10 Soruda Gustav Mahler

images[4]
.’Trajediyle uçarılığın bir arada olduğu’ besteleri, ancak 1950’lerden sonra anlaşılmış ve Mahler hak ettiği ilgiyi görmeye başlamıştı

1. Nasıl bİr aİlede büyüdü?
Gustav Mahler 1860 yılının 7 Temmuz günü, Bohemya’nın Kalischt köyünde doğar. Aile, Gustav’ın doğumundan hemen sonra, Almanca konuşulan İglau’ya taşınır. Baba Bernhard başarılı bir müteşebbis, anne Marie ise tam 14 çocuk doğuracak, çilekeş bir kadındır. Baba Bernhard, karısına karşı kaba tavırları ve otoritesiyle, küçük Gustav’ın üzerinde olumsuz etkiler bırakır.

2. Eserlerİne damga vuran bando müzİğİyle ne zaman tanıştı?
Çocukluğunun geçtiği İglau’daki askeri alayın bandosunun çaldığı marşların etkisi, Mahler’in sonraki yıllarda besteleyeceği senfonik eserlerde bariz biçimde görülecektir. İglau sokaklarından geçen bandoyu her duyuşunda, elindeki küçük akordiyonla evlerinden fırlayıp askerlerin arkasına takılan Gustav tüm askeri marşları daha o yıllarda ezberine alır.

3. Karİyer basamaklarını nasıl tırmandı?
Viyana Konservatuvarı’nda piyano ve şeflik eğitimi aldıktan sonra, o dönemde adet olduğu üzere, küçük opera orkestralarını yöneterek deneyim kazanma yoluna gider. 1880’den itibaren sırasıyla Hall, Laibach, Olmütz, Kassel operalarında çalışır. 1885-97 yılları arasında Prag, Leipzig Budapeşte, Hamburg gibi daha önemli operaları yönettikten sonra 37 yaşında, Brahms’ın desteğiyle Viyana Saray Operası’nın başına geçer.

4. Karİyerİnİn zİrvesİne hangİ şehİrde çıktı?
Viyana Operası’na önce orkestra şefi olarak giren Mahler kısa sürede tüm dizginleri eline alıp kurumda bir numaralı adam olur. Repertuvarı ve şancıları seçen, pek çok temsilde orkestrayı bizzat yöneten, rejisörlük yapan bu ‘inatçı Yahudi’ görevde kaldığı 10 yıl boyunca elde ettiği tüm başarılara rağmen, Viyana’nın had safhadaki antisemitik basını ve entelijansiyasına kendini kabul ettiremez. Mahler’in bu göreve gelebilmek için 10 yıl önce dininden vazgeçip Katolikliğe geçmiş olması bile kendisine duyulan tepkiyi dindirmez. Ama ırkçı yaklaşımlar bir yana, Mahler’in dâhi bir müzisyen olduğu ve Viyana Operası’nı rakipsiz konuma taşıdığı üzerinde herkes hemfikirdir.

5. Son yıllarını nasıl geçİrdİ?
1907 yılı, Mahler’in yaşamında dönüm noktasıdır. O yıl Viyana Operası’nın başından ayrılır, kızı Maria 5 yaşında difteriye kurban gider, kendisinin de ciddi bir kalp rahatsızlığı taşıdığı ortaya çıkar. Huzuru yeni dünyada bulma ümidiyle 1907 yılında New York’a taşınan Mahler burada önce Metropolitan Operası, ardından New York Filarmoni Orkestrası’nı yönetir. Viyana Operası’nda kendi elleriyle yarattığı kusursuz işleyen makineyi Met’e taşımasının -biraz da Toscanini faktörü yüzünden- olanaksız olduğunu görünce burayla ilişkisini kesip Filarmoni’ye yönelir. Ne var ki dört yıllık New York macerası, hastalığının ilerlemesiyle yarım kalır. Viyana’ya dönen Mahler 18 Mayıs 1911 tarihinde Löw Sanatoryumu’nda yaşama veda eder ve Grinzing Mezarlığı’na gömülür.

6. Freud Mahler’e neden terapİ uyguladı?
Yaşamının son 10 yılına damga vuran Alma Schindler’le 1901’de tanışıp bir yıl sonra evlenen Mahler karısına ‘evinin kadını’ olmasını şart koşar. Mahler’e boyun eğen Alma müzik eğitimini ve çok yetenekli olduğu şarkı besteciliğini bırakır. 1910 yılında genç mimar Walter Gropius’un Alma’ya âşık olmasıyla bunalıma giren Mahler çareyi Sigmund Freud’dan ‘ayaküstü terapi’ almakta bulur. Freud, Hollanda’nın Leiden kentinde (‘Leiden’in Türkçe karşılığının, Mahler’in müziğini anlatırken sıklıkla başvurulan ‘acı çekmek’ olması, kaderin cilvesi olarak da tanımlanır) buluştuğu Mahler’in ‘ödipus kompleksi’ne sahip olduğunu ortaya çıkarır. Mahler bunu, küçüklüğünde babasının kötü davrandığı annesine yönelik duyduğu düşkünlük olarak açıklar. Freud’a aktardığı bir çocukluk anısında, evdeki kavgalardan kurtulmak için kendini attığı sokakta rastladığı çalgıcının söylediği halk şarkılarının üzerinde derin izler bıraktığını söyler. Müzikbilimciler, Mahler’in müziğinin her anına sinmiş ‘trajediyle uçarılığın bir arada oluşu’nu bestecinin bu deneyimine bağlarlar.

7. Mahler eserlerİnİ ne zaman bestelerdİ?
Ailesini geçindirebilmek için, para getirmeyen bestecilik yerine orkestra şefliğine ağırlık veren Mahler’in, anıtsal senfonilerini hep yaz aylarında bestelediği için adı ‘yaz bestecisi’ne çıkar. Steinbach, Maiernigg ve Toblach’da bulunan sayfiye evlerinde daima küçük bir kulübe bulunur ve kendine ayırabildiği yaz mevsimleri boyunca bu kulübelere kapanıp devasa eserlerini yaratır.

8. Hangİ eserlerİ ne tür özellİkler taşır?
Sonuncusunu tamamlayamadığı 10 senfonisi birbirinden çok farklı dünyalara sahiptir. Herkesin favorisi olan ‘Titan’ başlıklı 1. Senfoni, kıyamet günündeki ‘diriliş’i tasvir eden 2. Senfoni, 100 dakikayı bulan süresiyle en uzun eseri olan 3. Senfoni, cenneti tasvir eden soprano solistiyle 4. Senfoni, Visconti’nin ‘Venedik’te Ölüm filminin baş aktörü sayılan meşhur ‘Adagietto’ bölümünü içeren 5. Senfoni, kaderin darbelerini simgeleyen çekiç vuruşlarına yer verdiği ‘Trajik’ lakaplı 6. Senfoni, tuhaf yapısından dolayı en anlaşılmaz bulunan 7. Senfoni, ilk icrası 1000 kişi tarafından yapıldığı için ‘Binler Senfonisi’ diye bilinen 8. Senfoni, yer yer kromatik diliyle İkinci Viyana Okulu’nu müjdeleyen 9. Senfoni… ‘Yeryüzü Şarkısı’ adlı şarkılı senfonisi, ‘Çocuğun Sihirli Av Borusu’, ‘Çocuk Ölümü Şarkıları’, ‘Bir Gezginin Şarkıları’ adlı vokal dizileri de bugün tutkuyla dinlenen eserleri arasında yer alır.

9. Hangİ bestecİden ne öğrendİ?
Deryck Cooke’a göre Mahler, Beethoven’in 9. Senfoni’sinden senfoniye koro ve vokal solistler yerleştirmeyi, Beethoven’in Pastoral Senfoni’si ve Berlioz’un ‘Fantastik Senfoni’sinden alışıldık dört bölümlü yerine gerekirse beş bölümlü senfoni yazmayı, Wagner’den ifade gücünü artırmak için orkestrayı genişletme özgürlüğünü, Wagner ve Bruckner’den güçlü tonlar elde edebilmek için bakır nefesli çalgılara ayrıcalıklı yer vermeyi öğrendi.

10. Eserlerİ neden uzun yıllar İlgİ görmedİ?
Mahler’in ciddi sanat müziğiyle sokağın müziğini, trajediyle askeri marşları, Bohemya halk danslarını, Çigan ve klezmer müziklerini birbirine son derece özgün biçimde doladığı devasa senfonileri, ne yaşadığı yıllarda ne de ölümünün ardından geçen 30 yıl içinde anlaşılabildi. Kitlelerin Mahler’in müziğini özellikle 1950’lerden itibaren keşfedip ona tutkuyla bağlanmasının en bariz nedenleri olarak, bu eserlerin, 20’nci yüzyılın türlü bunalım ve nevrozlarla malul insanının küçüklü büyüklü trajediler karşısında içine düştüğü çaresizlik ve acı çekişin, endüstri toplumlarının bireyleri ittiği yalnızlık, tekinsizlik, şüphecilik gibi duyguların kusursuz sanatsal dışavurumları olduğu gerçeği üzerinde durulur.

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: