Hiç sevemem dediğim nice şeyi, an geldi, ya yapar buldum kendimi, ya yapılası.

Hiç sevemem dediğim nice şeyi, an geldi, ya yapar buldum kendimi, ya yapılası. Bazan artık sevdiğimi fark ettim o güne dek sevmem dediğim nice şeyleri. Sınırlarımın geliştiğini fark ettim. Şartların her zaman da benim sınırlarımla dengede olamayacağını ve sevmediklerimin altında da sevilebilir bir yan olduğunu fark ettim.
Daha gidilecek yol uzun. Yolda çukur da bol, tümsek de bol. Düzlük alan ise duraksadığınca…
Şefkatte olabilmek, elimden geldiğince, yol boyunca.

Dalia MAYA
26/11/2013

İnsan Bu Hayatta İç Açıcı Olmalı…

İnsan Bu Hayatta İç Açıcı Olmalı…

Anette İnselberg

Beni Yıkama Bana Yıkanmayı Öğret…Günün Fotosu… 26/11/2013

Bakmak ve görmek, ikisi farklı şeyler… :)

Juan, motosikleti ile Meksika sınırına gelir. Arkasındaki iki büyük çantayı gören sınır polisi şüphelenir ve içinde ne olduğunu sorar. Juan, “Yalnızca kum” diye yanıt verince polis, “Aç bakalım çantaları” der. Juan çantaları açar, polis didik didik kontrol etmesine rağmen kumdan başka birşey bulamaz çantada!
Bununla yetinmeyen polis, gece yarısına kadar kumu her tür tahlilden geçirtir ancak saf kumdan başka birşey yoktur! Polis, çantalarını Juan’a geri verir ve sınırdan geçmesine izin verir.
Ertesi gün Juan motosikletinin arkasında iki büyük çantayla tekrar sınırda belirir. Polis Juan’ı gene durdurur, didik didik arar, birşey bulamaz ve Juan’ı serbest bırakmak zorunda kalır. Bu olay, polis emekli olana dek yıllarca devam eder!
Bir gün emekli polis Meksika’da bir barda otururken Juan’ın içeri girdiğini görür ve derhal yakasına yapışır;
“Senin yıllardır birşeyler kaçırdığından eminim. Çıldıracağım . Geceleri uyku uyuyamıyordum senin yüzünden. Lütfen anlat banane kaçırdığını. Aramızda kalacağından emin olabilirsin.” Juan gülümseyerek yanıtlar: “Motosiklet”

Hepimizin iyi başlangıçları, iyi devamları ve iyi sonuçları olsun…

Hint Tanrıları içinde benim kanım en çok Ganeşa’ya içim ısındığından size onun hakkında daha çok bilgi vermek istiyorum.

Ganeşa başlangıçların efendisi, engellerin kaldırıcısı ve iyi şansın Tanrısı. O yüzden bir işe başlamadan önce Ganeşa’dan yardım istenir.

Ganeşa’nın büyük fil kafası aklı ve iradeyi, elindeki balta arzuların yarattığı acıyı ve ıstırapları yok etmeyi, diğer elinde tuttuğu kamçı insanın Tanrı’ya bağlanmasını, karnının büyüklüğü insan hayatındaki tüm acıları sevgiyle yutup sindirebileceğini, üzerine bindiği fare cehaleti ve egoyu temsil eder

(Ganeşa’nın ufacık bir fare üzerinde gitmesi aklın ve bilginin ışığının, ego ve cehalet karşısında üstün geleceğini ifade eder).

Büyük kulakları; bütün insanların dualarını duyabileceğini, öne doğru bakan üçüncü eli kutsamayı ve koruyuculuğu ifade eder.

Yani anlayacağınız ben bu Ganeşa’dan çok etkilendim ve heykelini, magnetini, tişörtünü yani hangi formda hediyelik objesi yapılmışsa hepsini bir bir toparlayıp aldım. Hepimizin iyi başlangıçları, iyi devamları ve iyi sonuçları olmasını dileyerek de yazıma dahil ettim…

Anette İnselberg

Hiç kimseye kendini kanıtlamak zorunda değilsin… Hiç kimsede sana kendini kanıtlamak zorunda değil.

Hiç kimseye kendini kanıtlamak zorunda değilsin.
Hiç kimsede sana kendini kanıtlamak zorunda değil.
Kurduğun cümlelerdeki kelimeleri iyi seçte karşındakinden ağır bir tepki geldiğinde ” ben ona bişey dememiştim ki ” gibi ağlanıp sızlanm…a…
Ve sen sana söylüyorum.
Yürüyeceksen ” o ne der, bu ne der ” diye düşünmekten vazgeç.
Bas ve yürü.
Yürümeyeceksende, ” ben aslında onu düşünüyorum, onun iyiliği için yürümüyorum ” gibilerinden ne kendini ne de başkalarını zan altında bırakma.
Çıktığın bu yolda seni tökezletmek için umulmadık girişimler göreceksin. Gerek yakınların gerek kırk kat yabancılar ” ama aslında öyle, aslında böyle ” gibi gibi gibi bir sürü toplum bilinci safsatası ile sana saldıracaklar.
TAKILMA VE BİR AN BİLE DURAKSAMA.
Eğer senin önüne geçiyorsa yıkılması gerektiği ve kendini senden küçük hissedip, senin yükselmeni istemediği içindir.
YIK VE GEÇ
EĞER DURMAYI SEÇERSENDE, ARTIK YÜRÜYEMEYECEK HALE GELİP BİR GÖZÜNÜ TOPRAĞA DİKTİĞİNDE ” Çok denedim ama OLmadı ” deme sakın.
Evet çok denedin ama her seferinde ilk engelde vaz geçtin !!!
SEÇİM SENİN.
Ya kendi hayatını yaşarsın yada, onun bunun öğretileri ile dolu ASLINDA BOŞ BİR HAYATI.
Şimdi kalk ve hayallerinin peşinden koşmaya başla !!!-alıntı-

Dostunu Severken Ölçülü Sev… Belki Bir Gün Düşmanın Olabilir…

Doğuştan Çatlaklar İçin Krem Yok Maalesef…

Madem Burada Ölcez, Sana Bir Şey İtiraf Etmeliyim…

Bazen; Fırtınalar İyi Gelir İnsana… Tekneni Biraz Yıpratır Ama Güvertende Hiç Pislik Kalmaz…

Soğuk Kalpten Sıcak Söz Çıkmaz…

OSHO-KISKANÇLIK NEDİR VE NEDEN BU KADAR CAN ACITIR?

Kıskançlık karşılaştırmadır. Bize karşılaştırma öğretilmiştir; karşılaştırmaya, her zaman karşılaştırmaya koşullanmışızdır. Başka birinin daha iyi bir evi vardır, başka birinin daha güzel bir vücudu vardır, başka birinin daha fazla parası vardır, başka birinin de daha karizmatik bir kişiliği vardır. Karşılaştırırsan, kendini her geçenle karşılaş…tırırsan, sonuç büyük bir kıskançlık olacaktır; bu, karşılaştırma için koşullanmanın bir yan ürünüdür.
Böyle yapmazsan, kıyaslamayı bırakırsan, kıskançlık yok olur. O zaman sadece kendi olduğunu, başka biri olmadığını ve buna ihtiyaç olmadığını bilirsin. Kendini ağaçlarla karşılaştırmaman iyi, yoksa çok kıskanırdın: neden yeşil olmadığını düşünebilirdin. Tanrı’nın çiçeklere karşı değil, sana karşı acımasız davrandığını düşünebilirdin. Kendini kuşlarla, nehirlerle, dağlarla karşılaştırmaman daha iyi; yoksa acı çekerdin. Kendini sadece insanlarla karşılaştırırsın çünkü sadece insanlarla karşılaştırma yapmaya koşullanmışsındır; kendini tavus kuşları veya papağanlarla karşılaştırmazsın. Yoksa gitgide kıskançlığın artardı: kıskançlıkla o kadar dolu olurdun ki, yaşamayı hiç beceremezdin.
Karşılaştırma çok aptalca bir tutumdur çünkü her insan benzersiz ve kıyaslanamazdır. Bu anlayış senin içine yerleştiğinde kıskançlık yok olur. Herkes benzersiz ve kıyaslanamazdır. Sen sadece kendinsin: şimdiye kadar kimse senin gibi olmamıştır ve bundan sonra da hiç kimse senin gibi olmayacaktır. Başka biri gibi olmana da ihtiyaç yoktur.
Tanrı sadece orijinalleri yaratır; kopyalara inanmaz.
Bir grup tavuk bahçede dolaşırken çitin üstünden bir futbol topu gelerek ortalarına inmiş. Horoz topun yanına gitmiş, iyice incelemiş ve tavuklara seslenmiş: “Şikayet etmiyorum kızlar ama yan komşuda becerdikleri işe bakın.”
Yan komşuda büyük işler olmaktadır: çimenler daha yeşil, güller daha pembedir. Herkes çok mutlu görünmektedir―senin kendinden başka herkes. Sen devamlı karşılaştırmaktasındır. Aynı şey başkaları için de geçerlidir, onlar da karşılaştırmaktadırlar. Belki onlar da senin bahçendeki çimenlerin daha yeşil olduğunu―her zaman uzaktan daha yeşil görünür―daha güzel bir karın olduğunu düşünüyorlardır… Sense bıkmışsındır, bu kadın tarafından nasıl tuzağa düşürülebildiğine inanamamakta, ondan nasıl kurtulacağını da bilmemektesindir―oysa komşun böyle güzel bir karın olduğu için seni kıskanıyor olabilir! Sen de onu kıskanıyor olabilirsin… Herkes diğerlerini kıskanmaktadır. Kıskançlık nedeniyle büyük bir cehennem yaratırız ve kıskançlık nedeniyle çok acımasız oluruz.
Yaşlı bir çiftçi üzüntüyle selden sonra etraftaki yıkıntılara bakıyormuş. Bir komşusu, “Hiram!” diye bağırmış. “Domuzlarının hepsi telef oldu.”
“Ya Thompson’ın domuzları?” diye sormuş çiftçi. Komşusu, “Onlar da gitti,” diye cevap vermiş. Çiftçi, “Ya Larsen’inkiler?” demiş. Komşusu, “Evet,” demiş. Çiftçi, “Oh!” demiş. “Durum düşündüğüm kadar kötü değilmiş.”
Eğer herkes sefalet içindeyse, kendini iyi hissedersin; eğer herkes kaybediyorsa, kendini iyi hissedersin. Eğer herkes mutlu ve başarılıysa, bu çok acıdır.
Ama en başka “diğeri fikri” aklına nasıl giriyor? Tekrar hatırlatayım: çünkü içindeki özsuyun akmasına izin vermedin; kendi mutluluğunun büyümesine izin vermedin, varlığının tomurcuklanmasına izin vermedin. Bu yüzden için boş olduğu için, herkesin dışına bakarsın çünkü sadece dışarısı görülebilir.
Kendi için bilirsin ve başkalarının da dışını bilirsin: bu, kıskançlık yaratır. Onlar da senin dışını, kendilerinin de içini bilmektedir: bu, kıskançlık yaratır. Başka hiç kimse senin içini bilmez. Orada hiçbir şey olmadığını, değersiz olduğunu bilirsin. Ve diğerleri dışarıda çok mutlu görünmektedir. Gülümsemeleri sahte olabilir ama sen bunu bilemezsin. Belki kalpleri de gülümsemektedir. Kendi gülümsemenin sahte olduğunu bilirsin çünkü kalbin hiç de gülümsememekte, ağlamaktadır.
Kendi içini bilirsin ve sadece sen bilirsin, başka kimse değil. Herkesin de dışını bilirsin ve insanlar dışlarını güzelleştirmişlerdir.
Dıştakiler gösteriş içindir ve çok aldatıcıdır.
Eski bir Sufi hikâyesi vardır:
Bir adam çok acı çekiyormuş ve her gün Tanrı’ya dua edip, “Neden ben? Başka herkes çok mutlu görünüyor, ben neden böyle acı çekiyorum?” diyormuş. Bir gün büyük bir umutsuzlukla Tanrı’ya dua etmiş: “Bana başka herhangi birinin acısını verebilirsin, onu kabul etmeye hazırım ama benim acımı al. Artık dayanamıyorum.”
O gece güzel bir rüya görmüş―güzel ve çok açıklayıcı. O gece rüyasında Tanrı’nın gökyüzünde görünüp herkese, “Bütün acılarınızı tapınağa getirin,” dediğini görmüş. Herkes kendi acısından bıkmış durumdaymış―aslında herkes hayatının bir döneminde, “Herhangi birinin acısını kabul etmeye hazırım ama benimki al; benimki çok fazla, dayanılmaz,” diyormuş.
Böylece herkes kendi acılarını torbalara doldurmuş, tapınağa gitmiş ve herkes çok mutlu görünüyormuş; artık dualarının kabul olduğunu düşünüyorlarmış. Bizim adam da tapınağa koşmuş.
Tanrı, “Torbalarınızı duvar kenarına koyun,” demiş. Bütün torbalar duvar kenarına konmuş ve Tanrı, “Şimdi seçebilirsiniz,” demiş. “Herkes istediği torbayı alabilir.”
Ve en şaşırtıcı şey şuymuş: bu her zaman dua eden adam, başka herkesten önce kendi torbasını seçebilmek için yanına koşmuş! Ama çok şaşırmış çünkü herkes kendi torbasına koşuyor ve tekrar onu seçmekten mutlu görünüyormuş. Ne oluyormuş? İlk defa olarak herkes başkalarının sefaletlerini, başkalarının acılarını görüyormuş―onların torbaları da büyükmüş, hatta daha da büyükmüş!
Ve ikinci sorun şuydu ki, insan kendi acılarına alışıyordu. Şimdi başka birininkini seçmek―torbada ne tür acılar olduğunu kim bilebilirdi? Uğraşmak niye?  En azından kendi acılarını tanırsın, onlara alışmışsındır, katlanılabilirler. Yıllarca onlara katlanmışsındır―niye bilinmeyeni seçesin?
Herkes evine mutlu bir şekilde dönmüş. Hiçbir şey değişmemiş, aynı acıları geri götürüyorlarmış ama herkes kendi torbasını alabildiği için mutluymuş ve gülümsüyormuş.
Ertesi sabah Tanrı’ya dua etmiş ve, “Dua için teşekkür ederim,” demiş. “Bir daha asla böyle bir şey istemeyeceğim. Sen bana her ne verdiysen iyidir, benim için iyi olmalı ki bana verdin.”
Kıskançlık yüzünden sürekli acı içindesin, başkalarına karşı acımasız oluyorsun. Kıskançlık yüzünden sahte olmaya başlarsın çünkü -mış gibi yapmaya başlıyorsun. Sahip olmadığın şeylere sahipmişsin gibi, sahip olamayacağın, senin için doğal olmayan şeylere sahipmişsin gibi davranmaya başlarsın. Gitgide daha yapay hale gelirsin. Başkalarını taklit ederek, başkalarıyla rekabet ederek başka ne yapabilirsin? Eğer birisi bir şeye sahipse ve sen değilsen, sahip olma olasılığın da yoksa, tek yol onun için ucuz bir yedek bulmaktır.
Bu yaz Jim ve Nancy Smith’in Avrupa’da çok iyi zaman geçirdiklerini duydum. Her yere gitmişler ve her şeyi yapmışlar. Paris’e, Roma’ya ve daha bir çok yere gitmişler. Ama eve dönmek ve gümrükten geçmek çok utandırıcı olmuş. Gümrük memurlarını bilirsin, bütün kişisel eşyalarını nasıl didiklerler. Bir çantayı açmışlar ve içinden üç peruk, ipek iç çamaşırları, parfüm, saç boyası vs. çıkarmışlar… Gerçekten utanç verici. Üstelik bu Jim’in çantasıymış!
Sadece kendi çantana bak ve orada pek çok yapay, sahte şey bulacaksın―ne için? Neden doğal ve kendiliğinden olamıyorsun?―kıskançlık yüzünden.
Kıskanç adam cehennemde yaşar. Karşılaştırmayı bırakırsan, kıskançlık yok olur, acımasızlık yok olur, sahtelik yok olur. ama onu ancak içsel hazinelerini büyütmeye başlarsan bırakabilirsin; başka yolu yoktur.
Büyü, gitgide daha özgün bir insan haline gel. Kendini sev ve Tanrı’nın seni yaratış şekline saygı duy. O zaman cennetin kapıları senin için hemen açılacaktır. Her zaman açıktırlar ama sen onlara bakmamışsındır.OSHO-BİLGELİK KİTABİ

Eğer Bulunduğun Yerden Memnun Değilsen, DEĞİŞTİR… Sonuçta Bir Ağaç Değilsin…