İlk Kahvaltıda Denene:)))

Alıntı: revista  sabares do dol

Elma İşe Yaramıyor:(((

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz…!

935589_247893408682748_1991287312_n[1]

Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz…!
Bugün varım yarın birden yok olurum.
Dokunma bana, kapanmamış yaralarla doluyum.
Canımı acıtma, bir yarada sen açma..!
Sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun tutuşursun.
İsteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum.
Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum..
Anlama beni, ben kendimi bilirim, ben böyle mutluyum..
Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum..
Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına..
Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki..!
Vazgeçemezsin tutkun olurum.
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni.
Tüm tutkularım ve gücümün arkasında; Hala minik bir çocuğum. Büyütemezsen ; Kaybolurum…!
Rabindranath TAGORE

Duymakta çabuk, kızmakta ve cevap vermekte yavaş olun…

1625588_452292728231021_924836553_n[1]

Duymakta çabuk, kızmakta ve cevap vermekte yavaş olun…

Yahya – 1:19

Mekanı Temizlemek

Başınıza gelmiştir; bazı mekanlara girdiğinizde sebepsiz bir huzur, içeriden yükselen bir neşe gelir doldurur içinizi… Ve bir gülümseme yayılır yüzünüze “burayı sevdim!” dersiniz… Sebebini gündelik zevklerinizle açıklamak mümkün olmaz bazen, sadece “seversiniz”…

ev Bazı kapılardan içeri adım attığınızda ise bir sıkıntı yükselir içinizde, karanlık bir duygu; sebebini tam çözemediğiniz. “Perdeler kapalı ondan mı acaba…” ya da “duvarların renginden olsa gerek…” gibi mantıklı yanıtlar arar zihniniz amma ve lakin doyurucu bir cevap bulamaz… Birinci durumda sorun yok :)  biz ikinciye bakalım… Aslında ne perdelerin örtülü olmasıdır sorun, ne duvarın rengi ne de kapının gıcırtısı… Bir mekana girdiğimizde bedenimizle birlikte ruhumuz da ortamla iletişim kurmaya başlar. Beden-zihin ikilisinin kavrayamadığı bazı frekansları ruh düzlemimizden algılarız. Bu da kısaca mekanın “enerjisidir”.

Bir alanda yaşanmış tüm olaylar, bir çeşit enerji temizliği yapılmadığı sürece orada asılı kalır. İyi enerjiler kadar negatif enerjiler için de durum böyledir. Feng Shui’yi mimari dekorasyon yönergelerinden ziyade bir yaşam tarzı olarak benimsemiş olan Japonlar, bir evin enerjisini anlamak için içeriye bir kedi ya da küçük bir oğlan çocuğu salarlar. Kedi huysuzlanıyorsa enerjisel bir sıkışma var demektir. Yine kedinin gidip kıvrılmayı seçtiği noktaya Feng Shui uzmanları, evin en rahat koltuğunu ya da yatak odası ise yatağı yerleştirirler. Feng Shui ayrı ve çook keyifli başka bir yazı konusu. İyisi mi biz basitçe yeni bir mekan edindiğimizde (ev-iş yeri vb) ilk etapta nasıl temizleyebileceğimize bakalım:

*Otlardan faydalanmak: En kolay erişilebilir olanı adaçayı olmak üzere üzerlik tohumlarını bir tavada tütsülemek. Adaçayı dalını bir tütsülüğe takarak ve ucundan yine bir tütsü gibi yakarak boş evin her köşesinde dolaştırın. Özellikle kapalı köşeler oluşturan kapı arkaları gibi yerlerde bir kaç saniye duraklayın. Adaçayının mis gibi dumanı birikmiş tüm negatif enerjileri yok edecektir. Kapı girişlerine kuru sarmısak asmak da negatif enerjiyi uzak tutmak için kullanılan çok eski bir yöntemdir (hem böylelikle vampir de giremez :)  )

 

adaçayı *Doğal Taşlardan faydalanmak: Kuvars çeşitleri ve özellikle Ametist bu iş için biçilmiş kaftandır. Dağ Kristali, Pembe Kuvars (Rose-Gül Kuvars) diğer kuvarslar gibi negatif enerji emicidir. Ancak enerjiyi üzerlerinde biriktirdiklerinden zaman içinde temizliklerinin yapılması gerekir (akan su altında tutarak veya toprağa gömüp bekleterek). Yine bir kuvars çeşidi olan Ametist ise negatif enerjiyi pozitife dönüştürme gücüne sahip olduğundan temizliğe ihtiyaç duymaz. Çok ağır negatif olaylara maruz kalmadıkça aylarca hatta yıllarca temizlenmeden bulundurulabilir. Bu yüzden mekanlar için daha çok tavsiye ve tercih edilen bir taştır. Yoğun pozitif enerjisi ile mekana güzellik sağlar, üstelik ortamdaki radyasyonu da emer.

ametist *Sesle arındırmak: Tibet Çanağı denilen tahta çubuklu metal çanaklar doğuda mekanları sesle arındırmak için kullanılır. Bunlardan bir tane edinebilirseniz (internetten bulabilirsiniz, hem de Tibet’li sanatçılara destekte bulunmuş olursunuz) ses tınıları ayarlı bu çanakla bir kez ses çıkararak (çanağı alttan tutarak, çubuğu çanağa orta şiddette bir kez vurarak) mekanın titreşimini düzenlemiş oluyorsunuz. Her oda için yapılmalıdır. Bu tür kullanım için piyasadan başka ürünler de bulabilirsiniz. Bazı klasik eserler ve Relax müzikler çalmak da mekanın titreşim düzeyini arttırır.

tibetbowl *Bitkilerden faydalanmak: Uzun süre yeşil yapraklı kalan canlı bitkiler mekanın titreşim düzeyini arttırır. Kaktüs gibi bitkilerinse yerleştirilmelerine dikkat etmek gerekir. Yapma çiçekler ve ölü (kurutulmuş) bitkilerden yaşam alanlarında uzak durmak gerekir.

janet_craig_hchw *Kendi enerjinizle mekanı temizlemek: Evinizde mümkün olduğunca huzurlu ortamlar yaratarak, eski ve gereksiz eşyaları tasnif ederek ya da elden çıkararak, pozitif enerjili insanları ağırlayarak, neşeli huzurlu vakitler inşa ederek evinizin titreşim düzeyini yüksek tutmanız mümkün, üstelik en keyiflisi de bu ;)

Mia♥

*Yazı ilk kez dekorasyonperisi.com/mekani-temizlemek/ adresinde yayımlanmıştır. Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilerek kullanılabilir ;)

Mia’nın Bahçesi sayfasından alınmıştır…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

Şifacılar genel olarak şu özelliklere sahiptir;

• Şifacı duygusal olmalıdır ve bir o kadar da duygularını kontrol edebilmelidir. Duygular bir insanın, diğer insanla ve evrenle kurduğu en iyi iletişim yollarından biridir. Ama kontrolsüz bir… duygu seli, geri dönüşü olmayan zararlar verebilir. Bu yüzden şifacı gerektiğinde soğukkanlı kalabilmeli, öfkesine ve endişelerine hâkim olabilmelidir. Yoksa kişiye şifa getirmek yerine, panik ve kaosla daha çok sorun getirebilir.
• Şifacı hassas olmalıdır. Hassaslık ve duyarlılık, sezgiselliğin bir ölçüsü ve gözleme dayalı algının, naifliğini vermektedir. Haliyle bir şifacı ne kadar hassas olursa, dengesizlikleri ve sorunları algılaması da o denli kolay olur. Buradaki hassaslık, sorundan etkilenme değil, sorunu tespit etme açısından önemlidir.
• Şifacı güçlü bir empati yeteneğine sahip olmalıdır. Bu sayede hastanın sorununu, daha hasta sözünü etmeden hissedebilir hatta bunun da ötesine geçerek teşhis edebilir. Bu pozisyondaki bir empati yeteneği, normal empatinin ötesinde psişik bir algılayıştan öte gelmektedir.
• Şifacı güler yüzlü ve pozitif olmalıdır. Çünkü dengesizlikler negatif duyguların çakralarda ve auralarda yarattığı tıkanmalar sebebiyle oluşmaktadır. Haliyle güler yüzlü olmak, o negatifi polarize edecek pozitif enerjiyi sağlar ve bu da şifanın ilk basamağıdır. Bu neşeli hal, şifacıdan çıkıp, hastaya nüfus edecek ve şifalanma süreci hızlı bir başlangıç yapacaktır.
• Şifacı esnek olmalıdır. Çünkü hastalık ve hastalanma süreci karmaşık bir süreçtir. Aynı anda birçok faktör olabileceği gibi hastalığa tek bir faktörde sebep verebilir. Bu yüzden tek ihtimal üzerinde durmak, şifalanma sürecini baltayabilir. Şifacı aynı anda birçok olasılığı hissedebilmeli ve en yüksek olanı üzerinde durmalıdır. Bununla beraber farklı ihtimallerin olabileceğini ve “kesin” diye bir tabirin olmadığını bilmelidir.
• Şifacı sabırlı ve metanetli olmalıdır. Çünkü bazen “ölüm” de bir şifalanmadır. Haliyle bir şifalanma süreci, uzun sürebileceği gibi ölümle de bitebilir. Her koşulda sabırlı ve metanetli olunması gerekmektedir.
• Şifacı iyi bir dinleyici ve güçlü bir iletişim kabiliyetine sahip olmalıdır. Zira iletişim ve dinleme teşhis ve tedavi için çok önemlidir.
• Şifacıların çok büyük bir yüreğe sahip olmaları gerekir. Şifanın temeli sevgi olduğundan her insanı, ırk, dil, din, görünüş gözetmeksizin sevmeli ve sahiplenmelidirler. Bu yüzden evrensel sevgiye yakındırlar.
alıntı

Fil’in Üstünde…14/02/2014…Günün Fotosu…

Hakkı Ceylan

Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz…!

images[6]

Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz…! Bugün varım yarın birden yok olurum.
Dokunma bana, kapanmamış yaralarla doluyum.
Canımı acıtma, bir yarada sen açma..!
Sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun tutuşursun.
İsteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum.
Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum..
Anlama beni, ben kendimi bilirim, ben böyle mutluyum..
Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum..
Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına..
Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki..!
Vazgeçemezsin tutkun olurum.
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni.
Tüm tutkularım ve gücümün arkasında; Hala minik bir çocuğum. Büyütemezsen ; Kaybolurum…!
Rabindranath TAGORE