Kaç Yaşında Olduğunu Unut Ve Yaşa…

Ne zamanki duyularımızı dengeleyeceğiz; o zaman kendimiz için büyük bir adım atmış olacağız…

Ne zamanki;

nefretle- affetmeyi
öfkeyle- sakinliği
takıntıyla- tevekkül halini
acıyla- mutluluğu
ihanetle-sadakati

pişmanlıkla-telafi etmeyi
kararsızlıkla- doğru karar vermeyi
kıskançlıkla-kendine güveni dengeleme başlayacağız. O zaman kendimiz için büyük bir adım atmış olacağız…

Anette İnselberg

Bahar Eğlencemiz… Gördüğün İlk 3 Kelime 2014 Yazında Senin Olsun…

Ferhat Diye Bir Herife Kız İsmiyle Yazıyorum Ne Desem Yapıyo Lavuk…

Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır …

 

Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır …

Halil Cibran

“…Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:

“…Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına.

Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır.

Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana…”

Ataol Behramoğlu

Şiir kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

Bir İnsanı Nasıl Tanırız?

image00[1]

Şu birbirini yeni tanıyan insanların kullandığı beylik cümlelerin hastasıyım:

Kaç yaşındasın ?

Nerede çalışıyorsun ?

Kaç kardeşsin ?

Evlendin mi?

Kaç çocuğun var?

Nerede yaşıyorsun?

Nerede okudun ? böyle böyle devam eder işte…

Bense esas şu soruları sormak isterim…

Unutamadığın kim var?

Pişmanlıkların neler?

Şu anda istediğin işi mi yapıyorsun?

Mutlu musun?

Yüreğinle mi, mantığınla mı hareket edersin?

Seni en mutlu eden üç anı nedir?

Nelere öfkelenirsin?

Nerede yaşamak isterdin?

İçinde kalan şey nedir?

Değiştirebilecek olsan hayatında neyi değiştirirdin?

Birini hayatına almaya hazır mısın?

Yalnız kalmaktan hoşlanır mısın?

Karşındakine özen gösterir misin?

Takıntılı mısın?

Ama yyooo biz etiketleri o kadar severiz ki, iş, para, mevki, nerede oturduğu, ne kadar kazandığı o kadar önemlidir ki, esas olanı gözden kaçırırız. Ruhunu yani… Daha doğrusu ruhundaki fırtınaları… Halbuki bizi esas etkileyecek yer orası değil midir?Artık şu yüzeyselliği bırakıp, ruhlara giriş yapmaya ne dersiniz? Sağlıcakla, –

Ne Yapıyorsan Sadece Onu Yap…

“Bir Zen Öğretmeni beş öğrencisinin bisikletleriyle pazardan geldiğini görmüş. Öğrenciler bisikletlerinden indiğinde, öğretmen sormuş:
“Niçin bisiklete biniyorsunuz?”
Öğrencilerden ilki “Bisiklet, bu patates çuvalını taşıyor. Onları sırtımda taşımak zorunda kalmadığıma memnunum!” diye yanıtlamış.
Öğretmen övgüyle “Akıllı çocuksun. Yaşlandığında benim gibi kambu…r yürümeyeceksin.” demiş.
İkinci öğrenci ” Yoldan aşağı inerken yanından geçtiğim ağaçları ve kırları izlemeyi seviyorum” yanıtını vermiş.
Öğretmen “Gözlerin açık ve dünyayı görüyorsun” diyerek onu da övmüş.
Üçüncü öğrencinin yanıtı “Bisikletime bindiğimde “nam myoho renge kyo” nakaratını tekrarlamak beni hoşnut ediyor” olmuş.
Öğretmen ona da övgü dolu sözlerle ” Zihnin yepyeni bir tekerlek gibi kolaylıkla akıp gidecek” demiş.
Dördüncü öğrencinin yanıtı “Bisikletimi sürerken, tüm varlıklarla ahenk içinde olurum” olmuş. Öğretmen menunlukla ” Fenalık ve zarara yol açmaktan kaçınmanın altın yolunda ilerliyorsun” demiş.
Beşinci öğrenci “Ben bisiklet sürmek için bisiklete biniyorum” diye yanıtlamış aynı soruyu. Öğretmen beşinci öğrenciye doğru gitmiş, ayaklarının dibine oturmuş ve “Senin talebenim” demiş.”

İNSANI DÜZELTİNCE DÜNYA DÜZELECEKTİ…

çocuk akşam eve gelen babasına koşarak baba bugün seninle oyun oynamak istiyorum diyor baba o kadar yorgun ki bir süre dinlenip öyle oynamak istiyor…
o sırada gözü masada duran dünya haritasına rast geliyor haritayı masadan alıp ufak parçlara bölüyor sen bu parçaları birleştir.bitince oynayalım diyor çocuk hemen parçaları birleştiriyor babasına dönüp…..
bitti diyor baba şaşkın nasıl yaptın bu kadar çabuk diyor çocuk…..
babacığım dünya haritasının arkasında İNSAN resmi vardı İNSANI DÜZELTİNCE dünya düzeldi diyor……
evet işte şifre buydu……İNSANI DÜZELTİNCE dünya düzelecekti…….
çocuklarınıza,sevdiklerinize,dostlarınıza zaman ayırın…..