Son Olarak, Şunu Da Unutma; Sen Neleri Atlatmadın Ki?..

Fotoğraf

“Bedenini değil, yüreğini çırılçıplak bırakıp sarılabilir misin ruhuma?..

“Bedenini değil, yüreğini çırılçıplak bırakıp sarılabilir misin ruhuma?

Sözcüklere hiç sığınmadan, sen benden ben senden bir şey beklemeden; her şey olarak… Bana beni ne kadar sevdiğini söyleme, hissederim ben. “Benden bir şey beklemeden sadece ben olduğum için sevebilir misin?. Ben senden bir şey istemeden, beklemeden seni seviyorum. İstediğin gibi olmadığımda da beni sarabilecek misin? Sevebilecek misin? Yalanı değil, gerçeği yaşamayı seçiyorum.”

Aret Vartanyan

Kendini içinde özgür tut ve koru.

Kendini içinde özgür tut ve koru.
Tepkisel olmaktan vazgeç! Dünyaya tepki vermek, onun kurbanı olmak demektir. Dünyadan ‘beklentisi’ olanlar çoktan kaybettiler. En büyük sır; dünyanın seni geliştirmek üzere, hizmetinde olduğunu bilmektir ve ister olaylar ister koşullar olsun, yaşadığın her şeyin senin yolculuğun için yiyecek, besin ve itici güç olduğunun farkına varmaktır.
ışık

usta önünde dönen çanağa arada sırada “püf!” diye üfleyerek zamanla testiyi çatlatacak olan bazı küçük hava kabarcıklarını patlatıp giderir…

Vaktiyle testi ve çanak-çömlek imal edilen kasabalardan birinde, uzun yıllar bu meslekte çalışan bir çırak, kalfa olup artık kendi başına bir dükkan açmayı arzu eder olmuş. Ne yazık ki her defasında ustası ona:

– Sen, demiş, daha bu işin püf noktasını bilmiyorsun, biraz daha emek vermen gerekiyor.

Ustanın bu sonu gelmez nasihatlerinden sıkılan kalfa, artık dayanamaz ve gidip bir dükkan açar. Açar açmasına da yeni dükkanında güzel güzel yaptığı testiler, küpler, vazolar, sürahiler onca titizliğe ve emeğe rağmen orasından burasından yarılmaya, yer yer çatlamaya başlar. Kalfa bir türlü bu çatlamaların önüne geçemez. Nihayet ustasına gider ve durumu anlatır. Usta,

– Sana demedim mi evladım; sen bu işin püf noktasını henüz öğrenmedin. Bu sanatın bir püf noktası vardır.

Usta bunun üzerine tezgaha bir miktar çamur koyar ve,

– Haydi, der, geç bakalım tezgahın başına da bir testi çıkar. Ben de sana püf noktasını göstereyim.

Eski çırak ayağıyla merdaneyi döndürüp çamura şekil vermeye başladığında usta önünde dönen çanağa arada sırada “püf!” diye üfleyerek zamanla testiyi çatlatacak olan bazı küçük hava kabarcıklarını patlatıp giderir. Böylece çırak da bu sanatın püf denilen noktasını öğrenmiş olur.

Her sanatın incelik gereken nazik kısmına da o günden sonra püf noktası denilmeye başlanır.

Alıntı