İki Gezgin Melek

İki gezgin melek, geceyi geçirmek için oldukça varlıklı bir ailenin evinin kapısını çalmışlar.
Aile, pek kaba bir üslupla, meleklere yatacak yer olarak koca malikhanenin konuk odalarından birini vermek yerine, soğuk bodrumundaki küçük bir köşeyi göstermiş.

Melekler buz gibi odanın soğuk ve sert zemininde kendilerine yatacak bir yer hazırlamaya çalışırken, yaşlı melek duvarda bir delik görmüş ve kalkıp deliği onarmaya girişmiş. Genç melek, yaşlı meleğe bu hareketinin nedenini sorunca, yaşlı melek hafifçe gülümsemiş:
– Her şey, her zaman, göründüğü gibi değildir…
Sabah malikhaneden ayrılan melekler, gece bastırınca bir kez daha kalacak yer bulmak umuduyla, bu defa çok fakir bir çiftçi ailesinin kapısını çalmışlar. Son derece misafirperver olan fakir  karı koca, sofralarında ne var ne yoksa meleklerle paylaştıktan sonra, onlara rahatça uyumaları için kendi yataklarını vererek yanlarından ayrılmışlar.
Sabah güneş doğduğunda, melekler zavallı karı kocayı gözyaşları içinde bulmuşlar: yegane geçim kaynakları olan tek inek de tarlalarının ortasında cansız yatmaktaymış.
Genç melek bu sefer iyice öfkelenerek yaşlı meleğe isyan etmiş:
– Bunun olmasına nasıl izin verebildin? O varlıklı kaba adamın her şeyi vardı ama sen kalktın ona yine de yardım ettin. Bu iyi yürekli fakir ailenin ise o tek inekten başka hiçbir şeyleri yoktu; buna rağmen onu bile paylaşmaya gönüllü oldular. Ama sen o ineği de yitirmelerine izin verdin!
Bunun üzerine yaşlı melek, genç meleğe dönerek şu cevabı vermiş:
– Her şey, her zaman, göründüğü gibi değildir. O zengin malikânenin bodrumunda kaldığımız gece, duvardaki deliğin dibinde külçe külçe altın saklı olduğunu fark ettim. Malikânenin sahibi bu kadar açgözlü olduğu için ve kendisine verilmiş şans sayesinde edindiği zenginliğin bir parçasını bile paylaşmaya yanaşmadığı için, ben de o deliği öyle bir kapatıp mühürledim ki artık arayıp bulsa da açamaz.
Ve devam etmiş:
– Sonra, dün gece biz çiftçi ailesinin yatağında uyurken, ölüm meleğinin o çiftçinin karısını almaya geldiğini gördüm. Ben de onun yerine ölüm meleğine ineği verdim.
Yaşlı melek, gülümseyerek bir kez daha eklemiş:
– Her şey, her zaman, göründüğü gibi değildir. Bazen, işler istediğimiz gibi sonuçlanmadığında, aslında bizim de başımıza gelen tam da budur işte. Eğer inanıyorsanız, yapmanız gereken şey sadece, her sonucun her zaman sizin lehinize olduğuna güvenmektir. Bunun böyle olduğunu, ancak belirli bir zaman sonra öğrenebilecek olsanız bile…

http://fwmail.net/hikaye/iki-gezgin-melek/

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

40 Yaşına kadar öğrenmeniz gereken 40 şey!

Daha sakin, daha tatlı, daha hedonist ruhlu bir 40’lar için bu yaşa gelene kadar bilmeniz gerekenlerin ne kadarını biliyorsunuz? Çentikler atılsın, eksikler tamamlansın, hayatın en güzel dönemlerinden 40’lı yaşların tadına varılsın.

1-Kimi zaman hayır diyebilmek.

2-Sevişirken daha fazla zevk almanın yollarını keşfetmek.

3-Çalışmak kadar dinlenmeye de vakit harcamak gerektiğini öğrenmek.

4-Şık bir restoranda uzun bir şarap listesinden seçim yapabilecek kadar şarap bilgisine sahip olmak.

5-Eğer değiştiremiyorsan yaptığın işi sevmek.

6-Yaşadığın şehri bir yabancıya gezdirebilecek kadar tanımak.

7-Çocuk isteyip istemediğinden emin olmak.

8-Temel ev ekonomisi bilgisine hakim olmak. (Fatura nedir? Nasıl ödenir? Musluk ya da lambalar neden kapatılmalıdır? Vs.)

9-Aç kalmayacak kadar mutfak becerisi edinmek. Domatesli makarna ya da ızgara biftek yapmak için Cordon Bleu diplomasına ihtiyaç yok.

10-Fobilerini yenmek. Kocaman kadın olup hala sokak kedileri sebebiyle masaları deviriyorsanız ya da iş adamı olmanıza rağmen uçak korkunuz yüzünden kilometrelerce uzaktaki toplantıya arabayla gidiyorsanız korkularınızı yenmek adına çaba sarfetme zamanı gelmiş demektir.

11-Hobiler edinmek. Boş zamanları değerlendirmek için bir uğraş bulabilmek yaş almanın en önemli özelliği. Golf ve yelken gibi sporlar pahalı bir hobi olsa da, 40’lı yaşlarla anılacak aktiviteler.

12-Vücudunu dinleyip, enerjini 20’li yaşlardaki hoyratlıkla kullanmaman gerektiğini fark etmek.

13-Kişisel bakıma özen göstermeyi, kısa zamanda ufak müdahalelerle iyi ve bakımlı görünmenin sırlarını öğrenmek. Saç sakal birbirine girmiş halde gezmek ya da göz altlarında mor halkalar 40’lı yaşlara hiç yakışmıyor.

 

14-Bedenine uygun giyinmek. Genç kalmak iyi hoş da, 10 yıllık dar pantolonun içine sığmaya çalışmak ya da modası geçmiş kot ceketle gecelerde arz-ı endam etmek bu yaş insanında sırıtıyor.

15-Yurtdışında hayatta kalacak derecede yabancı dil öğrenmek.

16-Tek başına tatilin dünyanın sonu olmadığını anlamış olmak, en az bir kere tek başına bir yerlere kaçmak

17-Bir davette asosyal görünmeyecek derecede dans bilgisi edinmek.

 

18-Hiç tanımadığın insanlarla muhabbet edebilecek kadar girişken olmak.

 

19-Keşfetmek istediğin yerleri gezebileceğin seyahatler planlamak.

 

20-Ani bir işsizlik döneminde hayatta kalabilecek kadar birikim sahibi olmak.

 

21-Çılgınlık yapmak için asla geç olmadığını kavramak

 

22-Hatalı olduğun durumlarda özür dilemek.

 

23-Takım çalışması ve birlikteliğin gücünü kavramak.

 

24-Eleştiri ve hakaret, iltifat ve asılma arasındaki ince farkı öğrenmek.

 

25-Farklı lezzetleri tatmaya açık olmak. Şu hayata bir kere geliyorsunuz. Sushi yemeden, kanguru etinin tadına bakmadan ölüp gitmemek, fırsatını bulunca “Ağzıma bile sürmem” dediğiniz şeyleri ucundan tatmakta fayda var.

 

26-Yemek, içki ya da en sevdiğiniz dizi… Aşırıya kaçmamayı öğrenebilmek.

27-Yumurta kapıya dayanınca halinin ötesine geçebilmek.

28-Hayatta her istediğinizin olmayacağını kabullenmek

29-Etrafınızda her zaman sizden güzel, akıllı ve başarılı insanlar olacağını ve rekabet girmenin size bir şey kazandırmayacağını öğrenmek.

 

30-Kimsenin ve hiçbir şeyin vazgeçilmez olmadığını anlamak. 40’lı yaşlarda yeterli sayıda sevgiliniz ya da eşiniz sizi terk etmiş olduğundan artık ‘o olmadan yaşayamam’ dediğiniz kişler olmadan da hayatta kaldığınızı çoktan öğrenmiş olmalısınız.

 

31-Mecbur kaldığın hallerde durumu idare etmeyi başarmak. Sevgilinizin hatrına sevmediğiniz halde onun ailesiyle yemeğe çıkmak ya da arkadaşlarıyla bir karaoke gecesi yapmak dahil.

32-Karşındakini dinlemeyi öğrenmek.

 

33-Birini teselli etmeyi ve zor zamanlarında yanında olmayı öğrenmek. Yıllar içinde yakınınızdakiler sevdikleri insanları teker teker kaybediyor. 40’lı yaşlar sadece partilerde değil cenazelerde de dostların yanında olunan yaşlar.

 

34-Size yük olan insanlarla yürüttüğünüz zoraki ilişkileri bitirebilmeyi başarmak. En yakın arkadaşınızla aranızdaki duygu sadece rekabete dönüştüyse ya da yıllar sizi bambaşka insanlara dönüştürdüyse artık onlardan vazgeçip hayatınızı hafifletmenin vakti gelmiş demektir.

 

35-Sürekli görüşmeseniz de sevdiklerinizle iletişim yollarını açık tutmayı öğrenmek.

 

36-Küçük şeyleri dert etmemeyi öğrenmek. İşe geç kalmak, arabayı çizmek, en sevdiğiniz vazoyu düşürüp kırmak aslında çok da önemli değil aslında. Yıllar insana detaylarda kaybolup manzaranın bütününü kaçırmamayı öğretiyor.

 

37-Öfkenizi kontrol etmeyi başarmak. Sinirlenmek çok doğal bir tepki. 40’lı yaşlara gelen birinin öğrenmesi gerekense sinirlendiğinde onu karşısındaki mümkün olduğunca sakin bir biçimde ifade etmek ve sorunları konuşarak çözmeyi başarmak.

 

38-Meyhane masasında ya da partide kaçıncı kadehte durman gerektiğini öğrenmiş olmak. 38 (1)

 

39-Eski hatalarınızdan dolayı kendinizi suçlamaktan vazgeçmek, kendiniz affetmeyi öğrenmek. 40-Yaşadığınız acı deneyim ve travmalarınızın üstesinden gelmek için adım atmak. Neden sonuç ilişkileri üzerinde kafa patlatmak, gerekirse bir uzmandan yardım almak.

http://yorgoangelopoulos.wordpress.com/2013/01/14/40yasinakadar40sey/

Yaş Gelmiş Geçiyor Biz Hala ‘’Bu Mu? Şu Mu? O Mu?’’ Derdindeyiz…

imagesCA5JIFSY

Valla ben hep diyorum, gene diyorum, gene diyorum en iyi evlilik ‘’Görücü Usulüyle’’ yapılan evlilik… Neden mi? Hemen açıklayayım bir kere aileler anlaşacak mı derdi yok, kültür çakışması olacak mı derdi yok, çok anlaştın mı anlaşmadın mı derdi yok, madem ailem uygun görmüş o zaman bundan iyi baba olur düşüncesiyle nikahı kıyıveriyorsun bitiyor. Kişinin iç dünyasında bir razı olma ve evliliği yürütme derdi oluyor başka da bir şey olmuyor…

Halbuki biz modern geçinen gençlere bir bakalım; onun boyu kısa, onun işi iyi değil, yok dinlediği müziği sevmedim, yok bana çok karıştı, yok yemek yiyişini beğenmedim, ayy o ne iğrenç ayakkabı zevki, yok onun gözü çipil, yok o kişisel gelişim konularına ilgi duymuyor, yok o eski karısını unutamamış, yok o bilmem nerde yaşamak istiyor ben istemiyorum derken, bu işler uzayıp uzayıp gidiyor. A zannediyorsunuz ki sonuçta kafaya göre birisi bulunuyor ve mutlu bir evlilikle iş noktalanıyor. Yo o da yok, o da yok. Hep bir burun kıvırma, hep bir memnuniyetsizlik içinde günlerimizi geçirip gidiyoruz. Yok facebook’tu, yok arkadaş tanıştırmaları derken aday adayların sayısı artıyor ama gel gör ki, her birinde bir kusur mutlaka bulunuyor sizin anlayacağınız birinin gözü diğerinin kaşı derken yaş gelmiş geçmeye başlıyor…

Hani nerde çokluk orada b…’luk lafı vardır bilirsiniz işte bizim iş ona dönmeye başlıyor. Ya bu da mı olmadı boşveeeer, facebook’ta daha iyisini bulurum, o da mı olmadı, partide bulurum,o da mı olmadı, şurda bulurum, ne bileyim hep daha iyisini bulma arayışı, hep bir tatminsizlik içindeyiz. Bulunca da elimizdekinin kıymetini bilmiyoruz en ufak bir kusurda da salla gitsin diyoruz. Nerde o eski fedakarlık, tahammül günleri, nerddeee… Herhalde o günlerde eski sandıklara girdi. Bugün kim kimi daha çabuk kapı dışarı edecek onun yarışındayız. Tabi bu kadar partner değiştirince arada içimizde kalanlar da oluyor, ayy onun bakışı en güzeliydi, bak o bana daha ilgiliydi ama geçmiş ola tabi. Bu sonsuz aday denizinde sizin pişman olduğunuz kişi de çoktan bir başkasına yelken açmış oluyor…

Ne bileyim bu çoktan seçmeli durum bana fazla mı geliyor ne, ben hep o romantik aşkların büyüsünü özlüyorum galiba. O mendilini düşürürmüş, öbürü onu görmek için her sabah onun evinin önünden geçermiş, bir buluşma için çekilmedik karın ağrısı kalmazmış. Eeee o kadar uğraşıdan sonra da evlilik herhalde daha kıymetli olurmuş. Şimdi her şey beş dakkada Beşiktaş havasında. Olaylar o kadar hızlı ilerliyor ki sen ‘’Next Gelmiş’’ diyemeden, bakıyorsun ‘’Ex’’ olmuşsun bile…Hep bir heyecan, hep bir yenilik, hep bir değişiklik arayışındayız. Kimse dinginliğin, durgunluğun, huzurun, karşısındakini derinlemesine tanımanın güzelliğine aldırmaz olmuş.

Tabi ki insanın seçimlerinin olması güzel, kendine en iyi olanı seçmeye çalışması güzel ama bugünlerde sanki ipin ucu biraz kaçmış gibime geliyor. Evlendin diyelim gene rahat yok, sosyal medya sağolsun seçenekleri öyle bir arttırdı, tanışmak o kadar kolay hale geldi ki, uymayan eşe hemen bay bay deniyor. Nerde o yeniden denemeler, gerekirse danışmanlara gitmeler, çocuğum var diye sabretmeler… Yok anacağım yok, artık hiçbiri kalmadı…

Ya zaman çok hızlandı, ya ben çok geri kaldım, ne içindeyim ne dışındayım sanki teğet geçiyorum şimdiki zamana… Bilemiyorum, sonuçta herkes kendi bacağından asılır, herkesin hayatı da, tekamülü de, sorumluğu da, vebali de, sevabı da kendine ama arkadaşlar yavaş biraz yavaş Allah aşkına…Hız felakettir bilmiyor musunuz?

Sağlıcakla,

HAYATINIZIN ANLAMI NEDIR ???

 Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı…

Bulduğu hiç bir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş… Ama aldığı cevaplar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir cevabı olmalı diyormuş. Herkese bunu sormaya karar vermiş…Köy, kasaba, ülke dolaşmış bu arada zamanda durmuyor tabi ki… Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona: ”Şu karşı ki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar, istersen ona git belki o sana aradığın cevabı verebilir” demişler. Çok zorlu bir yolculuk sonunda bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne olduğunu sormuş…

Bilge sana bunun cevabını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor demiş. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş. “Simdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel… Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağ…ı eksilmesin eğer bir damla eksilirse kaybedersin”. Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış: ” Evet, demiş kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı? Adam şaşkın… ”Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakamadım ki“. Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demiş bilge…

Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzelliklerden büyülenmiş muhteşem bir bahçedeymiş çünkü … Geri geldiğinde bilge, adama bahçenin nasıl olduğunu sorunca gördüğü güzelliklerden büyülendiğini anlatmış adam. Bilge gülümsemiş , “ama kaşıkta hiç yağ kalmamış” demiş ve eklemiş: “Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Sadece bir noktayı görürsen hayatın akıp gider sen farkına varmazsın…

Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın; akıp giden zamanın anlam kazanır…

”No Woman No Cry” Ne Demek? Beni Yıllardır Oyalayan Bu Soruya Artık Cevap Bulalım Lütfen…

Nuh’un Karısı…

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Etiketler: , . Leave a Comment »

‘Altın Küre’ler sahiplerini buldu…

 15501170[1]

Sinema dünyasının en büyük ödülü olan Oscar’ların da öncüsü olarak kabul edilen Altın Küre’de en iyi film ödülünü “The Descendants” kazanırken, en iyi erkek oyuncu da filmin başrol oyuncusu George Clooney seçildi. Yabancı dilde en iyi film ödülünü ise İran yapımı “A Separation” aldı.
MELTEM CUMBUL ALTIN KÜRE’DE BARIŞ MESAJI VERDİ – WEB TV

2012 Altın Küre Film ve Televizyon ödüllerini kazananlar:

ÖDÜL TÖRENİNDEN KARELER / FOTO GALERİ

69. ALTIN KÜRE’DE KIRMIZI HALI ŞIKLIĞI / FOTO GALERİ Sinema

En iyi film: The Descendants –

En iyi yönetmen: Martin Scorsese (Hugo) –

En iyi erkek oyuncu: George Clooney –

En iyi kadın oyuncu: Meryl Streep –

En iyi film (Müzikal veya Komedi): The Artist –

En iyi erkek oyuncu (Müzikal veya Komedi): Jean Dujardin (The Artist) –

En iyi kadın oyuncu: Michelle Williams (Müzikal veya Komedi): (My Week With Marilyn)

-En iyi yardımcı erkek oyuncu: Christopher Plummer (Beginners)

-En iyi yardımcı kadın oyuncu: Octavia Spencer (The Help)

-En iyi senaryo: Woody Allen (Midnight in Paris)

-En iyi yabancı dilde film: (A Separation) (İran)

-En iyi animasyon: The Adventures of Tintin (Steven Spielberg)
Televizyon

-En iyi dizi (Drama): Homeland –

En iyi erkek oyuncu (Drama)-Kelsey Grammer (Boss)

-En iyi kadın oyuncu (Drama)-Claire Danes (Homeland)

http://www.hurriyet.com.tr/kultur-sanat/haber/19694442.asp

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana….

~Ataol Behramoğlu

GÖVDESINDEN MEYVE VEREN AĞAÇ – JABUTICABA …Günün Fotosu…19/01/2013

Brezilyaya özgü bir üzüm ağacı bir diğer adıyla Jabuticaba. Bu ağaçta yetişen meyveler direkt olarak ağaç gövdesine bağlıdır. Meyveler herhangi bir dalda yetişmezler ve her ağaç sadece iki yılda bi…r meyve verir. Jabuticaba ağaçları sadece Güney Amerika bölgesinde Brezilya,Paraguay ve Arjantin’de yetişir.Ağacın meyvesi olgunlaşmadan önce mor çiçek gibi açar ve mevyeye dönüşünceye kadar rengi koyulaşır. Jabuticaba ağacının meyveleri reçel,marmelat ve meyve suyu yapımında kullanılır.Ayrıca bademcik,astım ve ishal tedavilerinde kullanılır. Kaynak:http://bit.ly/Jabuticabaa

MÜKEMMEL GÖRÜNMENİN İPUÇLARI BURADA

 

1.GÖKKUŞAĞI RENKLERİNDE YİYİN Parlak renklerdeki meyve ve sebzeler, serbest radikallerle mücadele etmenizi sağlayacak antioksidanlar açısından da çok zengindir. Serbest radikaller cildimizdeki ve vücud…umuzdaki yaşlanmanın temel sebeplerinden biridir. Doğal sebze ve meyvelere beslenmenizde kocaman yer verin.

2.ŞEKERİ AZALTIN, DAHA AZALTIN, DAHA. Bir sürü işlemden geçirilmiş ve masamızda yer alan şekerin toksik ve geniş bir yelpazede hastalığa sebep olduğunu hepimiz biliyoruz. Cildi de daha çabuk yaşlandırdığını, kırışıklıklara sebep olduğunu da biliyor muydunuz? Şeker için meyve ve sebzelere başvurun, hem de yanında bir sürü antioksidan da ikramiyesi olsun:)

3.KURU FIRÇA İLE CİLDİNİZİ FIRÇALAYIN Gerçek kıla sahip bir fırça alın ve cildinizi henüz kuruyken ve banyo öncesinde haftada bir kere küçük ve yumuşak dairesel hareketlerle fırçalayın. Bu haftada birkaç kez yapacağınız basit uygulama, kan dolaşımınızı hızlandıracak ve cilt üzerindeki ölü hücrelerden arınmanızı sağlayacaktır. Parlak bir cildiniz olacağı garanti:)

4.YAĞ YİYİN VE BU KONUDA SEÇİCİ OLUN Nemli ve kırışıkları mümkün olabildiğince az bir cildimiz olması için-ve daha birçok nedenle-iyi yağlara ihtiyacımız var. Hindistan cevizi yağı tüketin, avokado yiyin, somon balığı yiyin. Zeytinyağı yiyin hatta sabah aç karnına iki çorba kaşığı için, tabi taş bakı ve soğuk sıkma ise. İşlenmiş yağlardan ise kurtulun, uzaklaşın, aranıza mesafe koyun:) –Ayçiçeği, mısır, soya, kanola vb. Bunlar oksitlenmeye ve vücutta iltihaplanmaya yol açıyor ve hastalıklara davetiye çıkarıyorlar. Ve güzelliğinize de en ufak katkıları yok.

5. SAUNAYA GİRİN Terlemek bizim için güzel birşey. Oysa terlememek için terleme önleyici deodorantlar bile kullanıyoruz (Aman dikkat! İçeriğinde neler var, hiç baktınız mı?!?) Derimiz boşaltım sistemimizin organlarından birisi. Terleme de, nefes almasına yardımcı oluyor. Tıpkı kuru fırça ile fırçaladığımızda, ölü deriden kurtulup nefes alabildiği gibi.

6. EGZERSİZ YAPIN Kanınızın dolaşmasına bir tür egzersiz ile yardımcı olun. Cildinize renk getirecek, endorfin salgısını arttıracak ve kendine güven yüzünüzde mükemmel görünecektir. İster spor salonuna gidin, ister bol oksijenli bir yerde yürüyüş yapın. Başınızı dik tutun, bu anı yaşayın (geçmişi, geleceği bırakın) ve gülümseyin-harika görünüyorsunuz! Ve bugün yeni 2 madde ile devam ediyoruz:

7. YEŞİL İÇECEK İÇİN Yeşil içecek müthiş bir içecek! Yeşillikler Sizi alkali yapar ve vücutlardan toksinlerin atılmasına destek olur. İçine koyduğunuz yeşillik ya da yeşil sebzelerin faydaları da cabası. Hergün bir tane içmeyi alışkanlık haline getirin ve kendinizi nasıl bomba gibi hissedeceğinizi izleyin, bize de haber verin:)

8.CİLDİNİZİ GERÇEK YAĞLARLA BESLEYİN Toksik parfümlerden, içinde paraben ve katkı maddeleri içeren kremlerden kaçının. Vücudunuzu %100 saf yağlarla besleyin: hindistan cevizi yağı, jojoba yağı gibi. Vücudunuza sürdüğünüz kremlerin %60’a kadar vücudunuzca emildiğini unutmayın. Haftasonu geldi, yaşasın! Bu seride Katrine van Wyk’ın bir yazısından faydalanılmıştır

Alıntı. Kundo

Önemli Olan Yaşadığımız Yeri Cennete Çevirebilmekte…

Çocuklarımızın Hali…

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Etiketler: , . Leave a Comment »

HERKES BİR FREKANSA YANİ TİTREŞİME SAHİPTİR…ÇEVREMİZDEKİ İNSANLARDA AYNI TİTREŞİME SAHİP OLDUKLARIMIZLA ÇEVRİLİDİR…

İki insan, aynı ya da birbirine yakın frekansta iseler ancak ortak bir şeylere sahip olur ya da yan yana gelebilirler. Bunun dış görünüş, kültürel geçmiş, eğitim, deri rengi, mali durum, ülke, ilgi vs ile en ufak bir ilgisi yoktur.İki insan ancak aynı frekansa sahipse, yan yana gelir ve birlikte olurlar. Örneğin, bir restorana girdiğinizde, belli bir masada insanların birlikte oturduğunu görürseniz,onların hepsinin yakın frekanslarda olduklarını fark edersiniz.Bu yüzden arkadaşlar yan yana gelirler.Yine bu yüzden arkadaşlar ve eşler birbirlerinden ayrılırlar. Aralarından birinin frekansı yükselir; diğeri aynı kalırsa, ikinci kişi diğerinin hologramından düşer.Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, diğerinin frekans aralığının dışına düştüğünden bağlantı kuramazlar.Hiç düşündünüz mü, okuldan bazı arkadaşlarınız artık arkadaşınız değildir ve onlarla hiç bir bağlantınız yoktur?

Çünkü frekansınız değişmiştir ve literal anlamda onları “gö re mi yor su nuz dur” artık. Bizler gerçeği, şimdiki kitlesel bilincimizin odaklandığı bir alt boyutta var olan frekans bantlarının titreşimlerininalt frekanslarının içinde olan kolektif kitlelerin düşünce formları şekliyle algılayabiliyoruz.Yani örneğin DNA sarmallarınızın 5 tanesi aktive olmuşsa ve bilinçliliğiniz beşinci boyuttaysa düşünce formlarının 4. Boyuttaki gibi yoğun (katı) olduğunu görürsünüz. Bu yüzden farklı insanlar, yaşamı bütünüyle birbirlerinden farklı algılarlar.Bilinç ve DNA aktivasyon düzeyi farklılıkları yüzünden…

Düşünün bakalım dışarıdaki gerçekten tuhaf kombinasyon oluşturan çiftleri,asla yan yana gelmelerini hayal bile edemeyeceğiniz insanlar birliktedirler. Birliktedirler çünkü aynı frekanstadırlar.Konuya frekans açısından bakarsanız;kendinizin de neden artık bir takım insanlarla birlikte olmadığınızı görürsünüz ve ilişki “yürümüyorsa” kendinizi kötü hissetmek zorunda kalmazsınız.Eğer frekansları uyumlu değilse 2 kişi yan yana duramaz.Aynı şekilde eğer rezone olmadığınız bir çevrede çalışıyorsanız, orada fazla kalamazsınız.Gerçekten de o çevre ve oradaki insanlarla aynı titreşimde salınmadığınızı hissedersinizve sonunda sizin oradan ayrılmanızı gerektirecek bir olay vuku bulur. alıntıdır…

Siyah Üzüm Çekirdeğinin Faydaları

Üzüm çekirdeği ilk olarak Fransa’da 1950’li yıllarda damar koruyucu ilaç olarak kullanılmaya başlandı. O zamandan bu yana üzerinde birçok araştırma yapılan üzüm çekirdeğinin günümüzde bilinen en önemli faydaları şöyle sıralanıyor:
En güçlü antioksidan olduğu için kansere karşı koruyucudur

Kanser tedavisindeki olumsuzlukları giderir

Damarları korur, damar sertliğini önler, damar hastalıklarını tedavi eder

Kalp krizi riskini azaltır

Kötü kolesterolü azaltıp iyi kolesterolü yükseltir

Diyabet hastalarına iyi gelir

Kan damarlarını güçlendirir

Kılcal damarları güçlendirerek yüksek tansiyona iyi gelir

Gözdeki kılcal damarları güçlendirip kan dolaşımını hızlandırır

Gözün saydam tabakasını korur

Yaşla beraber artan görme bozukluklarını engeller

Katarakt oluşumunu engeller

Kan ve lenf dolaşımını düzenler

Cilt sorunlarına iyi gelir, cildi güzelleştirir ve cildin sarkmasını engeller

Alerjik problemleri önleyici özelliği vardır

Deri hastalıklarına iyi gelir

Diş eti kanamalarında tedavi edici özelliğe sahiptir

Toplardamar yetersizliklerinden kaynaklanan basur ve varise iyi gelir

C vitamininin etkisini artırır

Saç hücrelerini artırır

Kan yapar, kansızlığı önler ve kanı temizler

Böbrek ve bağırsakları çalıştırır

Romatizmaya iyi gelir

Paşamın Çiftliği.Bozcaada
Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . 1 Comment »

Bu Sabah Güneşi Selamladınız mı?

Not: Hareketleri ısınmadan ve doktorunuza danışmadan yapmayınız…