O Bardağı Şimdi Bırak…

45302143_1989306064700188_6582762272815316992_n[1]

Elinizde bir bardak su olduğunu hayal edin.

1 dakika tutarsanız bir problem olmaz.

1saat tutarsanız kolunuz hissizleşir ve felç olur.

Bardağın ağırlığı değişmemiştir ama tutukça daha ağır hissedersiniz ve zarar vermeye başlar.

Stres ve endişe de böyledir.

Bir an düşünmek normaldir. Uzun düşününce acı verir. Bütün gün düşünürsen seni felç eder.

O BARDAĞI ŞİMDİ BIRAK!

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Her sabah kalktığımda kendime diyorum ki: Bu gün iki seçeneğin var:

anette inselberg yaşamak zamanı

Her sabah kalktığımda kendime diyorum ki:
Bu gün iki seçeneğin var: Ya iyi bir ruh halinde olabilirsin, ya da kötü bir ruh halinde, seçimini yap…
Ben de iyi bir ruh halinde olmayı tercih ediyorum. Kötü bir şey olduğunda, ya kendimi kurban olarak görebilirim ya da bu durumdan bir şey öğrenebilirim.
Ben de bir şey öğrenmeyi tercih ediyorum.
Ne zaman birisi bana derdini anlatsa, onu sadece dinleyebilir, ya da hayatin olumlu taraflarını gösterebilirim.
Ben de ikincisini tercih ediyorum…
Hayat seçeneklerden ibarettir…
Gereksiz ayrıntıları bir kenara bıraktığında her durumun bir seçenek olduğunu görürsün.
Olaylara nasıl tepki vereceğini sen seçersin…
İnsanların senin ruh halini nasıl etkileyeceğini kendin seçersin…
Nasıl bir ruh hali içinde olacağını kendin seçersin…
Hayatını nasıl yaşayacağın da senin seçimine bağlıdır…
Her gün hayatı dolu dolu yaşamak için seçme hakkımız olduğunu ondan öğrendim… Hayata olan tavır ve bakış açımız her şeydir…
Bu nedenle yarın için üzülmeyin, bırakın yarın kendisi için üzülsün…
Her geçen günün kendine yetecek kadar derdi vardır…
Kaldı ki, bugün, dün kaygılandığınız yarındır…
~Spencer Johnson~

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Paranın Enerji Akışı? İşte Zenginliği çekmek için basit bir Mudra!

ANETTE İNSELBERG MUDRA PARA ENERJİ AKIŞ

 

 

Birçok insan bugün zor işlerle uğraşmakla birlikte, sık sık para eksikliği yaşamaktadır, finansal zorluklarla karşı karşıyadır. Bu durum sizlerede tanıdık geliyor mu? Belki de her şey enerjiyle ilgilidir.

Paranın enerjisinin aktığı, akışının istikrarsız olduğu ve periyodik olarak engellendiği görülür.

Akışın stabilizasyonu için, kendi içinde bilgi, inanç ve duruşlara sahip özel bir mudra tavsiye edilir.

Budizm ve Hinduizm’de yüzyıllardır kullanılmış ve şimdilerde de, büyük bir popülerliğe sahiptir. Etkisi gerçekten inanılmazdır!

Bu mudra düzenli enerji akışı ve maddi refahı sağlar. Ama bu, aniden gökten bolluğa düşeceğiniz anlamına gelmez. Gelirler, ihtiyacınız olduğu kadar eşit bir şekilde gelir. Daha fazla değil, daha az değil, refahı hissetmek için yeterlidir. Para her zaman yeterli olacaktır.

Ellerininizi avuç içinizle karşı karşıya gelecek şekilde dizlerinizin üzerine koyun. Avuç içlerinizi birleştirin, küçük parmaklarınızı birbirine bağlayın.

Başparmaklarınızı ve orta parmaklarınızı iki elinizle birleştirin.

Gözlerinizi kapatın. Derin derin nefes alıp verin

Konsantre olun ve kaşlarınızın arasındaki bir noktada biriken enerjinin olduğunu düşünün.

Bu enerji kaynağının tükenmesinin emniyeti içine girin.

2-3 ay boyunca günde iki kez bu ritüeli yapın. Yapmak için en uygun zaman sabah ve akşamdır.

Akıllı mudra, mali durumlarını iyileştirmek isteyen herkese uyar.

kAYNAK: spiritueller.com

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Öfke Kontrolü…

ANETTE inselberg öfke kontrolü

Öfke Kontrolü

Birine mi öfkelendiniz? Önce durun ve düşünün. Karşınızdakinin durumuna göre hareket edin…

 

Küçüğünse 10’a kadar say öyle konuş

Yaşıtınsa 30!’a kadar say öyle konuş

Büyüğünse 50’ye kadar say öyle konuş

Karınsa saymaya devam et ve sakın konuşma

 

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

HAYAT SEVGİDİR HAYAT BİR ENERJİDİR

anette inselberg hayat sevgidir hayt enerjidir

HAYAT SEVGİDİR HAYAT BİR ENERJİDİR

Hayat sevgidir hayat bir enerjidir
Vücudunuz yetenekli bir enerji dönüşüm merkezidir. Taşıdığınız trilyonlarca hücre, besinlerle aldığınız gücü enerjiye çevirebilen organcıklarla donatılmıştır. Yiyecek ve içeceklerle aldığınız gücü kullanılabilir enerjiye çeviren süreçler, müthiş bir düzen içinde tıkır tıkır işler.
Bu süreçleri etkileyen pek çok faktör var. Yaşınız, cinsiyetiniz, hormonal metabolik yetenekleriniz, genetik mirasınız ve kişisel sağlık hikayeniz bunlardan bazılarıdır.

HAYAT bir enerjidir. İhtiyacı olan enerjiyi beden ve ruhun o müthiş işbirliğinden alır.
Yürümek, koşmak, konuşmak, duymak, uyumak, gülmek, kızmak, yazmak gibi hayata ilişkin pek çok şey bu enerjiyi kullanır.
Ne vücudunuzun bol bol enerji üretmesi, Ne de kalorileri yüklenmesi kendinizi canlı ve güçlü hissetmenize yetmez. ´Enerji´ ve ´canlılık hissi´ arasındaki ilişkiyi sadece kaloriler belirlemez.
Canlılık hissinde, biraz ruh sağlığının ve biraz da duygusallığın yeri olması gerekir.
Coşkuya Önem Verin
Enerjik ve canlı kalmayı, eskilerin deyişi ile ´taş gibi olmayı´ istiyorsanız, hayatın gücünü sadece yediklerinizde, içtiklerinizde aramayın. ´Hayat çorbası´nın içine birer tutam huzur, coşku, sevinç ve birer parmak keyif, heyecan ve ümit katmaya bakın!
Hayat enerjisinin sadece yedikleriniz, içtiklerinizde gizli olmadığının farkına varmalısınız. Sağlığın ´bedensel ve ruhsal tam bir iyilik hali´ olduğunu unutmayıp fiziksel metabolik süreçlere takılıp kalmamalısınız.
Yorgunluğunuz, durgunluğunuz, bitkinlik, halsizlik ve isteksizliğinizin, uyku bölünmeleri, çarpıntılar yürek sıkışmalarınızın, sırt-bel-boyun-göğüs ağrılarının, kaşıntı ve egzamalarınızın kaynağını ruhsal elektriğinizdeki kontak atmalarında aramalısınız. Saydığımız bu ve benzeri sorunlar, çoğu kez bedenden kaynaklanmıyor.
Biraz korku, endişe, üzüntü veya güvensizlik dolu olan tabancayı bir anda patlatıyor.
Eğer ruhsal enerji üretiminizin yeterli olmasını istiyorsanız şu önerileri bir kenara not alabilirsiniz.
Aceleci Olmayın
Yavaşlayın. Sağlıklı bir ruh, bedeni ile yan yana yürüyen, ona gecede – gündüzde, korkuda, sevgide, tasada, endişede eşlik edendir.
Ruhunuzu bedeninizden ayırmayın, onu koşturup yormayın.
İşe ´yavaşlayarak başlayın´.
Ruhunuzu hayatın doğal hızına, olağan ritmine bırakın. Yemenizi içmenizi, aşık olup sevmenizi, yürümenizi, düşüncelerinizi, mümkün olduğu kadar yavaşlatın.
Acele etmek için çok da acele davranmayın.
Beden ve ruhunuza baş başa kalmaları, konuşup anlaşmaları için zaman bırakın.
Daha yavaş yemeye, dinlenmeye, uyumaya, zamanı uzatıp daha fazla yaşamaya, hayatı daha çok paylaşmaya bakın.
Eğer hayata daha çok değmek, huzur, keşif, neşe eklemek, hayatı geçmemek istiyorsanız birinci adımın hep aynı olduğunu unutmayın.
İşe yavaşlayarak başlayın.
Dirençli Olun
Size daha çok sağlık veren şeyin yalnızca pasta, börek, hamburger ve kurabiyelere gösterdiğiniz direnç olduğunu sanmayın.
Kaliteli ve formda bir hayat istiyorsanız direnmeniz gereken çok şey var:
Karamsarlık, korku, endişe, panik, hiddet, kızgınlık, kabalık, kin ve nefreti hayatınıza sokmayın.
Kızıp Sinirlenmeyin

Kızmayın, sinirlenmeyin. Her şey, her zaman daha önce hesaplanan, ölçülüp biçilenden farklı boyutlar kazanabilir.
Çevrenizde sizi üzen, bunaltan şeyler bazen yoğunlaşabilir.
Bunları ´çevresel kirlenme´ gibi algılayın.
´Huzurlu olmak, içe dönük yaşamda daha önceden örgütlü olmaktır. Kafa karışıklığı, güçlük, çatışma ve karşıtlıklar hep olacaktır.
Marifet, bu durumlarda da sinirlenmemek, kızmamaktır.
İç sükuneti, olabildiğince korumaktır´ diyor Vincent Peale. Huzur ve sükunetin ürettiği enerji, temiz ve organik bir enerjidir.
Kızgınlık, öfke, nefret gibi zararlı katkıları ihtiva etmez.
Daha Çok Sevin
Daha çok hayat enerjisi üretmenin en kolay yolu daha çok sevmektir.
Sınırsız, karşılıksız sevmektir. Sevgi oktanı en yüksek, fiyatı en ucuz yakıttır.
Bagajınıza daha çok sevgi yükleyin.
Bazen Boyun Eğin
Kabul edin! Gerektiğinde direnmelisiniz. Ama uzun süreli dirençlerin, beyhude karşı gelmelerin, uzamış streslerin adrenalin, kortizon ve ensülin gibi fazlası can yakan hormonları artırdığını bilmelisiniz.
Biraz şans, kader, kısmet ve biraz da ilahi takdir hayatın içinde mutlaka yer almalıdır.
Böyle durumlarda Nehru´dan yararlanın:
´Hayat iskambil oyununa benzer. Elinize gelen kartlar gerçekliği temsil eder.
O kartlarla oyunu nasıl oynadığınız ise özgür iradenizi…´
Elinize iyi kartlar gelmediğinde, mevcut kartlarla yetinin. Bekleyin, Kabul edin,
´Bu da geçer´ deyin.

Hayat sonsuz bir enerjidir. Bu enerjiyi sürekli olarak üretmek, üretirken tükenmemek, tüketmemektir.
Kirletmemek ve iyi yönetmek gerekiyor. Marifet hayatı uzatmakta değil, hayatı mutlu kılmakta, ona yeni ve farklı hayatlar ekleyip ritmini ve hızını bozmamaktır.
Sevgili Can Dündar çok haklıdır!
İnsanlar şişirilen kasları, silinen kırışıklıkları ile genç kalmıyor.
Genç kalmak, yaşadığıyla övünebilmek, istediğinde başını alıp gidebilmek, istediğinde kaldığı yerden ya da sil baştan başlayabilmektir.
Hayata taraf olmaktır.
Hayatı ıskalamamaktır.
Hayatın içinde kalmaktır.
Hayata her yaşta ve her sabah yeniden başlamaktır…
Alıntı

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

BİLİÇALTININ 11 ÖZELLİĞİ!

anette inselberg bilinçaltı iyileşme şifa
1- Bütün anıları depolar.
Hiçbir şeyi silmez. Ana rahminden ölene kadar…
Geçici olan ve geçici olmayan her şeyi kaydeder. 0–7 yaş arasında kritik akıl faaliyette olmadığı için her şey doğrudan bilinçaltına kaydedilir, doğru-yanlış, güzel-çirkin, ahlaklı-ahlaksız ayrımı olmadan… Kayıt anında anlamsız olsa bile ilerleyen dönemlerde kaydedilene, yaşantılar sonucu bir anlam yüklenir ve bu anlama göre kişinin tepki vermesi sağlanır.
2- İlişkilendirmeler, genellemeler yapar.
Benzer şeyler ve düşünceler arasında bağlantılar kurar ve hemen öğrenir. Bu özellik çoğu zaman kişiyi zor durumda bırakır.
Örneğin belli bir köpek yüzünden gerçekleşen korku yaşantısını bütün köpeklere genelleyerek bir fobi yaratabilir.
Bir başka örnek: bahar aylarında acı bir kayıp yaşayan kişinin bilinçaltı bu acı ile baharı birbirine bağlayarak kişiye yıllarca süren bir döngüsel depresyon yaşatabilir.
Çoğu zaman insanlar yıllar önce olan o olayı unutmuş olsalar bile bilinçaltı unutmaz.
3- Tüm anıları organize eder.
Bunun için de zaman çizgisini kullanır. Bilinçaltı geçmiş, şimdi ve gelecek zamanı farklı yerlere kodlar.
Örneğin geçmiş zaman, bazıları için arkada, bazıları içinse sağ veya sol yanda olabilir. Gelecek ise önünde uzanmış olabilir.
Özellikle geçmiş ile ilgili hatıraların kodlandığı yer yaşanan birçok problemin kaynağı teşkil eder.
4- Çözümlenmemiş, olumsuz duygu yüklü anıları bastırır.
Amacı kişiyi korumaktır. Yine de baskılanmış bu anılar ile ilgili semptomlar yaratmaktan da geri kalmaz.
Örneğin kişinin yaşadığı taciz olayını bastırır ama kişinin kirlenmişlik hissini temizlik takıntısı ile dışa vurur. Bunu klasik bir obsesif-kompülsif durum olarak görürseniz tedavi şansınız kalmaz. Bu davranışı baskılasanız bile ya bir süre sonra yeniden ortaya çıkar ya da şekil değiştirir.
5- Bastırılmış anıları çözüm için sunar.
Bir davranışın neden yapıldığını açıklamak ve “sahibini” korumak için bunu yapar. Ama sunduğu anının, o davranışla ilgili olması gerekmez. Sadece mantığınıza yatması ve o duygusal tepki için “sahibine” hak vermeniz yeterlidir.
6- Bedeni işletir.
Bunun için detaylı bir planı vardır: Vücudun şimdiki halinin ve mükemmel sağlığın planına sahiptir. Bu nedenle bilinçaltının yarattığı psikosomatik rahatsızlıkları yine bilinçaltının yardımıyla gidermek mümkündür. Bazen bunu kendisi de yapar.
Örneğin sınav kaygısı yüksek bir öğrencinin bilinçaltı kaygıyı yaratan sınavdan sahibini korumak için bağırsak sistemini bozabilir, o geceyi acilde baygın geçirtebilir, elleri ayakları, sanki sinir ucu iltihaplanması varmış gibi tutmaz olabilir vs. Ve sınav saati gelip geçtiğinde sahibini tekrar eski haline getirebilir. Aynı zamanda Yüksek Benliğin işleyişini kontrol eder.
7- Bedeni korur.
Bedenin bütünlüğünü korur. Hücre düzeyinden sistemlere, sistemlerin uyumlu çalışmasına kadar bütün bedenin işleyişini bir an bile bırakmaksızın kontrol eder. Siz nefes almayı unutabilirsiniz ama o unutmaz.
8- Duyguların hâkimidir.
Bilinçaltı tüm duygularımızın kaynağı ve yerleştiği yerdir. İnsan duygudan bir an bile çıkamaz. Bir duygu durumundan bir başkasına geçer ve bütün davranışların altında duygular vardır. Bilinçaltı olaylar ve duygular arasında bağlantılar kurar. Kurulan bu bağlantılar ve yüklenen anlamlar davranışlarımızın gerçek sebepleridir. Bir davranışı değiştirmek için ona yüklenmiş anlamı göz ardı eden yaklaşımlar, bilinçaltı karşısında yetersiz kalmaktır.
Örneğin eğer sigaraya kendine güven gibi bir anlam yüklenmişse, bu anlamı yükleyebileceği yeni bir davranış seçeneği sunmazsanız sigarayı bırakmanıza izin vermez.
Bulunan davranış seçeneğinin de en az sigara kadar kolay ulaşılabilir olması gerekir.
9- Son derece ahlaklıdır.
Size öğretilen ve içinde yetiştirildiğiniz ahlaksal yapıya sıkı sıkıya bağlıdır. Tersi davranışlarda yaşanan suçluluk duygusu bazen bir ömür boyu sürer. Bu kez de bilinçaltı kişiyi cezalandıracak bir hastalık veya bir mahrumiyet yaratabilir.
10- Hizmet etmekten hoşlanır, gerçekleştirmek için net ifadelere ihtiyaç duyar.
Bilinçaltı sahibi ne isterse sahibine onu verir. Yalnız bilinçaltı çok istediğimiz veya hiç istemediğimiz şeylere, yani iyi konsantre olduğumuz şeylere ulaşmamızı çabuklaştırır. Bundan dolayı Hipnozda kişi hep olumlu olana, istenen duruma yönlendirilir.
11- İstenene ulaşılması için kaynaklar üretir, muhafaza eder, dağıtım yapar ve “enerji” iletir. İsteme noktasında dikkatli olmak gerekir. Sürekli ölmek istediğini söyleyen biri, sonunda bilinçaltını tedavisi çok zor ya da imkânsız bir hastalık yaratmaya itebilir.
Kuantum Manyetizma Şifa Sisteminden Alıntı

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

AĞZIMIZDAN ÇIKAN KELİMERİN ETKİSİ OKADAR BÜYÜK Kİ OKUYUP ÖĞRENELİM

anette inselberg ağzımızdan çıkan kelimeler

1-YAPAMAM = Tüm yapabilme imkanlarınızı kısıtladınız. Başaracak güce sahip olsanız da artık başaramazsınız.
2-OLMAZ = Olabilecek olan tüm olasılıkların önüne bir SET çektiniz. Olabilecek olasılıkları da devre dışı bırakarak bloke ettiniz. Artık ne yaparsanız ne kadar çabalarsanız çabalayın sistem devre dışı. Yapamazsınız.
3- DEĞİŞMEZ = Böyle geldi böyle gider zihniyeti. Yapacak hiçbir gücünüz de kalmadı. Hatta daha da çektiniz negatiflikleri.
4- HERŞEY ÇOK KÖTÜ = Işte tüm iyi olasılıkları ve imkanları sildiniz. Hepsi uçtu gitti.
5- GÜVENMEM = KİMSEYE ve HİÇBİR ŞEYE !!!!!!!!! Güvene dayalı tüm kapıları kapattınız. Tüm güven veren şeyler sizden uzaklaştı gitti.
6- SEVMEM = Kalp merkezi tüm sevgi iletişimine dayalı şeylere kapandı. Kalp merkezi , duygular , hisler , sevgiye dair , sevgiye dayalı olan herşeye kapandı.
7- İNANMIYORUM = Hiçbir şeyin dolduramayacağı bir boşluk oluşturdunuz.
8- ŞANSSIZIM = Talihsizlikler yakanızı bırakmaz. İşleriniz ters gider , olacak işleriniz bir anda olmaz , herşey bozulur da bozulur. Şanssızım diyerek kötü şansı da çektiniz. Yani NEGATİF ÇEKİM YASASI çalıştı.
9- HEP AYNI İNSANLAR / ARIZALAR / KÖTÜLER BENİ BULUR = Yeni insanların ve yeni işlerin hayatınıza girmesini bloke ettiniz. Yine NEGATİF ÇEKİM YASASINI çalıştırdınız.
10-HEMEN HASTALANIRIM = İşte yine kendi kendinizi hasta etmek için BAĞIŞIKLIK sisteminizi bloke ettiniz. İlaç şirketleri için potansiyel biri oldunuz.
11- KORKTUĞUM ŞEY BAŞIMA GELIR /AKLIMA GELEN BAŞIMA GELİR = Ben medyum gibiyim. Falanca zaman rüya gördüm.kötü idi. Bak işte çıktı. Korkularınızın gerçekleşmesi için onu güçlendirdiniz.
12- BIKTIM USANDIM = Olumsuz herşey sürekli olarak üstünüze üstünüze gelmeye başlayacak.
13- NEYE ELİMİ ATSAM KURUR = Bereket kapılarını kapattınız. Rızık yok.Aşk yok.Para yok.Evlilik hayatı berbat. Yolda yürürken ayakkabınızın topuğu kırılır ya da arabayla giderken kaza yaparsınız.
14- İMKANSIZ = Ben asla başaramam. Yine NEGATİF ÇEKİM YASASINI çalıştırdınız. Ne kadar çalışırsanız çalışın başarılı olamazsınız.
15- BUNU ASLA AFFETMEYECEĞIM = Geçmişe takılı kaldınız ve artık özgür değilsiniz.

Herşeyin tam tersini düşünün
Herşey çok güzel olacak.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

KAZARA KİMSEYLE TANIŞMIYORUZ. 5 ÇEŞİT KOZMİK BAĞLANTI

ANETTE inselberg tanıştığınız insanlar

 

Evren, ve yolları gizemli, kaotik ve karmaşıktır, ama her nasılsa her şey doğru yerde gibi görünüyor.

Tesadüf diye bir şey olmadığını söyleyen pek çok gerçek var. En basit şeyler bile, daha büyük bir plan bağlamında ortaya çıkar ve daha büyük bir amaca hizmet eder. Ve bunların hepsi, evrenin sihrini kullanır.

Hayat pürüzsüz değildir. Hepimizin iniş ve çıkışlarımız var, bazı yollardan geçiyoruz, bazıları diğerlerinden daha zor ve yaşamın tüm ayrıntıları, en önemsiz deneyimleri bile, anlam ve değer ile ağır. Ve Evren yolculuğumuzda bize eşlik ediyor.

Tüm yaşamımız boyunca, farklı amaçlara hizmet eden insanlarla karşılaşırız, bize birşeyler öğretirler ya da hiçbir iz bırakmadan hayatımızdan ayrılırlar. Bazıları sonsuza kadar yanımızda kalmak zorunda kalır, bazıları değildir, ama kısacası her tür insanla tanışmamızın bir sebebi var.
Hayatınızda karşılaşacağınız 5 tür kozmik bağlantı vardır:

1.Bizi uyandırmak isterler

Hayatlarımıza giren ve çok sayıda değişiklik getiren bazı insanlar var. Doğrudan ya da dolaylı olarak, varlığını hatırlatarak uyanmamızı isterler, eğer hayatımızda bazı değişiklikler yapmazsak ilerleyemeyiz. Ve Evren uyanmamız için başka yollar arar.

Bu insanlar, gizli kaldığın halde, keşfedilmemiş kalan gizli potansiyelini uyandırır.

2.Bize hatırlatanlar

Bazı insanlar hayatlarımızda sadece hedeflerimizi hatırlatmak için dururlar. Evrenin bize böyle bir şey vermesinin nedeni, yaşamdaki yolumuza odaklanmamıza yardımcı olabilir.

Bu insanlar bize kim olduğumuzu ve gerçekten ne istediğimizi hatırlatır.

3.Büyümemize yardımcı olanlar.

İnsan olarak büyümemize yardım eden insanlar var. Bize eşlik ediyorlar ve hayatımızdaki yolculuğumuzda bize rehberlik ediyorlar. Bazen bizi incitebilir veya zorlu bir maceraya sürükleyebilirler ve bu sayede bize kaybettiğimiz zamanı gösterirler. Kendi başımıza öğrenemeyeceğimiz şeyleri öğrenmemize yardımcı olurlar.

Bu insanlar büyümemiz için bizi cezbeder.

4.Bizim için yer tutanlar.

Bazı insanlar hayatımızda kısa ve önemsiz bir şekilde bulunurlar, muhtemelen onları hatırlamıyoruz bile. Bunlar metroda, caddede, bir kahvehanede tanıştığınız, daha az bağlantı kurduğumuz, daha fazla bağlantı kuramadığımız insanlardır. Amaçları sadece bizim için yer tutmaktır.

Bunlar, yolculuğunuzda sizi destekleyen yoldaşlar, ruhunuzun hayranlarının bir türü, içinizdeki iyiliği neşelendirmek için varlar!

5.Kalanlar.

Birkaç kişi, sonsuza kadar bizimle kalamayacak kadar ileriye götürecek Nadir ve bulması zor olan bizim için en değerli insanlardır. Onlar bizim yakın dostlarımız, ailemiz, kendi ruh grubumuzun tüm üyeleri ve hatta belki de ruh eşimizdir.

Bu insanlar, sizinle aynı veya en azından benzer bir görevi sürdüren ortaklardır.

Zamanı geldiğinde, Evren bizim için bir kişi gönderecektir. Varlığı bizi hoş ve güvenli hissettirir. Yapmanız gereken tek şey, onları beklerken sabırlı olmaktır, çünkü er ya da geç geleceklerdir. Ve onları bulduktan sonra sonsuza dek kalacaklardır.

Onlar sizin İkiz Aleviniz ve ruhlarınızdaki manyetik güç sizi birbirine doğru yönlendirecektir. Yapmanız gereken tek şey kalbinizi takip etmektir!

Kaynak: spritüeller

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Koruyucu Meleklerin Sizi İzlediği ve Kötülüklerden Koruduğunu Gösteren 9 İşaret

 

koruyucu melekler anette

Hayatınız melekler ya da ruhlar gibi daha yüksek varlıklardan etkileniyor mu? Bazen koruyucu bir meleğin sizin izlediğini ve koruduğunu hissedersiniz, bazen de korku, karışıklık, soğukluk ile sarılırsınız ve böyle şeylerin neden olduğunu anlayamazsınız.

Aslında, çevrede birçok ince etki vardır ve bunları tanımlamayı öğrenmelisiniz.

Koruyucu melekler aslında içgörü, barış ve bilgeliğin kişisel habercileridir. Işık ve doğru yolu bulmanıza yardımcı olmanın yanı sıra her zaman yanınızdalardır. Her ne kadar meleklerden mesajların nasıl iletileceğini öğrenmek için yıllar harcayabiliyor olsanız da, koruyucu melekler her zaman sizi koruyor ve izliyorlar. Size melek enerjisi, bilgelik ve yön verirler ve hiçbir şey yapmanız gerekmez.
Meleklerin Sizi İzlediğini Gösteren 9 İşaret

1.Melek sesleri

Melek sesi, meleklerin en belirgin işaretlerinden biri olabilir, ancak beklediğiniz gibi olmayabilir. Kafanızda bir dürtme veya fısıltı gibi görünebilir. Bunu yaşarsanız, melekten daha yüksek sesle konuşmasını istemelisiniz. Melekler sizi duyacaklardır. Ancak, hayal gücünüzün bir parçası için sesi karıştırmadığınızdan emin olmalısınız.

2.Ani sıcaklık değişimi

Ani bir sıcaklık hissederseniz, koruyucu meleğinizin size yakın olduğunun göstergesi olabilir. Boynunuzda da bir karıncalanma yaşayabilirsiniz.

3.Uhrevi görünen bir yabancı

Melekler genellikle eski hikayelerde ortak bir yabancı olarak ortaya çıkmışlardır. Bugünlerde, bu hala oluyor.

4.Bir varlık hissi

Melekler genellikle varlıklarını bariz hale getirirler. Örneğin, bir kütüphanede olduğunuzda, yardım talebinde bulunduğunuzda ve bir anda kitabın önünüzdeki raftan düştüğü zaman ortaya çıkabilir.

5.Rüyalar

Melekler, hayalinizdeki belirli bir problemin çözümünde de görünebilir. Ertesi sabah, ne yapman gerektiğinden emin olacaksın. Ayrıca daha olumlu hissedeceksiniz.

6.Farklı renklerde ışıklar

Meleklerin varlığında garip gölgeler veya ışık ışınları ortaya çıkabilir, çünkü bunlar maddi olmayan varlıklardır. Alarm için bir sebep değil, üzerinizde izledikleri bir göstergedir.

7.Gizemli görünen koku

Koruyucu melekleri ile deneyim sahibi olan insanlar, genellikle tanımlayamadıkları tuhaf bir koku olduğuna işaret ediyorlar.

8.Hava basıncında bir değişiklik

Bu sadece sıcaklık kayması olmayabilir. Havanın bir odadan dışarı çıktığını da hissedebilirsiniz.

9.Beyaz tüyler
Herkes beyaz tüyleri fark etmese de, meleklerle tanışmış olan bazı insanlar yakınlarında ki beyaz tüyler fark ettiler.

Kaynak: spritüeller

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Belki hayatınızın en çıkmaz döneminde olduğunuzu düşünebilirsiniz. Doğrudur, bazılarınız için dönüm noktasıdır!

anette inselberg karma

 

 

Belki hayatınızın en çıkmaz döneminde olduğunuzu düşünebilirsiniz. Doğrudur, bazılarınız için dönüm noktasıdır!
✍🏿 Belki aynı yastığa baş koyduğunuz insanla yol ayrımına gelmişsinizdir. Doğrudur, kaderinizdeki rolü bitmiştir!
✍🏿 Belki beraber olduğunuz insanın ihanetini öğrenmişsinizdir. Doğrudur, karma konuşmaya başlamıştır!
✍🏿Belki eski sevgilinizden haber almışsınızdır yada karşılaşmışsınızdır. Doğrudur, size bir mesajı vardır!
✍🏿 Belki sevgilinizle aylardır bir ileri bir geri giden ilişkinizde karar aşamasındasınızdır! Doğrudur, final zamanıdır!
✍🏿 Belki aylar önce okuduğunuz ama bitmemiş aşk romanının kahramanı karşınıza çıkmıştır. Doğrudur, roman bitmemiştir!
✍🏿Belki kalbinizin yeniden atmasını sağlayan aşk kapınızı çalmıştır. Doğrudur, belki kadersel eşiniz gelmiştir!
✍🏿 Belki beklemediğiniz bir borç ortaya çıkmıştır. Doğrudur, geçmişte kapatmadığınız hesap kalmıştır!
Karmik dönem başlamıştır❗️
Eski yada yeni sayfaların üzerinden tekrar tekrar geçiniz❗️
Bu süreçte olan ve olacak olan herşey
hak edişinizle ilgilidir❗️
Dilerim hepinizin en güzel ödülleri aldığı bir final olur

Kaynak: Sibel Diker

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

“Alırım ayağımın altına”

anette inselberg alırım ayağımın altına

 

Hep söylüyorum, biz çocukken midemiz bulanınca ekmek yedirirlerdi, grip “Yatınca geçer”di, başın ağrıyorsa “Çocukların başı ağrımaz” denirdi, uykun kaçıyorsa “Oyuncaklarını düşün, güzel rüyalar görürsün” şeklinde konu halledilirdi..!
Okuma yazmayı öğrenemiyorsan ya, “Tembel”din ya “Yavaştan, sağlam sağlam öğreniyor”dun..! Hüzünlü bir çocuksan “Yazar olacak herhalde” derlerdi, yerinde duramıyorsan, etrafa saldırıyorsan bir tane çakarlardı, susup otururdun..
Kanaatimce pedagojinin zirve yaptığı yıllardı o yıllar..
Çünkü sonra sonra, koşup oynadıktan sonra öksüren çocuk ‘astım başlangıcı’, okuma yazmayı zor söküyorsa ‘disleksik’, hüzünlüyse ‘depresif’, aşırı hareketliyse ‘hiperaktif’ diye nitelendirilmeye başlandı ve o sinameki yetiştirilen tipsizler şimdi büyüdüler..!
O kadar ilgi alaka sonrası ola ola ne oldular..?
Emo..!
Emo ne..?
Hani beş-altı yıldır etrafta saçlarını gözlerinin tekini kapatacak şekilde öne öne tarayan, miskin görünüşlü, asık suratlı, beti benzi atmış, sıska, dar pantolonlu, converse’li, siyah ojeli ergenler var ya..
Taksim’de kaldırımlarda filan oturuyorlar..
Aha onlar Emo…!
Emo kelimesinin emotional’dan (hissi) geldiği, bu yavruların pek bunalımlı pek güvensiz ve duygusal olduğu, topluma uyum sağlayamadıkları için böyle takıldıkları söyleniyor. Bizim zamanımızda punk vardı ya, onun gibi bir akım, ama bir halta yaramayanı..!
HERKESİN KEYFİNİ KAÇIRDIM..
Ay kıyamaam..!
Zamanında, kendi ergen yıllarımda bu akım daha dünyada yokken 10 gün emo takılmışlığım vardır..! Kafam neye bozuktu hatırlamıyorum ama o 10 gün, üstelik de yaz tatilinde, evin o köşesinden bu köşesine oflaya poflaya nemli gözlerle dolaştım..
Saçımı taramadım, denize gitmedim, sohbetlere katılmadım, tebessüm bile etmedim.. Akşamları karabasan gibi yemek masasına çöküp herkesin keyfini kaçırdım.. Bir akşamüstü, balkonda otururken annem “Ne bu surat her gün, senin derdin ne kızım aaa..” şeklinde pedagojik bir açılım yaptı..
“Sıkılıyorum… Hayat çok anlamsız..” cevabımın üzerinden sanırım birkaç saniye geçmişti ki, acı ve can havliyle bir metre havaya sıçradım.. Annem, her Türk annesinin uzmanı olduğu ‘mıncırma’ hamlesini oldukça sert ve uyarısız gerçekleştirmiş ti..
Mıncırma, malumunuz evlat artık poposuna terlikle vurulmayacak kadar büyüdüyse, ancak tekdir ile de uslanmıyor ve hakkı kötekse kullanılan, konu komşu, bitişik ev duyar ihtimaline karşı avaz avaz bağırmak yerine geçen bir terbiye şeklidir.. Tercihen bel veya bacak bölgesinden bir alan seçilir, elle kavranır ve et, 180 derece çevrilir..!Hemen ardından, daha acım ve şaşkınlığım hüküm sürerken, annem kısık sesle,yüzünü yüzüme yaklaştırarak
“Alırım ayağımın altına” diye başladı ve
“Karnın tok sırtın pek..! Aklını başına topla..! Sıkılıyorsanda git bakkala evin alışverişini yap, sonra da gel yemek kitabından bir kurabiye pişir, akşam misafir var, hadi yallah..” şeklinde bitirdi..!
ne derdim kaldı ne tasam .
/–Gülse BİRSEL

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

GÜLMEKTEN ÖLDÜM OKUYUN KESİN…Kadınlar ve Burçları…

anette inselberg kadnlar burçlar gülmek

 

Sevgili kadınlar hayatınız boyunca iki kelime etmek istemediğiniz bazı hem cinslerinizle mucizevi bir soru sayesinde saatlerce konuşabilirsiniz. “Burcun Ne???” Kadınlar birbirine bu si…hirli kelimeyi söylediği anda o sohbet akmaz, adeta çağlar…
Bugün sizlere (özellikle erkeklere) kadınların burçları hakkında bazı hayati bilgiler vericem. Sonra da çıkarın kalem, kağıtlarınızı sözlü yapıcam.
Koç: Çok bilirler, yok yok tam olmadı, herşeyi onlar bilirler.”Yardımcı olur musun”cümlesi koçun yazılımında yoktur. Koç kadını Survivor Taner gibi her maceraya tek başına dalar. Baskın karakterlidir, erkeğe sözünü geçirmek ister ama sözünü geçirdiği erkeğe de saygı duymaz. Uzaklara gitmek ister, gitti mi de fazla açılmışız diye dönmek ister. İnsanın; -Ablacım ne istiyosun Allahınsen, diyesi gelir koça. Dedikodu yapamaz, kopya çekemez, hız limiti 75 se 60 la gider, kurallara bağlıdır, yalana ve disiplinsizliğe toleransı sıfırdır, bir de söz verip yapmadınız mı terlikle kovalar vallahi. Spiritüel aleme meraklıdır, gönül rahatlığıyla yanlarında ruh çağırıbilirsiniz, içlerinde bir tavernacı yaşar, sabaha kadar birlikte eğlenebilirsiniz.
Boğa: Vee karşınızda aforizma tanrıçası, dolaylı anlatım kraliçesi boğa. Ya arkadaş bir kere de doğrudan seni seviyorum, sana çok bozuğum filan desene, varsa yoksa alıntı. Boğa kadınına; “Hayatım nereye gidiyosun?” diye sorsanız. -Nereye gideceğini bilen için tüm dünya kenara çekilir. diye cevap verir. Yahu eltime gidiyorum desene, net olsana gözünü sevdiğim. Duygusal anlamda kendini net ifade edemese de, iş hayatında ne istediğini bilen ender burçlardandır boğa. Kafasına koyduğu herşeyi yapar, yeter ki istesin ama aşık oldu mu bütün planları şaşar, hemen ev terliklerini, alt aşortmanını giyip dolma sarmaya başlar. Fakaaat, verdiği değeri sizden göremiyorsa Uçan Adam Sabri gibi Alllaaaah diye kaçın, çünkü tersi boktur caarrt diye bırakır sizi.
İkizler: İki değil 10 kadın yaşar içinde, en tekinsiz burçtur, gülüp eğlenirken Medyum Memiş gibi zumzuğu ağzınıza çakabilir. Gönlünü hoş tutan erkekleri bünyesi reddeder, onu kanırtan, sinir hastası eden adamlara aşık olur. Konuşkan ve eğlencelidir, seyahate bayılır. İkizler kadınıyla yemeğe giderseniz 3 saatten önce yemeğinizin gelmemesi garantidir. -Tavuk var mı var, -makarna var mı var -ben lüfer aliym o zaman, diye sipariş verir. Bir mekanda bir yemek geri gönderiliyorsa arkasındaki kadın muhakkak ikizler burcudur. Yaşını göstermeyen narin ve zarif bir yapıları vardır, en geç yaşlanan burç ikizlerdir. Herkese şarladıkları, içlerinde bişey tutmadıkları için yaşlanmamaları doğaldır. Ohh iyi yapıyolar valla biz tuttuk da noolduu ayynen devam.
Yengeç: Güçlü görünmeye çalışıp bunu başaramayan tek burçtur. Bir yengeçle sohbet ederken bir şeylerin ılık ılık aktığını hissedersiniz, evet evet akan beyninizdir. İlişkiler hakkında hiç durmadan 72 saat konuşabilirler. Sizi asla dinlemeyip, en iyi dinliyo taklidi yapan burçtur. Siz ne anlatırsanız anlatın kafasında tavşanlar zıplar. Kazara arayıp, yarın dünyanın sonu geliyomuş deseniz, demek o yüzden benden ayrıldı yoksa bana hayatta kıyamaz olur yorumu. Yengeç için kainattaki herşey kendisi ve sevgilisi ile ilgilidir. Tam bir sabah insanıdır yengeç, sabah 5 de bile kalksa mutlu ve neşeli uyanır. Samimi ve komiktir, insan 1 gün bile görmezse özler yengeci, duygusallığını zekası ve fırlamalığıyla kapatır. Çok eleştiriye ve ihmal edilmeye gelemez aman.
Aslan: Mor dağların prensesi gibi salınır etrafta. Göz süze süze ağzını büze büze konuşur. Lükse şaşaaya düşkündür, mümkün olsa totosunu dolarla avroyla siler. Arkadaşlarını aşırı sahiplenir, mazallah arkadaşının sevgilisini bir kızla görse, yemez içmez; “hayırdırrr canımm!” mesajıyla yetiştirir hemen. Pozitif bilimlerden hazzetmez, hangi bölümü bitirirse bitirsin, hep yanlış bölümde okuduğunu düşünür. Bıraksalar, bütün aslanlar ressam, müzisyen, reklamcı olur. Çok duyarlı ve akıllıdır ama sıkıntıya gelemez. Güvenilirdir, kesseler sırrınızı söylemez. Kendiyle o kadar meşguldür ki, dünya yanıyo deseniz koşarken hangi parfümü sıksam diye düşünür. Nerde olmaz bir adam var, git ara bul getir saçlarını yol getir psikozuyla sevgili seçer, sonra da sabırla adam olmasını bekler. En hızlı laf sokan burçtur, mermi manyağı yapar sizi dikkaat.
Başak: Gözünde hep bir melankoli vardır, tıpkı acıların kadını Bergen gibi. Huzursuzdur, rahatın en çabuk battığı burçtur. Çok belli etmese de dedikoduyu sever. Arkadaş canlısıdır. Sabırlıdır, taşı ortadan yaran bi sabrı vardır. Duygularını çok belli etmez, osuruğu kokmaz. Her zaman bir tarzı vardır, en olmadık kıyafetler başağa yakışır. Üniversitede ideal ev arakadaşıdır, titiz ve düzenlidir, tuvaleti cifler, banyoyu ovar, hayatta işten kaçmaz. Ön planda olmayı sevmeyen ender burçlardandır. Şeytan ayrıntıda değil başakta gizlidir. Detaycıdır, kurduğunuz cümleden cımbızla bir kelimeyi seçer, ondan alınacak bir anlam çıkarır, hiç zaman kaybetmeden küser, siz daha noolduğunu anlamadan arkasını dönüp gider. Küstürmeyin, huyuna gidin, düşünerek konuşun, nefesinizi tutarak cevap verin, hadi canım başınız ağrımasın.
Terazi: Rahibe Teressa ile Lady Gaga arasında bi yerdedir. Çok pis aşık olur, çok çabuk unutur. Ruh hali değişkendir, evlenip çocuk mu yapsa, albüm yapıp stadyum konserlerine mi çıksa karar veremez. Stratejiktir, insani ilişkileri kuvvetlidir. Bir günlük seyahate bile 4 bavulla gider. Terazi kadınının ruhunda fırtınalar bile kopsa suratındaki ifade hep Mona Lisa’dır. İsterse güzel yemek yapar ama isterse. Ev işine, yemeğe, ortodontiye eli yatkındır. Üşengeçtir, sevgililerini hep yakın çevresinden seçer, aşık oldu mu da kendinden geçer. Bir yerde belirsizlik varsa terazinin tansiyonu düşer. Tez canlıdır terazi, onun için herşey net olmalıdır. Aşık mısın, diil misin? Efendi misin, p*ç misin? Arkadaş mısın, sevgili misin? net ol net der. Bu burcun kadınına yapılacak en büyük iyilik onu oyalamamaktır. Çünkü oyalanırsa sizi kabak gibi oyar.
Akrep: Ne okursa okusun, sonunda hep bildiğini okur. Havalıdır, antin kuntine bayılır. Artizdir, herkesle samimi olmaz, Etme çocukla sohbet küstürürsün, silme götünü camla kestirirsin’dir hayat mottosu. Evin Ana gibi anaçtır. Hastaya şifa, dertliye deva, açlara çorba dağıtır. Bi kendine hayrı yoktur. Habire kendini eleştirir. Haset değildir ama kıskançtır. Favori içeceği diet coladır. Bazen siyah, bazen beyaz ister ama herşeyi tutkuyla ister. Uçlarda yaşar, bazen o kadar uçlarda yaşar ki telefonu çekmez. Kafası attı mı atarlanır, o anaç toprak ana birden alayına isyan inadına Bayhan’a dönüşür. O yüzden kızdırmamaya gayret edin. Bir de psişiktir ki owww, daha fikir senin aklına düşmeden, anlar hinliğini cinliğini gözünden. Parasının hesabını bilir, genellikle tek başına gezer, yalanınızı yakalarsa kafanızı tombi gibi ezer.
Yay: Allah’ın sopası yoktur, yay burcu kadını vardır. Güvenini kıranı, hevesini kaçıranı affetmez, yıl sonu elinde koçan biriken trafik polisi gibi yapıştırır cezayı. Mağrurdur burnu düşse acaba ne düştü diye eğilip bakmaz. Herşeyi analiz eder, “sen aslında öyle dedin ama başka birşey demek istedin” diye cümleye başladı mı kaçın. Sevdiği adamı mutluluktan havalara uçurur ama adam dengesizlik yaparsa tutmayı unutur. Hiçbir zaman çok zengin olamaz, ayda 1 trilyon da kazansa ay sonuna kadar saça saça bitirir. Ruh hali değişkendir, Walt Disney’den Murat Kekilli’ye dönüşebilir bir anda. Öğrenmeyi sever. Hep bir şeylere başlar; spora, latin dansına, diyete, güreşe ama sonunu getiremez. En başarılı olduğu alan işidir, kahkaha attığı zaman da baya dişidir. Yay burcu kadını vefalıdır kolay kolay kimseyi harcamaz, aptal yerine kondumu da adamın götünü keser acımaz.
Oğlak: İçinde bir Güngör Bayrak yaşar, york düşesi, buckingham kontesidir adeta. Temkinli ve kuşkucudur, siz birşey anlatırken gözlerini kısarak bakmasının sebebi budur. Oğlak kadını asildir ölçülüdür, senin benim gibi ağzından salya saçarak gülmez, insan gibi güler ve hemen toparlanır. İş hayatında dikkatlidir, kolay kolay yanlış yapmaz. Herkesle samimi olmaz, çabuk ısınıp, soğumaz ama hayatına aldığı insanları da yarı yolda bırakmaz. Bu burcun insanı genç yaşlarda kimlik bunalımına girer, sonra çıkar. Bazen insana cinnet geçirtecek kadar gerçekçidir. 10 yıl sonra seninle Toskanada ki bağımızda şarap yudumlıycaz deseniz, önce Beylikdüzündeki evin taksidini bitir de sonra içeriz şarabı diyip, tokadı çarpar. VII. Henry’nin torunu olduğu için, sinirlenince salon kadını çizgisini bozmaz, sümüğünü çeke çeke bi kenarda ağlar. Cahille sohbeti en hızlı kesen burçtur, ağlatmayın, gebertirim.
Kova: Dedikoduya bayılır gıybeti içine sokup mıncırır. İçinde hep bir dahi yaşadığını düşünür ama tarihte bir icadına rastlanmamıştır. Zekasına aşıktır, egosu yüksektir. Bu tatlı egosunun yanında bir de mütevazı olsaymış tam süper olurmuş ama olamamış kısmet. Arkadaşlarını çok sever, ne sevmesi delirir, aklını çıldırır arkadaş diye. Bağlılık sever, bağımlılıktan tiksinir. İlişkilerde erkek gibidir, yönetir, kontrol eder, müdahele eder, az daha sıksa p..pisi çıkacaktır. Düğün dansını bile erkeğin yönetmesine izin vermez, illa domine edecek. Kültürlüdür ama fazla bilgi kalbe zarar diye; müzeden çıkıp kermese, Verdi’nin operasından, Ferdi Tayfur konserine gidebilir. Magazine aşinadır, bıraksalar, 2. Sayfa programını rahatlıkla sunabilir. İnanılmaz komik ve pratiktir. Üşenmese dünyayı ele geçirir ama yatarken makyajını silmeye üşenen insan dünyayı mı ele geçirecek Allahınsen:)
Balık: İbrahim Tatlıses gibi çabuk ağlar, neye ağladığını asla bilemezsiniz. Pencere buğulansa duygulanıp ağlayabilir. Dünyada sadece kendisinin anlayabileceği esprileri vardır. Her ilişkisine, son ilişkisiymiş gibi başlar, kendini inandırır, ayrılınca da aman boşver ya zaten şizofrendi der geçer. Hayalperesttir, ama romantik salya aşık değildir, sevgilisi şiir okurken dayanamayıp adamın ağzına gülebilir. Küçük şeylerden mutlu olsa da, ota boka morali bozulabilir. Bu kadar duygusal olmasına rağmen, zorluklar karşısında inanılmaz güçlüdür. İdeal mesleği kadılıktır, asla hak yemez, estetiğe düşkündür üzerinde tarçın yoksa sahlep bile içmez. Sonda söylenecek şeyi başta söylediği için her kavgada haksız duruma düşer, sonra da bütün dünya bana karşı diye ağlaya ağlaya gözleri şişer. Geneli iyi yemek yapar, ideal eş ve anne adayıdır. Bünyeleri görücü usulü ile evlenmeye yatkındır.

Bu yazı ve “Erkekler ve Burçları” yazıları ayseninbavulu.blogspot.com a aittir…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 2 Comments »

Kabak Çekirdekleri

yıldızz kenter aanete inselberg umut çiçek düş hayal

 

Yıldız KENTER ❤
Kabak Çekirdekleri
İlkokuldaydım, birinci sınıfta.
Hiç unutmadığım bir cezaya çarptırıldım. Kara tahtanın önünde, sırtım sınıfa, yüzüm kara tahtaya dönük, ders bitimine kadar kıpırdamadan ayakta durmak. Utanıyorum, midem bulanıyor. Ölmek istiyorum. Herkesten nefret ediyorum, herkes ölsün istiyorum.
Sonra bir ara cebimdeki kabarıklığı hissediyorum:
kabak çekirdeklerim!
Bir kuruşluk kabak çekirdeği almıştım, bir tane bile yemedim. Mahmut’la (Benden bir buçuk yaş büyük ağabeyim; üçüncü sınıfa gidiyor) eve giderken yiyecektik. Evimiz taa tepede, Abidin Paşa Köşkü’nün orada.
Bahardı… Bademler açmış,
tepeye giden toprak yol bomboş. Ev yok pek. Apartman hele hiç yok. Göz alabildiğine tarla. Papatyalar, gelincikler.
Haydi be sen de!.. Ne diye ölecekmişim… Mati’ciğimle güzelim dağ yolunda çekirdek yiyerek, konuşa gülüşe eve gitmek varken!
Şimdi dönüp geriye baktığımda, hep çekirdek misali umutlar peşinde ayakta kalabildiğimi görüyorum. Öleceğimi bile bile bir çekirdek uğruna bu kadar çaba, çırpınma! Değer mi?
Birşey yap.
Met’i anımsıyorum, Sevgili Aziz Nesin’i… İçim ısınıyor yeniden.
Kalk hadi diyorum, durma koş, birşeyler yap. Yaşa… Dur diyorlar bir yandan da, koşma…
Yeter, dinlen artık. Koşma…
Öl artık! Ama çekirdeklerim bitmedi ki daha…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Kaç defa “hatalıyım, yanlış yaptım, aptalım” dedin ve bunları düzeltmek için adım attın?

ANETTE inselberg kaç defa

Sayı..
Kaç tane ağaç diktin?
Kaç tane hayvanın canını kurtardın?
Kaç tane hasta veya yardıma muhtaç çocuğa yardım ettin?
Cüzdanın her kalınlaştığında, o cüzdanı kaç kişi için incelttin?
Kaç tane ağaca, kaç tane hayvana ve kaç tane insana; canın, parçan ve onların aslında sen olduğunu anlayarak sarıldın?
Kaç tane sokak güzelleşsin de gören bir tane insan gülümsesin diye, o duvarlara resim yaptın?
Kaç defa kendine bir hediye paketinde hediye verdin ve açarken sanki sen paketlememişsin gibi sevindin?
Sokakta hiç tanımadığın kaç tane insana içtenlikle gülümsedin?
Senden yardım isteyen kaç dilenciyi terslemedin?
Kaç sabah yataktan, oflayarak kalkmadın?
Canını verebileceğin kaç insan var?
Kaç kişiye içinde gerçekten neler olduğunu, ne kadar çok canının acıdığını gösterebildin?
Kaç defa “hatalıyım, yanlış yaptım, aptalım” dedin ve bunları düzeltmek için adım attın?
Kim olduğunuzu; kaç yaşında olduğunuzu belirten o sayı belirlemez.

Meslekleriniz,

Afilli fotoğraflarınız yada paranızda belirlemez.

Ne kadar çok sevildiğiniz veya takdir edildiğinizin de önemi yok.

Ne kadar güzel ve kim olduğunuzu bu sorulara verdiğiniz sayının yüksekliği belirler. kıstas budur.
joseph erdem

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

-Yola çıkarken varmak istediğin yerde misin? Vardığın yer uydu mu sana ?

anette inselberg bisikletli kadın

 

Amerikan yüksek mahkeme yargıçlarından, şair, hekim ve hukukçu Oliver Wendell Holmes (1809-1894) son derece dalgın bir insandı.
Bir gün Washington’dan uzaklaşan bir trende kondüktör yanına gelir ve kendisine biletini sorar. Yargıç bir anda başını okumakta olduğu kitaptan kaldırır ve boş gözlerle kondüktöre bakar. Yüzünde endişe sezilmektedir. Yargıcı tanıyan kondüktör sakinleştirici bir sesle
-Sayın yargıç ben sizi tanıyorum Eğer bilet almayı unuttu iseniz lütfen üzülmeyiniz ilk durakta iner bekleme süresi içerisinde bilet alırsınız, der.
Yargıç endişeli bir ses ile cevap verir;
– Genç adam, sorun bilet değil. Kendi kendime “Neredesin” diye soruyorum. Nereye gidiyorum, bilmiyorum. Neden bu trendeyim?
—————
“Nerdesin” değil
Kendi kendine bir “Neredesin?” Sorusunu..
insana sadece vicdanı sorar;
“Sen neredesin?”
-Doğru yerde misin? Emin misin? Ruhen bulunduğun yerde misin?
-Yola çıkarken varmak istediğin yerde misin? Vardığın yer uydu mu sana ?
-Sen kendini içinde göründüğün yerde hissediyor musun? Göründüğün gibi misin?
-Bu yaptıklarını yapan “sen” misin?

Moris Levinin sayfasından alınmıştır

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »