Çocuklar Masumdur…

anette inselberg çocuklar masumdur

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Mutlu İnsanların Alışkanlıkları

anette inselberg mutlu insan

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

İnanamazsın…

anette inselberg inanamazsın

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Aslan Gibi Kadınım…

anette inselberg aslan gibi kadınım

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Bir zamanlar bir delikanlı bir bilgeye talebe olmak istedi…

 

 

 

Bir zamanlar bir delikanlı bir bilgeye talebe olmak istedi…
-”Bana öğrenci olmak zordur…” dedi bilge…
“Korkarım sen bunu başaramazsın…”
Fakat genç kararlıydı…
Kendisinden ne isterse yapmaya hazır olduğunu söyledi…
Bilge de ona manevi yoldaki ilk görevini verdi:
-”Bir yıl boyunca, seni kim kızdırmaya çalışırsa ona bir lira vereceksin…”
Genç denileni yaptı ve tam bir yıl boyunca kendisini öfkelendirmeye çalışan insanlara para verdi…
Bir yılın sonunda genç bilgeye geldi ve bundan sonra kendisine verilecek vazifeye hazır olduğunu bildirdi…
-”Önce şehre git ve bana biraz yiyecek al…” dedi bilge…
Genç yanından ayrılır ayrılmaz, bilge dilenci kıyafetine bürünüp, sadece kendisinin bildiği kısa bir yoldan gençten önce şehre ulaştı…
Gencin geçeceği yola oturdu, onu beklemeye başladı…
Bir süre sonra genç göründü…
Tam yanından geçerken, dilenci görünümündeki bilge ona hakaret etmeye başladı…
Başkalarının duyacağı kadar yüksek sesle, onun ne kadar aptal göründüğünü söyledi…
Fakat gençte hiçbir öfke işareti yoktu…
Tam aksine,
-”Ne kadar harika…” diye karşılık verdi genç sakin bir şekilde…
-”Tam bir yıl bana hakaret eden herkese para ödemek zorunda kaldım…
Şimdi tek kuruş ödemek zorunda değilim…”
Bunun üzerine bilge üzerindeki dilenci kıyafetini çıkardı ve gence dönerek şöyle dedi.
-”Başkalarının ne dediğine aldırış etmemeyi başaran bir kişi bilgelik yoluna adım atmış demektir…”

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir.

 

 

Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir. Hiçbir hissediş, düşünüş, bakış, algılayış, seziş de öyle. Hatta bunların tersi de tesadüf değil.
Alışveriş yaptığımız market, yemek yediğimiz lokanta, su içtiğimiz çeşme, yürüdüğümüz kaldırım ve orada yanlarından birer yabancı olarak geçip gittiğimiz insanlar… Tesadüf gibi görünen karşılaşmalar, yolu sorduğumuz herhangi biri, hafifçe çarptığımız insan… Bize gülümseyen küçük bir çocuk, önümüzden aniden uçuveren kuş…
Gün boyu yaşadığımız en basit olay bile herhangi bir zihinsel, fiziksel, ruhsal ya da duygusal bir olayın tetikleyicisi olur. Küçük ya da büyük…
Bazen hiç hesapta olmayan durumların içine çekiliveririz. Hayal bile etmediğimiz olayları yaşarken buluruz kendimizi. Bir martı çığlığı, bir satıcı bağırışı, alır götürür bizi yıllarca ya da yollarca uzaklara…
Hem öğretmen hem de öğrenciyizdir her ilişkinin içinde. Doğduğumuz aile, gittiğimiz okullar, sıra arkadaşımız, sevgilimiz, eşimiz, çocuğumuz vs. Her ilişki, farklı bir yönümüzün aynasıdır. Ve bizler de onlar için birer aynayız.
Farkındalığımız yükseldikçe, durumları ve ilişkileri yaşarken, kendimizi ve yaşanılanları gözlemlemeye başlarız. Ve eğer yaşadıklarımıza yüksek idrakle bakabilmeyi başarırsak, o ilişki ya da durumu ne için yaşadığımızı kavrarız. Düğmelerimize en fazla basan insanlar, en iyi öğretmenlerimizdir. O ilişkide kurban olmadığımızı anlar, ilişkinin bize neyi öğretmeye çalıştığını kavrarsak, dersimizi alır ve yolumuza devam ederiz. Eğer bunu yapamazsak, o ilişkide ya da durum içinde tutsak olur, ya daha ağır durumlar yaşar ya da daha travmatik durumları (o dersi alıncaya, eksik yönümüzü tamamlayıncaya, kendimizi düzeltinceye kadar) tekrar takrar yaşamaya devam ederiz.
Bazen bazı insanların hayatına yalnızca katalizör olarak gireriz. Onların hayatlarında değiştirmesi gereken durumun düğmesine basar ve sessizce çekiliriz. Ve yüksek farkındalık içinde kalırsak, yaşanılan durumdan etkilenmeden, arkamıza bakmadan yolumuza devam ederiz.
Özet olarak, en büyük düşmanımız en iyi dostumuzdur aslında. Çünkü bizde en büyük değişime neden olur genellikle. Ve her karşılaşma kutsaldır. Karşımızdaki insanın tanrısallığını kabul edip o şekilde yaklaşırsak, nefreti, öfkeyi, suçluluk duygusunu, o insana karşı sorumlu olduğumuz ve o ilişkiye mahkûm olduğumuz duygusunu ve kini söküp atarız varlığımızdan.
Yaşadığımız her durum, tanıştığımız her insan öğretmenimizdir. Ne kadar kısa sürede öğrenirsek öğrenmemiz gerekenleri, karmamızı çözüp, iç huzuruna, mutluluğa, ideal ilişkimize ve ruhsal eşimize kavuşuruz.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

“Aman evladım , birlikte olduğun kişilerin beyin dalgalarına dikkat et !”

 

 

 

“Aman evladım , birlikte olduğun kişilerin beyin dalgalarına dikkat et !”
Gülmeyin ama, bundan sonra böyle uyaracağız çocuklarımızı. Hatta sadece onları değil, mümkünse kendimizi de.
Nöroloji profesörü Dr. Moran Cerf’e göre uzun süre beraber olan kişilerin beyin sinyalleri birbiri ile uyum sağlayarak bir nevi senkronize oluyor. Hatta bazı vakalarda birebir aynı bile olabiliyormuş. Duyduk duymadık demeyiniz efendim…
Bu Moran Cerf enteresan adam. Gençliğinde bildiğiniz “hacker” ! Bunu resmen meslek edinecek derecede hem de… Bir gün fizikçi ve nörobilimci Crick ile tanışıyor. Koskoca bilim adamı benimle niye bu kadar ilgilendi diye şaşırırken bakıyor ki, adamın derdi bir hacker beyninin nasıl çalıştığını anlamak.
Bu acaip etkiliyor Cerf’i. Tuhaf işini bırakıp fizik ve nörobilim okumaya girişiyor. On yıldır da , beyinle ilgili bilumum başka konuların yanında; “insanların karar alma süreçlerini “ inceliyormuş.
Öncelikle beyin röntgenlerini kullanarak insanların farklı olaylara tepki verdiklerinde hangi beyin bölgelerinin faaliyete geçtiğini tespit etmiş. Bununla da kalmamış, iki farklı insanın beynindeki senkronizasyonu incelemiş.
Geldiği nokta şu : “Biriyle birlikte sürekli vakit geçirdiğinizde, her iki beyinde de uyum oluşuyor”
Mesela film özeti izletiyor genelde birlikte vakit geçiren iki ayrı insana. Bir bakıyorlar ki beyinleri aynı faaliyet kalıplarını izliyor ikisinde de.
Hatta dahası var, “Sadece iki hafta sonra, aynı filmi izleyen, aynı kitapları okuyan, aynı tecrübeyi paylaşan ve sadece birbiriyle konuşan iki kişi; dil, duygu ve bakış açısında ortak kalıplar geliştiriyorlar.”
Bu yüzden , hayatta alabileceğiniz en doğru karar, kiminle vakit geçirdiğinizi akıllıca seçmek.
Yani efendim, dostlarınız, iş arkadaşlarınız, eşiniz… Aman diyeyim, çok dikkatli seçin.
Hani olur ya bazen, aslında kendisini seversiniz de, bazı huyları rahatsız eder sizi. Hah işte onlar çok tehlikeli. Çünkü o beğenmediğiniz alışkanlıklarını kopya etmeniz an meselesi. Bu sizi karaktersiz yapmıyor sakın alınmayın; beyin dalgalarınız sizden bağımsız uyum sağlayıveriyor onunkine.
Bu mantıktan bakarsak huysuz biriyle sürekli beraberseniz aynı huysuz tepkileri vermeniz, ya da sürekli şikayet eden karamsar biriyle devamlı vaktinizi geçiriyorsanız, sizin de olaylara aynı umutsuz gözle bakmanız çok olası. Sonra, “Ay ben böyle değildim, ne oluyor bana? “ demeyin, benden söylemesi…
Hele ki eşler söz konusu olduğunda durum iyice ciddileşiyor. Şimdi yazarken düşünüyorum da, hani bebeğin sarışın mı esmer mi olacağını belirleyen baskın olan genler misali, iyimser zihin mi, yoksa kötümser zihin mi baskın çıkıyor acaba?
İlla kötü etkileri değil, iyi etkileri de konuşalım.
Hani derler ya, “Kimin yanında kendini ferah , kimin yanında sıkıntılı hissediyorsun?” diye.
İşte o ferah hissettirenlere yapışın, asla ayrılmayın derim. Belli ki o insancıkların beyin frekansları, tertemiz, berrak, huzurlu, size de o elektriği yolluyor.
Kimisi de, birer enerji vampiri. Bana oluyor bazen. Yanından ayrıldığımda değil konuşacak, elimi kaldıracak halim kalmıyor. Sadece ses tonunu duyunca bile öyle hissettiklerim var. Topuklayarak kaçasım geliyor onların yanından. Asla kötü insan değiller, ama öyleler işte. Benim beyin onlarla olmayı bir çeşit reddediyor sanırım.
Konu öylesine derin ki , mesela bir annenin beyin frekansları bebeğini nasıl etkiliyor? Örneğin çok ağlayan, huzursuz bir bebeğin aslında derdi annesinin beyin dalgaları mı? Demek ki çocuklarımızın bazı tepkilerin şikayet ediyorsak, önce kendimizi sorgulayacağız.
Aklımda deli deli sorular…
Çok da tehlikeli olabilir bu. Ucu taaa kitleleri topluca etkilemeye, hatta kodlamaya kadar gidebilir.
Hani var ya, “aynı filme aynı tepkiyi verenler”. Bu kısmı beni gerçekten dehşete düşürüyor mesela.
Diyorum ki içimden, o zaman bunca akla ziyan televizyon dizisi tesadüf değil. Kötülüğün iyilikmiş gibi servis edildiği onca senaryo. Eli silahlı erkekleri, kötü kalpli entrikacı kadın karakterleri rol model yapmaya çalışan, örfümüzü, adetlerimizi, aile terbiye anlayışımızı saçma sapan gelin kaynana kavgalarına indirgeyen, içkiyi sigarayı buzlayıp her türlü şiddeti öne çıkartan hikayeler. İzlerken isyan edip, “edep ya hu” dediğimiz… Dengesiz insanları sırf rating artırıyor diye iyice delirtip, o sahneleri defalarca yeniden yeniden gösteren magazinel yayınlar.
Almışlar ellerine kocaman bir enjektör, beynimize umutsuzluk zerk ediyorlar sanki.
Biz de bunu dalga dalga birbirimize aktarıp köpürtüp duruyoruz.
Ey beyin dalgaları temiz, berrak, iyimser insanlar…
Yan yana durun, birleşin, bol bol birlikte vakit geçirin lütfen. 🙂
Bu ülkenin, bırakın yüreğini, beyninden ne geçtiğinin bile farkında olan, onu kontrol edebilen, o nefis terbiyesini geliştirmiş bireylere ihtiyacı var.
Pir Sultan Abdal boşuna dememiş,
“Ne mutlu eğri zamanda
Doğru yerde durabilene…”
Bige Güven Kızılay
16.01.2019

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 2 Comments »

İlahi MAHKEME

 

 

Bir adam ölmüş ve öbür dünyada yargılanmak üzere sırasını bekliyormuş. Sıra kendisine gelip mahkeme salonuna girdiğinde bir de ne görsün? Yargıç kürsüsünde bir insan oturuyor. Tanık sandalyesinde ise Tanrı yerini almış. Adam şaşkın, “Aman Tanrım, bu nasıl oluyor? Beni senin yargılayacağını sanmıştım. Oysa orada hakim olarak bir insan oturuyor.” Tanrı gülümsemiş, “Ben hiçbir zaman sizi yargılamadım. Sonsuz sevgimle, ne yapmayı seçtiyseniz, sizi seçiminizde özgür bıraktım. Bana yargılamak değil, sevmek yakışır. Çünkü ben saf sevgiyim. Sizi kendimden yarattığım için sizi yargılamak kendimi yargılamak olur.
Ayrıca benim yargılamama ne gerek var ki? Her şeyi bilen ben sadece burada tanıklık ediyorum. Dünyada olduğu gibi burada da insanlar tarafından yargılanıyorsunuz. Birazdan salonu hayattayken, senin zarar verdiğin, hoşgörülü davranmadığın, yargıladığın, kalplerini kırdığın insanlar dolduracak. Onlara kendini affettirmeye çalış. Onlar seni affederse ne ala. Çünkü cennetin yolu onların affından geçiyor.” demiş. Adam merakla sormuş: “Peki ya affetmezlerse ne olacak? “Tanrı yine sevgiyle gülümsemiş,
“Ben cenneti de, cehennemi de yeryüzünde yarattım. Seni tekrar yeryüzüne göndereceğim. Orada öyle bir yaşam süreceksin ki, tüm yaptığın kötülükler, verdiğin zararlar sana aynen yaşatılacak. Yani ettiğini bulacaksın. Ama bunun amacı sana ceza vermek değil. Sadece o insanların hissettiklerini bizzat yaşayıp anlaman, yaptığın kötülüklerin bilincine varman. İşte o zaman sen kendini affetmiş olacaksın.” Adam bir süre düşünmüş, “Peki, cennet nasıl bir yer?” diye sormuş Tanrı’ya.
“Cennet, bir yer değil, bir bilinç düzeyidir evladım. Dünyada mutlu, huzur ve sevgi dolu, insanlara destek olmaktan haz duyan, yarattığım canlı ve cansız her varlığa saygı göstermeyi bilen insanlar var ya, işte onlar, dünyada cenneti yeniden yaratmaları için geri gönderdiğim cennetliklerdir.Cennet de dünyadan başka yerde değil.” demiş Tanrı.
“Ama kutsal kitap bana öyle öğretmedi.” diye karşı çıkmış adam.”Kutsal olan tek şey yaşamdır. Ben o kitapları kutsal kılmadım. Siz kıldınız. Her şeye sevgi ile bakmasını bilerek yaşayan insan, en büyük ibadeti yapandır.” demiş Tanrı. “Peki dünyaya döndüğümde doğru yola görmemde yardımcı olacak mısın?” diye sormuş adam.
“Ben bunun için siz insanların içine “vicdan” denen bir pusula koydum. Eğer bu pusulanın etrafına ördüğünüz kalın bencillik duvarlarını yıkarsanız, vicdanınızın yani benim sesimi kolaylıkla işitebilirsiniz.” “Peki biz insanlara ne kadar yakında bulunuyorsun?” diye sormuş adam.
“Hem size şah damarınızdan daha yakınım, hem de düşman olduğunuz kadar sizden uzağım.” demiş Tanrı. “Çünkü düşmanlarınız da Ben’im. Siz de Ben’im.” “Yani mahkeme salonunda insanlara hiç mi hesap sormuyorsun Tanrı’m?” “Sadece iki sorum oluyor tüm insanlara.” diye gülmüş tanrı. “Dünya okulunda ne kadar sevmeyi öğrendiniz? Ne kadar bilgi kazandınız?”****
Alıntı

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Dünya Hassas Kalpler İçin Bir Cehennemdir..!

49864960_10156935617328781_4617953080086888448_n[1]

 

Torino’da 1889’da hayatının dönüm noktasına yürüdüğünü bilmeyen Nietzsche, şehri dolaşırken bir faytoncunun atını kırbaçladığını görür. At o kadar yorgundur ki kırbaç darbelerine tepki veremez halde yere çökmüştür. Nietzsche, koşarak atın yanına gider, boynuna sarılır, ağlayarak ata bir şeyler söyler, bilincini yitirir ve bayılır. Bayılmadan önce ata “Anne, senden özür dilerim” veya “Anne, ben bir aptalım” dediği rivayet edilir. Bu olaydan sonra tam on yıl kimseyle konuşmaz ,dengesiz davranışları artar, akıl hastanesine yatırılır ama asla eskisi gibi olamaz. ️
Dostoyevski benzer bir olayı Suç ve Ceza’da Raskolnikov’un uykularını kaçıran en büyük kabusu olarak bir çocuğun çaresizliğiyle anlatır. Raskolnikov küçük bir çocuktur. Bir arabacı yorgun yürüyemeyecek halde ki atını; hiç acımadan, çekemeyeceği kadar insanla dolu arabayı çekmesi için kırbaçlar ve yanındakiler de onunla birlikte ellerine geçen her şeyle ata vururlar. Küçük bir çocuk olan Raskolnikov ata sarılır, ağlar yardım ister ama kimse ona yardım etmez. En sonunda arabacı herkesin gözü önünde atı vahşice öldürür.Yaptığından kendisi ve onunla birlikte olanlar büyük keyif alırlar.
Milan Kundera Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği kitabında Nietzsche’nin olayını şöyle değerlendirir.
“Gerçek insan iyiliği, ancak karşısındaki güçsüz bir yaratıksa bütün saflığıyla özgürce ortaya çıkabilir. İnsan soyunun gerçek ahlaki sınavı, temel sınavı (iyice derinlere gömülmüş gözlerden uzak sınavı) onun merhametine bırakılmış olanlara davranışlarında gizlidir: Hayvanlara…Ve işte bu açıdan insan soyu temel bir yenilgi yaşamıştır.O kadar temel bir yenilgi ki, bütün öteki yenilgiler kaynağını bundan almaktadır.”
Nietzsche ve Dostoyevski, insanların anlam veremedikleri merhametsizliği karşısında çaresiz kalıp, insanlardan uzak durmayı tercih etmişler..
Goethe bu çaresizliği şöyle tanımlar:
Dünya Hassas Kalpler İçin Bir Cehennemdir..!

Bu yazıya ancak şu sözleri ekleyebilirim: Hep beraber, el ele vererek  iyiliği bizler yaratalım. İyiliği bizler yayalım. Yaşadığımız bu dünyada cenneti yaratmanın elçileri olalım.

Anette İnselberg

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Başına Öyle Güzel…

48024997_2014524578641383_4028468084271480832_n[1]

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Aklında Bulunsun

 


1- Aklını kullan.
2- İyice tanımadan hiçbir insana bağlanma.
3- Bitmemiş ilişkilerin üzerine ilişki kurma. Acı çeken sen olursun.
4- İyice soruşturup diğer insanların da haklı olabileceğini düşün.
5- Seni takmayanı sen hiç takma, konuşmayanla asla konuşma.
6- Güvenmediğin biriyle asla çıkma.
7- Yalanını yakaladığın kişinin düzelebileceğini düşünme.
8- İnsanlara doğru değer ver, hak etmeyenleri sil.
9- Kimseye yalvarma.
10- Asla dönüp de arkana bakma.
11- Sır tutmasını bil.
12- Dostlarının sevgilinden daha önemli olduğunu unutma. Onları asla
sevgilin için satma.
13- Hak ettiğin sevgiyi alamadın mı kendini üzme, sorun sen değilsin.
14- Kimsenin lafıyla dolduruşa gelme, ama aklının bir köşesinde de tut.
15- Kafanda bitirdikten sonra iki çift tatlı söz, iki damla göz yaşı için
asla yumuşama.
16- Seni sevenlerle kullananları iyi ayırt et.
17- Seni dinleyip anlama niyeti olmayanlarla tartışma.
18- Emrivaki oluşturulan dostlukları kabul etme.
19- Eğer verdiğin sır o kişide kalmıyorsa ikinci bir sır verme.
20- Dostun olacak insanları bazı kriterlere göre belirle.
21- Kendini öven insanlardan kaç.
22- Karşındakinin doğruyu söylediğini varsayma.
23- Kendine saygını yitirmene neden olacak hiçbir şey yapma.
24- Sorunun olduğunda insanlar zaman ayırıp seni dinliyorlarsa onların
öğütlerini göz ardı etme.
25- Göz göre göre su birikintilerine taş atma, mutlaka üstüne sıçrar.
26- Kendinin herkesten daha önemli olduğunu unutma.
27- Sen istemediğin sürece tanrı dışında kimsenin seni üzemeyeceğini
aklından çıkarma.
28- Göz yaşlarının değerini bil. Onları hak etmeyenler için harcama.
29- Sana bahsedilen zekâyı kullanmayarak tanrıya hakaret etme.
30- Senin zekâna inanan insanları hayal kırıklığına uğratma.
31- Kendini sev.
32- Alkol alınca kontrolünü yitirenlerle asla tartışma.
33- Dışarıdaki güneşe bakıp gülümse ve önünde koskocaman bir gelecek
olduğunu unutma.
34- Dostluğunla yetinmeyenler için hiçbir fedakârlık yapma .
35- İnsanları kaybediyorsun diye ağlayıp sızlama, ama kazandığın
insanların değerini bil.
36- Aşkta bile mantığına küsme. Kalbin doğru yolu bulacak içgüdüye sahip
değil.
37- Kimseye taşıyabileceğinden fazla değer verip bununla övünmesine fırsat
verme.
38- Güvenmediğin kimseye aleyhine kullanılabilecek hiçbir koz verme.
39- İstediğini almak için asla duygu sömürüsü yapma.
40- Sana duyulan sevgiyi ve güveni istismar etme…….

PAYLAŞABİLİRSİN….

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

KENDİMDEN ÖZÜR diliyorum…

 

 

KENDİMDEN ÖZÜR diliyorum…
Yaşadığım süre boyunca hep MERHAMETİMİN
arkasından yürüdüm, beklentilerimi arkada BIRAKTIM.
Kimseden bir şey BEKLEMEDİM, doğrusu bu sanıyordum çünkü. Yaşadıklarımı, yaşayamadıklarımı İÇİMDE sakladım,
SUSTUM, bastırdım, olsun dedim İNSANLIK ben de kalsın.
Verdim, hep VERDİM karşılığını alıp alamadığıma BAKMADAN,
aslında güçlü olmak değildi istediğim,
ama olmak ZORUNDAYDI…M ve oldum……
Kendimi hep ERTELEDİM. Kimsenin beni
anlamadığını bildiğim halde hayatıma girenleri bana
verilmiş KUTSAL bir görev olarak gördüm…
Herkesi mutlu etmek zorundayım ZANNETTİM.
Benim de mutlu olmam gerektiğini UNUTMUŞUM…
Görevim neyse en iyisini yapmalıydım ki VİCDANIM rahat etmeliydi.
Birilerinin de bana karşı GÖREVLERİ olduğunu hiçe saymışım oysa…
NE YAZIK Kİ; Karşımdakilerin EKSİKLERİNİ tamamlamaya çalışırken, onların HATALARINI görmeye vaktim kalmamış SANKİ…
Beni ÜZMELERİNE bakmadan, karşılığında ne ALDIĞIMA, ne hissettiğime ALDIRIŞ etmeden hep VERDİM..
Kendimi nasıl da UNUTMUŞUM… Unutturmuşlar aslında….
PARAMPARÇA olmuş KALBİME, doğruları söylemeye çalışan BEYNİME, mutsuz YÜZÜME hep SUS dedim. Sen SUS..!
Kendime HAKSIZLIK ettim, kimseye etmediğim kadar.
KENDİMDEN ÖZÜR DİLERİM…
Bunu paylaş:

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

KÜÇÜK BİR GEZEGENDE NASIL BÜYÜK YAŞAMALI.?

 

1. Açık olun. Her şeye açık olun. Her ne vuku bulursa , ona açık olun.
2. Bir şeylere tutunmaya çalışmayın. Bırakın giden gitsin , gelen gelsin.
3. Kalbinizde kalın. Her ne olursa olsun gerçek hislerinize sadık kalın.
4. Hayatımızdaki insanlar değişecek. Bunun olmasına izin verin ve sürece güvenin. Amaçlarına hizmet etmiş ve artık derinleşip gelişmeyen ilişkilere tutunmak zorunda değiliz.
5. Evinizi , yaşadığınız yeri değiştirmekten korkmayın . Eğer hislerimize karşı gerçekten açıksak , doğru yerlere yönlendirileceğiz.
6. Yapmakta olduğunuz ya da eğitimini aldığınız işlere saplanıp kalmayın. Kendinize gerçekten ne yapmak istediğinizi sorun. Sizi hangi iş gerçekten mutlu ederdi ?
7. Hayatta sevinci arayın. Her ne pahasına olursa olsun. Sizi mutlu eden şeyi bulun ve onu yapın. Her gün. Her zaman.
8. Düzenli bir biçimde kendinize sessiz kalacağınız bir zaman ayırın ve DİNLEMEYİ öğrenin. Hislerinizi dinleyin , sizi neyin mutlu ettiğine kulak verin , sezginizin size söylemeye çalıştığı şeyi dinleyin.
9. SEVMEYE cüret edin! Her nerede bulunuyorsanız bulunun , kiminle birlikte bulunuyorsanız bulunun , her ne yapıyor olursanız olun sevecen bir varlık olun. Kalbinizi açın ve onu açık tutun. Bu sahip olduğumuz en büyük korumadır.
10. Mümkün olduğunca çok yükümlülüğünüzü tamamlayıp bitirin. Buna dünyevi yükümlülükler , ailevi yükümlülükler , mali yükümlülükler , spiritüel yükümlülükler dahildir. Bitirdiğimiz her yükümlülük bizi özgürleştirir.
11. Kişisel olarak artık gereksinim duymadığınız her şeyi bırakın ya da başkasına verin. Dolaplarınızı , kitaplarınızı , malınızı – mülkünüzü , ilişkilerinizi , taahhütlerinizi , sorumluluklarınızı gözden geçirin ve Öz Benliğiniz ile uyum içinde olmayan her şeyden kurtulun. Bunu ölçüp tartmanın bir yolu da , bir şeyin size bir hafiflik ve sevinç mi , yoksa sıkıntılı bir ağırlık mı verdiğini hissetmektir. Bırakmak harika bir duygu verir ve Yeninin yaşamınıza girebilmesi için boşluk yaratır.
12. Dürüst olun. Kastettiğiniz şeyi söyleyin ve söylediğiniz şeyi kastedin.
13. Birbirinize saygı gösterin. Hepimiz muhteşem kozmik varlıklarız. Her birimiz. Sadece , bazılarımız muhteşem kozmik varlıklarımızı çok iyi tebdili – kıyafetlerle gizliyoruz. Kendimize ve birbirimize dürüstlük , saygı ve sevgi ile davranalım. Bu yapabileceğimiz en kökten dönüşüm geçiren şeylerden biridir.
14. Kendimizi tümüyle sevip kabullenmemizin zamanı gelmiştir. Gelin , tüm kendimizden kuşkularımızı , öz saygısından yoksunluğumuzu , kendimizi aşağılayıp yargılamalarımızı bir kerede ve tümüyle bırakalım. İyi , cesur , sevecen nazik ve akıllı varlıklar oluşumuza saygı gösterelim.
15. Güçlü olmaktan korkmayın : Hepimiz güçlüyüz. Hepimiz müthiş yeteneklere sahip son derece muktedir varlıklarız. Hepimizin içinde derin sevgi ve iyilik hazineleri var. Artık gücümüzden korkmamız gerekmiyor. Güçlü olmamız gerekiyor. Açık , berrak olmamız gerekiyor. Ve kendimize ve yeteneklerimize güvenmemiz gerekiyor.
16. Bilinmeyene atlamaktan korkmayın. Orada ne bulunduğu konusunda bir ipucuna sahip olmamamıza rağmen. Doğru , yeni bir yere ulaşmamızın tek yolu , önümüzde ne bulunduğunu göremediğimizde bile , ilerlemeye devam etmektir.
17. Bağışlama özgürlüğün anahtarıdır. Biraz zaman ayırıp , hayatınızdan geçmiş herkesi bağışlayın. Tüm geçmiş deneyimlerinizi bağışlayın. Kendinizi bağışlayın. Hepsini kendi benzersiz yolculuğunuzun , size tam da gelişmek , dönüşüm geçirmek ve özgürleşmek için ihtiyacınız olan şeyi veren bir parçası olarak görün.
18. Her şey için şükran duyun. Kimseniz o olduğunuz için şükran duyun. Yaşamınızın tüm unsurları için şükran duyun. Tüm deneyimleriniz , ilişkileriniz , çevrenizdeki her türlü güzellik için şükran duyun. Karşılaştığınız her iyi davranış , yaşadığınız her sevgi anı , her türlü beslenişiniz için , doğanın verdiği ilham için şükran duyun. Her an , en karanlık anlarımızda bile şükran duyacak o kadar çok şeye sahibiz ki.
19. Her nerede yapabiliyorsanız , orada güzellik yaratın. Her Sevgi ifadesi gibi , güzel olan her şey tüm gezegenin rezonansını yükseltir.
SOLARA

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

KÜÇÜK BİR GEZEGENDE NASIL BÜYÜK YAŞAMALI.?

anette İnselberg gÜzellİk

 


1. Açık olun. Her şeye açık olun. Her ne vuku bulursa , ona açık olun.
2. Bir şeylere tutunmaya çalışmayın. Bırakın giden gitsin , gelen gelsin.
3. Kalbinizde kalın. Her ne olursa olsun gerçek hislerinize sadık kalın.
4. Hayatımızdaki insanlar değişecek. Bunun olmasına izin verin ve sürece güvenin. Amaçlarına hizmet etmiş ve artık derinleşip gelişmeyen ilişkilere tutunmak zorunda değiliz.
5. Evinizi , yaşadığınız yeri değiştirmekten korkmayın . Eğer hislerimize karşı gerçekten açıksak , doğru yerlere yönlendirileceğiz.
6. Yapmakta olduğunuz ya da eğitimini aldığınız işlere saplanıp kalmayın. Kendinize gerçekten ne yapmak istediğinizi sorun. Sizi hangi iş gerçekten mutlu ederdi ?
7. Hayatta sevinci arayın. Her ne pahasına olursa olsun. Sizi mutlu eden şeyi bulun ve onu yapın. Her gün. Her zaman.
8. Düzenli bir biçimde kendinize sessiz kalacağınız bir zaman ayırın ve DİNLEMEYİ öğrenin. Hislerinizi dinleyin , sizi neyin mutlu ettiğine kulak verin , sezginizin size söylemeye çalıştığı şeyi dinleyin.
9. SEVMEYE cüret edin! Her nerede bulunuyorsanız bulunun , kiminle birlikte bulunuyorsanız bulunun , her ne yapıyor olursanız olun sevecen bir varlık olun. Kalbinizi açın ve onu açık tutun. Bu sahip olduğumuz en büyük korumadır.
10. Mümkün olduğunca çok yükümlülüğünüzü tamamlayıp bitirin. Buna dünyevi yükümlülükler , ailevi yükümlülükler , mali yükümlülükler , spiritüel yükümlülükler dahildir. Bitirdiğimiz her yükümlülük bizi özgürleştirir.
11. Kişisel olarak artık gereksinim duymadığınız her şeyi bırakın ya da başkasına verin. Dolaplarınızı , kitaplarınızı , malınızı – mülkünüzü , ilişkilerinizi , taahhütlerinizi , sorumluluklarınızı gözden geçirin ve Öz Benliğiniz ile uyum içinde olmayan her şeyden kurtulun. Bunu ölçüp tartmanın bir yolu da , bir şeyin size bir hafiflik ve sevinç mi , yoksa sıkıntılı bir ağırlık mı verdiğini hissetmektir. Bırakmak harika bir duygu verir ve Yeninin yaşamınıza girebilmesi için boşluk yaratır.
12. Dürüst olun. Kastettiğiniz şeyi söyleyin ve söylediğiniz şeyi kastedin.
13. Birbirinize saygı gösterin. Hepimiz muhteşem kozmik varlıklarız. Her birimiz. Sadece , bazılarımız muhteşem kozmik varlıklarımızı çok iyi tebdili – kıyafetlerle gizliyoruz. Kendimize ve birbirimize dürüstlük , saygı ve sevgi ile davranalım. Bu yapabileceğimiz en kökten dönüşüm geçiren şeylerden biridir.
14. Kendimizi tümüyle sevip kabullenmemizin zamanı gelmiştir. Gelin , tüm kendimizden kuşkularımızı , öz saygısından yoksunluğumuzu , kendimizi aşağılayıp yargılamalarımızı bir kerede ve tümüyle bırakalım. İyi , cesur , sevecen nazik ve akıllı varlıklar oluşumuza saygı gösterelim.
15. Güçlü olmaktan korkmayın : Hepimiz güçlüyüz. Hepimiz müthiş yeteneklere sahip son derece muktedir varlıklarız. Hepimizin içinde derin sevgi ve iyilik hazineleri var. Artık gücümüzden korkmamız gerekmiyor. Güçlü olmamız gerekiyor. Açık , berrak olmamız gerekiyor. Ve kendimize ve yeteneklerimize güvenmemiz gerekiyor.
16. Bilinmeyene atlamaktan korkmayın. Orada ne bulunduğu konusunda bir ipucuna sahip olmamamıza rağmen. Doğru , yeni bir yere ulaşmamızın tek yolu , önümüzde ne bulunduğunu göremediğimizde bile , ilerlemeye devam etmektir.
17. Bağışlama özgürlüğün anahtarıdır. Biraz zaman ayırıp , hayatınızdan geçmiş herkesi bağışlayın. Tüm geçmiş deneyimlerinizi bağışlayın. Kendinizi bağışlayın. Hepsini kendi benzersiz yolculuğunuzun , size tam da gelişmek , dönüşüm geçirmek ve özgürleşmek için ihtiyacınız olan şeyi veren bir parçası olarak görün.
18. Her şey için şükran duyun. Kimseniz o olduğunuz için şükran duyun. Yaşamınızın tüm unsurları için şükran duyun. Tüm deneyimleriniz , ilişkileriniz , çevrenizdeki her türlü güzellik için şükran duyun. Karşılaştığınız her iyi davranış , yaşadığınız her sevgi anı , her türlü beslenişiniz için , doğanın verdiği ilham için şükran duyun. Her an , en karanlık anlarımızda bile şükran duyacak o kadar çok şeye sahibiz ki.
19. Her nerede yapabiliyorsanız , orada güzellik yaratın. Her Sevgi ifadesi gibi , güzel olan her şey tüm gezegenin rezonansını yükseltir.
SOLARA

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Beklediğin Mucize Bugün Seni Bulsun…

anette inselberg mucize

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »