Bir filozof bir çöpçüye, " Sana acıyorum," dedi,"çünkü işin zor ve pis." …

Bir filozof bir çöpçüye, ” Sana acıyorum,” dedi,”çünkü işin zor ve pis.” Bunun üzerine çöpçü dedi ki, ” Teşekkür ederim bayım,ama söyler misin, senin işin nedir ?”

Filozof övünçle yanıt verdi, ” Ben insanın ahlakını ve doğasını araştırır,davranışları ve arzularıyla ilgili incelem yaparım.”

Çöpçü gülümsedi ve filozofa, ” Vah vah ! Zavallı adam ! ” diyerek işine döndü

Daha fazla şefkat istediğinde, daha şefkatli OL!

Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir. Yaşam davranışlarımızın aynasıdır. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev! Daha fazla şefkat istediğinde, daha şefkatli OL! Saygı istiyorsan insanlara daha çok saygı duy.İnsanların sabırlı OLmasını istiyorsan, sen sabırlı OLmayı öğren.Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, herkes için her zaman geçerlidir. Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarımızın bir aynada yansımasıdır♥

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Öfkeliyken Konuş; Göreceksin, Hayatında Yaptığına Pişman Olduğun En İyi Konuşma Olacak…

 

Öfkeliyken Konuş; Göreceksin, Hayatında Yaptığına Pişman Olduğun En İyi Konuşma Olacak…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Leblebiyi kim gönderdi…

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

İşte o gün bu gündür kırmızı laleler Ferhat’ın Şirin’e duyduğu ölümsüz aşkı simgeliyor…

Ferhat ünlü bir nakkaştır. Sultan Mehmene Banu’nun, kızkardeşi Şirin için yaptır…dığı köşkün süslemelerini nakşederken Şirin’i görür ve birbirlerine sevdalanırlar. Ferhat, sultana haber salarak Şirin’i istetir. Ancak sultan, kızkardeşini vermek istemez ve Ferhat’ı oyalamak için Elma Dağı’nı delip şehre su getirmesini şart koşar.

 Ferhat, aşkından aldığı güçle dağları deler. Bunu gören sultan, Şirin’i Ferhat’a vermemek için yaşlı dadısını göndererek, Şirin’in öldüğü haberini ulaştırır. Ferhat, bu acı haber üzerine, elinde tuttuğu kazmayı havaya atar, düşen kazma Ferhat’ın başına isabet eder ve Ferhat orada yaşamını yitirir.

Acı haberi alan Şirin korku içinde olayın geçtiği kayalığa gelir. Ferhat’ın kanlar içinde yatan cansız bedenini görünce bu acıya dayanamaz ve kayalıklardan atlayarak canına kıyar.

Bu olaydan sonra Ferhat’tan akan her kan damlası onun Şirin’e olan ölümsüz aşkını göstermek için kan kırmızısı renkteki lalelere dönüşür. İşte o gün bu gündür kırmızı laleler Ferhat’ın Şirin’e duyduğu ölümsüz aşkı simgeliyor..
Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Sevgi emek ister…

Uçan kuş yerde yiyecek ararken, kaplumbağayı görür. Yanına gider ve sorar: ” Bu telaş ne ? Yolculuk nereye? ” Kaplumbağa; “Hiç sorma dostum. Şu karşı tepenin ardında sevdiğim bekliyor.

 Ömrüm yeterse kavuşacağız, 2 yıldır yürüyorum ama hala varamadım. Sen ne şanslısın, bak kanatların var, tepeleri on dakikada aşarsın.”

Kuş yanıt verir; -Kolay kazanılan sevgi sağlam olmaz. Sevgi emek ister. Benim gibi istediğin yere çabuk ulaşırsan daldan dala konarsın.
Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Yaşam boyunca kendimize ve başkalarına duyduğumuz güven, ilişkilerimizdeki gel-gitler veya git-geller, hayallerimiz ve korkularımız arasındaki süresiz yalnızlıklarımız gibi…

Kısa bir süre önce yurtdışı çıkışı için pasaport kontrolü öncesi sırada bekliyordum. Yoğun bir gündü, zaten uzun olan kuyruğa sürekli yeni birileri katılıyordu. Hemen arkamda, duran bir kadın ve yanındaki (tahminen 8-9 yaşlarındaki) kız çocuğu dikkatimi çekti. Hemen ardından da, ister istemez, onların kendi aralarındaki konuşmalara kulak misafiri oldum : “Anneee, pasaportum sende mi?” Anne diye seslendiği kadının yanıtı ise biraz şaka ile karışıktı : “Afedersiniz, sizi tanıyamadım, siz kimsiniz, tanışıyor muyuz?”

Küçük kız, oldukça şaşkın bir şekilde : “Anne, anne, benim, ben senin kızınım, şimdi birlikte tatile gidiyoruz ya..” Annesi, bu sefer, tonu gitgide artan bir ciddiyetle : “Bakın, beni rahatsız ediyorsunuz ama, sizi polise şikayet etmek etmek zorunda bırakmayın lütfen beni..” Bu yanıt karşısında, iyice şaşıran o güzel kız çocuğu, o son bir-iki dakikanın kendisine yaşattığı güvensizlik sonrası, çok doğal ve bir o kadar çocukça tepki verdi. Ağlamaya başladı ki hem de nasıl bir ağlama. Annesinin “tamam tamam canım, şaka yaptım, gerçekten şaka yaptım canım kızım” demesi bile o ağlamanın önüne geçemedi.

Neyse ki, dakikalar geçtikçe, biraz sarılma biraz da tatlı dilli konuşma işin içine girince, o ağlamanın yerini “gözüyaşlı gülümsemeler” aldı. O güzel çocuğun, yüzünde, sesinde, gözünde evet neredeyse tüm benliğinde büyük bir huzur ve güven vardı. Yaşadığım bu güzel deneyim bana bir kez daha insana dair o kadar çok şey anlattı. Yaşam boyunca kendimize ve başkalarına duyduğumuz güven, ilişkilerimizdeki gel-gitler veya git-geller, hayallerimiz ve korkularımız arasındaki süresiz yalnızlıklarımız gibi. O güzel kız çocuğu çok benzer şeyler hissetti diye düşünüyorum. ?”

Mehmet Yıldırım…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Kendimizden başka hiç kimseyi değiştiremeyeceğimizi ve aslında buna hiç de hakkımız olmadığını; …

Bazen karşımızdaki bize bir şey anlattığında ona tavsiyede bulunmak yerine sadece dinlemenin daha anlamlı olduğunu;

Kendimizden başka hiç kimseyi değiştiremeyeceğimizi ve aslında buna hiç de hakkımız olmadığını; …

Hayır yapmak yerine paylaşım algısı içinde olmanın önemini;

Yetersiz insanların sürekli şikâyet ettiğini;

Gerçek iyiliğin bizden bir şey istediğinde, istendiği ölçüde ve biz yürekten verebiliyorsak iyilik olduğunu;

Bir şeyleri açık ve net olarak ifade edebilmenin iletişimde çok önemli olduğunu;

Bedenlerimizi sakinleştirmenin yolunun zihni sakinleştirmekten geçtiğini…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

İstatistiklere göre 2000 ve 2010 yıllarında en çok verilen isimler… Buyrun efem…

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Beş soruluk eğlenceli bir testle karakter analizi yapabilirsiniz…

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Yeter Artık… Ben Suçsuzum…

Her gün yaptığım gibi ormanı temizlemeye çıkmıştım. Orman benim evim, temiz tutmak da benim görevim.
Derken bir kız beliriverdi. Kırmızı başlık ve peleriniyle çok şüpheli bir görünümü vardı. Kimin aklına gelir bu garip kıyafeti giymek. Bir kurnazlık peşindeydi mutlaka. Bir süre dikkatle izledim bu garip kızı. Elinde taşıdığı üzeri örtülü sepette kim bilir ne taşıyordu!.. Yürüyüşü bile normal değildi.

Yanına yaklaşıp ne yaptığını sorunca bana büyükannesinin evine gittiğini söyledi ama gel de inan.
Yine de bıraktım peşini kendi işime döndüm. Ama aklım o kıza takıldı bir kere… Bir gidip bakayım doğru mu söyledikleri dedim kendi kendime; gerçekten böyle bir büyükanne var mı? Siz olsaydınız gerçekliğini kontrol etmek istemez miydiniz? Orman benim evim. Ben hem ev sahibiyim, hem de diğer orman sakinlerine karşı sorumluyum. Neyse uzatmayayım… Gittim, baktım ve gerçekten bir büyükanne buldum. Sorduğumda “evet o küçük kız benim torunum” dedi.
Ben de sorumlu bir kişi olarak; “bu küçük kız yabancılarla konuşulmayacağını öğrenmemiş daha!…” dedim ve anlattım küçük kızla karşılaşmamı… Büyükanne de ürperdi ve birlikte küçük kıza bir ders vermeye karar verdik. O yatağın altına saklandı, ben onun geceliğini giydim, başlığını taktım ve yatağına yattım.
Küçük kız birazdan içeri girdi. Seslendi cevap verdim. Ne şaşkın bir çocuk !.. Beni büyükannesi sanıvermişti. Ben benim büyükannemi değil sesinden, kokusundan bile tanırım oysa ki. Neyse bunlar bir şey sayılmaz, daha neler yaptı bilseniz. Kulaklarımın niçin büyük olduğunu sordu. Ne ayıp şey hiç sorulur mu!… Yine de çocukluğuna verip yumuşak bir sesle cevapladım. “Seni iyi dinlemek için”…
Ama bu sefer kalkıp da burnumun niçin büyük olduğunu sormaz mı!..

Küçük kız hiç mi hiç terbiye almamış. Ben zaten burnumu kendime kompleks haline getirdim, özgüvenim sallantıda. Psikologlar, estetikçiler… Dünya para harcıyorum ama nafile. Yine aldırmamaya çalışırken bu sefer de ağzımın kocaman olduğunu yüzüme vurmaz mı! Tabi ki kızdım, siz olsanız kızmaz mıydınız? O sinirle ayağa fırlayıp peşinde koşturmaya başladım.
Birden ne olsa beğenirsiniz! Bir kocaman avcı elinde tüfek kapıdan dalıverdi. Beni “seni hain kurt, büyükanneyi yedin değil mi?..” diye suçlamaz mı !.. Halbuki büyükannenin kılına bile dokunmadım, O da saklandığı yerden çıkıp beni korumaya çalışmadı. Malum yaşlılık, kulakları iyi duymuyor.
Avcı mahkeme yapmadan infaz kararımı verdi. Tabi ben de adalet bulamayacağımı, hatta canımı yitireceğimi anlayıp pencereden zor attım kendimi. Geçirdiğim büyük korkunun sarsıntısı yetmiyormuş gibi o gün bu gün ormanda bile yüzümü rahat gösteremez oldum. Adım haine çıktı.
Yeter Artık… Ben Suçsuzum…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Köpeği kurtarış… Günün fotosu… 16/12/2011

Günün Fotosu kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Bu yıl evinize bir ağaç almak ya da plastik bi ağacı süslemek yerine bir ağaç dikmeye ne dersiniz??

Yılbaşı alışverişlerine başladınız mı?? Bu yıl evinize bir ağaç almak ya da plastik bi ağacı süslemek yerine bir ağaç dikmeye ne dersiniz?? Yerinde gidip sevebilirsiniz onları! Öyle güzeller ki:))     www.tema.org.tr

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Bencillik; başkalarından sürekli KENDi istediğiniz gibi yaşamalarını talep etmektir.

Bencillik; canınızın istediği gibi yaşamak değil,
Başkalarından sürekli KENDi istediğiniz gibi yaşamalarını talep etmektir.

Oscar WİLDE

Bi kendini salamadın gitti…

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »