
MAHARAJ İLE KONUŞMALAR:
Soran: Huzursuzum. Huzura nasıl kavuşabilirim?
Maharaj: Huzura niçin gereksinim duyuyorsunuz?
S: Mutlu olmak için.…
M: Sizi mutsuz eden ne?
S: Bende olanı istemiyorum ve bende olmayanı istiyorum.
M: Neden bunu tersine çevirmiyorsunuz? Sizde olanı isteyin ve sizde olmayana da aldırmayın.
S: Hoş olanı istiyorum ve acı verici olanı istemiyorum.
M: Bir şeyin hoş olup olmadığını nasıl biliyorsunuz?
S: Geçmiş deneyimlerden, kuşkusuz.
M: Belleğin rehberliği altında hoş olanı izleyip, olmayandan kaçındınız. Peki, başarılı oldunuz mu?
S: Hayır olmadım. Hoş olan devam etmiyor ve acı yeniden gelip yerleşiyor.
M: Hangi acı?
S: Zevk ve haz duyma arzusu, ıstırap çekme korkusu, her ikisi de üzüntü ve yılgınlığa neden oluyor. Katışıksız bir zevk (haz) hali yok mudur?
M: Fiziksel ya da zihinsel her zevkin bir araca gereksinimi vardır. Hem fiziksel hem de zihinsel araçlar maddeseldirler, yorulur ve yıpranırlar. Onların vereceği haz, yoğunluk ve süre bakımından ister istemez sınırlıdır. Istırap sizin tüm hazlarınızın zeminidir. Siz ıstırap çektiğiniz için onları istersiniz. Öte yandan, zevki arama hali başlı başına ıstırap kaynağıdır. Bu bir kısır döngüdür.
Maharaj: Hayatta hiçbir şey engelleri aşmadan elde edilemez. Bir insanın gerçek varlığını berrak bir biçimde idrak etmesini engelleyen şeyler haz arzusu ve ıstırap korkusudur. Yolunuzu tıkayan şey haz-acı motivasyonudur. Bütün dürtülerden arınmış, hiçbir arzunun ortaya çıkmadığı hal doğal haldir.
***
Soran: Arzulardan böylesine vazgeçiş zaman gerektirmez mi?
M: Eğer onu zamana bırakırsanız, milyonlarca yıl gerekecektir. Arzu ardından arzu terk etmek sonu asla görünmeyen, çok uzun bir süreçtir. Arzularınızı ve korkularınızı kendi hallerine bırakın ve tüm dikkatinizi özneye verin, arzu ve korku deneyiminin ardında bulunan varlığa. Sorun; kim arzuluyor? Bırakın her bir arzu sizi kendinize getirsin.
S: Bütün arzuların ve korkuların kökeni aynıdır -mutluluk özlemi.
M: Sizin düşünebildiğiniz ve özlemini çektiğiniz mutluluk sadece fiziksel ve zihinsel doyumdur. Böyle duyusal ve zihinsel haz gerçek, mutlak mutluluk değildir.”
S: Duyusal ve zihinsel zevklerin olsun, fiziksel ve zihinsel sağlıktan kaynaklanan genel iyilik ve rahatlık duygusunun olsun, kökleri yine sizin anlattığınız gerçekte bulunmalı.
M: Onların kökleri hayal gücündedir. Kendisine bir taş verilen ve onun paha biçilmez bir elmas olduğuna inandırılan bir insan yanıldığını fark edinceye kadar büyük mutluluk duyabilir; aynı şekilde, öz varlık bilindiğinde zevkler lezzetlerini, acılar dikenlerini yitireceklerdir. Her ikisi de oldukları gibi görünecekler -anılara ya da önyargılara dayanan şartlı davranışlar, sadece tepkiler, basit çekimler, itilişler olarak. Genellikle zevk ve acı, beklendiklerinde hissedilirler. Bu tamamen kazanılmış alışkanlıklar ve edinilmiş kanılar sorunudur.
S: Peki, zevk hayal ürünü olabilir. Ama acı gerçektir.
M: Acı ve haz daima beraberdirler. Birinden kurtulmak her ikisinden de kurtulmak demektir. Eğer hazza önem vermiyorsanız, acıdan da korkmazsınız. Fakat ne biri ne diğeri olan o mutluluk vardır ki tamamen öte olandır. Sizin bildiğiniz mutluluk tarif edilebilir ve ölçülebilir. O sözün gelişi, nesneldir. Fakat nesnel olan sizin olamaz. Kendinizi dışsal bir şeyle özdeşleştirmek vahim bir hata olur. Gerçek öznel ve nesnel olanın ötesidir, o bütün düzeylerin, her ayrımın, farkın ve tarifin ötesindedir, kesinlikle o onların kaynağı, kökeni değildir. Bunlar gerçek hakkındaki cehaletten kaynaklanırlar, gerçeğin kendisinden değil; o gerçek ki tanımlanamaz, anlatılamaz, var olmanın ve var olmamanın ötesindedir.
Ben Oyum-Akaşa Yayınları








