyor.
Magnezyum eksikliği olan arkadaşlarınızla paylaşmayı ihmal etmeyin.

Kaynak: newsner.com

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Eklem Ağrıları için Zencefil

zencefil-çayı[1]
Limon ve bal iltihabı alır, bu yüzden ağrıları dindirmek için zencefille karıştırılırlar.Bir çok insan eklem ağrısı çeker, bu genelde eninde sonunda başa çıkmanız gereken bir ağrıdır. Ancak bu ağrıları azaltabilecek ve hayatınızı iyileştirebilecek doğal yöntemler vardır. Bugün sizlere zencefil ile hazırlayacağınız bir tarif sunacağız.

 

Eklem ağrısı
Eklem ağrısı tedavi edilebilir mi? Ne yazık ki bugüne kadar bir tedavi bulunmadı. Eklem iltihabı, artroz veya romatizma yaygın durumlardır ve sizi enfeksiyon giderici veya rahatlatıcı ilaçlar almak zorunda bırakabilirler. Bunların uzun vadede özellikle böbrekler ve karaciğer üzerinde yan etkileri olabilir.
Bildiğiniz üzere, eklemler kemikleri birbirine bağlar, hareketi sağlar ve esnekliği mümkün kılar. Kıkırdak ile kaplıdırlar. Kıkırdak sadece düzgün beslenme ile oluşur. Peki hala bazılarımız neden eklem ağrısından sıkıntı duyuyoruz? Bazı durumlarda bu genetiktir, zaman içinde aşırı kullanımdandır, kolajen eksikliğindendir, enfeksiyon, lezyon veya bilinmeyen bazı durumlardan kaynaklanır.

Eklem ağrılarınız arttığında bir doktora görünün. Ancak bazı durumlarda şu tarifi deneyebilirsiniz. Gelin beraber bakalım…
Eklem ağrısı için zencefil

Zencefil çok güçlü tıbbi bir bitkidir. Yüzyıllardır kullanılır, sindirime yardımcı olur ve eklem iltihabının ağrılarına iyi gelir. Peki sırrı ne? İçeriğindeki gingerol maddesi. Ağrıların tedavisinde o kadar çok kullanılmıştır ki bir çok çalışma eklem iltihabı için zencefil önerir.

2007’de Arizona Üniversitesi’nde zencefilin içindeki iltihap dindirici madde bulunmuştur. Gingerol’un kimyasal üretiminin enfeksiyonu aldığı ortaya çıkarıldı. Bu çalışma bunun ne kadar iyi olduğunu kanıtladı.
Daha da fazlası var. Prestijli John Hopkins Üniversitesi zencefilin içeriğindeki iltihap dindirici kimyasalları buldu. Bunlar kullanıldığında geleneksel ilaçlara bile ihtiyaç yok. Sonuç olarak kesinlikle değer!
Ağrı için zencefili nasıl hazırlayacaksınız?

Bir kaşık doğranmış zencefil
Bir bardak su
İki çay kaşığı bal
Biraz tarçın
Bazı makalelerimizde tarçın ve balın eklem ağrılarına nasıl iyi geldiğinden bahsettik. Eğer bunları beraber sabahları kullanırsanız iltihaplar için çok güçlü bir karışımdır. Bu karışıma zencefil ekleyin ve ağrıyı azaltacaksınız. Bu karışımı denemeye değer; ağrınız olduğunda geleneksel ilaçların yerine geçecektir. Sağlığınız için doğal yollardan yararlanın.
Zencefil çayı yapın ve içine biraz bal ve tarçın ekleyin. Eğer isterseniz tarçın çubuğu kullanın. Güne başlamak için harikadır ve öğlenleri de durumunuza çok iyi gelecektir. Neden denemeyesiniz ki?

kAYNAK: sAĞLIĞA BİR ADIM

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

OMEGA 3’ÜN FAYDALARI

omega3-foods-720x480[1]

 

Eskimolar da neredeyse hiç kanser ve kalp krizi yada kalp hastalığı görünmemektedir, bunun sebebini omega3 e bağlayan büyük bir çoğunluk vardır ben ise kutuplardaki manyetik alana bağlayanlardanım
Eskimolarda kalp hastalığı, şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve kanser neredeyse hiç görülmüyor. Yapılan araştırmalar eskimoların günde ortalama 10.000 mg balık yağı (omega 3) tükettiklerini ortaya koyuyor.
Diğer yağlara göre omega 3 oranı besinlerimizde kısıtlı miktarda bulunuyor. Badem, ceviz gibi kabuklu kuruyemişler, keten tohumu değerli birer omega 3 kaynağı. Az miktarda yeşil sebzelerde yer alıyor. En çok balık yağı, soğuk sularda yaşayan somon, ton, levrek ve kalkan gibi türlerde bulunuyor. Sıcak olan denizlerimizde yaşayan balıklarda omega 3 oranı daha az. Kısaca, balık dışında günlük besinlerimiz içinde omega 3 neredeyse yok gibi. Aşağıda ayrıntılı araştırma sonuçlarından da anlaşılacağı üzere faydası, alınan doza bağlı olarak artış gösteren balık yağı, sağlığımız için vazgeçilmez bir besin maddesi olmalıdır.
Öncelikle alınacak omega 3 miktarı konusuna bir açıklık getirmek gerekir. Amerikan ilaç ve besin birliği (FDA) günlük 3000 mg’a kadar önermiştir. Ancak yapılan çalışmalar bu miktarın 10 katının güvenli olduğunu göstermiştir. Halen eczanelerde 500 mg dozunda bulunan preparatların çocuklar için günde 1 adet alması önerilmektedir. Ayrıca hastalarıma önerdiğim 1000 mg günde 3 kez dozu, konuya hakim olmayan eczacılar tarafından çok görülmekte ve hastalar yanlış yönlendirilmektedir. Omega 3 çocuk ve erişkinler için günde en az 1500-3000 mg alınmalıdır. 500 mg gibi alınacak daha düşük dozların belirgin faydası olmayacak ve omega 3’ün işe yaramadığı gibi yanlış bir kanı ortaya çıkacaktır.
OMEGA 3’ÜN FAYDALARI
• İki ayrı araştırma omega 3’ün ani ölüm riskini E azalttığını bildirmiştir. Konu bel ağrısı ya da ülser değil ani ölümdür. Ani ölüm riskinden daha önemli ne olabilir?
• Almanya da yapılan bir çalışmada, yoğun bakım ünitesinde yatan hastalara günde 7000 mg ve üzerinde omega 3 verilmiş. Sonuç; Ölüm oranı 7 azalmış. Yoğun bakımda kalış süresi kısalmış, antibiyotik ihtiyacı azalmış. Bundan daha güzel bir sonuç olabilir mi?
• Çarpıntı (taşikardi) için günde 1000 mg omega 3 verilmiş. Beta blokör ilaçlar ile aynı sonuç elde edilmiş. Üstelik beta blokörlerin yan etkileri de (yorgunluk, cinsel güçsüzlük ve öksürük) görülmemiş. O halde neden çarpıntı ilacı kullanalım?
• Omega 3 tek başına aspirin ve kolesterol düşürücü ilaçlardan daha etkilidir. Kolesterol düşürücüler karaciğer ve kas dokusunu tahrip eder, cinsel güçsüzlüğe neden olur.
• Günde 3000 mg omega 3 alınmasıyla alzheimer hastalığı riski % 50 oranında azaltılır.
• Omega 3 maküler dejenerasyonu (yaşlılığa bağlı gelişen göz bozukluğu) % 40 oranında düzeltir ve görülme sıklığını % 75 oranında azaltır.
• Günde alınan 3000 mg omega 3 kolesterol düzeylerini normale döndürür.
• 1000 mg omega 3 depresyon belirtilerini belirgin biçimde azaltır.
• Hamilelik sonrası depresyon, hamilelik süresince alınan omega 3 ile önlenebilir.
• Allostatik yüklenme, hipertansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği gibi hastalıkların esas nedenidir.
• 3 hafta boyunca günde 7200 mg alınan omega 3, allostaz etkisiyle gelişen böbrek üstü stres hormonları anormalliğini belirgin ölçüde düzeltir.
• Kalp damar hastalıkları ve pankreatit (pankreas iltihabı) günlük 1000 mg omega 3 kullanımıyla 0-50 oranlarında azalır.
• Omega 3 beyin gelişiminde gerekli olan yapı taşlarının mimarlarından biridir. Bu nedenle çocukların günlük en az 1500 mg almaları, yetişkinlerin 3000 mg almalarıyla beyin gelişimlerinin daha sağlıklı olmaları ve hem hastalıklarından korunmaları hemde tedavi olmaları sağlanacaktır.
• Omega 3 kilo almanıza neden olmaz. Kullanımıyla ilgili hiç bir yan etkisi olmayan omega 3, 1000 mg içinde sadece 9 kalori vardır. Bu nedenle toplam 3000 mg günlük omega 3 alınması ile 1 dilim ekmekten alınan kalori miktarı birbirine eşittir.
• Omega 3 doğada, doğal halde olduğu gibi hap biçiminde ya da omega 3 içeriği fazla olan besinlerle alınabilir. Bu nedenle ilaç sınıfına girmez ve kimi doktorlar tarafından tedavi edici özellikleri bilinmez. İlaç olmadığından dolayı sosyal sağlık kurumları tarafından da ödenmez.
• Hastalıkların temelinde, doğal olmayan beslenme ve yaşam alışkanlıkları olduğu görülür. Bunu en açık biçimde doğal ortamlarında yaşayan hayvanlarda bir çok hastalığın olmayışından anlayabiliriz. Oysa doğa, kendi kurallarına uygun davranmayan biz insanlara tedavi olanağını da sunuyor. Omega 3-balık yağı doğanın gerçek bir mucizesidir. İnsan bedeninin her zaman bu besin maddesine ihtiyacı vardır.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Mısırlıların ölümsüzlük bitkisi dediği Aloe Vera’nın mucizesi ne?

640xauto[1]

 

Mısırlılar yüzyıllardır ona “ölümsüzlük bitkisi”, Kızılderililer ise “cennetin sihirli değneği” diyor. Peki nedir bu Aloe Vera ve neden bu kadar mucizevidir?
Son zamanlarda siz de duymuşsunuzdur, Aloe Veralı ilaçlar, Aloe Veralı kremler-jeller, Aloe Vera suları…
Kısacası Aloe Vera aşağı Aloe Vera yukarı…

Peki neden bu bitki diğerlerini açık ara farkla sollamıştır?
Aloe Vera, şaşırtıcı iyileştirme özelliklerine sahip mucizevi bir bitkidir. Yüzyıllardır kullanılan bu bitkiye özelliklerinden dolayı Mısırlılar ölümsüzlük otu adını vermişler.
Aloe Vera’nın 200’den fazla biyolojik olarak aktif ve doğal bileşeni vardır. Bunlar dışında da pek çok yerde kullanılır ve yiyecek olarak da tüketilir.
Aloe Vera’nın içinde birbirinden fazla yararlı madde bulunur. Bunlar:
Vitamin ve Mineraller
Aloe Vera, A, C, E, B1, B2, B3, B6, folik asit ve kolin vitaminlerini içerir.
Ayrıca, Aloe Vera özünde B12 vitamini vardır ki bu, diyetleri dolayısıyla B12 kaynakları sınırlı olan özellikle vejeteryan ve veganlar için önemlidir.
Minerallere gelince, Aloe Vera kalsiyum, magnezyum, demir, çinko, manganez, potasyum, sodyum ve bakır içerir. Bu vitamin ve mineraller birleştiğinde metabolizmanın sağlıklı çalışmasını sağlar.
Enzimler
Aloe Vera, amilaz ve lipaz gibi önemli enzimleri içerir. Bu enzimler, yağ ve şeker moleküllerini parçalayarak sindirime yardımcı olurlar.
Aminoasitler
Aloe Vera’daki salisilik asit, iltihaplanma ile mücadeleye yardımcı olur. Üstelik, Aloe Vera, insan vücudu için gerekli olan 20’den fazla önemli aminoasitler yönünden oldukça zengindir.

Aloe Vera’nın sayılamayacak kadar çok faydası vardır. İşte o faydalarından ise bazıları:
Şişkinlik, ülser, IBS ve kolit gibi sindirim bozukluklarını önler ve mideyi rahatlatır
Beyaz kan hücrelerinin üretimini teşvik eder
Sivilceleri ve egzamayı tedavi eder
Deriyi nemlendirir
Döküntüleri ve diğer cilt rahatsızlıklarını azaltır
Yanıkların iyileşmesine yardımcı olur
Kırışıklıkları doldurur
Yaraları iyileştirir
Bağışıklığı artırır
Kan şekeri düzenlenmesine yardım eder
İdrar yolu performansını güçlendirir
Mide yanması ve hazımsızlığı azaltmaya yardımcı olur
Kanın oksijen seviyesini artırır
Artrit iltihabı riskini azaltır, İltihaplanmayı sakinleştirir ve artrit acısını azaltır
Kanın akışkanlığını artırır ve bu sayede kalp damar hastalıkları riskini düşürür
Kalp damar performansını ve fiziksel dayanıklılığı artırır
Diş etlerini sağlıklı tutar.
Tüm bunlardan yararlanmak için Aloe Vera’yı topikal olarak olarak kullanabilir içmek isterseniz, meyve suyu karışımlarına ve smoothie’lere ekleyebilirsiniz. Kısacası evde kendiniz hazırlayarak da Aloe Vera’nın mucizelerine tanık olabilirsiniz.

İşte evde de yapabileceğiniz Aloe Vera jeli:
Malzemeler:
Temiz bir kesme tahtası
Keskin bir fileto bıçağı
Bir Aloe bitkisi
Temiz bir tabak
Temiz pamuklu bir havlu
Steril (temiz) bir cam kavanoz
Taze limon suyu
Bir mutfak robotu (isteğe bağlı)
Hazırlanışı:
İstenmeyen bakterileri ortadan kaldırmak için, ellerinizi yıkayarak ve çalışma yüzeyini temizleyerek işe başlayın.
Olgun, kalın, etli ve koyu yeşil renkte yaprakları seçin. Yapraklar en az 10-15cm uzunluğunda olmalıdır. Bitkinin tabanında bulunan en eski, en dıştaki ve kalın yapraklar idealdir çünkü besin açısından zengin bir jel tabakası içerir.
Yaprakları keskin bir bıçak ile, tabana yakın kısmından ancak bitkiye zarar vermeden kesin. Yaprakları ve bıçağı yıkayıp, kurulayın. Sonra kesilmiş yaprakları en az 15 dakika (45 derecelik bir açıyla) bir kap içine yerleştirip koyu sarı, acı Aloe suyunun akmasını bekleyin. Bu işlem, lateksin yapraktan akmasını sağlar. Lateks bağırsakları tahriş edebilen çok güçlü bir müshil maddedir, laksatif etkisiyle potasyum seviyesinin düşmesine neden olabilir.
Daha sonra her iki yanda dikenli kenarları incecik kesin ve üst yaprağı çok ince ve dikkatli bir şekilde keserek çıkarın. Bir kaşık yardımıyla, yaprağın ortasındaki jeli çıkarın ve temiz bir kavanoza ekleyin. Üzerine biraz limon sıkıp kavanozu sallayın ya da bir mutfak robotuna koyup karıştırın.Aloe Vera jelinizi buzdolabında kapalı bir kavanozda tutun
Bu jeli bir haftaya kadar saklayabilirsiniz.
Kullanım: Topikal olarak kullanmak istiyorsanız, kaşıkla jeli alın, günde birkaç kez yaranın üzerine sürün ve tamamen iyileşene kadar uygulayın. Tıbbi kullanımı için günde 3 kez jel 30 ml kullanın.

Kaynak: mynet.com

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Gribe karşı etkili doğal savaşçılar

ekinezya-faydaları[1]

 

Grip sezonuna yenik düşenler veya gribe karşı dimdik durmak isteyenler için Beslenme ve Diyet Uzmanı Neşe Ceylan gribe karşı etkili 10 besini sıraladı. Grip sezonuna yenik düşenler veya gribe karşı dimdik durmak isteyenler için Beslenme ve Diyet Uzmanı Neşe Ceylan gribe karşı etkili 10 besini sıraladı.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Neşe Ceylan “Özellikle soğuk kış aylarında soğuk algınlığı ve gripten korunmak için C vitamininden zengin gıdaları tüketmek gerekmektedir. Çok önemli bir antioksidan olan C vitamini, vücuttan toksik maddelerin atılmasında ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde önemli bir role sahiptir. Bunların yanında A ve E vitamini, demir, çinko, omega-3 gibi yağ asitleri vitamin ve mineraller de bağışıklık sisteminin güçlenerek gribe yakalanma riskini azaltmaya yardımcı olmaktadır. Probiyotik ve prebiyotikler ile lifli gıdalar da bağırsak florasını dengeleyerek yine bağışıklık sistemini güçlendirerek gribe karşı kalkan görevi görmektedir” diyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Neşe Ceylan, gribe karşı 10 doğal savaşçıyı sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Narenciye
Limon, portakal, mandalina gibi C vitamininden zengin gıdaları kış aylarında tüketmek gripten korunmak için en iyi yollardan biri. Özellikle sabahları kalkınca limon dilimli ılık bir su içmek limonun antioksidan etkisiyle güne daha zinde başlamaya ve soğuk algınlığından korunmaya yardımcı oluyor. Ancak tansiyon düşürücü etkisinden dolayı, düşük tansiyonu olanların daha dikkatli olmaları gerekiyor. Portakalı ve diğer meyveleri, suyunu içmek yerine posasıyla tüketin.
Sarımsak
Sarımsak vücudumuza giren mikroplarla savaşıyor, bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor. Soğuk algınlığı ve gribe karşı etkili. İçeriğindeki allicin biyoaktif bileşeni sarımsak çiğnendiğinde, dövüldüğünde veya kesilerek tüketildiğinde açığa çıkarak daha çok fayda sağlıyor. Hafif bir nezle başlangıcınız varsa -ancak mide ile ilgili bir probleminiz yoksa- gece yatmadan önce doğranmış bir diş sarımsağı limon suyuyla yutarak gribe yakalanma riskini azaltabilirsiniz.

Ekinezya
Özellikle soğuk algınlığı ilaçlarında, öksürük damlalarında önemli bir kaynak olan ekinezya, bağışıklık sistemini güçlendirerek üst solunum yolları tedavisinde etkili oluyor. C vitamini, flavanoidler gibi antioksidanlarca da zengin. Çay olarak kaynamış suyun içerisine bir tutam atıp, kapağı kapatın ve demlemeye bırakın. Günde bir fincan tüketebilirsiniz. Fakat hamilelik döneminde ıhlamur dışında, ekinezya da dahil olmak üzere diğer bitki çayları tüketilmemeli. Rahim kasılmalarını, kanama riskini artırarak kötü sonuçlara yol açabiliyor.
Yoğurt ve kefir
Probiyotik ve prebiyotik kaynakları düzenli tüketildiğinde bağırsak florasını ve bağışıklık sistemini güçlendirerek grip ve soğuk algınlığından korunmaya yardımcı oluyor. Yoğurt; içerdiği laktik asit ile mikroplara karşı vücudun savunma sistemini geliştirirken; kefir de yoğurttan farklı olarak; sindirim sistemine yararlı bakterilerin yerleşmesini sağlayarak bağırsak florasını dengeleyip, bağışıklık sistemini destekliyor ve hastalıklara karşı koruyor.
Adaçayı
Beslenme ve Diyet Uzmanı Neşe Ceylan “Adaçayı içerdiği uçucu bileşenler sayesinde; özellikle grip ve soğuk algınlığının yol açtığı boğaz ve ağızdaki iltihaplanmayı, enfeksiyonu önlemeye yardımcı oluyor. Hazırlama şekli önemli; bir tutam adaçayını kaynayan suya atıp 5 dakika demlenmesini sağlayarak ister 1 fincan tüketerek ister gargara yaparak kullanabilirsiniz. Ancak daha fazla miktarda ve her gün düzenli tüketilmesi erkeklerde hormonal değişikliklere , hamilelerde ise kanama riskini ve kasılmaları artırarak erken doğum riskine sebep olabilmesi açısından fazla miktarlarda ve uzun süre tüketilmesini önermiyoruz ” diyor.
Balık
Omega-3 ve proteinden zengin balık, içerdiği A ve B grubu vitaminler sayesinde bağışıklığı güçlendiriyor. Özellikle balık mevsimi olan kış aylarında haftada 2-3 gün ızgara, fırın veya buğulama balık tüketmek grip ve soğuk algınlığına karşı koruyor.
Ispanak
İçerdiği C ve E vitaminleri ile bağışıklığı kuvvetlendirerek soğuk algınlığı ve gripten koruyor. Enfeksiyonu önleyen, kanserle savaşan maddeleri de barındıran ıspanak; içeriğindeki demir, kalsiyum ve magnezyumla kemiklerin güçlenmesine de fayda sağlıyor.
Fındık, ceviz, badem
Özellikle fındık, ceviz ve badem gibi yağlı tohumlar içerdikleri E vitamini, çinko, magnezyum , omega 3 gibi yağ asitleri, vitamin ve mineral içeriklerinden dolayı bağışıklık sistemini güçlendirerek gribe karşı kalkan görevi görüyor. Günde bir avuç tüketebilirsiniz. Fındık ve bademi kavrulmamış, çiğ tüketmek faydalı.
Nar
Özellikle kırmızı rengini veren ‘antosiyanin’ bileşeni sayesinde bağışıklık sistemini güçlendiren nar, gripten kansere dek birçok hastalığın önlenmesine yardımcı oluyor. Özellikle narın suyunu sıkıp içmek yerine bir büyük narın yarısını tüketmek çok daha fazla fayda sağlıyor.
Su
Beslenme ve Diyet Uzmanı Neşe Ceylan “Grip ve soğuk algınlığında vücudumuzdan toksinlerin ve mikropların daha kısa sürede atılabilmesi için mutlaka yeterli su tüketimine ihtiyaç vardır. Özellikle griple beraberinde gelebilecek olan yüksek ateş, ishal vb. gibi durumlarda yüksek sıvı kayıplarına karşı günlük 10-12 bardak su tüketmek gerekmektedir” diyor.

© Milliyet Gribe karşı etkili doğal savaşçılar kaynak: msn yaşam

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Eklem Ağrısını Hafifletmek için Jelatin Tedavisi Nasıl Yapılır?

jelatin-[1]
Jelatin, eklemlere kollajen sağlamak ve eklem ağrısını azaltmak için oldukça etkili bir yöntemdir. Tüketerek daha etkili olsa da eklemlerinize uygulayarak da kullanabilirsiniz.

Neredeyse herkes eklem ağrılarından muzdariptir.
Genellikle atletlerde sporla uğraşan insanlarda yaygın olsa da, yaralardan, genetik koşullardan ya da hareketsiz kalmanın sonucu olarak da ortaya çıkabilir.

Eklem ağrısı olan insanlar, günlük faaliyetlerini gerçekleştirirken zorluk yaşarlar. Hatta bazen hareketlerinde kısıtlamaya sebep olabilir.
Bu durum kollajen seviyesinde ciddi bir düşüş olduğunun göstergesi olabilir. Kollajen kıkırdak dokusunun, kemiklerin ve tendonların temelinde biriken bir proteindir.
Neyse ki, eklem ağrılarını azaltmak için oldukça etkili doğal bir çözüm bulunmaktadır.
Bu da, jelatin tedavisidir. Bir çok sağlık uzmanı tarafından tavsiye edilen bir tedavidir.
Bugünkü yazımızda bu amaç için kullanılmasının dışında jelatinin başlıca yararlarından bahsedeceğiz.
Eklemler için jelatin kullanmanın yararları nelerdir?

Jelatin, mutfakta farklı amaçlar için kullanılan, marketlerde sıkça rastalanan ve oldukça ucuz bir yiyecektir. Aynı zamanda sağlık ve güzellik alanlarında da kullanılır.
Besin açısında, hayvan kollajenin işlenmesiyle oluşan ciddi miktarda protein içerirler.
Binlerce insan, eklem sağlığı için beslenmesine jelatinin eklemiş durumda çünkü bağlayıcı dokuları yenileyici ve koruyucu besinler içerir.
%90’ı hayvan derisi ve iskelet sistemi proteinleri içerirken %2’si mineral tuzlar ve %8 su içerir.

Bu bileşenler, vücudun kollajen sentezlemesine yardımcı olduğu için iyileştirici etkisiyle ön plana çıkar.
Düzenli olarak jelatin tüketimi, eklemleri korur ve tırnak, saç, diş ve cilde ekstra koruma sağlar.

 

Osteoartrit gibi vücudun bağlayıcı dokularının etkilendiği durumların tedavisi için önerilir. İçerdiği besinler iltihabın oluşmasını azaltır ve yırtılan kıkırdak dokunun tedavi olmasını sağlar.
Vücudun kas kütlesi oluşturması için gerekli olan arginin ve glisin gibi başlıca amino asitleri içerir.
Kolestrol ve yağ içermez. Metabolizmayı hızlandırır ve kilo vermeyi kolaylaştırır.
Ağır yiyeceklerin sindirimini kolaylaştıran maddeler içerir, karın ağrısı ve gaz oluşumunu hafifletir.

Tedavi olarak uygulandığında, elastikliği arttırır, tendonların ve bağların zarar görmesini engeller.
Bunlar da yetmezmiş gibi, içerdiği besinler bağışıklık sistemini güçlendirir ve hastalıkların oluşmasını engeller.
Ekleme ağrısını azalatmak için jelatin tedavisi
Eklem sağlığını korumak için günde 10 gr jelatin tüketilmesini öneriyoruz. Pastalarda, smoothielerde ve diğer tariflerde kullanarak jelatin tüketimini sağlayabilirsiniz.
Jelatinin tedavi edici özelliklerinden yararlanmak istiyorsanız, özellikle eklem ağrısını azaltmak için oluşturulmuş bir dizi tedaviyi kullanmanızı öneriyoruz.
Jelatin ve soğuk su

Bu tedavi, her gün aç karna kahvaltıdan en az yarım saat uygulanmalıdır. Tadını güzelleştirmek ve daha kolay tüketmek için taze portakal suyu ile içebilirsiniz.
Malzemeler
1/2 yemek kaşığı sade jelatin (5 gr)
1/2 bardak soğuk su (100 ml)
1/2 bardak sıcak su (100 ml)
Hazırlanışı
Jelatini soğuk suya dokun ve bir gece bekletin.
Ertesi gün, sıcak suyu ekleyin ve ısıtın.
Tamamen çözüldüğünde ocaktan alın ve tüketmeye başlayın.
Süt jelatin
Doğal süt jelatini, sağlık için jelatin tüketimini arttırmanın bir başka yoludur.
Süt jelatini, kıkırdağı kayganlaştırır, güçlenmesini ve korunmasını sağlar.
Malzemeler
2 yemek kaşığı sade jelatin (20 gr)
3/4 bardak soğuk süt (150 ml)
Hazırlanışı
Jelatini soğuk sütte çözdürün ve bir gece bekletin.
Eğer tatlandırmak isterseniz biraz bal ekleyebilirsiniz.
Kaynatmadan ısıtın.
Ocaktan alın, soğumaya bırakın ve için.
Haftada en az arka arkaya 3 defa yapılmalıdır.
Jelatin kompres

 

Jelatin kompres, eklemlere çok sayıda besin sağlamaz ancak ağrıyı ve iltihabı azaltmak için harika bir yoldur.
Malzemeler
1 yemek kaşığı sade jelatin (10 gr)
1 litre su
1 geniş bandaj
Streç film
Hazırlanışı
Bandajı sıcak suya batırın bir kaç defa katladıktan sonra sade jelatini ekleyin.
Ağrıyan ekleminizin etrafına sarın ve streç filmle üstünü kapatın.
20 dakika bekleyin, her gün tekrar edin.
Çok fazla jelatin kullanmamanız gerektiğini unutmayın çünkü mide, karaciğer ve damar sertliği problemlerine yol açabilir.
Tavsiyelere uyun ve jelatinin yararlarının tadını çıkarın.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

YILBAŞI ÖNCESİ BAĞIRSAKLARIMIZDAKİ ARTIKLARI GÖNDERELİM Mİ?

15355746_585129651683328_8139569464220492241_n[1]
*1-2 adet elma (doğal olanı bulabilirseniz.)
*1 yemek kaşığı öğütülmüş keten tohumu
*1 yemek kaşığı chia tohumu
*1 su bardağı su
Kabuklarıyla elmaları,küçük dilimler halinde kesin, chia tohumları ile karıştırın.Üzerine bir bardak suyu ve keten tohumunu koyun.
Bu şekilde karışımı 10 dakika dinlendirin.
Sabah ve akşam bu karışımdan 2 hafta boyunca tüketin. Bu sürede alkol ve şeker tüketmemeye ve dikkat edin.

Kaynak: Luna Akademi

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

EL REFLEKSOLOJİSİ…

10402786_813427198720991_6548944287094190345_n[1]

Vücudunuzda ağrıyan yada hasta olan organın resimdeki yerini kendi elinizde bulup oraya baş parmağınızla 5-10 dakika masaj ve baskı uygulayınız. Hergün yapılan bu masajın rahatsızlığınıza iyi geldiğini göreceksiniz…

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »