binlerce kez şükür zamanlamam tam zamamında olmuş.. Kendim olmayı seçtiğim yaş dilimim 33 idi…Ve gerçekten zahmetliydi!:-))

1395908_10151745674164685_1154590680_n[1]
binlerce kez şükür zamanlamam tam zamamında olmuş.. Kendim olmayı seçtiğim yaş dilimim 33 idi…Ve gerçekten zahmetliydi!:-))

Önce ne istediğini bilmek gerekiyormuş. Önüne geleni ezbere yaşamak haz vermiyormuş insana. Bu hayatta başkalarına ne kadar rol yaparsan yap kendine rol yapamıyormuş insan…Kendini kabul ettirmek için verdiğin uğraşı aslında daha zahmetliymiş. Sadece kendin olmak , olduğun gibi olmak varken hayatı zorlaştıran bu çaba neden? Kendini başkalarına değil de önce kendine kabul ettirmek işin sırrı imiş..

İçinde rahat edemediğin kıyafetlerin içinde sadece içinde bulunduğun topluma kabul ettirmek demek değilmiş yaşamak… Peki ben ne olacağım diye bas bas bağıran içindeki sesi susturmak öyle kolay olmuyormuş anladım.

Dedim ya önce insanın ne istediğini bilmesi gerekiyormuş. Ben ne istediğimi anlayana kadar çok zaman geçti. Bu güne kadar kimse bana ne istiyorsun diye de sormamıştı aslında. Matemetik çalış Türkçe çalış…Derslerinde başarılı ol…Zaten hayat güzel olur dediler…Ama olmadı…

Matemetikden aldığım yıldızlı notlar hayatımda mutlu olmama yetmemişti,yetememişti. Hayatta kalmanın tek çaresi para kazanmak meslek sahibi olmak olduğunu dinleyerek büyüdük. Meslek sahibi mutsuz, depresyonda, iletişimi zayıf,hoşgörü gösteremeyen bir toplum olduk çıktık. Evlendiğinde mutlu olacaksın, çocuk olduğunda mutlu olacaksın diyerek kendimizi kandırarak geçti onca yıl…!

Mutsuz iki insandan mutlu bir evlilik olmuyormuş…! Ayrılığına şahit olduğun aşkların anlamsız savaşına tanık olmak değiştirmişti aşka yüklediğimiz anlamı.

Her ikisi de birbirinden kendi kendine beceremedikleri mutluluğu yaşatmasını istemişti. Nasıl mutlu olacağını kendisi bilmiyor iken eşinden bunu keşfetmesini beklemişti. Ama olmadı…!

Peki kendimize sorduk mu ne istediğimizi?

Ben kendime hiç sormamıştım ne istediğimi. Anladım ki sadece istediğimi sandıklarım vardı. İstediğimi sandıklarımı elde ettiğimde yaşayamadığım mutluluklar hiç gelmediğinde anladım yanlış da olduğumu.

Başkalarının isteklerini kendi istediklerim olduğunu sanarak geçmişti onca yıl. Ben hep başkası olarak yaşamıştım. O yüzden oldukça yabancıymışım kendime. İnsan başkasına ne kadar yakın olabilirdi zaten. Ben de kendime o kadar yakınmışım sonradan anladım.

Artık başkası olmak değil kendim olmalıydım. Kendimle tanışmaya karar verdim. Ama nereden başlayacaktım.”Merhaba ” diye mi başlasaydım. ” Nasılsın mı?” deseydim. Nasıl konuşsaydım kendimle önce bilemedim. Bugüne kadar hiç başkalarına konuştuğum gibi kibar konuşmamıştım kendimle. Hep suçlamış başkalarını daha değerli görmüştüm.

Zaten kendini değerli görmek kendini sevmek kibir değil miydi(!) Bize böyle öğretilmemiş miydi?

Başkalarının yanlışlarını hatalarını kabullenmiş, affetmiş,hoş görmüş ama kendimi hesapsızca ve acımasızca öylesine yargılamıştım ki…! Artık zihnim ve bedenim bana dur demişti. Dur artık…Dur ve kendin ol…!

Bu güne kadar konuştuğum bir tarz bir şekil vardı. Yeni tarzım nasıl olmalıydı acaba?

Genelde başkalarını anlamaya çalışarak konuşuyordum zihnimle. Kendimi anlamaya çalışmak hep ikinci sıradaydı. İnsanları anlarsam, daha yakından tanırsam her şeye hakim olmam daha kolay olacaktı… Herkes gibi ben de hakim olamadım elbette…! Çektiği acılar garantici ve tetikte yapıyordu insanı belki de.

Sonrası kocaman bir teslimiyet..!

Hayatın savurduğu her olayda kendimi aradım ben. Kendimi tanımakla tekrar başladım hayata. En baştan taa baştan.

Fark etmeyi seçtim. Sevgiyi seçtim. Bugüne kadar sevmeyi unuttuğum kendimi sevmeyi seçtim.

Ayten Tekeci

Yorum bırakın