Trenimde yolcu olduğunuz için her birinize teşekkür ederim

tren-yolculugu[1]

Doğarken bindiğimiz trende anne ve babamızla tanıştık. O zamanlar onların hep bizimle seyahat edeceklerini sanıyorduk.
Oysa
istasyonun birinde onlar trenden ineceklerdi ve bizi yolculuğumuzda yalnız bırakacaklardı.
Zamanla…
trene başkaları da bindi
ve bizim için önemliydiler. Kardeşlerimiz,arkadaşlar, çocuklarımız,
hatta hayatımızın aşkı…
Birçoğu inmiştir arkalarında üstelik de kalıcı bir boşluk bırakarak.
Kimisinin de eksikliği o kadar farkedilmez olmuştur ki, yerlerinin boşluğunu bile farkedememişizdir..
Bu tren yolculuğu neşe, keder, hayaller, beklentiler, merhabalar, Allahaısmarladıklar ve vedalarla doludur.
Burada başarı,
tüm yolcularla iyi ilişkilerde olmaktır.Bunun için de elimizden gelenin en iyisini
yapmalıyız..
Ancak,
hepimizin karşı karşıya olduğu bir muamma var:
Hiçbirimiz hangi istasyonda ineceğimizi bilmiyoruz.
İşte bunun içindir ki,
En iyi şekilde yaşamalı,
en iyi şekilde sevmeli, affetmeli, olduğumuzun en iyisini yansıtmalıyız.
Burası çok önemli
çünkü trenden inip de yerlerimizi boş bırakacağımızda
yaşam treninde yolculuğa devam edeceklerde güzel anılar bırakmalıyız.
Öyleyse
yaşam treninde size iyi yolculuklar diliyorum.
Çok sevgi verin, başarı biçin!
Son olarak da, trenimde yolcu olduğunuz için her birinize teşekkür ederim.
Ha, unutmadan!
Şahsen trenden bu yakınlarda inmeye hiç niyetim yok!
Yine de,
ola ki indim,
sizinle seyahat bir zevkti!
İyi ki trendeymişsiniz
ALINTI

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 2 Comments »

2019 ‘ a GİRERKEN …

 


Bırakmalıyım !…
Fazladan yediğim yemeği, gereksiz aldığım giysileri
Canım sıkılmasın diye art arda dizdiğim korkularımı bırakmalıyım…
Yapmalıyım !..
İçimde kalan her şeyi yapmalıyım
Çünkü hayat bazen o kadar namussuz ki;
İçimde kalan ne varsa zamansız getirip koyar bir gün önüme…
Gitmeliyim !…
Alıp başımı gitmeliyim o hep özlediğim yerlere
Bir tren ya da yolcu otobüsünün cam kenarında kitap okumalı
Yılda bir kez de olsa Gümüşlük’te gün batımını izlemeliyim…
Savaşmalıyım !
Kibrimi ve gururumu törpülemeli, öfkemi artık dizginleyebilmeliyim…
Bazen birine ,bir şeye ihtiyacım olduğunu anlayabilmeli
Ve gerektiğinde en güçsüz parçamı olanca çıplaklığıyla ortaya koyabilmeliyim.
Daha az şey bilmeliyim !
Bildiğim herşey, hiçbir şey bilmediğimi yüzüme vuruyor aslında…
Ettiğim büyük lafların boyunu küçültmeliyim…
Heyecanlanmalıyım !
Kalbim bir kez da olsa çarpmalı heyecanlı bir buluşma öncesi
Yaşımı ,başımı unutmalı ne diyeceğimi şaşırmalıyım
Heyecandan ter basmalı yüzümü, kendimi tam bir aptal gibi hissetmeliyim…
Merak etmeliyim !
Yeni doğmuş bir bebeğin elini tutmalı
Doksan yaşındaki bir adamın hikayesini dinlemeliyim…
Ağlamalıyım…
Ama acıdan ama coşkudan içim dolup taştığında
Kendim dahil kimseyi umursamadan ağlayabilmeliyim…
Ağlamak ; içimin yıkanmasıdır.
Sevmeliyim !…
Hem de öylesine sevmeliyim ki ;
Sevmediğim ve affetmediğim hiç kimse kalmamalı yeryüzünde
Ve bir kez de olsa ölmeden ,
Sokak ortasında deli gibi
SEVİYORUMMMM diye haykırmalıyım !…
Serpil Ciritci

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Burcunuza göre dünyaya geliş nedeniniz?

 


Astroloji düşünülenin aksine, bilimsel bağlantıların en güçlü kanıtlarla sunulduğu bir bilim dalı… Astrolojiyle ilgili, dedikodu mahiyetini aşan, bilimsel çalışmaları, bulguları, öngörüleri dikkatlice okuyor ve üzerinde çalışıyorum… Son olarak bana gönderilen; “burcumuza göre, dünyaya geliş nedenimiz ne?..” “Tanrı bizi dünyaya getirirken burcumuzla birlikte hangi misyonu veriyor?..” isimli çalışma, hayli ilginç sonuçları keyifli bir dille anlatıyor… İşte burcunuza göre, Tanrı’nın bize verdiği misyonlar: Kendinizi anlayabilmek için, Tanrı’nın verdiği misyonları; Koç burcundan itibaren okumanız gerekiyor… Burçlarla arasındaki bütünlüğü anlamak kapsamında… Sadece kendi burcunuzu okumaya kalkarsanız, “hayatı kendinden ibaret sayan ve evreni anlamaya çalışmayan tüm küçük egolarda” olduğu gibi olaydan hiçbir şey anlamamanız kesindir… Hepsini bir bütünün parçaları olarak görmeniz dileğiyle…

KOÇ: KENDİNİ BEĞENME ÖZELLİĞİ
Sana ilk tohumu ekme onurunu veriyorum… Ektiğin her bir tohuma karşılık, elinde bir milyon tohum bulacaksın… Fakat onların büyümelerini görecek vaktin olmayacak… İnsanların aklına “BEN”i yerleştirecek ilk kişi sen olacaksın… Fakat bu düşünceyi geliştirme, ya da hakkında soru sorma, senin görevin olmayacak… Yaşamının sebebi; eylemdir… Bu eylem insanlara “BENİM YARATICILIĞIMI” haber verecek… İyi çalışabilmen için sana “KENDİNİ BEĞENME” özelliği veriyorum…
BOĞA: “SANA GÜÇLÜ OLMA YETİSİNİ VERİYORUM”
Sana tohumu madde haline getirme gücü veriyorum… Başlanmış olan bütün işleri senin bitirmen gerektiği için, görevin çok sabır gerektiriyor… Aksi halde tohumlar rüzgarda savrulup kaybolacak… Yapmanı istediğim bu görev için soru sormayacak, işin ortasında düşünceni değiştirmeyecek ve başkalarından destek beklemeyeceksin… Bunun için sana “GÜÇLÜLÜĞÜ”, yani “GÜÇLÜ OLMA” yetisini veriyorum… Onu akıllıca kullan…

İKİZLER: “BİLGİYİ BULACAKSIN…”
Sana insanların çevrelerinde gördükleri şeyi anlamalarını sağlayabilmek için, cevapsız sorular veriyorum… İnsanların neden konuşup, neden dinlediklerini hiçbir zaman bilemeyeceksin… Fakat cevabı bulmak için yapacağın araştırmalarda sana armağan olarak “BİLGİ”yi vereceğim… Bilgi’yi bulacaksın…

YENGEÇ: “SANA DUYGUYU ÖĞRETME GÖREVİNİ VERİYORUM…”
Sana insanlara duyguyu öğretme görevini veriyorum… Bütün duyguları yaşayarak öğrenmeleri ve olgunluğa ulaşmaları için, onları hem ağlatıp hem güldüreceksin… Sana olgunluğu hızla arttıracak olan, “AİLE” armağanını veriyorum…

ASLAN: “YARATICILIĞIMIN GÖRKEMİNİ DÜNYAYA GÖSTERME GÖREVİ”

Sana yaratıcılığımın tüm görkemini dünyaya gösterme görevini veriyorum… Ancak azametinde dikkatli olmalı ve bu yaratıcılığın senin değil “BENİM” olduğu gerçeğini daima hatırlamalısın… Eğer bunu unutursan; insanlar seni küçük görecekler… Bu görevi iyi bir şekilde yerine getirirsen, büyük haz duyacaksın… Bunun için sana vereceğim armağan “ONUR”dur…

BAŞAK: “SENDEN, YARATTIKLARIMI DİKKATLİCE SINAMANI İSTİYORUM…”
Senden insanların BENİM YARATTIKLARIMLA neler yaptıklarını sınamanı istiyorum… Onların ne yaptıklarını dikkatlice inceleyip, kusurlarını hatırlatacaksın; ve böylece BENİM YARATTIKLARIMI iyice öğrenmelerini sağlayacaksın… Sana bunu yapabilmen için “SAF DÜŞÜNCEYİ” armağan ediyorum…

TERAZİ: “UYUMSUZLUK OLAN HER YERE SENİ YERLEŞTİRECEĞİM…”
Sana insanların birbirlerine karşı olan görevlerini hatırlayabilmeleri için, HİZMET erdemini veriyorum… Böylece insanlar işbirliğini öğrenecek… Ve kendi davranışlarının diğer yönlerini de yansıtma yeteneğini elde edecekler… UYUMSUZLUK OLAN HER YERE SENİ YERLEŞTİRECEĞİM…Bu gayretlerin için sana armağanım “Sevgi” dir…

AKREP: “HAYVANSAL İÇGÜDÜLÜRLE ÖYLESİNE UĞRAŞACAKSIN Kİ…
Sana çok güç bir görev veriyorum… Sana düşündüklerini anlama yeteneği verdiğim halde, anladıklarını söylemene izin vermeyeceğim… Birçok kez gördüklerinle ACI çekecek ve bu acı ile “BEN”den uzaklaşacaksın… Bu acının “BEN”den değil, benim yanlış anlaşılmış olmamdan doğduğunu unutacaksın… Birçok insanı hayvan gibi görecek ve onların hayvansal içgüdüleriyle öylesine uğraşacaksın ki, yolunu şaşıracaksın… Fakat en sonunda BANA döneceksin… Akrep sana en üst armağanım olan “AMAC”ı veriyorum…
YAY: “BİRÇOK KİŞİNİN YAŞAMINA YALNIZ BİR AN İÇİN GİRECEK…”
Senden “BEN”i yanlış anlayıp, çaresizliğe düştüğünde insanları güldürmeni istiyorum… Bu güldürme insanlara umut verecek ve bu umutla insanların gözlerini BANA çevirmelerini sağlayacaksın… Birçok kişinin, yaşamına yalnız bir an için girecek ve girdiğin her yaşantıdaki huzursuzluğu tanıyacaksın… Sana karanlıktaki her köşeye erişip aydınlatabilmen için, “SONSUZ BEREKET” veriyorum…

OĞLAK: “SANA İNSANLARIN SORUMLULUĞUNU YÜKLÜYORUM…”
Senden insanlara çalışmayı öğretmek için alınterini istiyorum… Tüm insanların yükünü omuzlarında taşıyacağın için, bu görevin hiç de kolay değil… Ama bu boyunduruğun yükü için, sana insanların “SORUMLULUĞUNU” yüklüyorum…

KOVA: “YALNIZLIĞIN” ACISIYLA; BENİM SEVGİMİ ÖĞRENECEKSİN…
Sana insanların, tüm olanakları görebilmek için; “GELECEK” KAVRAMINI veriyorum… “BENİM SEVGİMİ” kişiselleştirebilmen için, “YALNIZLIK” acısını çok duyacaksın… İnsanların gözlerini yeni olanaklara çevirebilmeleri için, sana “ÖZGÜRLÜĞÜ” armağan ediyorum…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 5 Comments »

Kelimelerin Gücü…

48384558_2254394657938421_271654207570837504_o[1]

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

“Yüzü olmayan kadın” hayatını kaybetti

yuzu-olmayan-kadin-hayatini-kaybetti,feNyIjOUekapeBQp5QMozw[1]
Yüzümün yarısını kaybetmem; işimi, eşimi ve sosyal yaşamımın tümünü kaybetmeme yol açtı. Sokağa çıktığımda çocuklar arkamdam ‘canavar geliyor kaçın!’ diye bağırıyor. Çarşıya pazara çıktığımda aynı garip bakışlar… Torunumla pazara çıkıyoruz yine aynı. Bir süre sonra torunum bakışlara tepki vermeye başladı, ben de onu bir kenara çekip; ‘eskiden çok güzeldim, bakarlardı. Şimdi çok çirkinim yine bakıyorlar. Yani fark eden bir şey yok. Ben alışkınım, baksınlar’ dedim.
Bu projeyle; saatlerce aynanın karşısında, burnunun ucundaki sivilceyle uğraşanlara, kilolarından utananlara, ufacık fiziksel özelliklerinden rahatsız olanlara, ‘oram ağırdı, buramda bir şey çıktı’ diyerek kendine ve çevresindekilere hayatı zehir edenlere hayatın ne kadar değerli olduğunu hatırlatmak istedim. Bir de önündeki yemeği beğenmeyip burun kıvıranların, 8 sene hiçbir şeyin tadını, kokusunu alamamanın ne demek olduğunu düşünmelerini istedim. Aynı yemek sofraya 2 kere geldi diye kıyameti koparanlara, yemek yiyebilmenin kıymetini hatırlatmak istedim.
Gonca Sağnak

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Gripten hızlıca kurtulmanın yolları!

ANETTE-İNSELBERG-İYİLEŞMEK.jpg
Soğuk havalarla birlikte hortlayan grip salgınını günlük yaşamda çok kolay uygulayabileceğiniz basit yöntemlerle kısa sürede atlatabilirsiniz. İşte altın değerinde tavsiyeler…
Gribal enfeksiyon soğukla birlikte herkes etkisi altına almaya başladı. Hepimizin bildiği gibi gribin en büyük ilacı C vitaminidir ve limon en büyük C Vitamini deposudur. Sizde gribal enfeksiyondan kurtulmak için aşağıdaki yolları deneyebilirsiniz.
AYAKLARINIZ 10 DAKİKA OVARAK
Topuk ve ayakların emiş gücü yüksek olduğu için ayak ve topuklarımıza sürdüğümüz maddeler hızlı bir şekilde bedenimize yayılır. Limonu topuk ve ayak üzerine masaj yaparak 10 dakika uygularsanız grip enfeksiyonunu hızlıca atmış olacaksınız.
LİMON SUYU, TUZ VE KARABİBER KARIŞI
1 çorba kaşığı limon suyu, tuz ve karabiberi karıştırın ve için. Bu karışım içimizdeki tüm gribal enfeksiyonları etkisiz hale getirecektir.

LİMON SUYU İLE GARGARA YAPIN
2 çorba kaşığı limon suyu ve yarım çay bardağı suyu karıştırın. Ağzınızda gargara yapınız. Boğazınızdaki mikropları ve ağzınızdaki yaraları yok edecektir.

LİMON SUYUNU BURNUNUZA UYGULAYIN
Eğer burnunuz tıkalı ise birkaç damla limon suyunu 2 pamuğa uygulayıp burun deliklerinize uygulayın. Burnunuz hemen açıldığını ve nefes borunuzun temizlendiğini göreceksiniz.

* Yoğurdu sofranızdan eksik etmeyin. Günde 1 kase yoğurt yemek grip ve soğuk algınlığı riskini %25 azaltıyor. Ayrıca yoğurtta bulunan bakteriler bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

kAYNAK: BİLGİ VAKTİ

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Bu İki Kelimeyi Aklınızdan Çıkarmayın: Kullanmaya Başladığınızda Beyin Yapınızı Değiştiren 2 Kelime

anette inselberg beyin

‘’İstemeyi bırak, yapmaya başla. Hayatının kontrolünü ele geçir!’’. Bu ifade, usta bir yazar olan ve Standford üniversitesinde profesörlük yapan Bernard Roth’un The Achievement Habit (Başarı Alışkanlığı) adlı kitabının temel ilkelerinden birisidir. Yazara göre, başarıya ulaşmamızın sırrı yalnızca iki kelimeyi kelime dağarcığımızdan çıkarıp yerine bu iki sihirli kelimeyi eklemek.
Bu yazımızda söz konusu olan yazarın daha iyi bir yaşam sürülmesi adına verdiği tüyoları anlatacağız.
1.‘’Ama’’ yerine ‘’ve’’ Kullanın
‘’Sinemaya gitmek istiyorum ama yapacak bir ton işim var’’ yerine ‘’sinemaya gitmek istiyorum ve yapacak bir ton işim var’’ derseniz ne olur sizce?

Profesör Roth şöyle kaleme almış: ‘’ ‘’ama’’ kelimesini kullandığınız zaman eylemler arasında aslında olmasa da bir çatışma çıkarıyorsunuz. Ancak ‘’ve’’ bağlacını kullandığınız zaman beyniniz gayri ihtiyari bir şekilde cümlenin iki kısmını da bir bütün olarak algılıyor.’’

Dilbilim’de bu tür cümle yapıları, bağlacın olduğu yan cümleler arasındaki bağdaştırıcı veya ayrıştırıcı bileşik cümleler olarak bilinmektedir. Esas itibariyle ‘’ama’’ , ‘’buna rağmen’’ , ‘’ancak’’ bağlaçları cümle içerisindeki bir ifadeyle diğer bir ifade arasında zıtlık bildirmek için kullanılmaktadır.

Oysa ‘’ve’’ bağlacını ele alırsak, bu bağlacın birleştirici ve daha olumlu bir işlevi vardır.

Buradan hareketle, belki de alışkanlıklarınızı değiştirmenin zamanı gelmiştir. Artık biliyorsunuz ki ‘’yeni bir mobilya almak istiyorum ama tamir etmem gerek’’ ifadesi yerine ‘’yeni bir mobilya almak istiyorum ve tamir etmem gerek’’ ifadesini kullanmak daha iyi bir seçim olacaktır.
2. ‘’Zorundayım’’ yerine ‘’İstiyorum’’
Roth kitabında şöyle vurgulamış: ‘’Bu alıştırma insanların yaptığı bir takım şeylerin (işe gitmek gibi), hatta onlara zevk vermeyen şeylerin bile aslında kelime seçimleriyle alakalı olduğunu farkına varmasında oldukça etkilidir. ’’Sadece küçük bir yüklem değişikliği hayatınızın gidişatını değiştirebilir. Eğer her sabah uyanıp işe gitmeyi ölüm olarak görüyorsanız hayatınız cehenneme dönecektir.

Fakat işin aslına bakacak olursanız, bir şeyleri değiştirmek düşündüğünüzden daha kolay. Sadece her sabah işinizle ilgili neyi sevdiğinizi düşünün. Örneğin, karmaşık bir projeyi bitirmenin size verdiği o rahatlama hissini veya meslektaşlarınızla çay içip hoş vakit geçirdiğinizi düşünebilirsiniz. Aynı zamanda işten evinize gelip de ailenize kavuştuğunuz o anı da düşünebilirsiniz. İster inanın ister inanmayın, bu basit strateji sizi bütün gün pozitif bir enerjiyle yüklü tutacaktır.

Öylece oturup çalıştığınız günün sonlanmasını beklemek yerine, çalıştığınız şirket hakkında ne yapmak istediğinizi, nasıl iyi getirisi olan bir kariyer elde edebileceğinizi, becerilerinizi sergileyebileceğinizi ve kendinizi nasıl ödüllendirebileceğinizi düşünün. Eğer genel olarak işinizden nefret ediyor ve bununla ilgili hiçbir şeyi de değiştirmek istiyorsanız suçlamanız gereken tek kişi kendinizsiniz.
Gördüğünüz gibi, ‘’ailemi ziyaret etmek zorundayım/gerek’’ yerine ‘’ailemi ziyaret etmek istiyorum’’ arasında dağlar kadar fark var. Ne hakkında konuştuğunuzun bir önemi olmaksızın, her zaman ‘’zorundayım’’ yerine ‘’istiyorum’’ demek daha iyidir. Bu stratejiyi hayata geçirmek kolay değildir AMA başarıya ulaşmak ZORUNDAYSANIZ bu strateji gereklidir. Ancak bu strateji başarıya ulaşmak İSTİYORSANIZ gerekli VE de kolaydır.

Kaynak: filoji

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Ters Çaba Kuralı

47687212_2244649178912969_8636829836666470400_o[1]

Ters Çaba Kuralı: Beynin en tehlikeli yanı, ”ters çaba” kuralına göre çalıştığı anlardır. Başınıza gelmesinden en çok korktuğunuz şeye odaklanırsanız, beyin onu size çeker, korktuğunuzu başınıza getirir. Buna ters çaba kuralı denir.

Bataklıktan çıkmaya çalıştıkça, dibe gömülmeye benzer. Başınıza gelmesinden korktuğunuz en kötü şeye değil, başınıza gelmesini istediğiniz en iyi şeye odaklanın.

Unutmayın kafanızda en çok neyi düşünürseniz, hayatınızda onu çoğaltırsınız.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Her insanın bir hikayesi vardır. İnsanları tanımadan, onları yargılamayın.

48206834_2193652924208872_7548657197429817344_n[1]

Trenin penceresinden bakan 24 yaşlarındaki genç heyecanla bağırdı. ”Baba bak, ağaçlar arkada kaldı.” Babası gülümsedi fakat yanlarında oturan bir çift, gencin çocuksu davranışlarına şaşırdı.

Genç, bir kez daha bağırdı; ”Baba bak, bulutlar da bizimle geliyor” diye. Çift en sonunda dayanamayıp yaşlı adama; ”Sanırım oğlunuzun yardıma ihtiyacı var. Neden onu iyi bir doktora götürmüyorsunuz? ” diye sordu.

Babası şöyle cevap verdi: ”Zaten şu an hastaneden dönüyoruz. Oğlum doğuştan görme engelliydi, bugün gözleri açıldı.”

Her insanın bir hikayesi vardır. İnsanları tanımadan, onları yargılamayın. Gerçekler farklı olabilir.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

ENGELLİ YOKTUR ENGELLENEN VARDIR

anette inselberg
Işıl ışıl bakan masmavi gözleriyle, gazeteci Ayşe Önal’ın dünyalar güzeli kızıydı Şafak. TRT’de Ateş Hattı programında Reha Muhtar’la birlikte çalışıyor ve iyi bir televizyoncu olma yolunda hızla ilerliyordu.
Hayat tüm hızıyla akıp giderken Zürih’te yaşayan müzisyen Paul Pavey’e aşık oldu. Çok genç yaşta sevdiği adamla evlendi. Her şeyden vazgeçip eşinin peşine düşerek İsviçre’de yaşamaya ve Cenevre Üniversitesi’nde sanat eğitimi almaya başladı. Aşk ve sanatla dopdolu, belki de hayatının en toz pembe günlerini yaşıyordu. O sıralarda eşinin hem meslektaşı ve hem de arkadaşı olan Çek vatandaşı Miroslav Hess, beyin tümörü teşhisi ile tedavi görmeye başlamış ve kendisine Cenevre’deki bir onkoloğa görünmesi tavsiye edilmişti. Zürih’e gelen ve Pavey’lerin evinde bir gece misafir olan Hess, Ertesi günü saat 09.03 treni ile Zürich ana istasyonundan Cenevre’ye gitmeye karar verdi. Sağlık durumunun ağır olması nedeniyle Şafak kendisine refakat etmeyi teklif etti. Ertesi günü beraberce Zürih istasyonuna gittiler. Hess yavaş yürüdüğü için Şafak perona gidip trene binmesini, kendisinin de biletleri alıp yanına geleceğini söyledi. Gişe kalabalıktı, genç kadın gecikmişti. Tren hareket etmeye başladı, Hess son vagonun kapısını açık tutarak Şafak’ı bekledi. Kendisi binemese bile, hiç olmazsa Hess’in biletini veririm düşüncesiyle, bir olimpiyat koşucusu gibi koşturan Şafak, tam Hess’in seviyesine geldiğinde ayağının kaymasıyla peronla tren arasına düştü. O anları sonradan şu sözlerle anlatacaktır: “Kaza anında tamamen kendimdeydim. Tren üstümden geçmişti, ben kendimi kenara doğru çekmeye çalışıyordum. Demek ki anlık şeylerde insanlar bir şey hissedemiyorlar. Bir şey olmadı zannediyordum ama çok da korkmuştum. Birden kopmuş bacağımı gördüm, bilincim yerindeydi, bacağımı kaybettiğimin farkındaydım. Kolum tamamen vardı, ama damarlar ve sinirler çok ezilmişti. Hastaneye kadar konuşa konuşa gitmişim. Polisler bile şaşırmışlar..”
Tarihler 1996 yılının 24 Mayıs’ını, saatler 09:03’ü gösterirken, pırıl pırıl düşleri olan henüz 19 yaşındaki genç kadın vücudunun neredeyse yarısını bir tren istasyonunda bıraktı.. Hayati tehlikeyi atlatmıştı. Ama eşi, aşık olduğu ve uğruna işini, yaşadığı ülkeyi değiştirdiği o adam, hastaneye bile gelmedi. Kısa bir süre sonra da boşandılar.
Bir insan bunca acıya nasıl dayanır? Sıradan bir insan için bu denli büyük darbeler ciddi depresyon sebebiyken Şafak Pavey için tam tersi olur. Yaşama azmini asla kaybetmez, aksine daha sıkı, sımsıkı sarılır hayata. Ruhu o kadar barışıktır ki yaşam mozaiğini oluşturan her bir zerreyle, ne sevdası ne de vefasıyla yanında durmayı başaramayan o adamın soyadını taşımayı bile sürdürür ve öylesine sıra dışıdır ki Şafak; tek kolu ve bacağıyla milyonlarca insana hayatın acılarının üstesinden gelmeyi ve yaşama sevincinin ne olduğunu öğretir. İsviçre’deki Universgspital Hastanesi’nde azmi ve metanetiyle herkesi kendine hayran bırakır. Onun bu yaşama gücü ve inanılmaz azmi, akademik düzeydeki bir araştırmaya konu olur. Tüm davranışları izlenir. Hastanede tuttuğu günlüğüne de yer verilerek, hayata tutunma azminin anlatıldığı 500 sayfalık bir tez hazırlanır ve bu tez, benzer durumdaki hastalara tedavinin bir parçası olarak okutulur.
Anne Ayşe Önal, bu feci olayın şokunu ancak kızından aldığı güçle atlatabilir. Şafak’ın, doktoruna, üst yanına savrulmuş kolunu ve parçalanmış bacağını göstererek “Kurtarabilir misin?”diye sorduğunu, doktorun “Üzgünüm ama hayır” diye karşılık verdiğini ve Şafak’ın “Öyleyse kalanları kurtarmalısın, çünkü annem çok üzülür” dediğini sonradan öğrenecektir. Anne-kız bu trajik öyküyü o yıl birlikte kaleme alıp ”13 Numaralı Peron” adlı kitaba dönüştürür ve ”acılara direnilen bir serüven” olarak ölümsüzleştirir.
Şafak Pavey, kazanın üzerinden bir yıl geçmeden Londra’ya gitti. Westminster Üniversitesi’nin ”Uluslararası İlişkiler” ve ”AB Politikaları” olmak üzere iki bölümünden mezun oldu ve üst lisans yaptı. Agos Gazetesi’nde yazdı. Sayısız projede aktif görev aldı. Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Dünya Sekreteryası’na atanmış ilk özel kalem olarak yıllarını mülteci kamplarında zor koşullarda yaşayanların yanında geçirdi. 2011 yılında Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili seçildi. Çok iyi konuştuğu İngilizce, Almanca, Fransızca ve İtalyancanın yanı sıra, uluslararası işaret dilini de akıcı şekilde konuşabilmeyi öğrendi.
Gökyüzünü sahiplenmekten başka çaresi kalmamış kederli sürgünleri anlattığı Nereye Gitsem Gökyüzü Benimdir adlı son kitabıyla, yaşam karşısında, “bana verdiğine de benden aldığına da razıyım” şeklindeki cesur duruşuyla, şafaksızlara ışık, korkaklara güç, yalnızlara ayna olmaya devam ediyor…
Özlem Kekeç BÜLBÜL

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 2 Comments »

Doğum Tarihinize Göre Karmik Görevleriniz…

ANETTE İNSELBERG KARMİK GÖREV

 

Doğum Tarihinize Göre Karmik görevleriniz.

  1. 21 Ocak – 19 Şubat

Geçmiş yaşamlardaki bu insanlar adalet ve eşitlik ilkelerine ilgi duyuyorlardı. Şimdiki hayatlarında, herhangi bir kısıtlama olmadan inançlarını ve görüşlerini sessizce ifade etme fırsatı verildi.
Onların içsel çalışmaları daha hoşgörülü olmak ve ideal olarak sevdiklerine, ailelerine, arkadaşlarına ve insanlığa hizmet etmek için kendi kişisel iradelerini bastırmaktır. Böyle insanlar adalet duygusuyla rahatsız edilmedikleri takdirde, geleneksel olarak kabul edilen konularda bile çok önemli şeyler yapabilirler. Bu tarihlerde doğan insanların görevleri kötülüğün yok edilmesi ve iyiliğin yayılmasıdır.
2) 20 Şubat – 20 Mart
Bu insanlar geçmiş deneyimleri kristalleştiriyor. Misyonları, geçmiş yaşamların önyargılarının üstesinden gelmek, sadece büyümeyi değil, aynı zamanda bazı şeylerin özünü de net bir şekilde anlayabilmektir. Bu insanlar iyi gelişmiş bir sezgiye sahiptirler, ancak sıklıkla bunalım yaşarlar.

Geçmiş yaşamlarda, bu eğilimler izlenmiştir – yabancılara bağımlılık, fiziksel ve psikolojik bağımlılıklar ve hiçbir başarı olmadığı gerçeği nedeniyle suçluluk duygusu. Bu hayatta, bu kişi kalın yanılsamalardan kurtulmayı öğrenir ve hayal etmekten kaçınır.

Bu hayatta, bu insanlar, koşullar ve olaylardan bir çıkış yolu bulmayı öğrenir, “hayır” demeyi öğrenir, kafa karışıklığıyla başa çıkmayı öğrenir. Birçok insanın geçmiş yaşamlarında hoş olmayan bir zulüm deneyimi vardır. Bu onların başka bir kişinin acılarını çok derinden anlamalarına yardımcı olur ve bu çok değerli bir niteliktir.
3) 21 Mart – 20 Nisan

Burada genç ve oldukça olgunlaşmamış karma saklandı. Bu insanlar, ihtiyaçlarını ve arzularını, kaçınılmaz olarak aşırı bencilliğe götüren kolektif olanlardan çok güçlü bir şekilde ayırırlar. Bu insanlar sadece kendilerine odaklanmamalı, aynı zamanda sevdiklerinin ve akrabalarının ne istediğine de dikkat etmelidir.

Geçmiş yaşamlarda, bu tür insanlar kendilerini feda edenlerdi, ama etraflarındakiler tarafından takdir edilmiyorlardı. Bu nedenle, bu insanların ruhu, yaptıkları işlerden ötürü bir ödül almadıkları için kin taşır.

Ve burada zincir boyunca: kendi iradesi, bireyin kendi Benliğinin elde edilmesini engelleyen bir inatçılık yaratılır, bu tür insanlar karşılıksız bir şey beklemeden insanlara yardım etmeyi öğrendiklerinde, ruhsal gelişimlerini tamamlayabilirler.

4) 21 nisan – 21 mayıs

Geçmiş yaşamlarda, bu insanlar oldukça etkileyici insanlardı. Bu hayatta, duygularını boşa harcamamaya çalışır, yani arzuları, korkuları ve tutkuları ile başa çıkmayı öğrenir.

Bununla birlikte, geçmişten gelen bir dizi alışkanlık var. Örneğin, kararsızlık, yavaşlık ve önemli konularda karar vermede zorluklar.

Bu hayatta, böyle bir insan, düşüncenin yeni bir başlangıç ??kaynağı haline gelmesi için hedef alınmalıdır. Bu tür insanlar için konut, yaşamın son derece önemli bir alanıdır, bu yüzden evleri boş bırakılmamalıdır. Bu insanlar parayı ve rahatlığı severler, fakat aile değerleri her şeyin başında yer alır.

5) 22 Mayıs – 21 Haziran

Bu insanlar günlük yaşamlarında önceki enkarnasyonlarındaki kadar bilgili değiller. İletişim sanatına hakim olmak için çok fazla zaman ve enerji harcıyorlar. Sürekli öğrenmeye ve yeni bilgi edinmeye ihtiyaç duyuyorlar. Genellikle bir seçim sorunuyla karşı karşıyadırlar.

Bu insanlar geçmiş yaşamlarında bir insanın önemsiz sayıldığı durumlara kuşku ve tereddütlere şahitlik ederler. Bu hayatta, seçimin doğruluğu veya yanlışlığına çok bağlılardır.

Bu insanların fiziksel bedeni, spor ve doğaya yakınlık için istekli olurken, zihni dil öğrenmek, yazı ve konuşmayı geliştirmek ve benzer insani yardımlarla meşgul olmak için uyarlanmıştır.

Böyle bir kişinin görevi, gerekli ve yararlı bilgiyi yaymaktır. Bu muhtemelen onun huzursuzluğunun sebebidir. Sanki çok şey söylemeli ve maksimum alan miktarını kapsamalıdır.

Aynı zamanda bu insanlar geçmiş yaşamlardaki ruhsal ve entelektüel gelişimin bir simgesidir. Geçmiş yaşamlarda, araştırma özgürlüğü vardı, bu bilinçli veya sezgisel olarak hatırlanmalıdır. Periyodik olarak, bu insanların aramaya alışkın oldukları uzak ufukları kontrol etmek için seyahat etmeleri yararlıdır. Ama yine de zihinsel Seyahat daha yararlı olacaktır.

6) 22 Haziran – 23 Temmuz

İlkel düzey hakkında konuşursak, o zaman, bu tür insanlar, bir kabuk veya sert örtüleri olan bir yaratık gibi, çok temkinli ve gizlidirler. Ancak, en ufak bir tehdidi bile oluşturabilecek birine karşı acımasız olabilirler. Daha ileri düzeyde bir bilinç seviyesinden söz edersek, bu insanlar, zengin duygularından dolayı, düzenli olarak bir ifadeyi arıyorlar, herkesin ihtiyaç duyduklarından daha yaratıcı bir yola ihtiyaçları vardır.

Böyle bir bireyin ana karmik hedefi şefkat ve sevgidir. Her zaman iyi ve sevgi dolu insanları cezbetme ve ona ihtiyacı olanlara sevgisini verme fırsatına sahiptir.

Bu insanların en önemli başarısı, özellikle akrabalardan ve başkalarından ruhsal destek alacak olmalarıdır, bununla birlikte, bunun için, sempati, anlayış ve ruhsal gıda kaynağı olmak için kendinize ciddi bir çalışma yürütmek de gereklidir. Daha fazla insan diğerlerini tatmin etmeyi başarır ve daha mutlu hissederler.

7) 24 Temmuz – 23 Ağustos

Bu insanlar içsel gücü sembolize ediyor. Geçmiş yaşamlarda, yaslanacak kimseleri yoktu. Hayatının daha iyi olması gerektiğini çok erken anlıyorlar, bu yüzden kendini oluşturma fırsatları var. Ancak, böyle birşeyi gerçekleştirmeden önce, dikkatsizliğini ve ilgisizliğini aşması gerekir.

Böyle insanlar arkadaş ve yardımcıları olmadıkları için kendilerini korurlar. Bununla birlikte, bu hayatta bir kişi, farklı yaşam alanlarından ortaklarını, arkadaşlarını ve refakatçileri olabilir, ki bu da yeteneklerini önemli ölçüde artırır. Yalnızlığa gelince, sadece güç birikmesine yardımcı olur.

Bu insanlar en yüksek kalitede bir şey üzerinde durmaktan hoşlanmazlar, bu yüzden enerjilerini sıklıkla büyük ve yararlı bir şeye yönlendirirler. Böyle bir kişi hem yoksulluktan hem de zenginlikten çok yönlü bir yoldan geçiyor. Her şey, hayatlarına adamaya karar verdiklerine veya neye karar verdiğine bağlıdır.

8) 24 Ağustos – 23 Eylül

Bu insanlar bedenin tapınağına bakmak gerektiğine dair bir hatırlatmadır – ruh, kişiye en fazla faydayı sağlayabilecek en iyi koşulları sorar. Geçmiş yaşamda, bu insanlar iyileşme ve tıp alanıyla ilişkiliydi, bu yüzden insanlığın bu parçadaki insanlık parçalarının ölmesine izin vermemek çok önemlidir.

Bu insanlardaki mükemmeliyet arzusunun hem olumlu hem de olumsuz bir şekilde ifade edildiği söylenmelidir. Örneğin, başkaları için çok kritikler. Bu sebeple, diğer insanların zayıf yönlerine karşı hoşgörü, en önemli karmik görevlerden biridir.

9) 24 Eylül – 23 Ekim

Geçmişteki bu insanlar, insan ilişkileri ile ilgili her şeyin oluşumuyla ilişkiliydi ve aynı zamanda toplumun belirli üyeleri arasında uzlaşma ve karşılıklı anlayışa katkıda bulundular. Gerçek hayatta, bu insanlar birikim rezervlerini biriktirdikleri gerçek deneyime dönüştürebilirler.

Onların karması farklı şekillerdeki ilişkilerin kalitesini arttırmaktır; bu süreçte, bu insanlar, daha fazla insanı ve onların fikirlerini anlamaya ve tüm bunları kendi vizyonlarının çerçevesine oturtmaya çalışmaktadır. Bugünün yaşamında, bu tür insanlar geçmiş yaşamlardan oldukça fazla sayıda bireyle ilişkilidir, bu nedenle karmik borçların neredeyse kesin olarak ödenmesi gerekecektir.

Bir kişi kendi yararları konusunda daha fazla endişe duyduğunda, geçmiş enkarnasyonlarda elde edilen deneyimin kaybedilme olasılığı o kadar yüksek olabilir. Çoğunlukla, bu tür insanlar kendi yollarına karışırlar, ayaklarının altından zemini yitirirler, ancak iç uyumun varlığı sayesinde, güzelliği sıfırdan bile “büyütebilirler”.

İş dünyasında huzur ve düzen bu tür insanların refahını garanti eder, ancak bir uçtan diğerine sonsuz bir şekilde koşturmak, bir çıkmaz yol açacak ve gelişme sona erecektir.

10) 24 Ekim – 22 Kasım

Bu insanlar en zorlu karmik görevler ve derslerle karşı karşıyadır. Bu tür insanların geçmiş yaşamları, başkalarının yaşamlarında ciddi dönüşümlere ve değişikliklere yol açan, ancak sona ermemiş olan öngörülemeyen eylemlerle doludur.

Bu hayatta, bir kişi sürekli olarak bir şeyin ya da birinin ayaklarının altından toprağı kestiğinden endişe ediyormuş gibi hissediyorlar. Bu nedenle, bu kişi genellikle savunma pozisyonundadır. Geçmiş yaşamlarda bu insanların yanlış değerlerden kurtulmak için her şeyden geçmesi mümkündür.

Şimdi yaşadığı göre yeni değerler inşa etmek zorunda. Pratik olarak, bu tür insanlar, bir dizi kriz, mükemmellik ve ruhsal uyanış arzusuna varana kadar, öngörülemeyen vakalarla ve bazı mistik güçlerle temas halindedir.

11) 23 Kasım – 21 Aralık

Bu tür insanlar topluma ve insanlara katılma daveti alır gibi görünüyor. Ve her şeyden ötürü, geçmiş yaşamlarında kişiliği iletişim alanındaki zorluklardan geçti. Bir kişinin sarsılmaz kendi kendine doğruluk ve belli bir yalıtımı vardır, ki bu elbette kendi eylemlerinin objektif bir değerlendirmesini büyük ölçüde karmaşıklaştırır.

Sıklıkla bu insanların sorumluluktan kaçmak istedikleri, en kısa sürede her şeyden kurtulmak ve özgürlüğünü daha çabuk almak isterler. Ancak, herhangi bir eylemin kesinlikle eşit bir tepki oluşturduğunu anlamıyorlar. Bir kişi özgürlük duygusunu sürdürmek ister, ancak tüm hayatı hızlı bir faaliyetle bitmemiş bir iştir.

Ancak, böyle bir kişi bir şeye odaklanabiliyorsa, sonuçlar çok daha verimli olacaktır. Bugünün yaşamında, bu insanlar kalabalıkla birleşmeyi öğreniyorlar, ama “Çin dükkanında bir fil” gibi davranmıyorlar ve akıl yürütme eylemleri sırasında diğer insanların düşüncelerini hesaba katıyorlar, farklı açılardan herhangi bir soruya bakıyorlar.

Başka bir deyişle, bu hayatta, bu insanlar, sadece kendi gözleriyle değil, başkalarının gözleriyle de dünyaya bakmayı öğrenirler, sonunda insanlara verdiği olumsuz özelliklerin aslında kendi özelliklerine sahip olmadığının farkına varırlar.

12) 22 Aralık – 20 Ocak

Bu insanların birikmiş karmaları vardır. Geçmiş yaşamlarda, bu insanlar onurlandırıldıkları bir kast sistemindeydi. Sonuç olarak, mevcut yaşamda, eylemlerinin ana nedeni, yeteneklerini kanıtlamak prestij ve statü kazanmaktır.
Aynı zamanda, bu insanlar bazı duygusal zaaflarıyla bilinir. Çoğu zaman, bu tür insanlar sevgisiz bir aile kurabilirler, sadece durumlarını iyileştirmek için. Bu insanlar yükümlülük ve sorumlulukları üstlenmek için çok sıkı çalışmalar yapabilirler.

Kaynak: spritüeller

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

ESKİDENDİ ÇOOOK ESKİDEN 😞

anette inselberg eskiden

 

ESKİDENDİ ÇOOOK ESKİDEN 😞
Cumbalı evlerin pencerelerindeki pervazlarda Vita yağı kutularına özenle ekilmiş Çiçekler vardı.
Radyoda: Münir Nurettin Selçuk’un, Yesari Asım Arsoy’un,
Müzeyyen Senar’ın, Safiye Ayla’nın, Hamiyet Yüceses’in,
Zeki Müren’in, Barış Manço’nun, Cem Karaca’nın, Tanju Okan’ın,
Beyaz Kelebekler’in şarkıları çalardı.
Plaklar ise Otuzüçlük (Long Play) ve Kırkbeşlik idi.
Yaz akşamları en büyük zevkimiz Yazlık Sinemalarımızdı.
Yazlık sinemalarımızda, Atlantik, Olimpos veya Hisar gazozlarımızı alır, Çekirdeğimizi çıtlatırdık.
Çizgi Romanlar en büyük aşklarımızdı..
Teksas, Tommiks, Zagor, Kaptan Swing, Kızıl Maske, Tom Braks,
Cep Fotoromanları, en büyük tutkularımızdan biriydi.
Sinemaların önünde, okunan kitapların değiş tokuşunu yapardık.
Golden ve Zambo sakızlarından çıkan artiz resimlerini biriktirirdik.
Kışın sokaklar kömür kokardı.
Genellikle ağaç kömür dediğimiz kalitesiz kömür kullanılırdı.
Çünkü odun pahalıydı.
Kış akşamları sokaklarda ‘’Vefa’dan Bozaaaa’’ diye bağıran bozacının sesi Yankılanırdı.
Ama bizim en büyük zevkimiz kar yağdığı zaman,
Vefa’ya kadar yürüyüp, bozayı Vefa Bozacısı’ndan içmekti.
Mahallenin çocukları toplanıp kardan adam yapardık.
Sobalı evlerin buğulu camlarına isimlerimizin baş harflerini yazardık.
Kredi kartı yoktu.
Herkes cebindeki kadar yaşardı.
Herkes birbirini tanırdı.
Söz senet sayılırdı.
Kimse kimseyi satmazdı.
ESKİDENDİ..ÇOOOK ESKİDEN
Alıntıdır …

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

“Gitmek isteyeni kırk düğüm halatla bağlasan tutamazsın…

anette inselberg babaanne

Babaannem derdi ki:
“Gitmek isteyeni
kırk düğüm halatla bağlasan tutamazsın…
Kalmak isteyene saç teli yeter…
Ne ev, ne ocak, ne para, ne pul
hiçbiriyle,
hiçbir nedenle avutamazsın…
Kendine zarar vereceğini bilerek
verdiği karara direnmek
beterden beter…
Karar verilmişse olmuş demektir.
Olmuşa, ölmüşe, bitmişe çare bulamazsın…
Verdiğin emek akıntıya kürek…
Varsın yolcunun yolunu kendi çizsin kader…
İpi kesilmişse, yapacak bir şey yok kızım…
Sana olsa olsa, ancak
olmuşu, olanı, olacağı seyretmek düşer…”MERAL DEMİR

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Güzel İnsanlar Biriktirin Hayatınızda…

47574869_2479768578706650_3792265039273000960_n[1]

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Besinler benzedikleri organlara iyi geliyor.

anette inselberg besinler organlar neye iyi grlit

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »