Taptuk Emre güzel saz çalarmış ve Yunus ona sazı için bağlanmış. Yunus uzun süre tekkeye hizmet etmiş, sonunda bıkmış ve kaçmış. Yolda erenlerden yedi kişiye rastlamış, yoldaş olmuşlar.
Her akşam erenlerden biri içinden geçirdiği bir ermiş adına Tanrıya dua ediyor hemen bir sofra geliyormuş ortaya. Sıra Yunus’a geldiği akşam o da demiş ki: – Yarabbi, bunlar hangi kulun adına dua ettil…erse, ben de onun adına yalvarıyorum sana, ne olur utandırma beni!.. Yunus’un duası biter bitmez, iki sofra birden gelmiş.
Erenler şaşırıp sormuşlar: – Ey Yunus, kimin adına dua ettin? Yunus bu soruya şu yanıtı vermiş: – Önce siz söyleyin. Erenler hep bir ağızdan demişler ki: – Taptuk’un dervişlerinden Yunus diye biri var, biz onun adına dua ettik. Yunus bunu duyar duymaz hiçbir şey söylemeden dergâha geri dönmüş ve Taptuk Emre’nin karısı Anabacı’ya sığınmış: – Anabacı, dergâhtan kaçmakla büyük bir kusur işledim.
Şimdi pişman olup geri döndüm. Ne olur şeyhime söyleyin; beni affetsin!.. Anabacı demiş ki: – Yarın sabah tekkenin eşiğine yat. Taptuk abdest almak için dışarı çıkarken ayağı sana takılır. Gözleri iyi görmediği için bana: “Kim bu eşikte yatan?” diye sorar ben de “Yunus”, derim. “Hangi Yunus?” derse çekil git, başka bir tekke ara kendine, başının çaresine bak. Ama bizim “Yunus mu?” derse anla ki gönlünden çıkarmamış, hala seviyor seni.
O zaman kapan ayaklarına, “Bağışla suçumu” de. Yunus, Anabacı’nın dediğini yapıp, kapının eşiğine yatmış, ertesi sabah olan olmuş. Ayağı Yunus’a takılanTaptuk, Anabacı’ya sormuş: – Kim bu eşikte yatan? Anabacı cevap vermiş: – Yunus. -Bizim Yunus mu?
Bunun üzerine Yunus, Taptuk’un ayaklarına kapanmış ve sevincinden ağlamış