Geçenlerde düşündüm taşındım ‘’ne yapayım ne yapayım’’ (muzurluğum da üstümde) dedim… Ve buldum ne yapacağımı ‘’tüm erkek arkadaşlarımı, erkek arkadaş adaylarımı, olur gibi olup olmayanları, son dakikada gol yediklerimi, gol attıklarımı bir odada toplayayım’’ dedim de odaya sığmazlar diye korktum ‘’bahar da geldi’’ dedim açık havada kokteyl en iyisidir deyip sonuca bağladım.
Yaptım bir açık büfe yemek listesi, gittim berbere, giyindim şık şık (mavi sırtı açık uzun elbise altına krem stiletto, hafif makyaj, siyah saçlar fönlü) ve tüm gelenleri karşılamaya başladım.
Amanın ilk gelene bak, en görmek istemediğim ilk gelmiş. Hem zamanında beni o kadar kızdır, hem de utanmadan ilk sen gel. İnsan son gelir de araya karışır bari… Neyse davet sahibi olarak soğuk bir gülümsemeyle karşılayıp gözümün görmeyeceği bir noktaya gönderdim. O kadar yaptığım affetme çalışmalarının da bir işe yaramadığını böylece öğrenmiş oldum.
Arkasından olur olmaz durumlarda uzun süre top çevirdiğimiz iki üç kişi geldi. Neyse onlarla arkadaş olduğumuzdan, bir şey de yaşanmadığından sıcak bir sohbet oldu o kadar. Aramızdaki o garip çekimin de hala devam ettiğini görmüş olduk.
Ay bu gelenin imkanı yok yüzüne bakamam, o kadar kırdım o kadar incittim ki. Nasıl merhaba denir, nasıl sohbet edilir bilmiyorum bile. O kişisel gelişim odaların da az mı özür diledim. Az mı af diledim. Ama orada alt tarafı yüzünü hayal ediyorsun, ondan cevap mevap ta gelmiyor. Vicdanını rahatlatıp çıkıyorsun çalışmadan. Şimdiyse kanlı canlı karşımda. Yavaşça yanağına öpücük kondurdum, her şey için affet dedim sarıldım. Cevap vermedi ama kötü kötü de bakmadı. Şükür. Bu defteri de sağlıklı bir şekilde kapamak nasip oldu…
Şimdi gelene inanamıyorum aylarca peşimden koştu, belli belirsiz kur yaptı, tam ortam hazırlandı, gitti başka kızla çıkmaya başladı. Bu erkekler hepten deli, insanı da delirtiyorlar azizim. Sen beni bundan sonra anca rüyalarında görürsün dedim içimden ama dışımdan nezaketle hoş geldin dedim ne yapayım…
Şu adam da ne yakışıklı olmuş, nasıl daha fazla mücadele etmediğime pişmanım anlatamam. İki de çocuk yapmış, halbuki o çocuklar benden olabilirdi diye dövünürken yeni gelene gözüm takıldı.
Ne güzel gezmiş, kitaplardan, filmlerden bahsetmiş, yeni açılan hiçbir yeri kaçırmamıştık ne oldu da ayrıldık hiç hatırlayamıyorum bile derken başkası için terk ettiğim adam içeri tüm ihtişamıyla giriş yaptı.Kesin nispet yapıyor. Bak kıymetimi bilemedin diyen bakışlar atıyor. Ne yapalım sen de bana daha çok hitap etseydin alla alla yani. Keyfimden mi gittim diğer adama sanki. Hem suçlu hem güçlüymüşüm gibi mi davranıyorum şu anda bilemedim… Neyse…
Benim gibi gezmeyi seven koca grupla bir oraya bir buraya gittiğimiz, şiirler okuduğumuz, sergi açılışlarına gittiğimiz ama hep arkadaş kaldığımız adam gelince sevinçten havalara uçtum. Ne özlemişim onun sohbetini…
Allahım ne çok anı, ne çok sevinç, özlem, hırs, kin, affetme çalışması, affettirme çalışması, üzüntüyü unutma, bağ kesme çalışması yapmışım. Hayatın sayfaları demek böyle bir bir doluyor…
Kokteyle gelen tüm beyefendilere de eyvallah diyorum. İyi ki geldiniz, iyi ki hayatımdan geçtiniz, iyi ki birbirimize bir şeyler öğrettik…
Buradan hepimize sağlıklı, birbirini geliştiren, karşılıklı sevgi ve saygının olduğu, aynı hobilerin paylaşıldığı arkadaşlıklar ve ilişkiler dilerim.
Sağlıcakla,
Anette İnselberg,
Mayıs 2015



![1yakisikli_erkek_bebek_resimleri_31[1]](https://anetteinselberg.com/wp-content/uploads/2015/06/1yakisikli_erkek_bebek_resimleri_311.gif?w=217&h=300)





