Astral Seyahat…

Birazdan bahsedeceğimiz şeyler aslında astral seyahat olarak tanımlanan olguya çok yakın; ancak bilimsel olarak açıklaması bir çeşit halüsinasyon olduğu yönünde.

astral seyahat

Geçtiğimiz günlerde, bilimsel olarak açıklanamadığı için gizemini koruyan vücut dışı deneyimler ile ilgili ilk kez patolojik olmayan, kendi kendine ortaya çıkmış, vücut dışı bir deneyimin bilimsel analizi yapıldı.

Beyin aktivitelerini kan akışıyla gösteren fMRI teknolojisini kullanan Ottawa Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, istediği zaman beden dışı deneyimler yaşayabildiğini iddia eden bir kadının beynini ayrıntılı olarak incelediler. Çalışma üzerine kaydedilenler şöyle:

“Kadın, kendisini havada asılı kalıp çevirdiğini ve yuvarladığını görebiliyordu. Arada bir kendisini yukarıdan izlediğini bildirdi. Fakat bununla birlikte kendi bedeninin aslında hareketsiz bir vaziyette olduğunun da bilincindeydi.”

Kulağa çılgınca ve imkansız geliyor öyle değil mi? Fakat araştırmacılara göre deneyimi sırasında kadının beyninde, söylediklerini destekleyebilecek bazı değişimler gerçekten de yaşanmış:

“fMRI taramalarına göre,  görsel alandan sorumlu beyin zarında çok büyük oranda deaktivasyon gözlenirken; sol taraftaki kinestetik görüntü kısmında aktivasyon görüldü. Bu durumda, kişi bedeni hareketsizken, zihninde beden hareketlerini tasvir edebiliyor. Beynin bu parçası dünyayla iletişimimizi mümkün kılıyor ve vücudumuza sürekli olarak dünyayla olan ilişkimizin nasıl olduğunu hissettiriyor.”

Başka bir deyişle, beyin taramaları deneğin deneyiminin olağan dışı olamadığını, bunu gerçekten yaşamış olabileceğini gösteriyor. Fakat başta da söylediğimiz gibi, bu bir astral seyahat değil. Bu nörolojik mekanizmalar tarafından ortaya çıkabilen bir tip halüsinasyon şeklinde tanımlanıyor.

Ekran Resmi 2014-05-13 01.00.41&

Fotoğrafta gördüğünüz beyin tarama görüntülerinin nörolojik olarak tanımları şöyle;

  • Etkileşimler genel olarak beynin sol lobunda gerçekleşiyor. Sol beyin; bütünleyici motor bölgesi (F), supramarginal gyrus (D,F) ve posterior, superior, temporal gyrus bu etkileşimlerde rol oynuyor. Son iki görüntüdeki temporal ve parietal lobun fonksiyonlarının üst üste binmesi, beden dışı deneyimin sonucu.
  • Deneyim sırasında beyincikte (B,D,E) de etkinleşme gözleniyor. Bu da, deneğin vücut dışında hareket deneyimleriyle uyuşuyor.
  • Sol, orta ve superior orbital frontal gyri (A,C,D,E) bölgeleri aktifleşmiş halde ve bu bölgeler hareket görüntülemekle ilgili bölgeler olduğu için deneğin iddialarıyla örtüşüyor.

Bu olguların kesinlik kazanabilmesi için beden dışı deneyimleri olduğunu iddia eden diğer bireyler üzerinde de bu tip deneylerin yapılması gerekli. Araştırmacılara göre buna benzer raporlanmamış bir çok vaka olabilir.

alıntı

”Hepimizin yaşamı, bizden önce yaşamış ve halen yaşamakta olan milyonlarca insanın, ortak emeğinin ürünüdür.”

1395908_10151745674164685_1154590680_n[1]

 

”Hepimizin yaşamı, bizden önce yaşamış ve halen yaşamakta olan milyonlarca insanın, ortak emeğinin ürünüdür.”

Tüm bunları düşünüp de, insanın ”tek başına var olabilecek ölçüde güçlü ve önemli” olduğu sonucuna varılması mümkün mü?

Bize katkıda bulunan tüm insanların, bize hizmet eden eşyaların, doğanın farkına varmamız, bu koskoca evrende yalnız ve çaresiz değil, muhteşem bütünün parçaları olduğumuzu gösteriyor.

Bütünün parçası olmak, bize sorumluluklar da getiriyor elbet!

Bütünü korumanın,

Canlı ve cansız hiçbir şeye zarar vermemenin,

Yaşama katkıda bulunmanın,

Ve onu güzelleştirmenin sorumluluğunu!

Birisine verdiğimiz zararın, aslında kendimize zarar vermek olduğu bilincini de kazandırıyor bize!

İnsan olmak da zaten, bu bilince sahip olmak demek, değil mi?”

Doç.Dr.Şafak Nakajima

USTA VE KAHVE FİNCANI …

Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.
Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;

“Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.
Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!
Kekeleyerek: “Nasıl? Anlayamadım?” diyebildi yaşlı kadın.

“Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:
“Yeter! Lütfen dur artık!” diye bağırmak zorunda kaldım.
Ama usta sadece gülümsedi ve; “Daha değil!” diye cevapladı beni.

“Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:
“Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!”
Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:
“Henüz değil!”

“Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek”
Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:
“Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!”
“Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve “Daha değil!” diyordu.

“Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.
“Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.
“Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!” dedim. Onun cevabı ise aynıydı: “Henüz değil!”

“Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. “Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!” diye bağırdım.
Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı. “Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!” diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine “Daha değil!” diyordu. Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.

“Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:
“Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?”
Ona “Evet” dedim.

Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve “Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.”
“Evet bu sensin!” dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.

Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin.
Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.
Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.
Boyamasaydım,hayatında renk olmayacaktı.
Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.
Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde.”

Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:
“Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!
Bana zarar vereceğini düşündüm.
Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim.
Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum.
Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim…
Teşekkür ederim.”

Usta fincanı, yaratıcı insanı şekillendirir. Yeter ki acıdaki hikmeti görelim.
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş demesini bir öğrenebilsek…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »