Beslenme ile ilgili küçük tavsiyeler – Uzun Yaşamanın Sırları Kitabı – Cem Şen
Beslenme ile ilgili küçük tavsiyeler
# Aşırı yemekten uzak durun. Taocular herhangi bir uğraşta bedenin en fazla %75-80 zorlanması gerektiğine inanırlar. Bu nedenle doymaya başladığınızda, karnınızı tıka basa doldurmadan önce yemek yemeyi bırakın. Eğer karnınızı tıka basa doldurursanız, midenizde yediklerinizi hazmetmek için yeterli yer kalmaz.
# Yavaş yiyin. Uzak doğudaki bir çok tapınakta yemek yerken konuşulmaz ve dikkatin tamamı yenen yemeğe verilir. Elbette şehir yaşamında sizin aynı şeyi yapmanız gerekmiyor ancak mutlaka yemeğinizi yavaş ve sakin bir şekilde yiyin.
# Yediklerinizi, ağzınızda sıvı bir hale gelinceye kadar iyice çiğneyin. Hazmın ilk aşamasının ağzınızda başladığını unutmayın. Yediklerinizin tükürüğünüzle iyice karışıp, iyice öğütülmeleri gerekir. Bu nedenle besinleri uzun süre çiğnemeye özen gosterin. Besinleri ağzınızda uzun süre çiğnediğinizde onların kokularını ve tadlarını daha rahat alabilirsiniz. Bu da, besinlerin kendi tatlarına uygun olarak organlarınızı daha etkili bir şekilde beslemenize yardımcı olur.
# Uzun yaşayan insanların bir özelliği de tutumlu ve ılımlı olanlarıdır. Yaptığınız her eylemde mutlaka tutumluluk ve ılımlılık ilkelerine özen gösterin. Aynı ilkeleri mutlaka beslenmede de kullanın. Aynı şekilde yediğiniz ve içtiğiniz besinlerin aşırı soğuk ya da aşırı sıcak olmamalarına dikkat edin. Her iki aşırılık da bedeninize zarar verir.
# Yalnızca taze besinlerle beslenin. John Hopkins Üniversitesi’nden Dr. McCullum şöyle demektedir: “Eğer bir besin bozulup çürümüyorsa onu tüketmeyin ama onları bozulup çürümeden önce tüketin.” Bu, içinde kimyasal olan ya da işlenmiş hiç-bir besinin tüketilmemesi gerektiği anlamına gelmektedir. Batılı beslenmenin büyük bir kısmını pişmiş ve işlemden geçmiş besinler oluşturduğu için orijinal enzimlerden yoksundurlar. Bu durumda da bu enzimlerin büyük bir çoğunluğu pankreas tarafından karşılanması gerektiği için bu organ aşırı çalışıp şiş-mektedir. Bu nedenle de batılı insanın pankreası, bütün canlıların pankreası ile karşılaştırıldığında beden ağırlığı ile göreceli olarak en ağır pankreastır. Orantılandığında bir insanın pankreası bir ineğin pankreasının iki katı ağırlığındadır. Aşırı pişmiş ya da işlenmiş besinler, bedenin enzim depolarını tüketerek bu tür bir soruna neden olmaktadırlar. Bedendeki enzimlerin azalması da erken yaşlanma ve erken ölümler ile her tür tüketici hastalığın nedenini oluşturmaktadırlar.
# Eğer mümkünse, yaşadığınız doğal çevreye yakın olan yerlerde yetişmiş besinleri tüketmeye özen gösterin. Doğadaki her şey yaşadığı doğal çevre tarafından biçimlenir. Bu nedenle tükettiğiniz besin, yaşadığınız mekanın ne kadar yakınlarında yetişirse enerjisi bedeninize o kadar uygun olur.
# Beslenmenizde dengeli olun. Her şeyden az az yiyin. Besinler ve zihinsel hastalıklar arasında inanılmaz bir bağ vardır ve pek çok(belki de bütün) zihinsel hastalıkların temel nedeni beslenmedeki hatalardır. Beyin, beden ağırlığının %2.5’lik bir bölümünü oluştururancak kan şekerinin %25’ini kullanır. Beyin, diğer organlar gibi kandaki şeker seviyesi azaldığında yağ ya da diğer glikoz kaynaklarını kullanamaz. Zihinsel rahatsızlıkların ilk belirtisi ise glukoz eksikliğine bağlı olarak beynin duygusal denetimini yitirmesidir. Yağı, beslenmeden çıkarmak çok hatalıdır çünkü yağ en iyi besin kaynaklarından bir tanesidir. Beynin güçlenmesi için yeterli miktarda yağa ihtiyaç vardır. Araştırmalar yağın az tüketilmesi ve hiç tüketilmemesinin ciddi kronik zihinsel rahatsızlıklara neden olduğunu ortaya koymaktadır. Dr. Watson,kendi hastalarında var olan depresyon, panik ataklar, klostrofobi gibi son derece ciddi zihinsel ve psikolojik hastalıkların %80’ini, yalnızca beslenmedeki düzenlemelerle tedavi edilebilmiştir.
# Tüm hayatta olduğu gibi beslenmede de ritm ve zamanlama çok önemlidir. Taocu felsefe, her şeyin bir ritmi olduğunu ve bu ritm içinde zamanlamanın son derece önemli olduğunu söylemektedir.Başarı ile başarısızlığı belirleyen şey, çoğu zaman girişilen eylemin ritmi ve bu ritm içindeki hareketin zamanlamasıdır. Örneğin belli bir meyvenin olgunlaşmasının belli bir ritmi vardır. Şeftali ağacı tüm kış boyunca enerjisini korur. Ardından bahar geldiğinde çiçeklenir ve yaz mevsiminin sıcaklığı ile birlikte yavaş yavaş meyve vermeye başlar. Bu, şeftali ağacının ritmidir. Eğer bu ağacın ritmine aldırmayarak,46 Uzun Yaşamın Sırları meyveleri ilkbaharda toplayıp yemeye kalkarsanız meyve henüz olgunlaşmamış olur. Aynı şekilde eğer şeftaliyi tüketmek için sonbaharı beklerseniz o zaman da meyveler dallarından kopup çürürler. Meyvelerin dallarından ne erken ne de geç, tam zamanında toplanması ve tüketilmesi gerekir. Aynı şekilde insan bedeninin de günlük bir ritmi vardır. Örneğin gece yarısından sonra 11 ile 3 saatleri arası, karaciğerin dinlendiği saattir. Eğer bu saatte uyanık olursanız karaciğeriniz dinlenemez ve buna bağlı olarak ruhunuz ve sinir sisteminiz gergin bir hâl alır ve kanınız zayıflar. Bu nedenle bu saatlerde mutlaka uykuda olmanız gerekir. Tıpkı bunun gibi beslenmenin de bir ritmi olmalıdır. Her gün üç öğün yemek yemeye ve mümkünse yemeklerinizi her gün aynı saatte yemeye özen gösterin. Düzen ve ritm, bedeninizi güçlendirip enerjinizi artıracaktır.Pek çok aile çocuklarındaki değişimlerin kaynağını bulmakta zorlanırlar; çünkü çoğu aile çocuklarını yetiştirirken belli bir ritmi takip etmeye dikkat etmezler. Eğer çocuğunuz her gün aynı şeyleri yaklaşık aynı düzende yaparsa herhangi bir sorun çıktığı anda bu sorunun kaynağını saptamanız ve onu düzeltmeniz çok kolay bir hâl alır. Aynı şeyi bedeniniz için de kullanın ve hem günlük yaşamınızda hem de beslenmenizde belli bir ritme özen gösterin. Yine bu kural uyarınca yalnızca mevsiminde yetişmiş besinleri yiyin ve sera besinlerinden ya da konserve besinlerden uzak durun.
• Serin ve soğuk besinler, yaşamsal organları sakinleştirir. Yaz aylarında ve ateş ya da hipertansiyon gibi durumlarda bu şekilde beslenilmesi tavsiye edilir.
• Ilık ve sıcak besinler, organları uyarır ve bedende ısı yaratırlar. Kış aylarında ve aynı zamanda anemi, soğuk algınlığı ve bitkinlik gibi durumlarda bu tür besinlerin tüketilmesi tavsiye , edilir.
# Tadı doğal olarak “tatlımsı” olan besinler, durağanlaşmış enerjiyi harekete geçirir, dolaşımı güçlendirir, yaşamsal enerjiyi besler ve midenin uyumlu hale gelmesini sağlar.
# Tadı doğal olarak “acımsı” olan besinler, beden sistemlerinizin kurumasına yardımcı olur, aşırı nemi dengeler ve bağırsakları temizler.# Tadı doğal olarak “ekşimsi” olan besinler, sindirim sistemini sağlamlaştırır, ishali durdurur ve kalınbağırsak sorunlarının çözümüne yardımcı olur.
# Tadı doğal olarak “tuzlu” olan besinler, dokuların yumuşak ve nemli kalmasına ve bağırsak hareketlerine yardımcı olur.
• Tadı doğal olarak “keskin” olan besinler (soğan, pırasa gibi)bedende biriken toksinlerin atılmasına ve nötralize edilmesine yardımcı olur.









Yorum bırakın