
Kafkas’lı Prof Dr..Sultanov’dan öneriler.. Haftada 1 gün sabah kalktıktan gece yatana kadar sadece süt ve süt ürünleri tüketilir.Haftada bir gün de sadece meyve yenir.4 ayda bir de mide dinlendirilir.Midenizi dinlendirmeye karar verdiğiniz günün sabahı,şu uygulamalar yapılmalıdır. Aç karnına, bir bardağa dörtte bir ölçüde su koyuyorsunuz. Bu suyun içine de 20-30 gram kadar İngiliz tuzu (eczanelerde satılan magnezyum tuzu) veya yerini tutacak benzer bir tuz atıyorsunuz. Sonra bunu iyice karıştırıp bir defada içiyorsunuz. Üstüne de, akşamdan kaynatıp oda sıcaklığında tuttuğunuz suyu yudumluyorsunuz. Bu su, midenizin bulanmaması için bir tedbir sadece.
İki saat sonra bağırsaklarınız boşalacaktır. Bunun arkasından, bir bardak yoğurda bir tatlı kaşığı bal karıştırıp yemeniz gerekiyor. Bütün gün sadece üç-dört defa ballı yoğurt, biraz yulaf arpası, üç-dört adet elma ve bir-iki şişe de maden suyu içilecek.Deneyin ne kadar faydalı olduğunu hemen göreceksiniz. Kafkasların yemekle ilgili sırları .. Kafkasya’da yaşayan insanlar, sofraya kesinlikle doymak için oturmuyorlar. Çünkü doymak, hele aşırı yemek insan sağlığının baş düşmanı. Sadece fazla kilo olarak geri dönmekle kalmıyor, ayrıca organları daha fazla çalıştırarak yıpratıyor ve cinsel performansı da düşürüyor. Ancak, sağlıklı beslenmek kadar önemli olan bir başka husus ise sağlıklı düşünmek. Pozitif düşünün ve gülümseyin.
Kafkaslar’da, 100 yaşının üzerinde olup da hálá dinçliğini koruyan kadın ve erkeklerin, atasözü gibi dillerinden düşürmedikleri bir laf var. Ne zaman kendilerine, ‘Bu zindeliğinizi neye borçlusunuz’ diye sorsanız aynı cevabı alırsınız: – Öncelikle ‘garingula’ olmamaya borçluyuz. Sizin anlayacağınız bir şekilde ifade etmek gerekirse, midemizin kölesi olmayız. Arkasından da, yine atasözü gibi konuşarak şunları ilave edeceklerdir: – Bak sana nasihatimiz olsun. Çok yemek adamı az yemekten de alıkoyar. Fazla tamah baş yarar. Yani, fazla yemek, açgözlülük başa bela getirir. Eğer bizim yaşımıza kadar yaşamak ve genç kalmak istersen bu sözlerimizi hiç aklından çıkarma. Kahvaltıyı tek başına yap, Öğle yemeğini dostunla ye, Akşam yemeğini ise düşmanına ikram et.
‘Her kim ki çok yaşamak ve genç kalmak istiyor, öğle ve akşam yemeklerinden yarı aç kalkmalıdır. Kendisini ‘garingula’ya bırakan uzun yaşayamaz Sofradan kalkarken gözü yemekte kalmalıdır. Bu da uzun yaşamanın ve genç kalmanın sırlarından biridir.’ Prof. Sultanov ve diğer bilimadamlarının yaptığı araştırmalar, ölçülü ve akılcı beslenmenin insan ömrünü en az yüzde 25-40 oranında uzattığını koyuyor ortaya. Çünkü, fazla yemek demek, vücudun daha fazla çalışması demektir. Bu durumda, insan organizması, ölçüsünde yenilen yemekten alınan enerjiyi, fazladan yenen kısım için harcar. Herkes kendi tecrübesinden bilecektir zaten: Fazla yemek yedikten sonra insan yorgun düşer. Arkasından da uyku bastırır. Bütün bunlar, organların hırpalandığının somut göstergeleridir. Bu da, yaşlanmayı çabuklaştırır. Dolayısıyla, fazla yemek yemek, fayda değil, zarar getirir. Çok yemek, fazla kilo anlamına da geliyor artık. Son yıllarda yapılan araştırmalar, ağırlık standartlarını yüzde 10 oranında aşan insanlarda, ölüm oranının da yüzde 10 oranında arttığını gösteriyor. Yüzde 30 aşırı kilo ise bu durumda yüzde 30 fazladan ölüm riski anlamına geliyor. Burada standart olarak şunlar söylenebilir: Boyu 1.80 olan bir erkeğin kilosu 80 kg’yi geçmemelidir. Kadında ise boy ile kilo arasındaki denge, 10 kilo daha eksik olmalıdır. Unutmayın ki, bunlar üst sınırlar. Aşırı şişmanlık, sadece kalp-damar hastalıklarına değil, aynı zamanda şeker, zatürre, grip ve mide-bağırsak sistemi hastalıklarına ve hormon dengesizliğine de neden olur. Bir başka önemli nokta ise şişman insanların seks gücünün şişmanlıkları oranında azaldığı gerçeğidir.
Ertuğrul Akbay’ın ” Yaş 75 Yolun Yarısı ” Kitabından Alıntıdır

Kendime hayretle, hayal kırıklığıyla, hoşnutlukla bakıyorum. Kederliyim, bunalımdayım, coşkuluyum.
Ben bunların hepsiyim aynı anda, ama toplayıp da sonucunu bulamam.
Nihai değer veya değersizliği belirleme yeteneğine sahip değilim; kendim ve hayatım hakkında hiçbir yargım yok.
Tamamen emin olduğum hiçbir şey yok. Hiçbir şey hakkında hiçbir kesin kanaatim yok.
Yalnızca doğduğumu, varolduğumu biliyorum ve bana öyle geliyor ki bir şekilde taşınıp getirilmişim buraya.
Bilmediğim bir şeyin temeli üzerinde yaşıyorum.”
CARL GUSTAV JUNG

Hayatın yollarında kendimizle tekrar tekrar, binbir kılıkta karşılaşırız…”
Carl Gustav Jung