HATALAR VE ANI YAŞAMAK BİLGİSİ
-Hepimiz bazen hatalar yaparız. Ve aslında o anda kendimizle barışık olma…mamız da çok tuhaf değil. Bu belki de bir yerlerde yanlış bir şeyler olduğunu anlıyor olmamızdandır.
-Neden böyle yapıyorum?
-Güzel soru. Ama her zayıflığımız ya da zafiyetimiz kendimizi suçlamak ya da köşeye sıkıştırmak için bir sebep değil. Bazen anlayış da gerekli. Bazen olur demek de gerekli. Yanlışlarımızla büyüyoruz. Hatalarımızla öğreniyoruz. Bir şeyi en başından en sonuna dosdoğru yapmak fazla mükemmel olurdu. Ve aynı zamanda doğru olan nedir…?
-Bilmem. Herkesin bildiği şeyler sanırım…
-Gerçek doğru nedir biliyor musun? Her varlığın, her şeyin gelişmeye hakkı vardır. Kendini tezahür ettirmeye hakkı vardır. Ve bu da pek çok biçim, pek çok oluş demek. O yüzden doğrularla yanlışları bazen tespit etmek çok zordur. Ne doğru görünen yanlışlar vardır. Akıl hayal almaz.
Neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırabilmek gerçekten çok büyük bir incelik, nicelik ister. Bütünün bilgisine vakıf olmayı gerektirir. Gerçek bağlantıları görmeden bu ikisini birbirinden ayıramazsın.
Çünkü o varlıklar kendilerini geliştirme haklarını kullanırken pek çok oluşum çıkacaktır zaten ortaya. Ve bir kısmı da hata ya da yanlış olacaktır. Ama onları yapmak da bir haktır. Çünkü onlara doğruyu ya da gerçeği bulduracaktır.
-Evet. Ama o zaman içimden geçen her şeyi yapabilirim gibi bir sonuç çıkmaz mı?
-Çıkmaz. Diğer varlıkların gelişim haklarını etkileyecek bir şeyi bilerek ve kasten yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Hatalar kendimizi geliştirmemizin bir parçasıdır. Tıpkı iyi şeyler yapmak gibidir. Ama elbette içinden dersler alınması gerekir. Bu da zaten onun verdiği acıyla olur.
Hatadan ders almak önemli ama ona takılıp kalmak faydasız olur. Hatta zarar verir. Çünkü o zaman “an”ı yakalayamazsın. Ve şimdinin içinde olanları göremezsin. Bugünün sana getirdiği deneyimleri kaçırabilirsin. Geçip gitmiş bir zaman dilimin içinde asılı kalıp yaşamak pek de yaşamak gibi değildir. Çünkü bugün olanları geçmişin penceresinden değerlendirirsen, gerçekte olmakta olanı göremeyebilirsin.
Geçmişin penceresinin manzarası hep aynı olacaktır. Ve en acı karede dondurulmuş bir görüntünün izdüşümüyle bugünkü olayları değerlendirmeye neden olacaktır.
Oysaki perde çoktan değişti. Zaman-mekan ve onların enerjisi değişti. “Şimdi”de başka şeyler cereyan ediyor. Ve o dondurulmuş en acı kare çoktan akıp gitti. Sadece senin belleğinde saklanıyor. Ve sen o karenin üzerinden bugünü değerlendirmeye çalışırsan, hiçbir şeyi bir yere oturtamazsın. Ne kişiler, ne olaylar, ne zaman, ne de mekan aynı. Bugünün olaylarını yani “şimdi”yi geçmişle ilişkilendirmeye çalışma. Geçmiş üzerinden bugünü ve yarını görme. Sadece şu an olmakta olanı gör. “Şimdi”yi hisset. Onun içindeki bilgileri almaya çalış. Çünkü gelecek olan oluşmadı. Ve geçmiş olan çoktan bitti.
Gerçek olan şey ise “şimdi”. Geçmiş, bugüne kadar biriktirdiğin bilgilerin tecrübeyle elde edilmiş halidir. Bilgiler alındı ve bitti. Şu an önemli olan içinde bulunmakta olduğun “an”ın sana getirdiği bilgilerdir. Bak, sadece ona dokunabilirsin. Çünkü ne geçmişe ne de geleceğe uzanamıyorsun. Ama “şimdi”yi hissedebilirsin.
O yüzden yaşamakta olduğun “an”a şimdinin penceresinden bak. Geçmişin gölgesiyle değil. Sadece onu gerçekten görmeye çalış. Hislerinle ona dokunmayı dene. O şimdi başka şeyler anlatıyor. Çünkü bir “an” sonrada bambaşka şeyler anlatacak. Güzel olanda bu. Onun herhangi bir anda donup kalması ihtimali bile yok. Sen onu zihninde dondurmadığın sürece.
O yüzden bırak tüm eski kareleri, ait oldukları yere dönsünler. Sen “şimdi”yi ara ve onu bulmaya çalış. Hisset. Çünkü o artık çok başka şeyler anlatıyor.
26.02.2007-Nea akış



![10458639_929100470485530_3758774216186790905_n[1]](https://anetteinselberg.com/wp-content/uploads/2015/05/10458639_929100470485530_3758774216186790905_n1.png?w=300&h=220)





