Samuray’ın Bilgeliği

Bir zamanlar, Uzakdoğu’da büyük bir savaşçı yaşardı. Artık yaşlanan bu samuray, vaktini gençlere manevi dersler vererek geçiriyordu. İlerlemiş yaşına rağmen, insanlar onu kimsenin mağlup edemediğine inanıyordu…

 

Bir gün, yaşlı samurayın kasabasına, vicdansızlığıyla tanınan bir savaşçı geldi. Adam, rakibini kışkırtma teknikleriyle tanınıyordu. Değişmez şekilde, kışkırttığı ve kızdırdığı rakibine ilk hareketi yaptırır, sonra da en küçük bir hatayı affetmeden adeta bir rüzgar hızıyla karşı hücuma geçerek, mücadeleyi kazanırdı. Bu genç ve sabırsız savaşçı, hiç kimseye yenilmemişti. Samurayın adını duyarak buraya gelmişti ve onu da yenerek şöhretini büyütmeyi amaçlıyordu. Bütün öğrencileri böyle bir müsabakaya karşı çıktıysa da, yaşlı savaşçı onun kavga davetini kabul etti. Herkes, kasaba meydanında toplandı. Genç savaşçı rakibine hakaretler yağdırmaya başladı. Ona doğru taşlar attı, yüzüne tükürdü, akla gelebilecek her türlü aşağılamada bulundu. Yaşlı savaşçının, atalarına bile dil uzattı. Onu kızdırıp ilk hareketi yaptırmak için, saatlerce uğraştı. Fakat, yaşlı adam hep sessiz ve hareketsiz kaldı.
İkindiye geldiğinde durum değişmişti. Artık yorgun düşmüş, kibri kırılmış aceleci savaşçı, dayanamayıp müsabaka meydanını terk etti. Öğrencileri, hocalarının bu kadar hakarete karşı tek kelime etmemesiyle hayal kırıklığına uğramışlardı. Dayanamayıp sordular:
“Böylesi bir aşağılamaya nasıl dayanabildiniz? Neden kaybedeceğinizi bilseniz de kılıcınızı kullanmadınız? Onun yerine, hepimizi utandırarak korkaklığı seçtiniz?
“Yaşlı samuray sükunetle şöyle dedi:
“Birisi size bir hediye getirse ve siz de kabul etmezseniz, o hediye kime ait olur?”
,
“Hediyeyi vermeye çalışana” diye cevap verdi öğrencilerden birisi.
“Aynı şey kıskançlık, öfke ve hakaretler için de geçerlidir” diyerek, son noktayı koydu samuray.
“Eğer kabul edilmezlerse, onlar taşıyana ait olmaya devam ederler.”

alıntı

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . 5 Comments »

Takdir ettiğiniz ve sevdiğiniz insanları onurlandırmakta cimri olmayın!!!

New York’ta yasayan bir öğretmen, lise son sınıfındaki öğrencilerinin “diğer insanlardan farklı özelliklerini” vurgulayarak onurlandırmaya karar vermiştir.
California Del Mar’dan Helice Bridges tarafından geliştirilmiş süreci kullanarak, her bir öğrencisini teker teker tahtaya kaldırdı.

 

İlk önce öğrencilere sınıf ve kendisi için ne kadar özel olduklarını belirtti. Sonra her birine üzerinde altın harflerle “Siz çok önemlisiniz” yazılı birer mavi kurdele verdi.
Daha sonra kabul görmenin toplum üzerinde ne gibi etkileri olacağını anlayabilmek amacıyla sınıfına bir proje yaptırmaya karar verdi. Her bir öğrencisine üçer tane daha kurdele verip, onlardan bu töreni gerçek dünyada devam ettirmelerini istedi. Öğrenciler, daha sonra sonuçları takip edecek, kimin kimi onurlandırdığını tespit edecek ve bir hafta boyunca sınıfa bilgi vereceklerdi.
Çocuklardan biri, gelecekteki kariyer çalışmaları için kendisine yardımcı olan yakınlarındaki bir şirketin üst düzey görevlisini onurlandırmış, adamın yakasına mavi kurdeleyi iliştirmişti.
Ardından, iki tane daha kurdele vermiş ve;
– Sınıfça bu konuda bir projemiz var. Sizden onurlandırmanız için birini bulmanızı istiyoruz. Onurlandırdığınız insanlara ekstra kurdele de verin. Böylece onlarda bu projenin devam etmesi için başkalarını bulabilirler. Daha sonra, lütfen bana ne olduğu konusunda bilgi verin, diye rica etti.
O gün üst yönetici, suratsız biri olarak bilinen patronunun yanına gitmeye karar verdi. Patronun odasına girdi ve “iş dünyasında bir deha olduğundan ötürü” onu takdir edip örnek aldığını söyledi. Bu mavi kurdele’yi yakasına takması için izin verip vermeyeceğini sordu?
Şaşkına dönen patron;
– Tabi ki, şeklinde cevap verdi.
Yönetici de mavi kurdele’yi, patronun tam kalbinin üstüne, ceketine iliştirdi. Ekstra kurdeleyi verirken de;
– Bana bir iyilik yapar mısınız?… Siz de  bu kurdeleyi onurlandırmak istediğiniz birine verir misiniz?… Bunu bana veren çocuk, okulda bir proje yaptıklarını söyledi. Bu kabul görme töreninin devam etmesi gerekiyormuş. Böylece bunun, insanları nasıl etkilediğini belirleyeceklermiş…, dedi.
O gece patron evine geldiğinde, on dört yaşındaki oğlunun yanına oturdu.
– Bugün inanılmaz bir şey oldu, dedi. Ofisteydim. Üst düzey yöneticilerimden biri içeri geldi, bana hayran olduğunu söyleyip, iş dünyasında bu kadar başarılı olduğum için göğsüme bu kurdeleyi iliştirdi… Bir hayal etmeye çalış… Benim bir dahi olduğumu düşünüyor. “Siz çok önemlisiniz” yazılı bu kurdeleyi tam göğsümün üstüne taktı. Bana ekstra bir kurdele verdi ve onurlandıracak başka birini bulmamı istedi.

Arabayla eve gelirken, bu mavi kurdeleyle kimi onurlandırabileceğimi düşündüm ve aklıma sen geldin…

Ben “seni” onurlandırmak istiyorum. Günlerim aşırı yorucu geçiyor. Eve gelince sana pek ilgi gösteremiyorum. Bazen derslerden aldığın notları beğenmeyince veya odanı toparlamayınca sana bağırıp çağırıyorum… Oysa bu gece bir şekilde buraya oturup, sana benim için ne kadar farklı ve özel olduğunu söylemek istedim. Annen gibi sen de benim hayatımdaki en önemli insansın. Sen mükemmel bir çocuksun. Seni seviyorum, diye devam etti…
Şaşkına dönen çocuk simdi ağlamaya başlamıştı. Bütün vücudu titriyordu… Başını kaldırdı, gözleri yaş içinde olarak babasına baktı, ve:
– Yarın intihar edecektim baba, dedi… Baba, ben senin…çünkü ben senin… beni hiç sevmediğini… beni hiç önemsemediğini düşünüyordum… Ama artık her şey çok farklı. Sen baba şu an… oğlunun hayatını kurtardın!…

***

Takdir ettiğiniz ve sevdiğiniz insanları onurlandırmakta cimri olmayın!!!

Dünyanın 7 Gerçeği…

Fotoğraf

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »