mantı…

mantı

Malzemeler 1 paket mantı makarna
250 gr kıyma
1 baş soğan
1 çay bardağı sıvı yağ
2 su bardağı yoğurt
3 diş sarımsak
5 su bardağı su
Yeteri kadar tuz, karabiber, pulbiber

Yemeğin Tarifi  

Soğanı rendeleyin; kıymaya soğanı, tuzu ve karabiberi ekleyerek yoğurun. Mantı makarnalarının içlerini köfte harçları ile doldurun. Tencereye beş su bardağı suyu koyun, içine tuz ilave edip kaynatın. Hazırladığınız mantı makarnaları kaynamakta olan suya atıp 15 dakika haşlayın.

Suyunu süzüp geniş bir servis tabağına alın. Sarımsakları ezip yoğurtla karıştırın. Sıvı yağı tavada kızdırıp içine pul biber ekleyerek kavurun.

Mantı makarnanın üzerine sarımsaklı yoğurt ve yağda kızdırılmış pul biber gezdirin. Sıcak olarak servise sunun.

Yemekte Ne Var ??? kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

brokoli çorbası…

GEREKLİ MALZEMELER (4 Kişilik)
* 50 gram brüksel lahanası
* Yarım kg brokoli
* 4 adet patates
* 2 adet tavuksuyu tableti
* Zeytinyağı,su
* Tuz,karabiber,kırmızıbiber
Yapılışı:
1 – Patateslerin kabuğunu soyduktan sonra küçük parçalar halinde doğrayın.Brokoli ve brüksel lahanalarıyla birlikte bir tencereye aktarın. Yeterince zeytinyağı ekleyerek,kavurun.
2 – Üzerini geçecek kadar su ekleyin.Tavuksuyu tabletlerini,yeterince tuz,karabiber ve kırmızıbiber ekleyin.Yumuşayana dek haşlayın. Yumuşadıktan sonra suyuyla birlikte blendırdan geçirin.
3 – Servis tabağına aldığınız çorbaya krema ekleyerek,servis yapın

Yemekte Ne Var ??? kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Datça’da bir çiftlik var… Beraber nefes alıyoruz…

Baştan çıkarma oyunu…

Bir kadınla bir erkek arasında oynanan en eski oyun… Ayarını bildikten sonra sorun yok… İnsanın nefesini kesen, hayat veren bir oyun… Ama ayar kaybolursa ne olacağı belli…Tehlikeli bir oyun… Belki de cazibesi ve vazgeçilmezliği bundan…

Sanmayın ki hep kadın ve erkek arasında oynanır bu oyun… Bir kadın ve bir çiftlikte oynuyorlar bu oyunu… Hemde yıllardır oynuyorlar… Bazen çiftlik baştan çıkarıyor kadını… kadın koşuyor çiftliğe… bazen kadın çiftliği baştan çıkarıyor… eee gene kadın koşuyor çiftliğe…  Ama ikisi de biliyor… Bu sefer kimin kimi çağırdığını… kimin kime ihtiyacı olduğunu…

Yıllar süren bir macerayı anlatmak çok zor… Ama anlatmaya karar verdim… Dönmek yok… Benim gözümden anlatmalıyım artık çiftliği… Vakti geldi…

Çiftlik Datça yarımadasında… Datça yarımadasının taa ucunda… Çiftliğe varmak için son tepeyi aştığınızda, ege kıyılarının dantel dokusu bir yandan, üzüm bağları diğer yandan sizi kucaklar.

çiftliğe çeyrek kala…
Çiftlikte önce nerede yaşayacağınıza karar vermeniz gerekir. Harup Dibi, Kaya Dibi, Memo, Anette, Kelebekli Değirmen, Tepe Değirmen ve Çoban Evi seçenekleriniz arasındadır. Haydi buralara bir gözatalım.
Tepe Değirmen…
Anette…
Harup Dibi…
Çoban Evi…

Arkasından iş zamanı başlar. Çiftliğe gelip de boş oturmak olmaz. Geldiğiniz mevsime göre yapılan işler değişse de hep bir o yana bir bu yana koşturmakla geçer vaktiniz. Eeee çiftliğe gide gele her mevsim ne iş yapılır öğrendim elbet. Şimdi kafamda bir sıraya diziyorum. Haziran sonu temmuz başı badem toplanıyor. Badem biterken harnup (keçi boynuzu) toplamaları başlıyor. Arkasından harnup pekmezi yapılıyor. O bitiyor üzümler başlıyor.  Bağ bozumu yapılıyor şarap yapımı başlıyor. Aylardan eylül gibi…Onun arkasından zeytin dönemi başlıyor. Zeytinler toplanıyor, zeytinyağı yapılıyor. Arkasından sabun yapılıyor. Kasım oluyor bu arada. Zeytin ağaçları budanacak, traktörle toprak sürülecek havalandırılacak. Arkasından ekim işleri yapılacak… Ocakta üzüm bağları budanmaya başlanacak… Şubat-Martta badem ağaçları çiçek açıyormuş. Ama onu hiç göremedim işte… Tabi bunlar ana işler… Ekmek yapılıyor, biber domates turşusu yapılıyor, domates salçası yapılıyor, böğürtlendi, laleydi bir sürü dikim yapılıyor, bahçe sulanıyor, yabani otlar temizleniyor.

Yani sizin anlayacağınız sabah oluyor, akşam oluyor. Günler nasıl geçiyor anlamıyorum. Sadece annem aradığında günlerin farkına varıyorum. Annemle kouşmalarımız da bir değişik olmaya başlıyor tabi… Annem kızım ne yapıyorsun diyor… ben ekmek yapıyorum, yada bahçeden patlıcan,biber domates topluyorum, yada tarladan geliyorum diye cevaplar verirken annem şaşkın… bu cevapları veren ben daha şaşkın… bir şehir kızının dönüşümünü yaşıyoruz beraber… ben mutluyum… benim sesimden mutluluğumu anlayan annem tedirgin ama alışıyor yavaş yavaş yeni duruma…. bir de hep çok yoğunum cevabından bıkıyor… ya kızım bi dinlen diyor… bak aradım konuşalım diyor… ama ben gerçekten yoğunum… vaktim yokki konuşmaya…

Çiftliğin hayat akışına (yani sabah kalkış ve iş başı zamanına, yemeklerin kaçta yeneceğine) bir yandan günlerin uzunluğu karar veriyor, bir yandan da oradaki yaşamı oluşturan insanların alışkanları … İşte bu duruma bayılıyorum. Çiftlik sakinlerinin birbirlerine uyumlanma süreci… Her seferinde yeni bir dinamik oluyor. Gerçek bir aile olunuyor orada… O kadar dipdipe bir hayat yaşanıyor ki… Herkes sadece kendisi olabiliyor… Herkes kendini azcık törpülüyor… Herkes birbirine hoşgörü gösteriyor… Önyargılar kırılıyor… Beraber yemekler hazırlanıyor, geziliyor, çalışılıyor, dertler ortaya dökülüyor…  Müthiş bir dinamizm…

Tabi çiftliğimizin annesi Nuran ablayı anmadan geçmek olmaz… Her daim koşturur… Ekmek yapar… Yemek yapar… Herkesin gönlü olsun ister…

Nuran Abla mutfakta…
ekmek yapma hazırlıkları…
papatya ekmek tepsisi
sıcacık ekmekler fırından çıkarken…
Çiftlik içi eğlencelerimiz de var tabi ki… Küçük bir havuzumuz var, pin pong masamız var, voleybol sahamız var. Özellikle kıran kırana voleybol maçları yapılıyor… yalnız maçın  iddialar bir değişik oluyor. Bu akşam bulaşığı kim yıkayacak gibi :))) Voleyboldan hiç anlamayan ben, bir voleybol yıldızı olma yolunda ilerliyorum… En son servis atmasını da öğrendim… Kim tutar artık beni…
Bu kadar doğanın  içerisinde enerji patlaması yaşamamak imkansız. Bir gülmedir alıyor beni… Öyle nedensiz gülüyorum… Taaa gözlerimin içine kadar gülüyorum… İnsanın doğadan ayrı değil tam tersi doğayla bir bütün olduğunun kanıtı gibi gülmelerim….
Bir de çiftlikte sevdiğim yerler var… Her yerini seviyorum çiftliğin de… Bazı yerler bir özel… Bir kaya var ki…Aşığım ona… Pc’imde ekran koruyucu olarak duruyor… Her daim benimle… Ruhumun bir parçası olmuş artık… Şehre döndüğümde canım mı sıkılıyor kayayı düşünüyorum… Hemen beni kucaklıyor… Sıkıntımı geçiriveriyor…
aşık olduğum kaya…
bir diğeri…
Bu kayalara gitmek için, evlere gitmek için vadiye doğru yürümeniz gerekir… İşte o vadi manzarası aklımı başımdan alır…
aklımı başımdan alan vadi manzarası…
Yemekleri pişirdiğimiz taş fırın benim şöminem…Uzun uzun ateşi seyrederim… Gündüz de seyrediyorum o ateşi ama geceleri  bir başka oluyor alevin karanlıkla yaptığı dans…
taş fırın ve nam-ı diğer şömine……
Bir de el arabamız var… Üstünde ne balıklar pişmiş, ne patlıcanlar közlenmiştir. Eee alevi bulmuşken biraz da seyredicez tabi ki…
çok amaçlı el arabası…
Oturma odası ve mutfağımız sosyalleşme mekanımız… Mutfakta yemek yapmaya bayılıyorum… Tarladan topluyorsun domatesini, biberini, bamyanı yapıyorsun yemeğini… salatını… Daha büyük bir keyif olamaz… Yapılan yemek sohbetleri de cabası… İnsanın ufku açılıyor… Dünya görüşü değişiyor, genişliyor… Herkese benden bir parça geçiyor… Bana herkesten bir parça kalıyor… Acaip bi durum…
mutfağa ve oturma odasına uzaktan bakış…
yemek yaparkene…
hep beraber yemek ve sohbet zamanı…
Bazen de herkesten bir parça geçmesinden daha büyük bir durum oluyor… Dünyanın diğer ucundan biri… Sanki sizin aynınız… Sanki kardeşiniz… Sanki yoldaşınız oluveriyor… Ve bu derinlikteki bir dostluğu uzaklık sadece büyütebilir…
yakın dostluklar…
Ve de cumbamız… Keyif yerimiz… Geceleri uzun uzun yıldızlar seyredilir… Herkes ilk kayan yıldızı görmek için bekleşir… Yok benimki uzun kaydıda yok seninkiydi.de… Acaip bir şamata olur… Hele temmuz da meteor yağmuruna rastlarsanız değmeyin keyfine gitsin…
cumba’da keyif…
Bir de yağhane var… Zeytinler toplanıyor buraya geliyor… Sandık sandık geliyor zeytinler…Taş baskıyla sıkılıyor… Zeytinyağı oluyorlar… Öyle lezzetli ki… İnsan yemeye doyamıyor…
Yağhane…
Bu yazı artık bitmeyecek diye korksam da çiftliğin hayvanlarını da anlatmam gerekiyor. Bir kedi  ve bir köpek. Kedi dişi ve avcı. Adı Boncuk… Köpek ise Paşa. Erkek. Daha durgun, daha sakin bir hayvan. Aralarında geleneksel bir kedi-köpek çatışması hüküm sürüyor. Bazen onlar adına düşünüyorum… Böyle cennet bir mekana gel ama rahat huzur bulma… Genel geçer kabul görmüş kurallara göre onlar düşman… Düşmanla aynı çatı altında yaşamaya mecburlar… Zor iş onlarınki azizim. Birbirlerini kıskanıyorlar… Birbirlerinin yemeklerini de yiyorlar… Oyun da oynuyorlar… Kavga da ediyorlar… Her hallerini görmek mümkün… Dost olmalarını diliyorum içimden… Belki onlar dost olabilirse herkes dost olabilir diye düşünüyorum …
Paşa ve boncuk halleri…

Eeee  ben yine de daraldım etrafta ne var derseniz… Buna da cevabım hazır… Knidos var…Tarihi açıdan ziyaret edilebilir bir mekan… Palamutbükü var. Hoşça vakit geçirilebilir… Bir de çiftliğe 15 dakika yürüyüş mesafesinde deniz var. Denize girebilirsiniz. Burada deniz çok güzel ve vahşi… Ayrıca gün batımının keyfini çıkarabilirsiniz… Bu yine de bana yetmez diyorsanız çevrede kısa yürüyüşler yapıp, mantar ve dağ çileği toplayabilirsiniz. Çok şanslıysanız bir de gökkuşağına rastlayabilirsiniz…

deniz kenarı…
denize girenler…
deniz kenarında gün batımı…
gün batımı renkleri…
gökkuşağı banyosu…
Vee tüm bu hayatın kurucusu ve yaşatıcısı Ali Somer’e teşekkürlerimle ilk bölümü kapatıyorum…
Sağlıcakla,
Anette Inselberg
Çalakalem Gezilerim... kategorisinde yayınlandı. 7 Comments »

BEN BENDEN OLGUN İNSAN İSTERİM…

BEN BENDEN OLGUN İNSAN İSTERİM
Ben;
Benden olgun insan isterim karşımda!
Benden dürüst,
En ufak dalgada,
Arkasını dönmeyecek kadar olgun…
Arkamı döndüğümde,
Sırtımdan vurmayacak kadar güvenilir…
Bir o kadar cesaretli olmalı.
Yağmurdan ıslanıp,fırtınadan kaçmamalı.
Ayağı taşa takılınca kayadan korkmamalı.
İşine gelince sevip,
Zoru görünce bırakmamalı!…
CAN YÜCEL

sincap severlere selam olsun…

Çalakalem Laflarım... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Sizce dünya her zaman böyle miydi… Elbette dünya daima böyleydi, bize böyle öğretmediler mi??? Peki ya öğretilenden önce nasıldı ???? Coelho

Kelime oyunu cevapları…Sözcük: iconoclasm… Anlamı: yerleşmiş geleneklere karşı çıkma…

Genel kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

kaç kere yeniden kurdum…kaç kere yeniden yıktım…hayatımı…yeniden ve yineden …

Çalakalem Laflarım... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Ne zaman öleceğimizi bilsek hayatımız nasıl olurdu acaba?

Ne zaman öleceğimizi bilsek hayatımız nasıl olurdu acaba?
Tercihlerimiz, önceliklerimiz nasıl değişirdi?
Yaşamak için bir işte çalışıyor olurduk mutlaka. Ancak iş ne kadar yer kaplardı hayatımızda?
Mesai saati dışında ne kadar kafa yorardık işe?
Sevdiklerimizle zaman geçirmeyi, keyif aldığımız şeyler yapmayı ötelermiydik iş için? Hadi bu akşam gel iki laflayalım diyen arkadaşımıza, bu akşam çok işim var, başka zaman diyebilirmiydik?
Oyun oynamak isteyen çocuğumuzu işim var diyerek başımızdan savabilirmiydik?
Bizden iki çift güzel söz bekleyen eşimizden bunu esirgeyebilirmiydik?
Özledim yavrum gel bir yüzünü göreyim diyen annemize en kısa zamanda anne diyebilirmiydik?
Yada bir aile kurarmıydık?
Çevre baskısını ne kadar takardık acaba? Kim ne düşünmüş ne demiş diye bu kadar dert edermiydik?
Sevdiğimize aşkımızı itiraf etmek için bu kadar beklermiydik?
Doğru zamanın gelmesini beklerken kaçan fırsatlar için bu kadar yanarmıydık?
Bizi yoran, sahte her türlü ilişkiyi bu denli zorlarmıydık?
Bu kadar zor vazgeçebilirmiydik o zaman? Yoksa kalan ömür kısa deyip yola devam mı ederdik?
Hep hayalini kurduğumuz tatili bu kadar ötelermiydik?
Önceliklerimiz nasıl değişirdi acaba?
Düşünmek lazım…
Keşke dememek için geç kalmamak, hayatı ıskalamadan yaşamak lazım…

S&L

bir insan sadece sevdiği kişiyle mi mutluluğu yakalayabilir ??? Coelho

lahana yemeği

Koyu Lahana Yemeği, yemek tarifleri

2 bağ lahana
1 orta boy soğan
1 yemek kaşığı margarin (tereyağı da olabilir)
1 yemek kaşığı salça
1 çay bardağı pirinç
1 çay bardağı haşlanmış mısır yada barbunya
yarım çay bardağı bulgur
kırmızı biber ve tuz
Hazırlanışı :
Lahanaları yıkadıktan sonra ince ince doğrayalım (robot ilede doğrayabilirsiniz). Bir tencerede kaynattığımız tuzlu su içerisinde lahanaları haşlayalım ve süzelim.Tencereye yağı koyarak soğanları pembeleşene kadar kavuralım ve salçayı ekleyelim.Haşlayarak süzdüğümüz lahanayı bu karışıma ilave edelim ve tencereye yayalım.Pirinç, bulgur, barbunya yada mısır ile tuz ve kırmızı biberi de ekleyelim.Üzerini örtecek kadar su ekleyelim.Karıştırmadan(tencereye yapışmaması için) kısık ateşte pişirelim.Pirinçler piştikten sonra altını söndürerek karıştırıp demlenmeye bırakalım.Afiyet olsun

Yemekte Ne Var ??? kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

tahta at

  

Iki cocuklu bir aile hafta sonunu piknik yaparak gecirmeye karar
verir. Piknik yerine vardiklarinda anne yemegi hazirlarken, cocuklar
babalariyla birlikte yuruyuse cikarlar. Uzun bir yuruyusten sonra oldukca
yorulan kucuk cocuk yalvarircasina bakan gozlerle,

“Babacigim cok yoruldum. Lutfen beni kucaginda tasir misin?” der.

Baba;
“Ben de yorgunum oglum”‘
der demez cocuk aglamaya baslar. Baba tek kelime etmeden agactan bir dal keser. Kestigi dali bir bicakla bicimlendirip, ogluna zarar vermeyecek bicimde yontar. Sonra dali ogluna verir.

“Al oglum, sana guzel bir at”

Cocuk sevincle dal parcasindan yontulmus ata biner ve sicrayarak, ata vurarak
annesinin yanina dogru gitmeye baslar. Babasini ve ablasini geride birakmistir
bile…

Baba gulerek kizina:

“Iste yasam budur kizim. Bazen zihnen ya da bedenen kendini cok yorgun
hissedeceksin. Iste o zaman kendine degnekten bir at bul ve nese ile yoluna devam et. Bu at bir arkadas, bir sarki, bir cicek, bir siir ya da bir cocugun tebessumu olabilir.”

Kaynak: Şifa çemberi
Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

domates çorbası

Malzemeler2 yemek kaşığı sıvı yağ
5 orta boy soyulmuş ve rendelenmiş domates
2 yemek kaşığı un
1 yemek kaşığı domates salçası
5 su bardağı sıcak su
tuz

Sıvıyağı tencereye koyarak unu bir iki dakika kavurun ve salçayıda ekleyerek 1-2 dakidaka bu şekilde kavurun (orta ateşte) daha sonra rendelemiş olduğunuzdomatesleri ekleyin. Blenderınız varsa bu aşamada kullanmanızı tavsiye ederim ama yoksa da pek sorun değil iyice karıştırın ve sıcak suyu ekleyin. Artık pişene kadar (çorba kıvamına gelene kadar koyulaşsın) kaynatın. En son tuzunu eklersiniz. Varsa üzerine kaşar peyniri rendeleyebilirsiniz. Afiyet olsun..


Yemekte Ne Var ??? kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

bir daha…

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Yanından geçtiğim birçok insanın ruhu paramparça olmalı ve nasıl ve ne için acı çektikleri hakkında hiçbir fikrim yok… Coelho